CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Dikkatli davranmamız gerektiği şeklinde öneriler geldi darbeden sonra. Bizim bir canımız var. Eğer o da demokrasi için gidecekse gitsin" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. İdam cezası tartışmalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Siyaset sokağa teslim olmamalı. Teslim olursa felaket olur. Siyaset adamları sokağa teslim olmazlar. Basiretli, sağduyulu davranırlar. Bizim idamı yeniden getirmemiz, yeniden Türkiye’nin gündemine getirmemiz pek çok çevrede kaygı yarattı. AB’de kaygı yarattı. Ben o sıcak atmosferde dile getirilen bu sorunun bugün için dile getirilmediğini ifade etmek isterim. Umarım hükümet bu çılgınlığa imza atmaz” diye konuştu.
“CANLI YAYINLANMASINI İSTERİZ”
Kılıçdaroğlu, darbecilerin yargılanmasının canlı olarak yayınlanması konusuna ilişkin, “Canlı yayınlanmasını isteriz. Biz Ergenekon Balyoz davalarında ayışığı, casusluk davalarındaki görüşmelerinde canlı yayınlanmasını istemiştik. Bunların da canlı yayınlanması lazım. İtirafçı çıksın itirafını yapsın. Herkes görsün. Canlı yayınlanmasının şöyle bir artısı da olacaktır, bir demokratik süreç içinde yargının ne kadar objektif, tarafsız davrandığını sadece ülkemize değil bütün dünyaya da duyurmuş olacağız. Hükümete de çağrı yapalım, bu duruşmalar canlı yayınlansın televizyonda. TRT’nin bir sürü kanalı var. Canlı yayınlanır ve halk da bu itirafçıların neler yaptığını izleme imkanı sahip olur” ifadelerini kullandı.
“BU TÜR KARARLAR ALINIRKEN İNCİTİCİ OLMAMAK LAZIM”
Çok sayıda gözaltı olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, “Sayın Bülent Mumay gidiyor savcıya ben şu adreste oturuyorum. Gidip ifade vereceğim diyor. Siz bunu gece gözaltına alıyorsunuz. Bunlar yargılama sürecine gölge düşürür. Hilmi Yavuz gibi Türkiye’nin yetiştirdiği ender şairlerden birisidir. Belli kararları alırken toplumda şu veya bu şekilde bunların çoğunun bizimle siyasal görüş birlikteliği de söz konusu değil ama biz her dönem adaletten yana olduk. Bu tür kararlar alınırken incitici olmamak lazım. Toplum bunlara eğer bir süre sonra darbeci kimliğini yapıştırabilirse bu çok büyük bir haksızlık olur” değerlendirmesinde bulundu.
“DEVLETTE YENİ İNŞA SÜRECİNİN BAŞLAMASI LAZIM”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanı eniştesinden ilk bilgileri aldığını söylüyor. Binali Yıldırım, eşten dosttan akrabadan ilk bilgileri aldık dedik. Bu devlette liyakat sisteminin çöktüğünü gösteriyor. Hava kuvvetleri komutanı eşinden haber aldığını ifade etmişti. Sayın Davutoğlu’nun bir açıklaması var. Bilgi aldığını MİT müsteşarına suikast şeklinde bilgi aldığını ifade ediyor. Bu istihbarat zafiyeti öteden beri dile getiriliyor. Aslında istihbarat zafiyeti değil, yönetim zafiyeti var. İşi ehline vermezseniz devlet karşıtı gruplara devleti teslim ederseniz bunun adı yönetim zafiyetidir. Bunun bir faturası olmalı. Biz böyle bir ortamı asla yaratmazdık. İkincisi kim görevini yapmıyorsa kesinlikle görevden alınırdı. Bunun affedilir yanı yoktur. Özel tartışma alanı yaratmak çok uygun değil. Ama şunu bizim Türkiye siyasetinin kabul etmesi lazım, devlette yeni inşa sürecinin başlaması lazım.”
Halkın direnme hakkını ilk dile getirdiğinde tepki aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bir ülkede demokrasi tehlikeye giriyorsa hukukun üstünlüğü tehlikeye giriyorsa halkın direnme hakkı vardır. Bizim bir darbe girişimine karşı halkın sokaklara çıkıp direnme hakkını kullanması ne kadar meşru olduğunu gösterdi” dedi.
“BİZ NEREDEYSE 30 YILDIR FETHULLAH GÜLEN CEMAATİNİ ELEŞTİRİRİZ”
Darbe girişimimin siyaset boyutuyla ilgili, “Fethullah Gülen örgütünün siyasette ne kadar konuşlandığını bilmiyoruz. Çünkü bizim bir istihbarat bilgimiz yok. Yargıda, MEB’de, belli kuruluşlarda cemaatin güçlü şekilde örgütlendiklerini biliyorduk. Siyasetin içinde bu tür yapılanmalar olabilir mi onu bilmiyoruz. Biz neredeyse 30 yıldır Fethullah Gülen cemaatini eleştiririz. Ama bugün geldiğimiz nokta budur. Bizim bir istihbarat örgütümüz yok ki. Siyasi partilere üye olmak, gider bir form doldurursunuz partiye üye olursunuz. Siyasi partilerin içinde olup da terör örgütüne destek verenler olursa bunların sorgulanması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
”DEVLETİ ELE GEÇİRME GİBİ BİR OLAYIN İÇİNE GİRDİĞİ ZAMAN ONA KARŞI HEPİMİZİN DURMASI LAZIM”
Taksim mitinginin cumhuriyet ve demokrasi mitingi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bütün darbelere karşı olduğumuz vurgusu yapıldı. Bu darbe girişiminin tümüyle Fethullah Gülen örgütünün bir girişimi mi yoksa başka unsurlar da var mı bunu bilmiyoruz. Ortaya daha iddianame çıkmadı. Ben sorumlu bir kişiyim. Daha darbenin ayrıntılarını dahi bilmiyoruz. Ülkenin cumhurbaşkanı eniştesinden öğreniyorsa, Başbakan yakınlarından öğreniyorsa o zaman bir sorun var burada demektir. 30 yıldır bu cemaatin devlet içindeki yapılanmasını eleştirdik. Ben anayasa değişikliği olmasın, böyle bir HSYK olmasın diye 81 ili gezip bunun karşıtı propaganda yaptım. Yargıtay’a 160 Fethullah örgütünden yargıç atandı. TBMM’ye siz Yargıtay’a 160 militan atadınız dedim. Ergenekon, Balyoz davalarının ne kadar yanlış olduğunu söyledim. Silivri Cezaevi önünde ’burası bir toplama kampıdır’ dedim. Ve ben Ankara’ya gelmeden benim fezlekem geldi. Biz kendimizden eminiz. Demokrasi için yapmayacağımız hiçbir şey yoktur. Bu, çok ucuz ve sıradan tartışmalar. Bu tartışmaların içine girenler aslında kendilerinin ne kadar küçük dünyalarının olduğunu gösteriyor. Ben hiç kimsenin inancına karşı değilim. Belli bir cemaate mensup olanların yükseldiği düzen görüyoruz. Cemaatler kendi inanç dünyalarına dönsünler. Ama devleti ele geçirme gibi bir olayın içine girdiği zaman ona karşı hepimizin durması lazım.”
“DİKKATLİ DAVRANMAMIZ GEREKTİĞİ ŞEKLİNDE ÖNERİLER GELDİ DARBEDEN SONRA”
Tehdidin devam edip etmediğinin ve Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik bir tehdidin olup olmadığının sorulması üzereni Kılıçdaroğlu, “O konuda duyumlar geldi. Dikkatli davranmamız gerektiği şeklinde öneriler geldi darbeden sonra. Emniyet Genel Müdürlüğü önlemler aldı. Bir ülkeyi güçlü kılan o ülkenin ordusudur. Bu süreçte ordumuzun yıprandığını hepimiz biliyoruz. Ama kim ne derse desin bir ülkeyi güçlü kılan o ülkenin ordusudur. Ordu bizim gözbebeğimiz, bu ülkenin güvencesidir. Asker kışlada güzeldir. Kışlaları orduya teslim edelim. Nasıl üniversiteleri hocalara teslim ediyorsak. Biz oralara peygamber ocağı diyoruz” şeklinde konuştu.
Tedirginlik duymadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bizim bir canımız var. Eğer o da demokrasi için gidecekse gitsin. Özel bir şeyim yok. Evde otururken dikkat etmem gerektiği söylendi, lambalara dikkat edilmesi gerektiği söylendi. Sonuçta benim bireysel olarak yapacağım hiçbir şey yok” ifadelerini kullandı.
“DOLAYLI BİR YÖNLENDİRMENİN GELDİĞİ ÖYLE ANLAŞIYOR BİZE VE MHP’YE”
Darbeciler tarafından özel kaleminin aranmasıyla ilgili Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Şöyle bir bilgi aktarıldı, biz bunu açıklamayacaktık ama MHP kanadı açıkladığı için açıkladık. Genelkurmay Başkanı’nın bizzat darbenin başında olduğunu ve talimatları onun verdiğini bize söylendi. Biz de darbeyi kim yapıyorsa yapsın darbeye karşıyız dedik. Dolaylı bir yönlendirmenin geldiği öyle anlaşıyor bize ve MHP’ye. Ama sonuçta bizim dünya görüşümüz belli, demokrasiye bağlılığımız belli. Bugün siyasette karşılıklı birbirimizi dinleme atmosferi ortaya çıkmış durumda. En büyük arzumuz bunun devam etmesi. İkinci büyük arzumuz, bir ortak payda elde ettik. Bu ortak paydanın genişlemesi lazım.”
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. İdam cezası tartışmalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Siyaset sokağa teslim olmamalı. Teslim olursa felaket olur. Siyaset adamları sokağa teslim olmazlar. Basiretli, sağduyulu davranırlar. Bizim idamı yeniden getirmemiz, yeniden Türkiye’nin gündemine getirmemiz pek çok çevrede kaygı yarattı. AB’de kaygı yarattı. Ben o sıcak atmosferde dile getirilen bu sorunun bugün için dile getirilmediğini ifade etmek isterim. Umarım hükümet bu çılgınlığa imza atmaz” diye konuştu.
“CANLI YAYINLANMASINI İSTERİZ”
Kılıçdaroğlu, darbecilerin yargılanmasının canlı olarak yayınlanması konusuna ilişkin, “Canlı yayınlanmasını isteriz. Biz Ergenekon Balyoz davalarında ayışığı, casusluk davalarındaki görüşmelerinde canlı yayınlanmasını istemiştik. Bunların da canlı yayınlanması lazım. İtirafçı çıksın itirafını yapsın. Herkes görsün. Canlı yayınlanmasının şöyle bir artısı da olacaktır, bir demokratik süreç içinde yargının ne kadar objektif, tarafsız davrandığını sadece ülkemize değil bütün dünyaya da duyurmuş olacağız. Hükümete de çağrı yapalım, bu duruşmalar canlı yayınlansın televizyonda. TRT’nin bir sürü kanalı var. Canlı yayınlanır ve halk da bu itirafçıların neler yaptığını izleme imkanı sahip olur” ifadelerini kullandı.
“BU TÜR KARARLAR ALINIRKEN İNCİTİCİ OLMAMAK LAZIM”
Çok sayıda gözaltı olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, “Sayın Bülent Mumay gidiyor savcıya ben şu adreste oturuyorum. Gidip ifade vereceğim diyor. Siz bunu gece gözaltına alıyorsunuz. Bunlar yargılama sürecine gölge düşürür. Hilmi Yavuz gibi Türkiye’nin yetiştirdiği ender şairlerden birisidir. Belli kararları alırken toplumda şu veya bu şekilde bunların çoğunun bizimle siyasal görüş birlikteliği de söz konusu değil ama biz her dönem adaletten yana olduk. Bu tür kararlar alınırken incitici olmamak lazım. Toplum bunlara eğer bir süre sonra darbeci kimliğini yapıştırabilirse bu çok büyük bir haksızlık olur” değerlendirmesinde bulundu.
“DEVLETTE YENİ İNŞA SÜRECİNİN BAŞLAMASI LAZIM”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanı eniştesinden ilk bilgileri aldığını söylüyor. Binali Yıldırım, eşten dosttan akrabadan ilk bilgileri aldık dedik. Bu devlette liyakat sisteminin çöktüğünü gösteriyor. Hava kuvvetleri komutanı eşinden haber aldığını ifade etmişti. Sayın Davutoğlu’nun bir açıklaması var. Bilgi aldığını MİT müsteşarına suikast şeklinde bilgi aldığını ifade ediyor. Bu istihbarat zafiyeti öteden beri dile getiriliyor. Aslında istihbarat zafiyeti değil, yönetim zafiyeti var. İşi ehline vermezseniz devlet karşıtı gruplara devleti teslim ederseniz bunun adı yönetim zafiyetidir. Bunun bir faturası olmalı. Biz böyle bir ortamı asla yaratmazdık. İkincisi kim görevini yapmıyorsa kesinlikle görevden alınırdı. Bunun affedilir yanı yoktur. Özel tartışma alanı yaratmak çok uygun değil. Ama şunu bizim Türkiye siyasetinin kabul etmesi lazım, devlette yeni inşa sürecinin başlaması lazım.”
Halkın direnme hakkını ilk dile getirdiğinde tepki aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bir ülkede demokrasi tehlikeye giriyorsa hukukun üstünlüğü tehlikeye giriyorsa halkın direnme hakkı vardır. Bizim bir darbe girişimine karşı halkın sokaklara çıkıp direnme hakkını kullanması ne kadar meşru olduğunu gösterdi” dedi.
“BİZ NEREDEYSE 30 YILDIR FETHULLAH GÜLEN CEMAATİNİ ELEŞTİRİRİZ”
Darbe girişimimin siyaset boyutuyla ilgili, “Fethullah Gülen örgütünün siyasette ne kadar konuşlandığını bilmiyoruz. Çünkü bizim bir istihbarat bilgimiz yok. Yargıda, MEB’de, belli kuruluşlarda cemaatin güçlü şekilde örgütlendiklerini biliyorduk. Siyasetin içinde bu tür yapılanmalar olabilir mi onu bilmiyoruz. Biz neredeyse 30 yıldır Fethullah Gülen cemaatini eleştiririz. Ama bugün geldiğimiz nokta budur. Bizim bir istihbarat örgütümüz yok ki. Siyasi partilere üye olmak, gider bir form doldurursunuz partiye üye olursunuz. Siyasi partilerin içinde olup da terör örgütüne destek verenler olursa bunların sorgulanması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
”DEVLETİ ELE GEÇİRME GİBİ BİR OLAYIN İÇİNE GİRDİĞİ ZAMAN ONA KARŞI HEPİMİZİN DURMASI LAZIM”
Taksim mitinginin cumhuriyet ve demokrasi mitingi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bütün darbelere karşı olduğumuz vurgusu yapıldı. Bu darbe girişiminin tümüyle Fethullah Gülen örgütünün bir girişimi mi yoksa başka unsurlar da var mı bunu bilmiyoruz. Ortaya daha iddianame çıkmadı. Ben sorumlu bir kişiyim. Daha darbenin ayrıntılarını dahi bilmiyoruz. Ülkenin cumhurbaşkanı eniştesinden öğreniyorsa, Başbakan yakınlarından öğreniyorsa o zaman bir sorun var burada demektir. 30 yıldır bu cemaatin devlet içindeki yapılanmasını eleştirdik. Ben anayasa değişikliği olmasın, böyle bir HSYK olmasın diye 81 ili gezip bunun karşıtı propaganda yaptım. Yargıtay’a 160 Fethullah örgütünden yargıç atandı. TBMM’ye siz Yargıtay’a 160 militan atadınız dedim. Ergenekon, Balyoz davalarının ne kadar yanlış olduğunu söyledim. Silivri Cezaevi önünde ’burası bir toplama kampıdır’ dedim. Ve ben Ankara’ya gelmeden benim fezlekem geldi. Biz kendimizden eminiz. Demokrasi için yapmayacağımız hiçbir şey yoktur. Bu, çok ucuz ve sıradan tartışmalar. Bu tartışmaların içine girenler aslında kendilerinin ne kadar küçük dünyalarının olduğunu gösteriyor. Ben hiç kimsenin inancına karşı değilim. Belli bir cemaate mensup olanların yükseldiği düzen görüyoruz. Cemaatler kendi inanç dünyalarına dönsünler. Ama devleti ele geçirme gibi bir olayın içine girdiği zaman ona karşı hepimizin durması lazım.”
“DİKKATLİ DAVRANMAMIZ GEREKTİĞİ ŞEKLİNDE ÖNERİLER GELDİ DARBEDEN SONRA”
Tehdidin devam edip etmediğinin ve Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik bir tehdidin olup olmadığının sorulması üzereni Kılıçdaroğlu, “O konuda duyumlar geldi. Dikkatli davranmamız gerektiği şeklinde öneriler geldi darbeden sonra. Emniyet Genel Müdürlüğü önlemler aldı. Bir ülkeyi güçlü kılan o ülkenin ordusudur. Bu süreçte ordumuzun yıprandığını hepimiz biliyoruz. Ama kim ne derse desin bir ülkeyi güçlü kılan o ülkenin ordusudur. Ordu bizim gözbebeğimiz, bu ülkenin güvencesidir. Asker kışlada güzeldir. Kışlaları orduya teslim edelim. Nasıl üniversiteleri hocalara teslim ediyorsak. Biz oralara peygamber ocağı diyoruz” şeklinde konuştu.
Tedirginlik duymadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bizim bir canımız var. Eğer o da demokrasi için gidecekse gitsin. Özel bir şeyim yok. Evde otururken dikkat etmem gerektiği söylendi, lambalara dikkat edilmesi gerektiği söylendi. Sonuçta benim bireysel olarak yapacağım hiçbir şey yok” ifadelerini kullandı.
“DOLAYLI BİR YÖNLENDİRMENİN GELDİĞİ ÖYLE ANLAŞIYOR BİZE VE MHP’YE”
Darbeciler tarafından özel kaleminin aranmasıyla ilgili Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Şöyle bir bilgi aktarıldı, biz bunu açıklamayacaktık ama MHP kanadı açıkladığı için açıkladık. Genelkurmay Başkanı’nın bizzat darbenin başında olduğunu ve talimatları onun verdiğini bize söylendi. Biz de darbeyi kim yapıyorsa yapsın darbeye karşıyız dedik. Dolaylı bir yönlendirmenin geldiği öyle anlaşıyor bize ve MHP’ye. Ama sonuçta bizim dünya görüşümüz belli, demokrasiye bağlılığımız belli. Bugün siyasette karşılıklı birbirimizi dinleme atmosferi ortaya çıkmış durumda. En büyük arzumuz bunun devam etmesi. İkinci büyük arzumuz, bir ortak payda elde ettik. Bu ortak paydanın genişlemesi lazım.”
(İHA)