İSTANBUL
"Hillary Doktrini" kitabının yazarı Kanadalı İletişim Danışmanı Patricia Leidl, "Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi Yemen'i ve karanlık silah ticaretini ön plana taşıdı.
Olaylara stratejik bir bakış açısı için bu çok önemli bir durum. Dünyanın en büyük güçlerinden Amerika'nın Başkanı Donald Trump, Kaşıkçı olayı ortaya çıktıktan sonraki ilk açıklamasında Suudilerle problem yaşamak istemeyecekleri en önemli sahanın silah ticareti olduğunu belirtiyor. Kaşıkçı olayında da Trump, insan haklarını bir kenara atarak silah ticaretini korumayı ön planda tuttu." dedi.
Uluslararası İletişim Danışmanı, Stratejist ve "Hillary Doktrini" kitabının yazarı Patricia Leidl, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi, Yemen'deki savaşı ve silah ticareti arasındaki ilişkiyi, AA muhabirine değerlendirdi.
Kanada'nın Yemen'deki savaşa etkilerine değinen Patricia Leidl, "Benim ülkem Kanada da Suudi Arabistan ile 12 milyar dolarlık bir silah ticareti anlaşması yaptı.
Justin Trudeau, Kaşıkçı olayı sonrasında bu anlaşmayı feshetmenin Kanada'ya 1 milyar dolara mal olacağını açıkça ifade etti. Kanada, demokratik bir ülke. Ancak Kanada'da yakın zamanda yapılan anketler, Kanadalıların çoğunun Yemen'de sivilleri öldüren silah ticaretinin demokrasiyi riske attığını düşündüğünü gösteriyor." dedi.
Suudi Krallığı'nın Silikon vadisi ve yüksek teknolojiye yaptığı yatırımların da gerçek bir endişe kaynağı oluşturması gerektiğini belirten Leidl, "Yeni petrol, bilgi teknolojileri ve onun etkisi daha sinsi ve daha kontrol edilemez." ifadelerini kullandı.
"Kaşıkçı'nın öldürülmesi Yemen'deki savaşı ön plana çıkardı"
Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sonra dünya liderlerinin açıklamalarına değinen Leidl, şunları söyledi:
"Kaşıkçı'nın öldürülmesi Yemen'i ve karanlık silah ticaretini ön plana taşıdı. Olaylara stratejik bakış açısı için bu çok önemli bir durum. Dünyanın en büyük güçlerinden Amerika'nın Başkanı Donald Trump, Suudilerle problem yaşamak istemeyecekleri en önemli sahanın silah ticareti olduğunu belirtiyor.
Kaşıkçı olayında da Trump, insan haklarını bir kenara atarak silah ticaretini korumayı ön planda tuttu. Amerika tarihinde ilk defa bir başkanın Riyad'ı açıkça eleştirme konusunda gönülsüz davranması Suudi Arabistan'ın Amerika'nın silah ticaretinin bir numaralı alıcısı olduğunu gösteriyor.
Bu konuda Trump'a insan haklarını geri plana ittiği eleştirileri yapılıyor. Bu zamana kadar görülmemiş bir şey. Bu durum bize, Amerika dış politikasının karanlık endüstri (silah endüstrisi) ile nasıl tahrip edildiğini gözler önüne sürüyor."
"Yemen için koruma sorumluluğu var mı?"
Yemen'deki "Koruma Sorumluluğu Doktrini'ne (R2P)" değinen Leidl, "15 yıldan uzun bir süre önce, Birleşmiş Milletler'in tüm üye ülkeleri Koruma Sorumluluğu (Responsibility to Protection) adında yeni bir doktrini onaylamak için bir araya geldi.
Bu doktrinin amacı dünyadaki soykırımların ve savaş suçlarının önüne geçebilmek için küresel bir kamuoyu oluşturmaktı. Peki, ne oldu? Bugün, Yemen için koruma sorumluluğu var mı?
Emin olun, bu doktrin kapsamında korunacak bir ülke varsa o da Yemen olurdu. Ancak Yemen'deki yaşananlar ahlaki sorumluluk taşıyan bir liderliğin mevcut olmadığını gözler önüne seriyor." dedi.
"Yemen'deki savaş fakirlere karşı bir savaştır"
Yemen'de toplumsal adaletin olmadığına işaret eden Leidl, "Yemen'deki savaşı yerinde gördüm. Şu bir gerçek ki Yemen'deki insanlar artık ideolojiyi önemsemiyorlar, bunun bir fayda getirmediğini de gördüler.
Onlar sadece hayatta kalmayı önemsiyorlar. Bu insanlar sürekli savaş altında yaşamaya zorlanarak unutulmuşlar. Her şeyden çok, Yemen'deki savaş fakirlere karşı bir savaştır. Yemen'deki savaşta, en çok soyadı tanınmayan ya da meşhur bir aileye mensup olmayan insanlar ezilmektedir" dedi.
Yemen'deki tüm tarafların sivil halka karşı suç işlediklerinin altını çizen Leidl, " Sadece Suudlar ve koalisyon değil Hutiler de aynı şekilde suça bulaşmış durumdalar. Bir bölgede mezhep savaşı varsa yabancı güçler de oraya üşüşmekte geç kalmıyorlar. Bu hep böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam edecektir." dedi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com