Diyarbakır
Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Ovabağ Mahallesi'nde bulunan ve Karacadağ'ın en son lavın püskürttüğü yer olduğu değerlendirilen alan, yüzeyde lav akışına ait akıntı kırışıklıkları, lav dilleri, altında oluşan lav tünelleri ve mağaraları, farklı manzarasıyla doğa sporcuları ve tutkunlarının gözde rotaları arasında yer alıyor.
Bu alanın jeoparka dönüştürülerek turizme kazandırılması isteniyor.
"Yeryüzüne çıktığı zaman hızlı bir şekilde etrafa yayılır"
Dicle Üniversitesi (DÜ) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Şefik İmamoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karacadağ volkanizmasının bazik karakteri nedeniyle aşırı akışkan özelliğe sahip olduğunu söyledi.
Akdeniz çevresinin en geniş taban alanına sahip volkanı olduğunu ifade eden İmamoğlu,
Karacadağ'ın son faaliyetini, 100 bin yıl önce gerçekleştirdiğini belirtti.
İmamoğlu, düzlüklerde yarık püskürmesi şeklinde başlayarak ilk evrelerinde plato şeklinde yayılıp üst üste yığılarak kalkan şeklini alan Karacadağ'ın, küçük ekseni 80 kilometre, büyük ekseni 120 kilometre olan 10 bin kilometrekarelik alana yayıldığını aktardı.
"Yeryüzüne çıktığı zaman hızlı bir şekilde etrafa yayılır." diyen İmamoğlu, bu nedenle Karacadağ'ın, magmalarının ortaç ve asidik özellikler gösteren Ağrı veya Hasan Dağı gibi çok yüksek koni oluşturmadığını belirtti.
"Çok karakteristik bir kalkan yanardağ"
Yeryüzüne yaklaşık 1000, 1100 derece sıcaklıkla çıkan bazik volkanizmanın içindeki gazların basınç azalması nedeniyle lavlardan ayrıldığını ve lavların alt kısmında birbirini tutup tünel şeklinde bir yapı oluşturduğunu anlatan İmamoğlu, "Lav dilleri bunun üzerinde akar. Buraya baktığımız zaman bu şekilde yapıların oluştuğunu görebiliyoruz. Tünel ne kadar geniş bir yapıda ise o kadar geniş bir şekilde çökmeler olabiliyor. Burada çökmeleri de görebiliyoruz." dedi.
İmamoğlu, Karacadağ'daki lavların direkt dünya kabuğu altındaki astenosfer adı verilen tabakadan geldiğine dikkati çekerek bu özelliğiyle diğer dağlardan farklılık gösterdiğini kaydetti.
Tamamen bazik karakterde volkanizma çıkarttığı için çok geniş alanlara yayıldığını ve yüksek koni oluşturmadığını belirten İmamoğlu, "Burası bu özelliğiyle çok karakteristik bir kalkan yanardağdır. Her yerde bu kadar geniş bir alana yayılmıyorlar. Bu kadar düzgün bir yapı göstermiyorlar." diye konuştu.
İmamoğlu, lav akıntılarının olduğu alanın turizme kazandırılabileceğini ifade etti.
"Temennimiz jeoparka dönüştürülmesi"
Diyarbakır Doğa Sporları Kulübü Yöneticisi Hacı Cebe de lav akıntılarının yüzeyde oluşturduğu kaya kütlelerinin altında çok farklı güzelliklerde yüzlerce mağara silsilesinin olduğunu söyledi.
İçinde bulundukları mağaranın üst kısmında köprüye benzer bir kemer olmasından dolayı buranın köylüler tarafından tek köprü mağarası olarak adlandırıldığını anlatan Cebe, mağaranın tünellerle birbirine bağlı olduğunu ve yaklaşık 400 metre kadar ileriye gidebildiklerini ifade etti.
Cebe, bu alandaki mağaraların profesyonel mağaracılar tarafından incelenmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
"Manisa'nın Kula ilçesinde buna benzer yüzey şekillerinin olduğu bir alan var. Burası kadar büyük ve geniş bir saha da değil. Orada güzel bir jeopark yapıldı ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alındı. Temennimiz, bir an evvel alanın bir jeoparka dönüştürülmesi. Bütün yetkililere sesleniyorum. Özellikle, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınması için çalışmaya başlamak istiyoruz."
"Mağaralar düzenlenmeli, yürüyüş parkurları yapılmalı"
Doğa sporlarına ilgi duyan Yeliz Çuban ise bölgedeki arazi yapısı ve mağaraların farklı bir yapıya sahip olduğunu dile getirdi.
"Bu bölgeyi Türkiye'mize jeopark olarak kazandırmak için elimizden geleni biz ve yetkililer yapmalıyız." ifadesini kullanan Çuban, şunları kaydetti:
"Mağaralar düzenlenmeli, yürüyüş parkurları yapılmalı, hatta okullarda eğitim öğretim gören çocuklara bile gezi ile tanıtımı yapılabilir. Okullarda anlatıyoruz ancak görsel olmadığı için çok verim alınamıyor. Bunun için hep beraber el birliğiyle alanı tanıtmalıyız."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com