Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TVNet'te katıldığı canlı yayında Türkiye'nin yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile mücadelesiyle ilgili sorulara cevap verdi.
Çin'de başlayan salgının merkezinin şu an ABD olduğunu aktaran Kalın, Avrupa ve İngiltere gibi ülkelerde de vaka sayısının yüksek olduğunun görüldüğünü söyledi.
Kalın, Türkiye'nin en erken tedbirleri alan ülke olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye bu nedenle avantajlı bir hale geldi ve böyle bir salgına karşı ne kadar hazırlıklı olduğunu gösterdi. Son 16 yılda sağlık alt yapısına ve şehir hastanelerine yapılan yatırımların ne kadar hayat kurtarıcı bir nitelikte olduğunu işte bu günlerde gördük. Türkiye yıllardır böyle bir salgına hazırlık yapıyormuşcasına bir alt yapımızın olduğunu gördük. Bu tür salgın ve afetlerle mücadele, ekosistemin bir bütünlük içinde çalışmasına da bağlıdır. Konu öncelikle halk sağlığı meselesidir. Test kiti işin merkezidir ama kamu düzeninin korunması, enerji alt yapısının muhafaza edilmesi, iletişim alt yapısının sağlam olması, gıda güvenliğinin sağlanması ve tedarik zincirinin sağlanması, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak mekanizmaların işler olması da önemli. Bu ekosisteme baktığınız zaman Türkiye'nin bu anlamda bir hazırlık içinde olduğunu görüyoruz. Sadece sağlık alanında başarılı olmak yetmiyor, sistemi kapatırsanız insanların ihtiyaçlarını karşılamak noktasında sorunlar yaşarsınız. Sağlık alt yapımızın güçlü olması, ekosistemin bir eş güdüm halinde çalışıyor olması ve Cumhurbaşkanımızın bu krizi anbean yönetme becerisi bizi diğer ülkelerden göreceli olarak çok daha iyi bir noktaya getirmiş durumda."
"Mayıs sonuna kadar 5 bin tane solunum cihazı daha üretilecek"Kalın, şehir hastaneleri ve solunum cihazı üretimiyle ilgili soruya ise şöyle yanıt verdi:
"Ölüm Allahın emri ama ölüm sebebinde bir insan hatası varsa bu bir üzüntü verir. Bunları yok etmek için devlet otoriteleri önlemler alır. Halk sağlığı kamu otoritesinin önceliğidir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bırakın hastaneleri morglarda yer yok. Parklarda mezar kazılıyor. Mukayeseli olarak baktığımızda Türkiye çok çok iyi bir noktada. Bizim hastane, yatak ve acil servis kapasitemizde bir sıkıntı yok. Çünkü geriden gelen çok ciddi bir sağlık alt yapımız var. Tanı kiti, ilaç konusunda bir sıkıntımız yok. Milli ve yerli yeterlilik son derece önemli. Kendi yerli imkanlarını geliştirmeniz, bağımlılığı mümkün olduğunca azaltmanız son derece önemli. Başakşehir'de açılan hastane bunun en güzel örneklerinden bir tanesi. Şu anda salgın için hizmete alındı ama ilerde başka sağlık hizmetleri vermeye devam edecek. Aynı şekilde Sancaktepe'de ve Atatürk Havalimanında bir hastane daha kuruluyor. Bunlar 1000 küsür yatak kapasiteli son derece modern hastaneler olacak. Böylece yatak ve hastane kapasitemizi artırmak suretiyle hem en kötüye hazırlıklı oluyoruz, hem de ilerde bu tür başka sağlık hizmetleri söz konusu olduğunda bunlarla mücadele edecek imkan ve kabiliyetleri geliştiriyoruz. Yerli solunum cihazı üretildi, bunun 100 küsür tanesi de teslim edildi. Mayıs ayı sonuna kadar 5 bin tane üretilecek ve teslim edilecek."
İbrahim Kalın, solunum cihazı üretiminde dünyaya örnek olan bir çabanın ortaya koyulduğunu vurgulayarak, "Bunları asla küçümsemeyelim, Türkiye bu anlamda çok iyi bir noktada. Biz bu salgınla göreceli olarak daha iyi bir noktadaysak işte bu milli yeterliliğimizin seferber edilemesinde çok önemli bir rolü var. Cumhurbaşkanımızın krizi anbean takip etmesi son derece önemli. Bazen imkan ve kabiliyetiniz vardır liderlik yoktur, eş güdüm yoktur, bunları eş güdümle bir araya getirecek irade yoktur. O zaman o imkan ve kabiliyetler boşa gider. Başka ülkelerde bunu gördük. Bu ekosistemin planlı bir şekilde çalışması, yıllardır yapılan alt yapı yatırımlarının bu noktaya gelmesi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tam bir eşgüdüm içinde çalışması bizi çok daha avantajlı bir noktaya getirdi." diye konuştu.
"Lütfen panik de yapmayalım, rehavete de kapılmayalım""Kısıtlamaların verisel anlamda yansımalarını görmeye başladık mı?" sorusu üzerine Kalın, tedbirler uygulandıkça bunların neticelerinin, vaka sayısında, can kayıplarında, tedavi olan insanlarda görüldüğünü, toplumun da bunu bir bütün olarak gördüğünü ve bu tedbirleri sahiplendiğini söyledi.
Tedbirler uygulandıkça, bunun rakamlara yansıdığını belirten Kalın, "Bu şunu gösteriyor tedbirleri sıkı bir şekilde uygulamaya devam edersek, salgının seyri daha kontrol edilebilir bir noktaya gelecek. Lütfen panik de yapmayalım, rehavete de kapılmayalım. Hala tam manasıyla davranış modelini ve mimarisini çözemediğimiz bir virüsle karşı karşıyayız. Daha aşı üretemedik, şu anda ümmin plazma tedavisi yapılıyor, bunlar çok önemli gelişmeler ama tam manasıyla bütün insanlığın bu virüse karşı bağışıklık kazanabileceği bir noktaya gelmedik." dedi.
"Belediyelerin ekmek dağıtmasının yasaklandığı" tartışmalarına ilişkin görüşü sorulan Kalın, şu yanıtı verdi:
"Böylesine bir salgın karşısında bütün devletin, milletin, özel sektörün imkanlarının seferber edildiği bir dönemde eş güdüm içinde çalışmak son derece önemli. Bu uyum sağlandığı oranda başarı grafiğimiz yükselir. Cumhurbaşkanımız farklı siyasi partilerin belediye başkanlarıyla geçmişte görüştü, kendisi belediyecilikten gelen bir siyasetçi olarak, yerel siyasetin önemini de bilen bir isim. Burada tabi ki belediyelerimiz, hangi siyasi partiden olursa olsun, güzel hizmetler vermiştir, vermeye de devam edecektir.
Ama burada devletin diğer kurumları, İçişleri Bakanlığı, Aile Bakanlığı ve diğerleri, adeta yok sayarak, onların dışında ya da onlara rağmen, onlara rakip gibi, siyasi bir rekabet güdüsüyle iş yapmaya başladığınız zaman bu ahengi bozarsınız. Belli yerlerde, belli belediyeler bunu tamamen bir siyasi rekabet meselesi haline getirirken, aynı siyasi partinin isim de vereyim CHP'nin başka belediyeleri, mesela Mersin ve başka yerlerde il pandemi kurulu, valilik ve kaymakamlıkla son derece uyumlu çalışmalar sergiledi. Bu dönemde bizim her zaman birlik beraberlik içinde olup, iyi örnekleri çoğaltmamızdır esas olan. Siyasi şov peşinde koşmak değil, partizanlık yapmak hele hiç değil, böyle bir dönemde bütün bunları bir kenara koyup, el birliği içinde vatandaşın canını, hayatını, sağlığını en iyi nasıl koruruz, onun zihinsel ve bedensel güvenliğini nasıl sağlarız buna odaklanmamız gerekir. Bizim gece gündüz, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde burada yapmaya çalıştığımız şey bu. Kimse siyasi bir hesap peşinde değil. Aslolan bu millete o güveni vermek, o hizmeti götürebilmek."
İbrahim Kalın, "Küreselleşme politikaları açısından baktığımızda virüs sonrası nasıl bir dünya bizi bekliyor. Dünya virüs sonrasına yeterince hazır mı?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Öncelikle şu tespiti yapmakta fayda var; Bugünkü küresel düzenin bağışıklık sisteminin, zannedildiğinden çok daha korunaksız, hastalıklara karşı açık olduğunu net bir şekilde gördük. Küresel düzen uzun bir süredir düzen ya da ahenk ya da adalet üretmiyor. Uzun bir süredir eşitsizlik, adaletsizlik üretiyor. O yüzden Cumhurbaşkanımız her vesileyle 'Dünya beşten büyüktür' diyerek sadece BM Güvenlik Konseyi sisteminin değiştirilmesinin değil, bu dünya düzeninin değiştirilmesi gerektiğini söylüyor.
Öteden beri söylenen bir şey var küresel liberal düzen diye. Ben de hep şunu söylüyorum, bu düzen ne küresel ne liberal ne de bir düzen aslında. Küresel değil çünkü zengini zengin yapmaya, zengin ile fakir arasındaki mesafeyi açmaya devam ediyor. Liberal hiç değil, serbest piyasa ekonomisi belki bir söylem olarak var ama gerçek şu ki kapitalizmin üretim ve tüketim mentalitesinin temelinde bu vardır."
Kovid-19 salgını sonrası yeni dünya düzenine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kalın, "Dünyada klasik manadaki küreselcilerle ulus devletçiler ayrıca popülist hareketler giderek güç kazanacak. Bu üç akım rekabete daha yoğun biçimde devam edecekler. Bunların rekabeti vardı ama daha da kızışacak. Denge arayışları kaçınılmaz hale gelecek." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu aşamada milli ve yerli yeterlilikle küresel iş birliği arasında yeni bir dengenin kurulması gerektiğini anlatarak, kendi kendine yeterli olmanın ve bağımsızlığın öneminin bu dönemde görüldüğüne vurgu yaptı.
Türkiye'nin birçok alanda kendi kendine yeter bir ülke haline geldiğini ifade eden Kalın, "Bu nedenle bu krizi daha iyi yönettik. Haberleşme ve internet alanında hiçbir sorun yaşamadık. Bu büyük bir öngörüydü. Cumhurbaşkanımızın neredeyse 5-6 yıl önce '4.5G'ye geçelim.' dediği zamanda atılan bir adımın meyvelerini şimdi topluyoruz. Şu anda internette milyarlarca işlem yapılıyor, görüşmeler, bankacılık, dersler internet üzerinden yapılıyor. Türkiye'de sağlam bir haberleşme altyapısı olmasaydı, çökseydi bu daha başka sorunlar çıkarırdı. Kendi imkanlarını geliştirmeniz son derece önemli." ifadelerini kullandı.
"İnsanlığın asıl yaşaması gereken günler bu zor günlerdir"İbrahim Kalın, kamuoyunda "Türkiye neden bu dönemde yurt dışına yardım gönderiyor?" gibi eleştirilerin olduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Biz Türkiye'nin acil ihtiyacı olan bir şeyi bugüne kadar yurt dışına göndermedik. Öncelikle Türkiye'nin envanterinde gerekli malzeme temin edildikten sonra imkanlar ölçüsünde başka ülkelere yardım yapıldı. İtalya'sından İspanya'sına, Kuzey Makedonya'sından Bosna Hersek'ine ve İngiltere'sine kadar birçok yere yardımlar yapıldı. Bunların hepsi hibe değil. Bir kısmı gelip kendi paralarıyla aldılar. İlgili şirketlerden ya da Sağlık Bakanlığımızdan. Cumhurbaşkanımızın bu konularda çok net bir ilkesi var; 'İnsanlık ölmesin ki insanlar ölmesin.' İnsanlığın asıl yaşaması, yıldızlaşması, yeşermesi gereken günler bu zor günlerdir."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, konuşmasının devamında biyogüvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliği kavramlarının önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu kavramların Kovid-19'dan önce de önemli olduğunu belirten Kalın, bu süreçten sonra önemlerinin daha da artacağını ifade etti.
Kalın, biyogüvenliğin çok geniş bir alan olduğunu aktararak, "Maalesef insanoğlu kendi varlığını ortadan kaldırabilecek silahları üretebilen tek varlık türü. Allah'ın kendisine verdiği aklı böyle yıkıcı amaçlar için de kullanabiliyor. Aynı biyolojik unsur sizi öldürebilir de yaşatabilir de. Bu tamamen hangi niyetle bunu kullandığınıza bağlı." dedi.
"Türkiye'de bir gıda sorunu yaşamadık"Siber güvenlikte haberleşme, iletişim altyapısının korunmasının önemine işaret eden Kalın, yakın zamanda bu alanın öneminin daha iyi anlaşıldığını söyledi.
Kalın, gıda güvenliğinin iki aşamada anlaşılması gerektiği ifade ederek, şunları aktardı:
"Birincisi üretilen gıdanın kalitesiyle alakalı. GDO'lu mu değil mi, sağlığımıza, vücudumuza etkisi nedir? İkincisi de tedarik zincilerinin güvenliğinin sağlanması. Buralarda da tarım alanında da belli bir kapasiteyi muhafaza eden, kendine yeterli olan ve buna yatırım yapan ülkeler bundan sonra kazanacaklar. 12 Mart'ı tedbirlerin açıklandığı milat olarak alacak olursak, Türkiye'de bir gıda sorunu yaşamadık. Ürün stoklarımızda Allah'a şükür sorun yaşamadık. Bu alanlarda güçlü olmak son derece önemli. Önümüzdeki yıllarda bu sektörde daha fazla inkişafın, yatırımın, Ar-Ge çalışmalarının olacağını mutlaka göreceğiz."
"Günlerin en sıcağı ve sevimlisi olan 23 Nisan bütün çocuklarımız için kutlu olsun''Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile ramazan ayı hakkında şu değerlendirmede bulundu:
"23 Nisan günlerin en güzellerinden biri. Çocukların günü. Şimdiden 23 Nisan'ı tebrik ediyorum. Bütün çocuklarımız için. Çocukların sevinciyle beraber etrafa yayılan bir başka güzellik var. Bundan büyükler olarak bizler de pay alırız. İnşallah yarın da böyle bir gün olacak. Normal şartlarda okullarda bir araya gelme imkanı olabilirdi ama bunu artık korona günlerinde kutlayacağız. Bu bizim neşemizden ve mutluluğumuzdan bir şey eksiltmesin. Günlerin en sıcağı ve sevimlisi olan 23 Nisan bütün çocuklarımız için kutlu olsun.
Cuma günü ilk orucumuza da başlayacağız. Hepimize hayırlar ve bereketler getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Ramazan çok özel bir aydır. Kur'an'ın vahyedildiği, vahy-i ilahinin insanlığa ulaştırıldığı, oruçların tutulduğu, ibadetlerin yapıldığı, duaların yoğunlaştığı, ruhların hafiflediği, bedenlerin hafiflediği bir aydır. İnşallah Rabb'im orucumuzu, duamızı, namazımızı, muhabbetimizi ve maneviyatımızı güçlü kılsın."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com