İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, tarım sektörünün sorunlarını değerlendirdi. Bütün dünyanın pandemi sürecinde acı bir gerçekle karşılaştığını ifade eden Türkkan, petrol, doğal gaz, yeraltı kaynakları ve üretilen teknoloji ürünlerinin, her şeyi çözmeye yetmediğinin anlaşıldığını söyledi.
En gelişmiş ülkelerin bile yaşanan salgında, en temel ihtiyaçlara mahkum hale geldiğine dikkati çeken Türkkan, "Pandemi sürecinde modaya, tekstile yön veren ülkelerin bile 3 kuruşluk maskeye nasıl muhtaç kaldığını gördük. Ancak asıl daha kötüsünü görmedik. İlerleyen dönemde insanların asıl ekmeğe muhtaç olacağını göreceğiz." diye konuştu.
Türkkan, bunu en iyi idrak eden ülkelerin başında Rusya'nın geldiğini dile getirerek dünyanın en büyük buğday üreticilerinden olan, aynı zamanda Türkiye'nin ithal ettiği buğdayın yüzde 50'sini de üreten Rusya'nın, buğday ihracatını durdurduğunu vurguladı.
Rusya'yı yönetenlerin, aç kalan bir toplumun karnını doyurmak için her şeyi yapacağını bildiğini belirten Türkkan, "Çünkü artık küreselleşmenin sonuna geliyoruz. Önümüzdeki birkaç yıl içinde ülkeler kendi içine kapanacak. Herkes kendi başının çaresine bakacak. Rusya da bunların başında gelecek." diye konuştu.
Küreselleşmenin sona ermesinden en çok etkilenecek ülkelerden birisinin Türkiye olacağını iddia eden Türkkan, "Kendi kendine yeten bir ülke olmanın önemini kavrayamayan, 'Dövizimiz var ki ithal ediyoruz' diyen tarım bakanları, bu acı gerçeği kafasına sokmalı. Çünkü AK Parti iktidarları yüzünden yediğimiz ekmek bile ithal buğdaydan üretiliyor. Önümüzdeki yıllarda 'Ekmek yoksa pasta, yani makarna yesinler' bile diyemeyecekler çünkü makarnanın buğdayı bile ithal." değerlendirmesinde bulundu.
"Tohumculuk Kanunu Türk tarımının Sevr Anlaşması’dır"Türkkan, 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile sorunların başladığını, bu adımla yerli tohumun bitirildiğini savundu. Türkkan, Tohumculuk Kanunu'nu, "Türk tarımının Sevr Anlaşması" olarak nitelendirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kanun tamamen yabancı tarım tekellerinin arzusuyla hazırlanmıştır. Türkiye’de bulunan Amerika Büyükelçiliği nezdinde çalışan en önemli birimlerden biri Tarım Müşavirliği'dir. Neredeyse Türkiye'nin tarım politikalarının tamamına müdahale eder. Türkiye'de tohum pazarının yüzde 70'i yabancıların, GDO'lu tohumların yüzde 90'ı ise ABD'li şirketlerin elinde. Köylü milletin efendisiydi. Milletimizin efendisi artık küresel tarım çeteleri, küresel tarım lobileri oldu. Tıkır tıkır işleyen bir planla Türk köylüsü, Türk çiftçisi ipotek altına alındı. Tohum üzerinden Türk toplumuna büyük bir oyun oynandı. Türkiye, tohumda başta İsrail ve Hollanda’ya bağımlı hale getirildi. Çıkardığınız kanun ile yerli ata tohumlarımızın ölüm fermanını imzaladınız. Yerli ata tohumunu kullanan çiftçilere tarımsal desteği kesip, onları adı sertifikalı olan, genetiğiyle oynanmış tohuma mahkum ettiniz. Zor durumda olan, devletin desteğine muhtaç olan çiftçi ayakta kalabilmek için ithal tohuma yöneldi, kendi tohumumuzu bırakmak zorunda kaldı. Asıl cehennem bundan sonra başladı. O ithal tohumu alınca gübre ve ilaç da almamız gerekti. Bu tohum ve ilaçlar nedeniyle topraklarımızı zehirledik. Mahsulü aldık, ama mahsulün tohumundan ürün alamadık. Çünkü o kısır tohumlar, ikinci bir ürün yetiştirmeye izin vermeyecek şekilde üretildi. Türk tarımını bu şekilde yıllar içinde kısırlaştırdınız."
"Çiftçilerimizin yüzde 20'si tarımdan vazgeçti"Türkkan, Türkiye'de çiftçilerin yüzde 20'sinin tarımdan vazgeçtiğini, 3,5 milyon hektar arazinin boş kaldığını ve tarımın istihdamdaki payının yüzde 35'den yüzde 19'a kadar gerilediğini ileri sürerek "2002 yılında çiftçilere bankalar tarafından kullandırılan kredi 4 milyar lira iken, bu tutar 2019 yılında 120 milyar liraya yükseldi. Bunu da bir gurur vesilesi olarak anlatıyorlar. Aslında çiftçinin borcunu 30 kat artırdılar. Köylü 2002'ye göre 30 kat borç içinde. Çiftçinin krediden çok desteğe ihtiyacı var." dedi.
Lütfü Türkkan, mayısta Ege ve Akdeniz bölgelerinde kavurucu çöl sıcaklarının yaşandığını anımsatarak bu yüzden her iki bölgenin de afet bölgesi ilan edilmesini, bu bölgedeki çiftçilere destek verilmesini ve kredi borçlarının ertelenmesini istedi.
Türkkan, daha önce et fiyatlarının yükselmesi nedeniyle Sırbistan'dan ithal edilen Karkas etlerinin piyasaya sunulmadığını ve depolarda çürüyen bu etlerin çöpe atıldığını iddia ederek Bakanlığın bu konuya bir açıklık getirmesi gerektiğini belirtti.
Hükümetin başarılı icraatlarını desteklediklerini anlatan Türkkan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile İHA ve SİHA'ları üreten Selçuk Bayraktar'ın çalışmalarını buna örnek gösterdi. Türkkan, "İHA ve SİHA'larla alakalı olarak bir eleştirimizi duydunuz mu? Sırf Cumhurbaşkanımızın damadı diye onu eleştirmeyiz. Yeri geldiğinde alkışlıyoruz. Bayılıyorum, genç bir adam çıkmış, gayet de güzel şeyler yapıyor." şeklinde konuştu. Türkkan, ancak hükümetin yanlış uygulamalarını da eleştirdiklerini dile getirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com