İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Berlin’de düzenlenen ‘Libya Zirvesi’nin sonuçlarını değerlendirdi.
Babacan yaptığı yazılı açıklamada, zirveye katılan aktörlerin Libya ile ilgili farklı ajandalara sahip olduğunu kaydederek, metinde geçen "silah ambargosuna saygı’ ibaresinin ise muğlaklık barındırdığını ifade etti.
Bildirinin genelinde yapıcılık ile birlikte muğlaklığın izlerinin net bir şekilde görüldüğünü belirten Babacan şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bildiride, silah ambargosu delindiğinde nasıl bir yaptırım uygulanabileceğine ilişkin ek bir ibarenin yer almaması, ateşkese giden yolda taraflardan birisinin doğru şekilde yürümeyi reddetmesi durumunda, ki Hafter şimdiden buna başladı, buna verilecek cevabın neler olacağına ilişkin somutlaştırmalara ihtiyaç olduğu muhakkak. Bu bağlamda Batılı ülkelerin, Hafter’in dış destekçilerine özellikle Mısır ve BAE ne derece somut ve kararlı bir baskı uygulayacakları ayrı bir soru işareti.Yine tarafların üzerinde mutabık kaldıkları şekliyle, Libya’nın ulusal petrol şirketi olan NOC’nin Libya petrolünü satmakla tek yetkili kurum olarak tasdikinin uygulamadaki sürdürülebilirliği sorusu da bir başka önemli husus.”
Berlin Zirvesi’nde verilen en kuvvetli mesajın, kararlılık olduğunu ve meselenin uluslararası siyasi-hukuki meşruiyet ekseninde ele alınacağını vurgulayan Babacan, “Berlin zirvesi, Libya’nın Suriyeleşmesini önleyici ilk adım olarak telakki edilebilir. Bundan sonra ise gelişecek ve daha da derinleşmesi için çabalanacak kalıcı bir barışın ve siyasi-hukuki kurumsallaşmanın tesisine uluslararası toplumun bağlılığının vurgulanması ve somut adımların atılması çok elzem. Kısa vadede ise çok ciddi yapısal değişiklik beklediğimi söyleyemem. Türkiye’nin Rusya ile birlikte oynadığı anahtar işlev hayatiyetini sürdürecek.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com