İSTANBUL (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen İstanbul Esnaf ve Sanatkarları İftar Programı'ndaki konuşmasında, katılanların ramazanını tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ramazan vesilesiyle dünyanın dört bir yanından kendilerine uzanacak bir şefkat eli bekleyen tüm mazlumlara, tüm Müslümanlara Allah'tan kolaylık diledi.
Üye sayısı 200 binin üzerinde olan İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nin bağlı 148 meslek kuruluşuyla başlı başına bir ekonomi devi olduğunu vurgulayan Erdoğan, herkesi iftar sofrası etrafında buluşturan birlik yönetimine teşekkür etti.
İstanbul halkına hizmet için şu anda tezgahının, direksiyonunun ve ekmek teknesinin başında ter döken esnaf ve sanatkarlara selamlarını gönderen Erdoğan, evlatlarına bırakacağı en büyük mirası helalinden kazanmak olarak gören, yüreğiyle, bileğiyle, emeğiyle çalışan, üreten ve hizmet verenlere Allah'ın kolaylık, bereket, sağlık ve afiyet vermesi temennisinde bulundu.
"Aramıza kimsenin girmesine izin vermeyelim"
Erdoğan, kendileri, aileleri, şehirleri ve ülkeleri için emekleri yanında gerektiğinde canlarını ortaya koyan, gerektiğinde fisebilillah mücadele veren esnaf ve sanatkarlara şükran borcunun asla ödenemeyeceğini belirterek, birkaç çürük elmanın, birkaç kendini bilmezin bu nezih ve büyük ailenin adını lekelemesine izin vermeden, esnaf ve sanatkarları ekonomik ve sosyal olarak hak ettikleri konuma getirmek için hep birlikte çalışmayı sürdüreceklerini kaydetti.
Geçmişte esnaflık yapmış, hayatı boyunca hep esnaf ve sanatkarlarla birlikte olan, yol yürüyen bir kişi olarak her meselelerini kendi meselesi olarak gördüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstanbul'a yaptığımız yatırımların, getirdiğimiz hizmetlerin pek çoğunun ilhamını yine sizlerden aldık. Trafik sorunundan turizmin geliştirilmesine kadar hemen her alanda, önce sizleri dinledik, teşhislerinizi, tenkitlerinizi, taleplerinizi, tavsiyelerinizi aldık, sonra çözüm için kolları sıvadık. Hamdolsun el birliğiyle İstanbul'u bir dünya şehri haline getirdik. Eksiklerimiz yok mu? Elbette var. Bunları birlikte çözeceğiz. Yeter ki gönül bağımız güçlü olsun, yeter ki kalpten kalbe giden o yol hep açık kalsın. Biz sizleri seviyoruz. Sizin de bizi sevdiğinizi biliyoruz. Öyleyse aramıza kimsenin girmesine, gelin izin vermeyelim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 milyonu aşkın nüfusuyla İstanbul ve 82 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye için ne yapılacaksa birlikte yapılması çağrısında bulunarak, ecdadın bin yıllık tecrübesinden süzülüp gelen ahilik duasının en önemli kılavuz olması gerektiğini söyledi.
"İnançta sebat, doğru yolda olgunluk, dilde açıklık, sözde düzgünlük, işte kuvvet, çalışmada dikkat, mal ve rızıkta bolluk, dostlara sevgi, akrabalara şefkat" şeklindeki ahilik duasını okuyan Erdoğan, bunlara sıkı sıkıya sarılındığında önlerinde çözülemeyecek hiçbir mesele, aşılamayacak hiçbir engel olmayacağını belirtti.
Esnaf ve sanatkarlara verilen destekler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünün şartlarına uygun yeni bir Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu'nu çıkardıklarını, sıkıntıya düşenlerin borçlarını defalarca yeniden yapılandırarak işlerini sürdürebilmelerini temin ettiklerini, emeklilik sonrası işine devam eden esnaf ve sanatkarın destek primi ödemelerini kaldırarak emekli maaşlarında yüzde 10'luk ilave bir artış sağladıklarını anlattı.
Sigorta primlerinde de indirim yaptıklarını dile getiren Erdoğan, sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını kolaylaştırdıklarını, istihdam ve düşük faizli kredi desteğiyle, pek çok farklı kalemdeki destek ve teşviklerle esnaf ve sanatkarların hep yanında olduklarını vurguladı.
Erdoğan, gençler, kadınlar ve engelliler için ilave destekler getirildiğini belirterek, "Ticari olarak kullanılan araçların yenilebilmesi için ÖTV'yi sıfırlamıştık. Gerekirse önümüzdeki ay sonunda biten bu uygulamanın süresini de uzatabiliriz. Sizlerden Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleriniz konusunda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum. Türkiye bu konuda dünyanın en makul tarifelerini uyguluyor. Devlet olarak Sosyal Güvenlik Kurumu'nu zaten yeterince destekliyoruz. Sizlerin de prim ödemelerinizi aksatmayarak bu kurumumuza sahip çıkacağınıza inanıyorum." diye konuştu.
"Uber olayının korsan taksicilikten bir farkı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, taksiler konusunda hala şikayetler geldiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Dijitalleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak geliştirilen ve milli bir yazılım olan İTaksi uygulaması şehir içi ulaşımda önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır. Diğer taraftan hizmet kalitesinin önemli bir unsuru olan araç kalitesi ÖTV indirimine rağmen hala yeterince yükseltilebilmiş değildir. Turkuvaz ve siyah taksi alternatifleri bu yüzden revaç buluyor. Araç kalitesinin yükseltilebilmesinin yanında taksi şoförlerimizin de çağın gereklerine uygun iletişim becerisiyle donanmış olması gerekiyor. Esnaf demek, milletin taleplerine uygun hizmet veren kişi demektir. Bu konuda özellikle geçenlerde Dolmabahçe Sarayı'nda gençlerle bir sohbetim oldu. Baktım dışarıdan bir grup. Geldiler, 'Uber'le ilgili bizim halimiz ne olacak?' dediler. Ben de tabii kendilerine şunu söyledim. 'Bizim literatürümüzde Uber diye bir şey yok.' dedim. Uber olayının korsan taksicilikten bir farkı yok. 'Sizler' dedim, 'Hangi yasaya göre böyle bir şey çıkardınız, kendi kendinize böyle bir şeyi icat ettiniz, döküldünüz sokaklara, Uber de Uber diyorsunuz? Şu anda bizim taksilerimiz, taksicilerimiz, onların hakkını gasbederek kusura bakmayın size devredemeyiz.' dedim. Bunun için de dünya Uber taksiciler kuruluşunun başındaki şahsa ben randevu vermedim, hala da vermiyorum. Vermeyince bunlar da ne yaptılar. Buradaki takım taklavat, ne var ne yok hepsini götürdüler. Bakın ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız. Olay bu. Ben yaptığımı söylüyorum ama birileri de bol bol maalesef yalan yanlış söylüyor. Onun için kardeşlerim Uber konusu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak bizde bitmiştir. Böyle bir şey yok."
'İstanbulluya pırıl pırıl taksiler yakışır'
"Madem insanlarımız taksiler konusunda daha yüksek standartlar istiyor öyleyse hep birlikte bunları, taksici kardeşlerim karşılamanın yollarını arayacaklar." diyen Erdoğan, geçenlerde İstanbul Taksiciler Odası ile havalimanında bir araya geldiklerini ve onlara da bunları söylediklerini aktardı.
Erdoğan, taksilerin gerekirse yenileneceğini, kendilerine düşen neyse gerekli desteği de vereceklerini ilettiğini belirterek, "Taksicilerimiz de taksi içerisinde sakın sigara içmeyecek, içirtmeyecek. Taksilerimiz de tabii pırıl pırıl olacak. Çünkü İstanbulluya pırıl pırıl taksiler yakışır. Hatta belki inşallah Sayın Başkanımız seçimlerden sonra bir araya gelecek, biz de onlarla bir araya geleceğiz ve burada İstanbul'a yönelik belki modeller de bile değişime de gidilebilir. Olur mu? Olur. Dünyanın bazı ülkelerinde farklılık arz eden şeylerdir. Bu adımı da atarız." ifadelerini kullandı.
İstanbul'a belediye başkanı olduğu zaman kentte İkarus marka otobüslerin olduğunu, mazot kokusundan otobüsün içine girilemediğini, koltukların mazotlu bezlerle temizlendiğini anlatan Erdoğan, "Rezillik. Geldim dedim ki 'Benim halkıma bunlar yakışmıyor.' Tuttuk dedik ki 'Biz İstanbul'a Mercedes otobüs alacağız.' Mercedes otobüsleri İstanbul'a öyle girdi. Man otobüslerini, BMC'yi öyle aldık. Hatta hatta Kore'den o zaman Hyundai otobüslerini de halk otobüsleri olarak aldık. 'Biz en üst seviyeye İstanbul halkını, en kaliteye inşallah ulaştıracağız.' dedik ve ulaştırdık. Şimdi aynı şey tüm diğer taksiler de bu kararı alabilir, bu adımları atabiliriz. Unutmayın, milletle inatlaşılmaz. Millete tabi olunur, hizmet edilir. Siz iyi hizmet verirseniz, millet de size karşılığını ödemekten imtina etmez. Bunun için taksi tarifeleri her yıl haziran ayı sonunda periyodik olarak inşallah düzenlenecektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer esnaf ve sanatkarlarla ilgili de kendi ihtiyaçlarına ve taleplerine uygun pek çok düzenlemeyi hayata geçirdiklerini, geçirmeye devam edeceklerini aktardı.
"Burada şaibe var, şüphe var"
Türkiye'nin 31 Mart'ta bir seçim yaşadığını, bu seçimde büyükşehir, il, ilçe, belde, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, mahalle muhtarlarının belirlendiğini hatırlatan Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) yapılan itirazları değerlendirerek diğer bazı ilçe ve beldelerle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleriyle de ilgili yenileme kararı verdiğini dile getirdi.
Erdoğan, önceki gün bu kararın gerekçelerinin de 250 sayfalık bir metin halinde yayınlandığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yüksek Seçim Kurulu'nun tespitlerine göre, İstanbul'daki 31 bin 186 sandığın 754'ünün başkanları açıkça kanuna aykırı şekilde atanmıştır. İşte hırsızlık, çalma burada. Sandık kurulu başkanları seçim sonucuna etki edebilecek yetki ve hareket imkanına sahip kişilerdir. Bu sandıklarda oy kullanan kişi sayısı 212 binin üzerindedir. Niye sayıma yaklaşmadınız? 'Tekrar tümünü sayalım.' dedik. Niye yaklaşmadınız? Dolayısıyla kanuna aykırı atanmış bu sandıklarda kullanılan 212 binden fazla oy şüpheli duruma düşmüştür. Peki, seçimi kazandığı ilan edilen adayla, ikinci sıradaki aday arasındaki fark ne kadardır? Bu fark, 28 binden başlamış en son 13 bin 729'a kadar inmiştir. Bu ne demektir? Burada şaibe var, şüphe var. 1963'te şüpheye dayalı olarak seçimler iptal edilmiştir Türkiye'de."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, YSK'nin resmen tespitini yaptığı tek sorunun bu olmadığını, gerekçeli karara göre, İstanbul genelinde 18 sandığın sayım döküm cetvelinin bulunamadığını, 90 sandığın sayım döküm cetvellerinin de sandık kurulu üyelerinin hiçbiri tarafından imzalanmamış olduğu için güvenilirliğini yitirdiğini söyleyerek, böylece toplam 108 sandığın ve bu sandıklardaki 30 binin üzerindeki oyun yok hükmünde sayıldığını bildirdi.
"Hırsızın hiç mi suçu yok?"
İki adayın arasındaki oy farkının 13 bin 729 olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Sandık kurulu üyeleriyle ve sandıklarla ilgili bu iki mesele birlikte değerlendirildiğinde birinde 212 bin, diğerinde 30 bin oy şüpheli hale gelmektedir. Böyle bir durumda seçimin yenilenmesi kararı verilmesinden daha tabii ne olabilir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin bu karar sebebiyle hem YSK'ye hem de AK Parti'ye yüklendiğini, saldırdığını, hakaret ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Acaba bu kesimler ortaya çıkan tablo karşısında bizim ne yapmamızı bekliyorlardı? İstanbul halkının bir yanda 212 bin, diğer yanda 30 bin oyuna halel gelmesine göz mü yummalıydık? Hadi diyelim ki bu durumun ortaya çıkmasında sandıklara yeteri kadar sahip çıkamadığımız için bizim eksiğimizin, hatamızın, yanlışımızın da bir nebze payı var. Peki hırsızın hiç mi suçu yok? Bir de buna bakalım. Milletin AK Parti'ye verdiği oyları gasbedenlerin hiç mi kabahati yok?
Çünkü Yüksek Seçim Kurulu'na ve AK Parti'ye saldıranların hiçbirinin dönüp de sandıklardaki oyların, şaibeli hale gelmesine yol açanlara tek kelime ettiklerini duymadık. Üstelik Yüksek Seçim Kurulu mazbatayı bir adaydan alıp ötekine vermemiş, çözümün yeniden sandıkta aranmasına hükmetmiştir. Demokrasiye inanan, milli iradeye güvenen, sandığı sağlam gören herkesin bu karara saygı duyması gerekir. Eğer 31 Mart'ta gerçekten hakkıyla seçimi kazanmışsanız, 23 Haziran'da yine kazanırsınız. Ortada yargı kararıyla da kesinleşmiş olan vahim şüpheler varken, seçimin yenilenmesine böylesine şiddetli bir şekilde karşı çıkılmasını doğrusu manidar görüyoruz."
"Biz sizlere inanıyoruz, güveniyoruz"
Erdoğan, sözlerini bir mesel ile sürdürerek, "Bir baba yan odadan gelen tıkırtılara bakmak için oğlunu gönderir. Biraz sonra da arkasından 'Ne oldu?' diye seslenir. Oğlu, 'Baba bir hırsız tuttum.' diye cevap verir. Baba 'Tut kolundan getir.' der. Oğlu 'Gelmiyor.' diye cevap verir. Bunun üzerine baba 'Öyleyse bırak gitsin.' der. Oğlu bu defa da 'Gitmiyor.' diye karşılık verir. Şimdi bunlarınki de aynı hesap, ne milletin karşısına çıkıyorlar ne de kabahatlerinin mahcubiyetiyle dönüp gidiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar biz milletimizin hakkını, hukukunu savunmayı sürdüreceğiz. Biz sizlere inanıyoruz, sizlere güveniyoruz." diye konuştu.
Belediye başkanlığında kendisiyle beraber İDO'nun genel müdürü olarak, daha sonra milletvekilliği ve ulaştırma bakanlığıyla, daha sonra başbakanlığı, Meclis başkanlığıyla bu ülkede hizmet vermiş, devleti gayet iyi tanıyan, uluslararası camiada belli bir konumu, yeri olan Binali Yıldırım ile beraber çok daha güçlü bir şekilde İstanbul'a hizmet vereceklerini dile getiren Erdoğan, "Bizim için tüm siyasi hayatımız boyunca en büyük hakem daima milletimiz olmuştur. Her seferinde olduğu gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi konusundaki meselenin çözümü için de milletimizin hakemliğine başvuruyoruz. Sandıktan kanuna ve hakkaniyete uygun bir seçimle, sayım dökümle çıkacak kararın başımızın üstünde yeri vardır. Yeter ki alavere, dalavere yapmasınlar, çalmasınlar, hesabı, kitabı düzgün tutsunlar." ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini, katılımcıların yaklaşan Kadir geceleri ile Ramazan Bayramı'nı tebrik ederek tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ramazan vesilesiyle dünyanın dört bir yanından kendilerine uzanacak bir şefkat eli bekleyen tüm mazlumlara, tüm Müslümanlara Allah'tan kolaylık diledi.
Üye sayısı 200 binin üzerinde olan İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nin bağlı 148 meslek kuruluşuyla başlı başına bir ekonomi devi olduğunu vurgulayan Erdoğan, herkesi iftar sofrası etrafında buluşturan birlik yönetimine teşekkür etti.
İstanbul halkına hizmet için şu anda tezgahının, direksiyonunun ve ekmek teknesinin başında ter döken esnaf ve sanatkarlara selamlarını gönderen Erdoğan, evlatlarına bırakacağı en büyük mirası helalinden kazanmak olarak gören, yüreğiyle, bileğiyle, emeğiyle çalışan, üreten ve hizmet verenlere Allah'ın kolaylık, bereket, sağlık ve afiyet vermesi temennisinde bulundu.
"Aramıza kimsenin girmesine izin vermeyelim"
Erdoğan, kendileri, aileleri, şehirleri ve ülkeleri için emekleri yanında gerektiğinde canlarını ortaya koyan, gerektiğinde fisebilillah mücadele veren esnaf ve sanatkarlara şükran borcunun asla ödenemeyeceğini belirterek, birkaç çürük elmanın, birkaç kendini bilmezin bu nezih ve büyük ailenin adını lekelemesine izin vermeden, esnaf ve sanatkarları ekonomik ve sosyal olarak hak ettikleri konuma getirmek için hep birlikte çalışmayı sürdüreceklerini kaydetti.
Geçmişte esnaflık yapmış, hayatı boyunca hep esnaf ve sanatkarlarla birlikte olan, yol yürüyen bir kişi olarak her meselelerini kendi meselesi olarak gördüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstanbul'a yaptığımız yatırımların, getirdiğimiz hizmetlerin pek çoğunun ilhamını yine sizlerden aldık. Trafik sorunundan turizmin geliştirilmesine kadar hemen her alanda, önce sizleri dinledik, teşhislerinizi, tenkitlerinizi, taleplerinizi, tavsiyelerinizi aldık, sonra çözüm için kolları sıvadık. Hamdolsun el birliğiyle İstanbul'u bir dünya şehri haline getirdik. Eksiklerimiz yok mu? Elbette var. Bunları birlikte çözeceğiz. Yeter ki gönül bağımız güçlü olsun, yeter ki kalpten kalbe giden o yol hep açık kalsın. Biz sizleri seviyoruz. Sizin de bizi sevdiğinizi biliyoruz. Öyleyse aramıza kimsenin girmesine, gelin izin vermeyelim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 milyonu aşkın nüfusuyla İstanbul ve 82 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye için ne yapılacaksa birlikte yapılması çağrısında bulunarak, ecdadın bin yıllık tecrübesinden süzülüp gelen ahilik duasının en önemli kılavuz olması gerektiğini söyledi.
"İnançta sebat, doğru yolda olgunluk, dilde açıklık, sözde düzgünlük, işte kuvvet, çalışmada dikkat, mal ve rızıkta bolluk, dostlara sevgi, akrabalara şefkat" şeklindeki ahilik duasını okuyan Erdoğan, bunlara sıkı sıkıya sarılındığında önlerinde çözülemeyecek hiçbir mesele, aşılamayacak hiçbir engel olmayacağını belirtti.
Esnaf ve sanatkarlara verilen destekler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünün şartlarına uygun yeni bir Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu'nu çıkardıklarını, sıkıntıya düşenlerin borçlarını defalarca yeniden yapılandırarak işlerini sürdürebilmelerini temin ettiklerini, emeklilik sonrası işine devam eden esnaf ve sanatkarın destek primi ödemelerini kaldırarak emekli maaşlarında yüzde 10'luk ilave bir artış sağladıklarını anlattı.
Sigorta primlerinde de indirim yaptıklarını dile getiren Erdoğan, sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını kolaylaştırdıklarını, istihdam ve düşük faizli kredi desteğiyle, pek çok farklı kalemdeki destek ve teşviklerle esnaf ve sanatkarların hep yanında olduklarını vurguladı.
Erdoğan, gençler, kadınlar ve engelliler için ilave destekler getirildiğini belirterek, "Ticari olarak kullanılan araçların yenilebilmesi için ÖTV'yi sıfırlamıştık. Gerekirse önümüzdeki ay sonunda biten bu uygulamanın süresini de uzatabiliriz. Sizlerden Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleriniz konusunda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum. Türkiye bu konuda dünyanın en makul tarifelerini uyguluyor. Devlet olarak Sosyal Güvenlik Kurumu'nu zaten yeterince destekliyoruz. Sizlerin de prim ödemelerinizi aksatmayarak bu kurumumuza sahip çıkacağınıza inanıyorum." diye konuştu.
"Uber olayının korsan taksicilikten bir farkı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, taksiler konusunda hala şikayetler geldiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Dijitalleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak geliştirilen ve milli bir yazılım olan İTaksi uygulaması şehir içi ulaşımda önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır. Diğer taraftan hizmet kalitesinin önemli bir unsuru olan araç kalitesi ÖTV indirimine rağmen hala yeterince yükseltilebilmiş değildir. Turkuvaz ve siyah taksi alternatifleri bu yüzden revaç buluyor. Araç kalitesinin yükseltilebilmesinin yanında taksi şoförlerimizin de çağın gereklerine uygun iletişim becerisiyle donanmış olması gerekiyor. Esnaf demek, milletin taleplerine uygun hizmet veren kişi demektir. Bu konuda özellikle geçenlerde Dolmabahçe Sarayı'nda gençlerle bir sohbetim oldu. Baktım dışarıdan bir grup. Geldiler, 'Uber'le ilgili bizim halimiz ne olacak?' dediler. Ben de tabii kendilerine şunu söyledim. 'Bizim literatürümüzde Uber diye bir şey yok.' dedim. Uber olayının korsan taksicilikten bir farkı yok. 'Sizler' dedim, 'Hangi yasaya göre böyle bir şey çıkardınız, kendi kendinize böyle bir şeyi icat ettiniz, döküldünüz sokaklara, Uber de Uber diyorsunuz? Şu anda bizim taksilerimiz, taksicilerimiz, onların hakkını gasbederek kusura bakmayın size devredemeyiz.' dedim. Bunun için de dünya Uber taksiciler kuruluşunun başındaki şahsa ben randevu vermedim, hala da vermiyorum. Vermeyince bunlar da ne yaptılar. Buradaki takım taklavat, ne var ne yok hepsini götürdüler. Bakın ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız. Olay bu. Ben yaptığımı söylüyorum ama birileri de bol bol maalesef yalan yanlış söylüyor. Onun için kardeşlerim Uber konusu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak bizde bitmiştir. Böyle bir şey yok."
'İstanbulluya pırıl pırıl taksiler yakışır'
"Madem insanlarımız taksiler konusunda daha yüksek standartlar istiyor öyleyse hep birlikte bunları, taksici kardeşlerim karşılamanın yollarını arayacaklar." diyen Erdoğan, geçenlerde İstanbul Taksiciler Odası ile havalimanında bir araya geldiklerini ve onlara da bunları söylediklerini aktardı.
Erdoğan, taksilerin gerekirse yenileneceğini, kendilerine düşen neyse gerekli desteği de vereceklerini ilettiğini belirterek, "Taksicilerimiz de taksi içerisinde sakın sigara içmeyecek, içirtmeyecek. Taksilerimiz de tabii pırıl pırıl olacak. Çünkü İstanbulluya pırıl pırıl taksiler yakışır. Hatta belki inşallah Sayın Başkanımız seçimlerden sonra bir araya gelecek, biz de onlarla bir araya geleceğiz ve burada İstanbul'a yönelik belki modeller de bile değişime de gidilebilir. Olur mu? Olur. Dünyanın bazı ülkelerinde farklılık arz eden şeylerdir. Bu adımı da atarız." ifadelerini kullandı.
İstanbul'a belediye başkanı olduğu zaman kentte İkarus marka otobüslerin olduğunu, mazot kokusundan otobüsün içine girilemediğini, koltukların mazotlu bezlerle temizlendiğini anlatan Erdoğan, "Rezillik. Geldim dedim ki 'Benim halkıma bunlar yakışmıyor.' Tuttuk dedik ki 'Biz İstanbul'a Mercedes otobüs alacağız.' Mercedes otobüsleri İstanbul'a öyle girdi. Man otobüslerini, BMC'yi öyle aldık. Hatta hatta Kore'den o zaman Hyundai otobüslerini de halk otobüsleri olarak aldık. 'Biz en üst seviyeye İstanbul halkını, en kaliteye inşallah ulaştıracağız.' dedik ve ulaştırdık. Şimdi aynı şey tüm diğer taksiler de bu kararı alabilir, bu adımları atabiliriz. Unutmayın, milletle inatlaşılmaz. Millete tabi olunur, hizmet edilir. Siz iyi hizmet verirseniz, millet de size karşılığını ödemekten imtina etmez. Bunun için taksi tarifeleri her yıl haziran ayı sonunda periyodik olarak inşallah düzenlenecektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer esnaf ve sanatkarlarla ilgili de kendi ihtiyaçlarına ve taleplerine uygun pek çok düzenlemeyi hayata geçirdiklerini, geçirmeye devam edeceklerini aktardı.
"Burada şaibe var, şüphe var"
Türkiye'nin 31 Mart'ta bir seçim yaşadığını, bu seçimde büyükşehir, il, ilçe, belde, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, mahalle muhtarlarının belirlendiğini hatırlatan Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) yapılan itirazları değerlendirerek diğer bazı ilçe ve beldelerle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleriyle de ilgili yenileme kararı verdiğini dile getirdi.
Erdoğan, önceki gün bu kararın gerekçelerinin de 250 sayfalık bir metin halinde yayınlandığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yüksek Seçim Kurulu'nun tespitlerine göre, İstanbul'daki 31 bin 186 sandığın 754'ünün başkanları açıkça kanuna aykırı şekilde atanmıştır. İşte hırsızlık, çalma burada. Sandık kurulu başkanları seçim sonucuna etki edebilecek yetki ve hareket imkanına sahip kişilerdir. Bu sandıklarda oy kullanan kişi sayısı 212 binin üzerindedir. Niye sayıma yaklaşmadınız? 'Tekrar tümünü sayalım.' dedik. Niye yaklaşmadınız? Dolayısıyla kanuna aykırı atanmış bu sandıklarda kullanılan 212 binden fazla oy şüpheli duruma düşmüştür. Peki, seçimi kazandığı ilan edilen adayla, ikinci sıradaki aday arasındaki fark ne kadardır? Bu fark, 28 binden başlamış en son 13 bin 729'a kadar inmiştir. Bu ne demektir? Burada şaibe var, şüphe var. 1963'te şüpheye dayalı olarak seçimler iptal edilmiştir Türkiye'de."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, YSK'nin resmen tespitini yaptığı tek sorunun bu olmadığını, gerekçeli karara göre, İstanbul genelinde 18 sandığın sayım döküm cetvelinin bulunamadığını, 90 sandığın sayım döküm cetvellerinin de sandık kurulu üyelerinin hiçbiri tarafından imzalanmamış olduğu için güvenilirliğini yitirdiğini söyleyerek, böylece toplam 108 sandığın ve bu sandıklardaki 30 binin üzerindeki oyun yok hükmünde sayıldığını bildirdi.
"Hırsızın hiç mi suçu yok?"
İki adayın arasındaki oy farkının 13 bin 729 olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Sandık kurulu üyeleriyle ve sandıklarla ilgili bu iki mesele birlikte değerlendirildiğinde birinde 212 bin, diğerinde 30 bin oy şüpheli hale gelmektedir. Böyle bir durumda seçimin yenilenmesi kararı verilmesinden daha tabii ne olabilir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin bu karar sebebiyle hem YSK'ye hem de AK Parti'ye yüklendiğini, saldırdığını, hakaret ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Acaba bu kesimler ortaya çıkan tablo karşısında bizim ne yapmamızı bekliyorlardı? İstanbul halkının bir yanda 212 bin, diğer yanda 30 bin oyuna halel gelmesine göz mü yummalıydık? Hadi diyelim ki bu durumun ortaya çıkmasında sandıklara yeteri kadar sahip çıkamadığımız için bizim eksiğimizin, hatamızın, yanlışımızın da bir nebze payı var. Peki hırsızın hiç mi suçu yok? Bir de buna bakalım. Milletin AK Parti'ye verdiği oyları gasbedenlerin hiç mi kabahati yok?
Çünkü Yüksek Seçim Kurulu'na ve AK Parti'ye saldıranların hiçbirinin dönüp de sandıklardaki oyların, şaibeli hale gelmesine yol açanlara tek kelime ettiklerini duymadık. Üstelik Yüksek Seçim Kurulu mazbatayı bir adaydan alıp ötekine vermemiş, çözümün yeniden sandıkta aranmasına hükmetmiştir. Demokrasiye inanan, milli iradeye güvenen, sandığı sağlam gören herkesin bu karara saygı duyması gerekir. Eğer 31 Mart'ta gerçekten hakkıyla seçimi kazanmışsanız, 23 Haziran'da yine kazanırsınız. Ortada yargı kararıyla da kesinleşmiş olan vahim şüpheler varken, seçimin yenilenmesine böylesine şiddetli bir şekilde karşı çıkılmasını doğrusu manidar görüyoruz."
"Biz sizlere inanıyoruz, güveniyoruz"
Erdoğan, sözlerini bir mesel ile sürdürerek, "Bir baba yan odadan gelen tıkırtılara bakmak için oğlunu gönderir. Biraz sonra da arkasından 'Ne oldu?' diye seslenir. Oğlu, 'Baba bir hırsız tuttum.' diye cevap verir. Baba 'Tut kolundan getir.' der. Oğlu 'Gelmiyor.' diye cevap verir. Bunun üzerine baba 'Öyleyse bırak gitsin.' der. Oğlu bu defa da 'Gitmiyor.' diye karşılık verir. Şimdi bunlarınki de aynı hesap, ne milletin karşısına çıkıyorlar ne de kabahatlerinin mahcubiyetiyle dönüp gidiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar biz milletimizin hakkını, hukukunu savunmayı sürdüreceğiz. Biz sizlere inanıyoruz, sizlere güveniyoruz." diye konuştu.
Belediye başkanlığında kendisiyle beraber İDO'nun genel müdürü olarak, daha sonra milletvekilliği ve ulaştırma bakanlığıyla, daha sonra başbakanlığı, Meclis başkanlığıyla bu ülkede hizmet vermiş, devleti gayet iyi tanıyan, uluslararası camiada belli bir konumu, yeri olan Binali Yıldırım ile beraber çok daha güçlü bir şekilde İstanbul'a hizmet vereceklerini dile getiren Erdoğan, "Bizim için tüm siyasi hayatımız boyunca en büyük hakem daima milletimiz olmuştur. Her seferinde olduğu gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi konusundaki meselenin çözümü için de milletimizin hakemliğine başvuruyoruz. Sandıktan kanuna ve hakkaniyete uygun bir seçimle, sayım dökümle çıkacak kararın başımızın üstünde yeri vardır. Yeter ki alavere, dalavere yapmasınlar, çalmasınlar, hesabı, kitabı düzgün tutsunlar." ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini, katılımcıların yaklaşan Kadir geceleri ile Ramazan Bayramı'nı tebrik ederek tamamladı.