Genel

"Irkçı anlayışa karşı Türkiye güzel bir model olabilir"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Siz bu toprakların asli çocuklarınız. Dışarıdan gelmediniz, dışarıya gitmeyeceksiniz. Bu gelenekler bu topraklarda yaşadı, bu topraklarda yaşamaya devam edecek. Bu bilinçle, asli unsur olduğumuza inandığımızda bütün o acı hatıra

12-02-2015 01:04
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Siz bu toprakların asli çocuklarınız. Dışarıdan gelmediniz, dışarıya gitmeyeceksiniz. Bu gelenekler bu topraklarda yaşadı, bu topraklarda yaşamaya devam edecek. Bu bilinçle, asli unsur olduğumuza inandığımızda bütün o acı hatıraları ya da bugünkü dışlanmışlıkları aşabiliriz ve Avrupa’da son dönemde Avrupa’nın başkentlerinde görülen ırkçı, dışlayıcı anlayışa karşı da Türkiye’de güzel bir model oluşturabiliriz" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara Palas’ta gayrimüslim azınlık sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve kanaat önderleri ile yemekte bir ayaya geldi. Yemekten önce konuşma yapan Davutoğlu, bu toplantının çok önceden planlandığını belirterek, "Noel, Hanuka bayramı, hicri yılbaşında İstanbul’da dini liderlerle bir araya gelmiştik.

Şimdi Ankara’da sizlerle bir araya gelmekten büyük mutluluk duyuyorum. Bugün bu salonda çok değerli dostlarımız hangisiyle selamlaşsak aslında derin ortak kültürümüzün izlerini yansıtıyorlar. Türkiye ve bu coğrafya, şehirlerimizin tümü asırlarca birçok dinin, mezhebi anlayışın özgürce varlığını sürdürdüğü nesiller nesile aktardığı medeniyetler beşiği. Hristiyan, Musevi her kimliğiyle bu topraklarda asırlarca birada oldu.

Tarih analizleri yaparken hep kadimden bahsederim. Burada da kadim aslında birçok dini geleneğin atıfta bulunduğu kavramdır. Kadimle bahsedilen şey geriye doğru gidildiğinde başlangıcı belli olamayacak kadar eski olan demektir. Bu topraklarda, mezhep farklılıklarını bir arada yaşamamı başlangıcı hatırlanmayacak kadar eskiye gider.

Hristiyanlığın kutsal mekanları bu topraklardadır, Musevilik bu topraklarda özgürce yaşama ortamı ve İslam değişik dinleri bir arada tutan çok köklü bir maya tutturmuştur. Başbakan olduktan sonra birçok şehrimize ziyarette bulduğumda şehirlerimizin ruhundan bahsettim. Kültürleri tanımlayan şey, şehirlerde mahallelerde tecessüm etmiş kültürle alakalıdır.

Bunu kaybedenlere zamanla neyi kaybettiğini fark ettiklerinde bir kere daha yakalayamayabilirler. Balkanlarda, Ortadoğu’da, Anadolu’da çok kültürlü bir hayat söz konusu oldu. Semerkant’a gittiğimde 1993 yılında ilk kez, Buhara’daki Yahudi mahallesine uğradığımda İstanbul’daki sinagogların Yahudilerin havasının orada olduğunu görmüştüm ama Semerkant’ın İslam kültürünün bütünüyle İstanbul’a taşınmış olduğunu görürsünüz" ifadelerini kullandı.

“BİZİM ORTAK DOKUMUZDAN YANSIMALAR BULURSUNUZ”

Davutoğlu, "Aynı şekilde Hristiyanlığın her mezhebi Balkanlarda nasıl asırlarca bir arada yaşamışsa, katoliklik, İslam iç içe asırlarca bir arada yaşamışsa, Üsküp’te bir mahalleye gittiğimizde yan yana Yahudi, Müslüman Hristiyan kültürlerini yan yana yaşamış görürseniz, referans noktası alınsa bu nokta İstanbul olurdu. İstanbul, kültürlerin medeniyetlerin, kilim desenin armoni içinde yaşadığı ulu şehir.

Seneler önce bizim coğrafyamıza dönük eleştiri geldiğinde ve sanki Anadolu toprakları, Türkler üzerinde de çok kültürlülüğe müsamahakar değilmiş gibi kanaat uyandırılmaya çalışıldığında şöyle bir soru sormuştum muhatabım olan din adamları aydınlara, bugüne çok kültürlülüğün yan yana yaşadığı bir şehre gitmek istesek aynı mekanda sokakta nereye giderdik? Londra’ya mı, Paris’e mi? Yoksa İstanbul’a mı, Üsküp’e mi, İzmir’e mi. Biraz önce İzmir’den dernek temsilcilerimizle ayaküstü görüştük.

Hangi şehri seçerseniz seçin o şehrin dokusunda bizim ortak dokumuzdan yansımalar bulursunuz. Bu sadece mimari bir yansıma değildir. Sosyal bir yansımadır. Bugün insanlığa örnek teşkil edecek şekilde Ramazan’da açıkta yemek yemeyen gayrimüslim dostlarımız olduğu gibi yine Musevi ve Hristiyan geleneklerine uyarak onların özel günlerinde özel ikramlarda bulunan Müslümanlarla yan yana yaşadılar.

Bu bizim kültürümüz, bu kültürde tabii kırılmalar yaşanan dönemler de oldu. Artık hepimiz çok açık yüreklilikle bu tarihle, tecrübelerle yüzleşmekten kaçınmamalıyız. 6-7 Eylül olaylarının acılarını bizim unutmamız mümkün değil. İstanbul sokaklarındaki o görüntüleri bugün herhangi birinin tasnif etmesi de mümkün değil" açıklamasında bulundu.

"BÜYÜK ACILAR YAŞANDI"

"Ben ne zaman Balkanlara, Atina’ya, Yunanistan’ gitsem, hep o dostlarıma da bu acıları beraber paylaşalım derim. Neden Selanik’te mimari olarak cami var da hiç yaşayan cami yok" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Niye İstanbul’da bazı kiliseler cemaatsizlik nedeniyle kapanıyorlar. Öğretim üyeliği esnasında, öğrencilerimi Karaköy’e götürürdüm. Oradaki Musevi sinagogları, kültürü göstermek için. Birçoğunu önceden haber ederek anahtarla açarlardı, çünkü yaşayan cemaat neredeyse kalmamıştı. Her yerde açık söylemek gerekirse 19. ve 20. yüzyılının ilk çeyreğinde yaşanan acılar fakirleşti, çoraklaştı.

Balkan şehirleri Müslümanlardan uzaklaştı, koptu. Anadolu şehirleri, Rum, Ermeni, Musevi toplulukları kaybetti. Bizim açık yüreklilikle önümüzde iki yol olduğunu bütün Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da hep paylaştım. Tekrar kaynaşmanın vaktidir. Şehirleri Müslüman, Hristiyan, Musevi şehirler hatta Sünni, Şii şehirler gibi Türk, Arap, Kürt, Rum şehirler diye tarihte olduğu gibi şehirleri hepimizin ortak mekanı haline getirmek durumundayız. Bu kırılmanın yaşanmasında dışlayıcı kültürün etkisi oldu.

Dışlayıcı kültür bir müddet sonra neyi kaybettiğini fark etmeden, aslında tarihin sahnesinden belli aktörleri aldı, götürdü, çıkardı. Büyük acılar yaşandı. Buna direnenler de oldu. Bunun için çaba sarf edenler oldu. Tarihin acı hatıralarını anmak yerine, onlarla yüzleşme yerine onlarla yüzleşmeden hepimizin acılarını paylaştığımız, güzel tarihi andığımız ortak bir kültürü oluşturmak zorundayız."

Kırılmaların ve dışlanmaların olduğu dönemin geride kaldığına dikkati çeken Davutoğlu, yeni bir anlayışın inşa edildiğini ve bütün bu ötekileştirme çabalarının, iç tehdit algılamalarının sona erdiği Türkiye anlayışı ile bunu söylediklerini belirtti.

“SİZ BU TOPRAKLARIN ASLİ ÇOCUKLARINIZ”

"Bu masayı Yeni Ortadoğu’nun yeni Kafkasların inşa edildiği bir sohbet halkası olarak görüyorum" diyen Davutoğlu, "Yeni nesillerin yeni bir anlayışla iki şey üzerine gelecek inşa etmesi önemli. Birincisi bu kadim geleneği temsil eden tarihimiz ikincisi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eşit vatandaşları olmaktan gelen ortak vatandaşlık bilincimiz.

Kim ki tarihimizi ortak tarihimizi reddedecek şekilde belli kültürleri, dini gelenekleri dışlar, ötekileştirir aslında kendi geleneğine de ihanet etmiş demektir. Kim ki vatandaşlık kimliğinin ötesinde salt azınlık kavramı üzerinde bir şekilde esas vatandaş ikinci vatandaş ayrımı yapar o devletin geleceğine dinamit koymuş olur.

Ben size Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim, biz, ortak tarihimizin en güzel şekilde yeninden canlanmasını siyasetimizin, kültürümüzün bir zarureti olarak görüyoruz. Azınlık kavramını, bazı uluslararası hukuk metinlerinde, Lozan’da olabilir ama sosyal hayatta ortadan kaldırmaya kararlıyız. Siz bu toprakların asli çocuklarınız. Dışarıdan gelmediniz, dışarıya gitmeyeceksiniz. Bu gelenekler bu topraklarda yaşadı, bu topraklarda yaşamaya devam edecek.

Bu bilinçle, asli unsur olduğumuza inandığımızda bütün o acı hatıraları ya da bugünkü dışlanmışlıkları aşabiliriz ve Avrupa’da son dönemde Avrupa’nın başkentlerinde görülen ırkçı, dışlayıcı anlayışa karşı da Türkiye’de güzel bir model oluşturabiliriz" ifadelerini kullandı.

Asli unsur olmanın önemine işaret eden Davutoğlu, "Ben hep bu tür konularda dört boyut olduğuna inanırım. Birisi psikolojik, ikincisi sosyal, üçüncüsü kültürel, dördüncüsü hukuki. Psikolojik boyutun temelinde asli, aidiyet bilinci, o aidiyet bilincini geliştirmek, sürdürmek sizin göreviniz, korumak bizim görevimiz. Aidiyet bilincini sağlamlaştırmak her şeyden önce bu topraklarda her vatandaşın eşit haklara sahip olduğu anlayışıyla olabilir" diye konuştu.

"ONLAR BİZİM DİASPORAMIZDIR"

Hiç kimsenin dışlanmasına rızalarının olmadığını ve olmayacağını belirten Davutoğlu, "Mavi Marmara olduktan sonra New York’tan Türkiye’ye döndüğümde özellikle Musevi cemaatindeki tedirgindik bana ifade edildiğinde, Ankara’ya indiğimde, Dışişleri Bakanı olarak verdiğim ilk demeçte başkalarının suçları dolayısıyla hiçbir şekilde hiç kimse kolektif bir anlayışıyla kimse izam edilemez.

Hele bizim vatandaşlarımıza dönük en ufak önyargılı yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti’nin temel vatandaşlık anlayışını anlamamak olur, onların hepsi bizim vatandaşımız demek gerekli. Kimseye bizim geleneğimizde kolektif bir anlam yüklenmez, hiçbir gruba ve kesime. Kolektif anlam yüklenecekse psikolojik boyut itibarıyla bu toprakların temelinde vardır.

Türkiye’den yurtdışına giden hangi kökenden olursan olsun tarihtaşlarımız, ne zaman yurtdışına gitsem onları Türkiye’ye davet ederim. Bu 1915 olayları, 6-7 Eylül olayları hangi gerekçeyle olursa olsun. Türkiye’nin onlar için aidiyet bilincinin olduğu bir yer olarak görülmesini isterim, onlar bizim diasporamızdır. Hiçbir şekilde yabancı diaspora değildir. Hepsiyle görüşmek konuşmak, bizim geleceğimizi inşa etmek bakımından önemlidir" şeklinde konuştu.

“BÜTÜN ERMENİ DİASPORASININ TEMSİLCİLERİNİ TÜRKİYE’YE DAVET ETME KARARI ALMIŞTIK…”

Başbakan Davutoğlu, "Sayın Hrant Dink’in katledildiği günü hatırlıyorum. O gün ne kadar derin bir üzüntü duyduğumu, yakından tanıdığım ve bir Anadolu yüreğini taşıdığını bildiğim için çok büyük üzüntü duymuştum. O zaman Sayın Cumhurbaşkanımızla istişare edip, Bütün Ermeni diasporasının temsilcilerini Türkiye’ye davet etme kararı almıştık. Neden biliyor musunuz? Hem Hrant Dink’in hatırasına duyduğumuz saygı, ama onun yanında bazı önyargıları kırmak.

Psikolojik önyargıları kırmadan dünyada barışı inşa edemeyiz. O cenazenin nasıl büyük bir tabu kırıcı rol oynadığını hepimiz gördük. Toprağı bol olsun. Kendisinin katli sebebiyle yayınladığımız açıklamayı da biliyorsunuz. Geçen sene Sayın Cumhurbaşkanımızın 24 Nisan vesilesiyle yaptığı açıklama da tarihte bir ilk, bir çağrıydı. Bunların hepsi sıradan sözler değil. Yeni bir dönemin, yeni bir psikolojinin başlamakta olduğunun işaretleri. Aidiyet bilincimiz yeniden inşa edildiğinde hem tarihdaşlığı hem vatandaşlığı tekrar tekrar keşfedeceğiz" dedi.

DAVUTOĞLU’DAN ’HERKES MAHALLESİNDEN ÇIKSIN’ ÇAĞRISI

"Bu yeni anlayışla, yeni Türkiye’yle kendi sosyal mahallelerimizden çıkalım" diye çağrıda bulunan Davutoğlu, "Herkes mahallesinden çıksın. Herkes kendi içine kapandığı mahallelerden çıksın ve komşusuna selam versin. Her dilde selam barıştır. O barışı Ortadoğu’da şu veya bu gerekçeyle yok diye İstanbul sokaklarında olmayacak demek değil, İstanbul sokaklarında olacak.

Çünkü biz hiçbir zaman dışlama üzerine bir kültürün dayandığı şehirde yaşamadık. Sosyal boyutu yeniden inşa etmemiz lazım. Lisede okuduğum Rum arkadaşımla beraberdim, adını da numarasını da hatırlarım, Atina’ya gittiğimde onun yanında beraber gitmiştim. Biz okurken, birbirimizin dini veya etnik kimliği üzerinden bir şey inşa etmedik.

Şimdi tam da bu dönemde herkesin kendi mahallesine sığındığı, Müslümanlardan arınmış bir Avrupa gibi bir fikrin çıktığı dönemde biz şu veya bu dini topluluklardan arınmış Türkiye’yi kim yapmak isterse onların karşısında dururuz. Sosyal olarak tekrar iyi komşuluk bağlarımızı yanı başımızdakilerle bu anlamda yakın ilişkiye girmeyi geliştirmemiz lazım" ifadelerini kullandı.

"HER TÜRLÜ ADIM ATILACAK"

Üçüncü boyutun ’kültürel boyut’ olduğunu belirten Davutoğlu, "Bütün o kültürel gelenek içinde ortak mirası paylaştık. Mimariden, musikiye, sofradan yemek kültürüne, diplomasiye kadar. Ben Dışişleri Bakanı olduktan sonra, benden önceki Ermeni, Rum bu kültürel bağları inşa anlamında da çok önemli adımlar attık.

Türkiye’de 10-12 sene önce Ermeni araştırma merkezi kurulacak dense bu olabilecek bir şey değil diye düşünürdüm. şu anda 6-7 üniversitemizde araştırma merkezi var, Nevşehir’de, Ardahan’da, Ankara’da 3 üniversitede. Bu, başlı başına bir değişimin işareti. Süryani Araştırma merkezi var. Mardin, Batman, Siirt’te. Bu anlamda kültür hayatında önümüzdeki dönemde de bu kültürlerin yaşatılması ve daha iyi tanıtılması için her türlü adım atılacak.

Kültür Bakanlığı artık Ermenice filmlere destek sağlanıyor. Dolayısıyla aidiyet bilinci, sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi, kültürel mirasın korunması ve buna bağlı olarak alınacak hukuki tedbirler. Çok sayıda hukuki düzenleme yapıldı. En önemlisi vakıf mallarının iadesi, şu ana kadar 365 vakıf malı gayrimüslim vakıflara iade edildi. Birçoğu iade sürecinde.

Hiçbir başka ülkede böyle bir şey yaşanmadı. Yunanistan’dan da bunu yapsın da biz de Rum vakıflarını verelim demedik ve Türk vakıfları Yunanistan’da hiçbiri iade edilmedi ama karşılıklı mütekabiliyet beklemedik. Bunu Yunanistan’ı eleştirmek için söylemiyorum. Bizim mütekabiliyet beklemediğimizi ifade etmek için söylüyorum" dedi.

“KİLİSENİN İNŞASINA DA İZİN VERİYORUZ”

Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:

"Bizim bu anlamda hiçbir derneğimizin, vakfımızın kendisini dışarıda yabancı görmemesi yönünde kesin bir tutumumuz var. İmar Yasası’nda, Belediyeler Kanunu’nda camilere ibadethane tabiri koyarak oralara yapılacak katkıların yasal zemini hazırlandı. Belediyeler Kanunu’nda yapılan değişiklikle kiliselere, sinagoglara katkılar yapılması da zemin buldu.

Süryani cemaatini talebi üzerine İstanbul’da Süryani cemaatinin gidebileceği kilisenin inşasına da izin veriyoruz. Bu anlamda atılması gereken talepler söz konusu olduğunda, bu talepleri eşit vatandaşlık ilkesi, kadim kültürümüzde söz konusu olan ve kadim kültürümüzün temelini teşkil eden karşılıklı saygı esasıyla bunlar ele alınacaktır.

Hiçbir şekilde hiçbir hukuki çerçeve ihmal edilmeksizin sizin kendi içindeki cemaat vakıf prosedürlerine de saygı göstererek, birçok seçimlerinde yapılması dahil, kendi sorunlarınızın çözülmesi konusunda bir olgunluk içinde sizin tarafınızdan da ele alınacağından eminiz.

Bu akşam Başbakan olarak görev aldıktan sonra birçok toplum kesimiyle biraya geldikten sonra azınlık demeden ifade ediyorum, gayrimüslim vatandaşlarımızla bir araya gelerek bu geleneği ihya edecek bir bilincin yaygınlaşması konusunda istişarede bulunmak bana zevk ve onur vermiştir. Burada bu istişareye imkan tanıdığınız için teşekkür ediyorum. Senahlarınızı bütün cemaat, vakıf ve derneklerinize ifade etmenizi rica ediyorum."

Başbakan Davutoğlu, salona girişinde gayrimüslim azınlık temsilcileri, sivil toplum kuruşları ve kanaat önderleri ile selamlaşarak, sohbet etti. Davutoğlu, yemekte her bir temsilciyi tek tek dinleyecek.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER