Tahran
İran'da yayın yapan Asya gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliğini de yürüten siyasi uzman Cemşidi, İran'ın bölgedeki askeri varlığı, nükleer anlaşmanın geleceği ve ülkedeki siyasi tabloyu değerlendirdi.
ABD, nükleer anlaşmaya dönüp yaptırımları kaldırsa dahi bunun halk üzerinde bir etkisi olmayacağını, sadece devlete biraz daha zaman kazandıracağını belirten Cemşidi, "İran'da rejim siyasi ve ekonomik açıdan bir çıkmazdadır. Bu çıkmazdan kurtuluşun tek yolu temel değişikliklerdir.
İran devletinin dünya görüşü değişmelidir. İran, batı-ABD düşmanlığı, İsrail'i yok etme çabası ve medeniyetlerle savaşmayı bırakmalıdır." ifadelerini kullandı.
Cemşidi, İran'da idarenin ülke içinde ve dışında rejimle araları iyi olmadığı için kenarda duran "işin ehli" uzman kişilere teslim edilmesi gerektiğini savunarak, "İran'da geride kalan 42 yıllık politikalarda esaslı ve büyük değişiklikler tek çıkış yoludur.
Dünya, bölge ülkeleri ve kendi halkıyla barışmalıdır. Siyasi ve ekonomik yapıdaki değişiklik için geniş müzakereler başlatılmalıdır." görüşlerini paylaştı.
"İran'ın ABD değil, AB ile müzakere yaptığına dair söylemler propagandadan ibarettir"
İran'ın yaptırımların başlamasıyla günlük 5 milyon varile çıkması beklenen petrol ihracatının 300 bin varilin altına indiğini ve bu nedenle ciddi mali sorunlarla karşı karşıya kaldığı için müzakere yapmaya karar verdiğini ancak Trump ile olmaması için çaba gösterildiğini dile getiren Cemşidi, şunları anlattı:
"ABD'de Demokratların iş başına geçmesi İran'ı sevindirdi ancak Trump da kazansaydı Tahran yönetimi yine müzakerelere başlayacaktı.
İran, zaman kaybetmeden hızlı adımlar attı ve şimdi Viyana'da müzakerelerde bulunuyor. İran'ın ABD değil, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere yaptığına dair söylemler propagandadan ibarettir ve içeriye dönük mesajlardır.
İran fiili olarak Viyana'da hem AB hem de ABD ile kapalı kapılar ardında direkt müzakerelerde bulunuyor."
"Tüm yaptırımların bir seferde lağvedilmesi mümkün değildir"
İran için öncelikli meselenin yaptırımların kalkması, paralarının serbest kalması ve bankacılık faaliyetlerinin yapılabilmesi olduğunu ifade eden Cemşidi, buna karşılık Biden'ın acelesi olmadığını ve Tahran'ın dış siyaset öncelikleri arasında yer almadığını söyledi.
Cemşidi şöyle devam etti:
"Tüm yaptırımların bir seferde lağvedilmesi mümkün değildir. İran'ın her bir milyar dolarının serbest kalması onun için büyük ganimettir. O yüzden acele ediyor ve müzakerelerde bulunuyor.
ABD yaptırımları İran'ı ağır baskı altında bıraktı ve çok zayıflattı.
Bunun üzerine müzakereler başladı. İran, hızlı bir şekilde bazı tavizler almak istiyor. Yaptırımların kaldırılması ve paraların serbest kalması halinde müzakerelerin uzun sürmesi İran için o kadar önemli değil."
Cemşidi, ABD'nin birkaç küçük adım atması halinde İran'ın taahhütlere geri dönmeye hazır olduğunu savunarak, "Natanz Nükleer Tesisi'ne yapılan saldırı İran'ın Viyana'daki müzakereleri terk etmesine yol açmadı.
İran, o masaya yapışmış durumda ve yaptırımların kaldırılmasını sağlayana kadar müzakerelere devam edecektir." şeklinde konuştu.
"İran Körfezi'ndeki küçük ülkeleri rehin alarak ABD'den taviz koparabileceğini zannediyor"
İran'ın bölgesel askeri faaliyetlerini ve Biden ile Demokratların Tahran'a yönelik politikalarını eleştiren Cemşidi, ABD'nin Husileri terör listesinden çıkarmasının ardından Suudi Arabistan'a yönelik saldırıların artığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Yemen'de Husiler, oradaki ateşi körüklüyor ve krizi derinleştiriyor. Bunlar İran'ın desteğinde. Biden, bunları terör listesinden çıkardı ve ardından Suudi Arabistan ile diğer hedeflere saldırıların arttığını gördük.
Bu da gösteriyor ki; bu örgütler Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de tavizlerle sakinleşmez. Trump bunlara taviz verilmemesi gerektiğini düşünüyordu.
İran'ın bunlara en büyük desteği mali ve silahtır. Bu kanalın kapatılması gerekiyor. Lübnan Hizbullahı'nın faaliyetleri son 2 yılda çok azaldı."
Cemşidi, Yemen ve Suriye'deki insani şartların kötü olduğunu ancak coğrafyanın başka ülkelerin rekabet alanına döndüğünü belirterek, "İran'ın Suriye ya da Yemen gibi yerlerdeki mevcudiyeti güç göstergesi değildir.
Buralarda fitne, şer ve sorun çıkarabileceğinin bir göstergesidir. Buraları imar etmeniz, siyasi, ekonomik ve kültürel nüfuza sahip olmanız güç göstergesidir. Oranın halkı ve yönetimi sizi istemelidir. Aksi takdirde tahripkar ve şer gücü olarak görülürsünüz." değerlendirmesinde bulundu.
Gelişmelerin aynı şekilde devam etmesi halinde İran'ın askeri çatışmalarla karşı karşıya kalabileceğini ve İsrail'in Suriye'deki hedefleri sürekli olarak vurduğunu kaydeden Cemşidi, "İran çaresiz olduğu için Suudi Arabistan ya da Fars (Basra) Körfezi'ndeki diğer küçük ülkeleri rehin alarak ya da tehdit ederek ABD'den taviz koparabileceğini zannediyor.
Bu çıkmaz İran servetinin heba olmasına ve ülkenin adının kötüye çıkmasına yol açıyor. Ülke sermayesinin buralarda telef edilmesi ve komşu ülkelerin ateşe verilmesi İran'a hiçbir yarar sağlamaz." diye konuştu.
"İran, seçimleri sadece dışarıya karşı olumlu bir imaj çizmek için kullanıyor"
Cemşidi, İran'da 18 Haziran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımın son 42 yıldaki en düşük seviyede kalacağını ve yeni cumhurbaşkanının nükleer anlaşma üzerinde etkili olmayacağını iddia ederek,"İran'ın genel siyasetinde Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu çok etkili değildir.
Özellikle nükleer enerji konusunda son karar alıcı ülke lideri Hamaney'dir.
Seçimler sadece görüntüden ibarettir ve katılımın en düşük seviyede olması bekleniyor. İran, seçimleri sadece dışarıya karşı olumlu bir imaj çizmek için kullanıyor." değerlendirmesini yaptı.
Ülkede seçimlerin öneminin azaldığı tespitinde bulunan Cemşidi, sözlerini şöyle noktaladı:
"Genel siyaset ve nükleer enerji politikaları Cumhurbaşkanı'nın yetkisinde değildir. Askeri ve güvenlik kurumları ile Hamaney'in elindedir.
İran'da köklü değişikliklerin olması lazım ve bunun çok uzun zaman almayacağını düşünüyorum."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com