Viyana
İran ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasında uzun zamandır süren anlaşmazlıklar, Tahran yönetiminin nükleer silah üretebilme kapasitesine yönelik açıklamaları ve ABD’nin yeniden bu ülkeye yaptırım uygulayacağını duyurması, küresel barış adına önemli kazanım olarak değerlendirilen "nükleer anlaşmanın" yeniden canlandırılmasına ilişkin umutların ciddi anlamda azalmasına neden oldu.
Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmanın, uzun süren müzakerelerin ardından Tahran yönetimi ile P5+1 ülkeleri olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya arasında 2015’te imzalanması, çok taraflılık, küresel barış ve İran’ın dünya ekonomisine entegre olması adına önemli başarı olarak değerlendirildi.
Anlaşma, özetle İran’ın nükleer silah üretiminin önlenmesini ve Tahran yönetiminin nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl olduğundan emin olunmasını hedefliyordu.
Bu doğrultuda İran’ın enerji üretimi, sağlık ve tarım gibi sektörlerde kullanılmak üzere uranyum zenginleştirmesi ve zenginleştirilmiş uranyum stoku barındırmasına izin verildi.
Uygulanmaya 2016’da başlanan anlaşma, İran’ın yaklaşık yüzde 3,7 oranında uranyum zenginleştirmesine ve 300 kilogram zenginleştirilmiş uranyum bulundurmasına izin verirken, Tahran yönetiminin bu kısıtlamalara 15 yıl boyunca uymasını ve nükleer faaliyetlerini ileri aşamaya taşıyacak adımlardan uzak durmasını içeriyordu.
UAEA’nın denetiminde anlaşma kapsamındaki taahhütlerini yerine getiren İran da yaptırımlardan kurtularak, Batılı ülkelerle daha kapsamlı ticaret yapabilecek ve böylelikle küresel ekonominin bir parçası haline gelecekti.
Tahran yönetimi, nükleer anlaşma kapsamında verdiği taahhütleri birebir uyguladı. Ta ki dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilme kararına kadar.
Bu beklenmedik karar, İran’ın yanı sıra bu ülke ile çok sayıda ticaret anlaşması imzalayan Avrupalı ülkelerin de hoşuna gitmedi.
Trump, tek taraflı çekilmekle kalmadı, nükleer anlaşma öncesinde uygulanan yaptırımların çok daha ağırlarını hayata geçirdi.
İran, ABD’ye rağmen anlaşmanın sürdürülmesi için Avrupalı ülkelere baskı uygulamaya başladı. Taraflar, yaptırımları aşmak için mekanizma geliştirmeye çalışsalar da istenilen sonuca ulaşılamadı.
Tahran yönetimi, anlaşma kapsamındaki taahhütlerini Temmuz 2019’dan itibaren yerine getirmemeye başladı. Ocak 2020’de Trump'ın talimatı ile Bağdat Havalimanına düzenlenen saldırıda İranlı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesine tepki olarak anlaşmadaki şartlara uyulmayacağı ancak UAEA ile koordinasyonun süreceği duyuruldu.
İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade’nin Kasım 2020’de öldürülmesinin ardından Tahran, bu kez de nükleer faaliyetlerine ilişkin radikal kararlar almaya başladı. Ülke meclisinde çıkartılan bir yasa kapsamında önce yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üretildi. Bu oran, kısa süre sonra yüzde 60 seviyesine yükseltildi.
Biden'ın başkanlığı ve nükleer anlaşmaya dönme çabaları
Bu arada, İran’la nükleer anlaşmayı imzalayan Barack Obama yönetiminin ikinci adamı Joe Biden’ın Ocak 2021’de yapılan seçimleri kazanarak başkan olması, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılabileceğine dair olumlu gelişme olarak görüldü.
Washington ve Tahran’dan yapılan ılımlı açıklamalar doğrultusunda, nükleer anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesi ve ABD’nin anlaşmaya dönmesinin sağlanması için Avusturya’nın başkenti Viyana’da Nisan 2021’de taraflar görüşmelere başladı.
"Viyana müzakereleri"
Yaklaşık 18 ay süren görüşmelerin sonucunda AB’nin "nihai metin" olarak adlandırdığı 25 sayfadan oluşan taslak taraflara sunuldu. İran’ın taslağa yönelik verdiği yanıtın ABD tarafından olumlu karşılanmaması, uzun süren müzakerelerin netice alınmadan sona ermesine neden oldu.
Başarısızlıkla sonuçlanan müzakereler sonrası tırmanan gerilim
Müzakerelerden beklediği sonucu elde edemeyen İran, UAEA ile de sorunlar yaşamaya başladı.
İran’da 2000’li yılların başında Ajansa bildirilmeyen 3 yerde tespit edilen uranyum parçacıklarına ilişkin bu ülkeden yapılan açıklamaları, UAEA'nın teknik açıdan yetersiz bulduğunu bildirmesi üzerine Tahran, Haziran 2022’de kurumun nükleer tesisleri gözlemlemek amacıyla kullandığı kamera ve benzeri ekipmanları kapatma kararı aldı.
Tahran yönetiminin aldığı bu "karartma kararı" Ajansın bu ülkenin nükleer faaliyetlerini denetleme ve doğrulama çalışmalarını derinden etkiledi. Bunun üzerine UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi, Eylül 2022’de Yönetim Kurulu ile paylaştığı raporunda ilk defa İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğuna dair güvence verebilecek durumda olmadıklarını bildirdi.
UAEA’dan yapılan açıklama üzerine Batılı ülkeler, tepki gösterdikleri Tahran yönetimini Ajansla işbirliği yapması yönünde uyardı.
Ortak Mutabakat, tansiyonu düşüremedi
Taraflar arasında Mart 2023’te imzalanan Ortak Mutabakat metni ile tansiyon kısmen düşse de İran’ın metinde yer alan maddeleri yerine getirmemesi ve Ajansın bu ülkeye gönderdiği bazı müfettişlerin çalışmasına izin vermemesi nedeniyle ipler bir kez daha gerildi.
İran’ın mutabakatta yer alan taahhütleri yerine getirmemesini büyük bir hayal kırıklığı olarak değerlendiren Grossi, Ajans müfettişlerinin çalışmalarına izin verilmemesini de sert dille kınadı.
Bu arada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılar düzenlemeye başladığı 7 Ekim 2023'ün sonrasında İsrailli bir bakanın Gazze’ye yönelik nükleer silah kullanma tehdidinde bulunması üzerine bazı üst düzey İranlı yetkililerin ülkenin nükleer silah yapabilme kapasitesinin ve nükleere ilişkin doktrininin gözden geçirilebileceği yönündeki açıklamaları, hem Ajans hem de Batılı ülkelerde kaygıların artmasına neden oldu.
6 tondan fazla zenginleştirilmiş uranyum
Ajans 27 Mayıs’ta Yönetim Kurulu ile paylaştığı raporda, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu ciddi oranda artırmaya devam ettiği, anlaşma kapsamında 300 kilogram olarak belirlenen stokun 6 tonun üstüne çıktığını duyurdu.
Rapordan kısa süre sonra toplanan UAEA Yönetim Kuruluna hitaben konuşan Başkan Grossi, İran’dan nükleer silaha ilişkin yapılan açıklamalara tepki göstererek, "İran'ın güvenlik önlemleri beyanlarının doğruluğu ve eksiksizliği konusundaki endişelerim artırıyor." ifadelerini kullandı.
Ajansın açıkladığı rapor ve Grossi’nin konuşması sonrasında Yönetim Kurulunda yapılan oylamada İran karşıtı karar kabul edildi.
İran ve Ajans arasında yaşanan gerilime kayıtsız kalmayan ABD de bu ülkeye yönelik yeni yaptırımların hayata geçirileceğini duyurdu.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Tahran yönetiminin nükleer programını genişletmeye yönelik faaliyetlerinden duyduğu kaygıyı dile getirerek, bu ülkenin petrol sektörüne yönelik yeni yaptırımların uygulanacağını bildirdi.
İran nükleer anlaşmasının yeniden canlandırılmasına ilişkin müzakerelerin Eylül 2022’de herhangi bir netice alınamadan sona ermesinin ardından, Ukrayna’da başlayan savaş ve İsrail'in, yaklaşık 38 bin Filistinlinin ölümüne neden olan saldırıları, anlaşmanın uluslararası gündemde alt sıralara düşmesine neden oldu.
Tahran yönetiminin Ajansla yaşadığı sorunlar ve uzlaşmacı tutum sergilemediğine yönelik kamuoyunda oluşturduğu izlenim, ABD’nin anlaşmadan tek taraflı çekilmesi sonrasında Avrupalıların İran’a yönelik ılımlı yaklaşımlarının tamamen değişmesine neden oldu.
Anlaşmaya taraf olan İngiltere, Almanya ve Fransa, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasına ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmazken, İran’a yönelik sert söylemin dozu arttırıldı.
Bütün bu olumsuz gelişmelere ek olarak ABD’de 5 Kasım'da düzenlenecek başkanlık seçimlerini, anlaşmadan çekilen eski Başkan Trump’ın kazanma ihtimali, İran nükleer anlaşmasının yeniden canlandırılma olasılığını imkansız hale getirebilir.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com