Tahran
İran ile Irak arasında 8 yıl süren kanlı ve galipsiz savaşın üzerinden 40 yıl geçti ancak iki ülke arasındaki hegemonya tartışmaları sona ermedi.
Tahran ile Bağdat arasında sınıf ihtilafları ve birbirlerinin üzerinde egemenlik kurma suçlamalarından kaynaklı olarak 22 Eylül 1980'de başlayan 8 yıllık kanlı savaş, 40 yılı geride bıraktı.
Her yıl 21-28 Eylül tarihlerinde Kutsal Savunma Haftası adıyla İran'ın genelinde çeşitli törenlerle anılan İran-Irak savaşı, Tahran yönetimi için devrimin sac ayaklarından birini oluşturuyor.
Ülkede askeri geçit törenleri ve gövde gösterileri savaşın yıl dönümünde yapılır, önemli mesajlar en üst perdeden bu süreçte veriliyor.
İran lideri Ali Hamaney de dün savaşın yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada Humeyni'nin "baldıran zehri" olarak nitelediği Saddam ile barış anlaşmasını övdü ve bunun "en akıllıca yönetilen olaylardan" biri olduğunu söyledi.
Hamaney, konuşmasında bir de tehlikeye dikkat çekti; "Kutsal Savunmanın (İran-Irak savaşı) tahrif edilmesi gibi ciddi bir mesele ve büyük bir tehlike var. Tahrif eden bir güç var."
Hamaney, bu vurgularıyla söz konusu savaşın İran devrimi için önemine işaret ederken Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ise ülke genelindeki İran-Irak savaşını anlatan müze sayısının 2025 yılında 36'ya çıkacağı bilgisini paylaştı.
Bunun yanı sıra başkent Tahran caddelerini ve toplu ulaşım duraklarını dolduran panolarda da savaşta hayatını kaybedenler ile İran'ın başarıları anlatılıyor. Bütün bunlar İran'ın Saddam ile savaşa dair anlatısının devrimin hayatiyeti açısından da çok önemli olduğunu gösteriyor.
Tahran, oluşturduğu semboller üzerinden Irak'ta bölgesel ve küresel güçlere karşı büyük bir savaş verdiği iddiasını sürekli olarak canlı tutuyor
Saddam'ın "Kadisiyesi" yıkıldı, Humeyni'nin "Kutsal Savunması" ayakta Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin, İran'da Şii din adamlarının liderliğinde gerçekleşen 11 Şubat 1979 devriminin ardından Tahran yönetiminin Irak'taki Şiilerin desteğiyle kendi yönetimini de devirme peşinde olduğunu ileri sürdü.
Saddam'ın bu endişesiyle ilgili olarak Humeyni'nin o tarihlerdeki vekili ve devrimin önemli şahsiyetlerinden Ayetullah el-Uzma Hüseyin Ali Muntazeri "bugün İran yarın Irak" gibi radikal sloganlar attıklarını ve bunun da komşuları dehşete dehşete düşürdüğünü anlatıyordu.
Muntazeri'ye göre devrimden sonra Bağdat'a heyetler gönderilmeli ve dostluk mesajı verilmeliydi ancak bu yapılmadığı gibi tahrik edici söylem ve eylemlerde bulunuldu. Devrik Baas lideri, bölgedeki bazı ülkelerin de desteğini alarak 22 Eylül 1980'de Arapların yaşadığı Huzistan eyaletindeki Abadan ve Hürremşehr'e saldırarak savaşın fitilini ateşledi. Saddam, kısa süre içinde bu kenti alarak İran'ın içlerine doğru ilerledi.
Dönemin Baas rejimi bu savaşa Müslüman Arap ordusu ile Sasani İmparatorluğu arasında yapılan savaşa atıfla "Kadisiye" adını koymuştu.
Yeni Tahran yönetimi ise savaşa "Kutsal Savunma" adını vererek, bu olayı devrimin tahkimi ve geniş halk tabanına yayılması açısından önemli bir fırsat olarak değerlendirdi. Çünkü İran ile Irak arasındaki savaş devam ederken içeride de muhalefet hareketi kanlı saldırılara başlamış ve devrimin önemli simalarını hedef alıyordu.
Savaş bitse de hegemonya tartışmaları bitmedi
İran, bir yandan Irak ile savaşırken diğer yandan da birçok yerde Halkın Mücahitleri Örgütü (HMÖ) ve ülkenin batısında da İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP) ile şiddetli çatışmalar yaşıyordu.
Savaş 8 yıl sürdü ve 1 milyon kişinin hayatını kaybetmesinin ardından galipsiz bir şekilde iki tarafın da kabul ettiği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 598 sayılı kararıyla 20 Ağustos 1988'de sona erdi.
Savaşın bitiminin ardından İran, Saddam'ın devrilmesi için 1991'deki Birinci Körfez Harbi'ne ve 2003'teki ABD işgaline destek verdi. Eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Irak işgalinde ABD ile müzakere yaptıklarını dile getirmişti. İki ülke arasındaki tarihi savaşa neden olan "hegemonya" tartışmaları günümüzde de devam ediyor.
Tahran yönetimi, terör örgütü DEAŞ ile mücadele için Şii din adamı Ali Sistani'nin çağrısıyla kurulan Haşdi Şabi üzerinden Irak'a müdahale ettiği eleştirileri yapılıyor. Haşdi Şabi oluşumuna yasal statü verilerek başbakanlığa bağlı Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı içerisinde özerk bir birim haline getirilse de ABD tarafından terör listesine alınan Hizbullah en-Nuceba ve Seraya Talia el-Horasani gibi örgütlerin yanı sıra Asaib Ehlil Hak gibi birçok grubun da İran’ın ruhani lideri Ali Hamaney'den emir aldıkları belirtiliyor.
Söz konusu örgütlerin yöneticileri de konuşmalarında Hamaney'i lider olarak gördüklerini saklamıyor ve İran'a bağlılıklarını deklare etmekten kaçınmıyorlar.
Tahran ile Bağdat arasında "içişlere karışılmaması" konsensüsü
İran lideri Hamaney de Kazımi ile görüşmesinde "İran'ın hiçbir zaman Irak'ın iç işlerine karışma gibi bir niyeti olmamıştır ve olmayacaktır." dedikten sonra Irak Başbakanına şunu da söylemeyi ihmal etmemişti: "Onlar (ABD'liler), evinizde misafirlerinizi öldürdüler ve bu cinayeti açık bir şekilde itiraf ettiler. Bu küçük bir mesele değildir."
Ülkede işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yetersizliği nedeniyle geçen sene ekim ayında patlak veren hükümet karşıtı gösterilerde protestocuların bir diğer hedefinde, askeri ve siyasi hegemonyasıyla bölgedeki mezhepçi ve yayılmacı politikasından rahatsız oldukları İran vardı.
Iraklı protestocular, İran'ı hegemonya kurmak ve ülkede mezhepçiliği yaymakla da suçlayarak sık sık Tahran karşıtı sloganlar atmış ve bu ülkenin diplomatik misyonlarına saldırmıştı.
Şii nüfusun yoğunlukta olduğu güneydeki kentlerde göstericiler, İran'ın diplomatik temsilciliklerini defalarca ateşe vermişti. Gösteriler sırasında İran bayrağıyla dini lideri Ali Hamaney ve Devrim Güçleri'ne bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin posterleri de yakılmıştı.
Savaş nedenlerinden biri olan Fırat ile Dicle'nin birleşme noktası Şattu'l Arap su yolu çözüme kavuşturuldu ve sınır ihtilafları da büyük ölçüde giderildi ancak hegemonya tartışmalarının daha uzun yıllar süreceği belirtiliyor.
Günümüzdeki Bağdat yönetimi savaşı ve kazanımları ile kayıplarını sahiplenmezken diğer cephede yer alan İran bu tarihi mücadeleyi yeni nesillerin zihninde canlı tutmak için çok yönlü politikalar yürütüyor.
İran’da, bugüne kadar konuyla ilgili yaklaşık 250 sinema filmi çekildi, onlarca kitap yazıldı, müzeler açıldı ve her yıl birçok anma töreni düzenleniyor. 22-29 Eylül arasında "Kutsal Savunma Haftası" adıyla bir hafta boyunca etkinlikler, çeşitli programlar ve askeri gövde gösterileri yapılıyor ancak Tahran yönetimi yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle askeri geçit törenini bu sene iptal etme kararı aldı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com