İSTANBUL - HATİCE ŞENSES
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Mehmet Yunus Emiroğlu, dünya ölçeğinde inme geçirme ve ilişkili komplikasyonların, kalp krizi ve kanserden sonra üçüncü ölüm sebebi olduğunu belirterek, "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada yılda 15 milyon kişi felç geçirmektedir." dedi.
Doç. Dr. Emiroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, inmenin, beyin damarlarından kaynaklanan kanama veya bu damarların pıhtıyla tıkanması sonucunda oluştuğunu, kanamanın sebebinin, genç yaşlarda doğumsal damar malformasyonları olabildiği gibi ileri yaşlarda hipertansiyon ve damar sertliğine bağlı damar hastalıkları da olabileceğini söyledi.
Pıhtı atmasının ise kalpten veya atardamar sisteminin herhangi bir yerinden olabileceği gibi yüzde 10 vakada beyni besleyen şah damarı sisteminden kaynaklandığını aktaran Emiroğlu, bir bütün olarak damar kireçlenmesinin felçlerin yüzde 30'undan sorumlu olduğunu ifade etti.
Emiroğlu, "Dünya ölçeğinde inme geçirme ve ilişkili komplikasyonları, kalp krizi ve kanserden sonra üçüncü ölüm sebebidir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada yılda 15 milyon kişi felç geçirmektedir." bilgisini verdi.
Ritim bozukluklarından veya pıhtılaşmaya eğilim oluşturan farklı diğer durumlardan kaynaklanan hastalıkların özel ilaç tedavilerinin bulunduğunu belirten Emiroğlu, beyni besleyen şah damarı daralmalarının ise genellikle cerrahi yöntemle tedavi edildiğini vurgulayarak, cerrahi yöntemde, hastanın şah damarının açılıp, plağın temizlendiğini ve damarın kapatıldığını bildirdi.
Doç. Dr. Emiroğlu, ancak çoğu felç geçiren hastanın ileri yaşta bulunmasının ve ilave problemlerin, etkili bir yöntem olmasıyla birlikte cerrahi işlemi riskli hale getirebildiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Felçlerin bir kısmı dilde uyuşma, kol veya bacaklarda kuvvet kaybı, ani görme bozuklukları gibi belirtiler verse de vakaların yüzde 80'i ön belirtisiz oluşmaktadır. Hekim için önemli olan riskli hastaları seçip ilgili araştırmaları yapmaktır. Konu damar sertliği olduğu için riskli gruplar hekimler tarafından kolayca tanınmaktadır. Önemli olan hastalık oluşmadan önlem almaktır. Bu önlemler de kalp damar rahatsızlığından korunma yöntemleriyle benzerdir. Bu riskler diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara, ailesel yatkınlık ve vücudun diğer bölgelerinde damar sertliği olması şeklinde özetlenebilir. Ancak damar sertliği oluşmuşsa ve belirti vermişse, mutlaka damarların uygun bir yöntemle incelenmesi gerekir. Şah damarında yüzde 60 daralma tespit edilmişse felç ihtimali yüksek demektir ve bu daralmanın tedavi edilmesi gereklidir."
"Felçte acil müdahale, faydası ispatlanmış bir konu"Doç. Dr. Mehmet Yunus Emiroğlu, son yıllarda cerrahi kadar etkili olma iddiasına sahip bir başka yöntemin de tedavi sahasına girdiğini, bu yöntemle, kalp damarlarındakine benzer şekilde şah damarlarına da stent yerleştirme işlemi yapıldığını, işlem sırasında pıhtı atmaması için filtre veya balon sistemleriyle beynin korunduğunu anlattı.
İşlem sırasında hastanın uyanık olduğunu ve nörolojik durumunun yakından izlenebildiğini, komplikasyon gelişmediği takdirde kişinin birkaç gün içinde taburcu edilip aktif hayatına dönebildiğini ifade eden Emiroğlu, stent yönteminin sonuçlarının son çalışmalara göre cerrahi seçenekten kötü olmadığını ve tüm dünyada yaygın olarak uygulandığını söyledi.
Emiroğlu, yöntemin, ameliyatı kaldıramayacak kadar riskli hastalarda tercih edildiğini, diğer grup hastalarda da artık cerrahinin yerini almaya başladığını anlatarak, çok pıhtılı ve ülserli damar hastalığı olanlarda cerrahi yöntemin uygulandığını kaydetti.
Dünyada tartışılan konunun, aynı kalp krizinde olduğu gibi tıkanan damara acil ulaşıp pıhtıyı temizlemek olduğunu vurgulayan Emiroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Felç hastasına acil müdahale, faydası kesinlikle ispatlanmış bir konudur. Erken girişimle hasta yatalak olmaktan kurtarılmakta, hem hastaya hem de çevresine maddi ve manevi sayılamayacak kadar çok fayda sağlanmaktadır. Son istatistiklere göre, felç hastalarının yüzde 10'u acil kateter müdahalesine uygundur ve büyük fayda sağlamaktadır. Rakam küçük gibi görünse de hastalığın yaygınlığı ve verdiği zarar dikkate alınınca, sağlanan fayda çok büyük olmaktadır. Önemli olan konu, hastaların böyle bir tedavinin varlığından haberdar olmalarıdır. Çünkü bu tedavi yöntemi gelişmiş ülkelerde bile yeni uygulanmaya başlanmıştır. Maliyeti yüksek değildir. Günümüzde kalp hastanelerindeki altyapının bu tedaviye uygun olması nedeniyle klinik organizasyon sağlanarak gerekli tedavi şartları oluşturulabilir."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com