Kathimerini gazetesi, 14 Ağustos 2015 tarihinde Suriyeli mültecilerin çıktığı Kardak kayalıklarında ciddi bir Türk-Yunan krizi yaşandığını yazdı. Türk ve Yunan Sahil Güvenlik ekiplerinin eş zamanlı olarak Kardak kayalıklarına çıkması ile yaşanan krizin yaklaşık 6 saat sürdüğü belirtildi.
Gazeteye göre olay şöyle gelişti:
“14 Ağustos 2015 sabahı Yunan radarları Kardak çevresinde bir hareketlenme tespit ettiler. Kardak kayalıklarına çıkmış olan mülteciler, Kilimli adasındaki Sahil Güvenliği telefonla arayarak, Avrupa’ya gitmek istediklerini ve kurtarılmayı beklediklerini söylediler. Bu olay sonrası hemen Yunan Sahil Güvenlik ve Türk Sahil Güvenlik ekipleri bölgeye ulaştılar. İki ülkenin sahil güvenlik ekipleri Kardak adasına çıktılar ve itişmeler yaşandı. İki ülkenin Sahil Güvenlik ekipleri bölgeden çekilmek istemedi. Hemen tüm bakanlıklara haber verildi..
Yunan Deniz Kuvvetleri bölgeye gemi gönderilmesini önerdi. Yunan Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları ile Başbakan Alexis Çipras durumdan haberdar edildi. Savunma Bakanlığı’ndaki kurmaylar, Yunan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir teknenin Kardak bölgesine gönderilmesini önerdi. Alexis Çipras bu öneriyi reddetti ve konunun siyasi olarak çözülmesini istedi.
6 saatlik krizden sonra Türk Sahil Güvenlik ekibi Kardak adasından ayrılırken, arama ve kurtarma operasyonu yapmış olduğunun kayıt altına alınabilmesi için mültecilerden bazılarını kendi isteklerinin aksine beraberinde götürdü. Diğer mültecileri de Yunanlar alarak bölgeden ayrıldılar ve kriz sonra erdi.”
KARDAK KRİZİ NEDİR? KARDAK KRİZİNDE NE OLMUŞTU?
Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye arasında Türk bandıralı bir geminin Kardak Kayalıkları'nda karaya oturması sonucu Türk ve Yunan kurtarma ekipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu patlayan krizdir ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Olayı 20 Ocak 1996 tarihinde ilk kez Yunan Gramma gazetesi kamuoyuna duyurmuştur.
Figen Akat isimli Türk gemisi 25 Aralık 1995 tarihinde Ege Denizi'ndeki Bodrum'un 3,8 mil uzaklığındaki Kardak Kayalıkları'nda karaya oturdu. Bu olaydan sonra Yunanistan, deniz kazasının kendi karasularında olduğunu ileri sürdü. Türkiye ise söz konusu adaların kendisine ait olduğunu belirtti.
Yunanistan Ordusu, bir süre sonra doğudaki adacığa asker çıkarıp bayrak dikti. Bunun üzerine iki ülkenin deniz kuvvetleri adanın çevresinde konuşlandı.
Dönemin başbakanı Tansu Çiller, O bayrak iner, o asker gider diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savaşa hazır olduğunu belirtti ve 30 Ocak 1996 gecesi adaya asker çıkarılmasını istedi. Türk SAT ve SAS komandoları Doğu Kardak’ı kuşatmış olan Yunan donanmasının arasından geçerek hemen yandaki ikinci adaya (Batı Kardak) gece operasyonu ile çıkıp Türk bayrağını diktiler. Daha sonra Bill Clinton'un telefonu ve Amerikan delegesi Richard Holbrooke ile NATO Genel Sekreteri Javier Solana girişimleriyle tansiyon düşürülmüş ve kriz öncesi duruma dönülmüştür.
2013 yılının Ocak ayında Yunanistan'ın Altın Şafak partisi milletvekili İlias Panayotaros, parlamentodaki konuşmasında Yunan hükümetinin Kardak’a Yunan bayrağını dikmesini yoksa bunu kendilerinin yapacağını söyledi. Partinin lideri Nikolas Mihaliolakos ise Türk komandoların kayalara çıkıp Türk bayrağı çektiği 30 Ocak gecesinin kendileri için “utanç gecesi olduğunu” söyledi.
2013 yılının Şubat ayında Radikal Sol Koalisyon Partisi SYRIZA’nın İnsan Hakları Komitesi üyesi avukat Nasos Theodoridis, İmia kayalıklarının adı bence Kardak’tır. İtalya 12 Adaları, Yunanistan’a bıraktığında, bu adalara yakın kayalıkları dahil etti. Kardak Kilimli adasına kıyasla Türkiye’ye daha yakın şeklinde açıklamada bulununca İnsan Hakları Komite üyeliğinden alındı ve SYRIZA, Teodoridis'in partinin değil kendi görüşlerini dile getirdiğini belirtti. Yunan medyası "Theodoridis vatan hainidir" yorumları yaptı.
dikGAZETE.com