Kültür Sanat

'Hüseyin efendimiz Kerbela'da insanlığın vicdanıydı'

Senarist ve yazar Turgut, "Yezidliği tespit edip terk edebilmek, o da yetmez Hüseyniliğe yönelmek lazım. Bir yerin Kerbela oluşuna Yezid'e bakılarak karar verilmez. Hüseyin'e bakılarak karar verilir." dedi.

'Hüseyin efendimiz Kerbela'da insanlığın vicdanıydı'
31-08-2019 14:47
İstanbul

Senarist ve yazar Ahmet Turgut, Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da insanlığın vicdanını temsil ettiğini belirterek, "Yezidliği tespit edip terk edebilmek, o da yetmez Hüseyniliğe yönelmek lazım. Bizde klasik bir tavırdır, bir coğrafyada bir olayda bir zulum farkedilir. Zalimi ve zulmü keşfedince 'Orası Kerbela'dır' deriz. Yanlış bir bakış. Bir yerin Kerbela oluşuna Yezid'e bakılarak karar verilmez. Hüseyin'e bakılarak karar verilir." dedi.

"Kurtlar Vadisi" ve "Diriliş Ertuğrul" dizilerinin senaryolarında imzası bulunan ve Kerbela hakkında birçok dile çevrilmiş üç roman kaleme alan Turgut, muharrem ayının anlamını ve edebiyata yansımalarını AA muhabirine değerlendirdi.

Turgut, tarihte birçok hadisenin yaşandığı, hicri takvime göre yılın ilk ayı olan muharrem ayının, genelde Ehl-i Beyt'i, özelde ise Kerbela vakasını hatırlattığını söyledi.

Hadis-i Şerif'lerdeki "kevser" kavramına dikkati çeken Turgut, "Hadis-i Şeriflerdeki "Kevser" kavramına dikkati çeken Turgut, "Kevser, Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt'in buluştuğu havuzdur. Buradan bakınca Ramazan ve Muharrem aylarının aslında ikiz kardeşler olduğunu da görüyoruz. Evet ramazan ve muharrem, Kitabın ve Ehl-i Beyt’in Kevser’e aktığı iki vesiledir aynı zamanda." diye konuştu.

Turgut, 10 Muharrem'in birçok kişi tarafından Kerbela'nın sonu zannedildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Halbuki tarihe vakıf kişiler ve işin ehli insanlar bilirler ki 10 Muharrem aşura, Kerbela açısından final değil, milattır. Aşura günüyle nihayetlenen 'Hüseyni Kerbela'dır. 'Hüseyni Kerbela', Hakk uğruna can verenlerin Kerbelasıdır. Devam eden süreçte 'Zeynebi Kerbela' vardır. Artık Hakk uğruna can verenlerden sancağı devralıp Hakk uğruna yaşamaya çalışanların Kerbelası başlar. Hazreti Zeynep ya da tarihin meşhur anlatımıyla Seyyide Zeynep, 'Evladı Resul'dür. Hasan Hüseyin efendilerimizin kız kardeşidir. Hazreti Ali ve Hazreti Fatma'nın kızıdır. Doğup Resulullah'ın kucağına bırakılmış torunlardandır. Safer ayının 20'si aynı zamanda Hüseyin efendimizin şehadetinin 40. günüdür. Bu yüzden geleneğimiz buna 'erbain günü' der. Erbain günü artık bir sancağa bayrak dikme şeklinde Hazreti Zeynep'in sancağının yer yüzüne dikildiği gündür."

Romanlarında özellikle bu konuları işlemeye çalıştığını vurgulayan Turgut, "Hüseyni Kerbela 'Aşkın Şehidi' romanının konusuydu. Devam eden Zeynebi Kerbela ise 'Aşkın Elçisi' ve 'Aşkın Secdesi' isminde iki roman oldu. Kerbelaya dair sinematografik vaka Hüseyni olandır. İnsanların çoğunlukla algıladığı budur. Zeynebi Kerbela ise çok daha derin çok daha sarsıcı, o yüzden onu tek romana sıkıştıramadım." ifadelerini kullandı.

"Ey zalim, beni Rabbim'le korkutamazsın"

Turgut, İslam tarihinde Kerbela vakası olarak adlandırılan olayın Hazreti Hüseyin'in 10 Ekim 680'de Kerbela'da Emevi ordusu tarafından kuşatılıp Yezid'e biat etmesi istenmesiyle meydana geldiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Erkeklere biat talep edilmiş, dayatılmış. Hüseyin efendimizin kendi ifadesidir, 'Ben Evlad-ı Resulüm, böylesi bir fasıka, zalime biat edersem, kıyamete kadar herkes zalimin ardında durur, kimse zalime, zulme haykıramaz.' Hüseyin efendimiz bu gibi gerekçelerle 72 yareniyle beraber Hakk uğruna canını vermişti. Dönem örfü kadınlardan biat talep etmiyordu. Kadınlardan talep edilen şey görünüşte daha asgari bir şey. Nedir o? 'Kabul edin Yezid sizden güçlü. Kabul edin kaybettiniz. Emevi Sultanı Yezid güçlü deyin ve kenara çekilin.' derler ama kadınlar bunu yapmadı."

Kalan yetimlerin ve kadınların başında olan Seyyide Zeynep'in dilinde sürekli olarak Allahuekber lafzının bulunduğunu söyleyen yazar, o dönemin propaganda savaşları olarak Kufe'de, Nusaybin'de, Mardin'de, Hama'da, Halep'te, Humus'ta, Şam'da bir güzergah üzerinde şehir şehir gezdirilerek taşlanmalarına rağmen Seyyide Zeynep'in geri adım atmadığının altını çizdi.

Ahmet Turgut, "Allah en büyüktür" derken zihnimizin bize bir oyun oynadığının altını çizerek, "Sanki pek çok büyükler vardır ama Allah en büyüktür gibi bir anlam çıkıyor. Burada Seyyide Zeynep'in insanlara göstermek için adeta tefsir olduğu hakikat şudur, Allah'a iman varken başka hiçbir büyüklük yoktur. Tekrar Yezid'in sarayına getirilir. Devrin emperyal gücü, süper güç dediğimiz. Tekrar eder 'Kaybettin, kabul et'. Seyyide Zeynep 'Rabbim yolu üzerineyken ben daha güçlüyüm.' diye cevap verir ve onun gücünü kabullenmez. Yezid tekrar eder ve bunun üzerine Zeynep tarihe nakş olmuş iki cümle tekrar eder, birincisi, 'Arkanda yüzbinlerce asker var ama yalnızsın, Allah benimle'. İkinicisi ise, 'Ey zalim, Kerbela günü de Kerbela'dan evvel de Kerbela'dan sonra da Rabbim'den güzellikten gayrısını görmedim, beni Rabbim'le korkutamazsın'. Bir buçuk milyar müslümanız, 10 milyonluk İsrail'e bu cümleyi kullanamıyoruz. İsrail'in ne kadar güçlü olduğunu birbirimize anlatıyoruz. Doğrudur güçlüdür ama biz Allah'ın yolundaysak Allahuekber sözüne iman ediyorsak Seyyide Zeynep'in halini hatırlayalım." değerlendirmesinde bulundu.

"Sözün gücü, gücün sözünden üstündür"

Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da insanlığın vicdanını temsil ettiğini aktaran Turgut, "Biz 'nefs-i emmare' tabirini Kur'an-ı Kerim'den biliriz. Anlamı 'her dem kötülük emreden nefs'dir. Benim olsun ne olursa olsun diyen, bedeli ne ise ille de isterim diyen, ete kemiğe bürünmüş nefs-i emmare idi Yezid. Tarihsel vakada maslahatçı akıl olarak da Kufelileri ifade edebiliriz. Çıkarını gözetir, ilkeler umurlarında değildir. Nefsin arzuladığı şeye gerekçeler uydurmaya çalışan bir akıldır. Günlük hayatta modern insanın en büyük baş belası. 'Her yer Kerbela her gün aşura' sözü kuru bir slogan değildir. Birey kendinde yaşayabilir, nefs-i emmaresi ve maslahatçı aklı bir araya geldiğinde onları durdurabilecek tek şey vicdandır." yorumunu yaptı.

Emevi kontrolündeki Şam’ın Hz. Ali'nin 50 bin askeri karşısında yenilmediğini anlatan Turgut, kucağında yetimlerle Seyyide Zeynep'in Şam'ı tir tir titrettiğini dile getirdi.

Yaşananların Zeynebi Kerbela'nın önemini gösterdiğine değinen Turgut, "Eğer davan hak, o Hakk'a yaraşır yaşamın hak ise sözün gücü, gücün sözünden üstündür. Seyyide Zeynep, Orta Doğulu 50 küsur yaşında bir kadın olarak bunu tek başına gösterdi. Buradan hanımefendilere tekrardan hatırlatmak istiyorum. Seyyide Zeynep'i tanısınlar. Hazreti Fatma'nın kızı Zeynep'ten bahsediyorum." şeklinde konuştu.

"Muharrem ayını alternatif lezzetler şölenine çevirdik"

Turgut, toplumda Muharrem ayına dair yanlış algılar olduğunu söyleyerek, "Ramazan ayını şeker bayramı yapan şuursuzluk, Kurban'ı kavurma şenliğine çevirdi. Aynı şuursuzluk muharremde artık şov yapıyor. Muharrem bir hesap ayıdır. Muharrem içe dönüp kendimizi orayla sınama, sigaya çekme ayıdır ama 'aşure günü' diye alternatif lezzetler şölenine çevirdik." açıklamasını yaptı.

İslam kültürel hafızasında Kerbela'ya yönelik geleneksel olarak pek çok ağıt bulunduğunu söyleyen Turgut, Hazreti Hüseyin'le ilgili yazılmış mersiyelerin piri olarak ise Fuzuli'ye ait, "Saadete Ermişlerin Bahçesi" olarak Türkçe'ye çevirilen "Hadikatu's Suada" eserini işaret etti.

Turgut, Kerbela'nın daha iyi bilinmesi gerektiğinden bahsederek, "Ekranlarda, televizyonlarda Kerbelaya dair bir çalışma var mı dediğimiz zaman İran sinemasının bazı çalışmalarını biliyorum lakin onlarda belgesel niteliğinde daha çok. Sinema filmi diyebileceğimiz Mecid Mecidi'nin "Hz. Muhammed: Allahın Elçisi" ya da Mustafa Akkad'ın yönettiği "Çağrı" filmine muadil Müslüman sinema dünyası şu an Kerbela konusunda film üretebilmiş değil. İnşallah bu filmi üretebilmek de Türkiye'mize nasip olur. Bütün islam ülkeleriyle beraber paylaşırız." diye konuştu.

"Hüseyin efendimizin davasına layık olabilecek idrak nerede?"

İslam tarihinde "zalim" denildiğinde akla gelen Yezid'in zulmünü kınamanın yeterli olmadığını vurgulayan Ahmet Turgut, sözlerini şöyle tamamladı:

"Yezidliği tespit edip terk edebilmek, o da yetmez Hüseyniliğe yönelmek lazım. Bizde klasik bir tavırdır, bir coğrafyada bir olayda bir zulum farkedilir. Zalimi ve zulmü keşfedince 'Orası Kerbela'dır' deriz. Yanlış bir bakış. Bir yerin Kerbela oluşuna Yezid'e bakılarak karar verilmez. Hüseyin'e bakılarak karar verilir. Hüseynilik nedir? Mazlum olmak yeterli bir şart mı? Değil. Pek çok zulüm, pek çok mazlum var. Hiroşima'da 70 bin insan bir saat içinde öldü. Hüseyniliğin anlamı davaya haklı başlayacaksın, haklı olan davanı kirletmeyeceksin, haklı olan davanı kirletebilecek kimseyi yanında tutmayacaksın. Yezid her yerde. Pakistan, İran, Bosna, Suudi Arabistan, Cezayir, Suriye, Libya. Yezid çok. Hüseyni nerede? Hüseyin efendimizin davasına layık olabilecek idrak nerede? Hazreti Zeynep'in dirayetine, duruşuna, sözüne varis insanlar nerede?"

Yazar hakkında

Malatya'da 1975'de dünyaya gelen ve üniversiteye kadar Malatya'da okuyan Ahmet Turgut, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde eğitim gördü. Yazı dünyasına senaryoyla adım atan Turgut, 2004'ten itibaren pek çok dizi ve sinema filminin senaryosuna katkı sağladı. Turgut, "Kurtlar Vadisi", "Ekmek Teknesi", "Ayrılık", "Eşref Saati", "Kurtlar Vadisi Irak", "Kurtlar Vadisi Gladio", "Kurtlar Vadisi Filistin" ve "Diriliş Ertuğrul" gibi yapımların senaryo yazım ekiplerinde yer aldı. Devamında roman, deneme ve makale türünde çalışmalar yapan Turgut, bugüne kadar 5'i tarihi roman olmak üzere 9 kitap kaleme aldı.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER