Genel

’’Hükümeti ve PKK’yı Dolmabahçe zeminine geri çağırıyoruz’’

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, çatışmasızlık koşullarına geri dönmek için hükümeti ve PKK’yı Dolmabahçe zeminine geri çağırdıklarını belirtti.HDP Onursal Başkanı ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve HDP İzmir İl

’’Hükümeti ve PKK’yı Dolmabahçe zeminine geri çağırıyoruz’’
10-08-2015 19:56

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, çatışmasızlık koşullarına geri dönmek için hükümeti ve PKK’yı Dolmabahçe zeminine geri çağırdıklarını belirtti.
HDP Onursal Başkanı ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve HDP İzmir İl Eşbaşkanı Cavit Uğur, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunmak üzere basın mensuplarının sorularını yanıtladı. HDP olarak çatışmayı önermediklerini, teşvik etmediklerini ve çatışmaya mazeret bulmadıklarını kaydeden Kürkçü, “Açıkça herkesi, hükümeti ve PKK’yı Dolmabahçe zeminine geri çağırıyoruz. Çatışmasızlık koşullarına geri dönülmesini istiyoruz. Biz 2013 Nevruz’unda bütün Türkiye’nin onayladığı yerde duruyoruz” dedi. Kürkçü erken seçim ihtimaline ilişkin ise “Madem erken seçime gitmeyi düşünüyorsunuz, o zaman erken seçime gidelim ama bu kadar savaşa, bu kadar kıyamete rağmen açık görünüyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisi erken seçime gidecek durumda da değildir. Çünkü bu seçimde de Halkların Demokratik Partisi onun ihtiyacı olan iskemleleri boşaltmayacaktır. Sadece yüzde 13.1’i almakla kalmayacağız. Oyumuzu yüzde 15’e, yüzde 18’e çıkartacağımızdan herkes emin olabilir” diye konuştu.

“SORUN VARDI Kİ MÜZAKERE EDİLİYORDU”
Türkiye’nin bugün savaşla barış arasında, çatışmayla çatışmasızlık arasında bir kıldan köprü üzerinde yürüdüğünü ifade eden Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tam manasıyla 90’lara dönüşü, savaş haline dönüşü yaşamıyorsak da buna büyük bir hızla meyledebileceğini gördüğümüz bir durumdan geçiyoruz. Çatışma da bir hakikattir. Bundan ne kadar istesek de kaçamıyoruz. Çatışma bütün sertliği ile önümüzde. Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Artık çözüm süreci son bulmuştur, çözüm sürecini tanımıyoruz. Aslında buna çözüm süreci demek de yanlıştı, barış da demek yanlıştı. Türk Devleti ile hiç kimse eşit haklı olarak aynı masanın etrafında bulunamazdı. Biz yanlış yaptık. O yüzden bu sereci sona erdiriyoruz’ dediği gün bütün bu çatışmanın fitilini de ateşlemiş oldu. Biz bu noktaya 2011 seçimlerinin hemen ardından tek yanlı ilan edilen ateşkesin bozulmasının ardından geldik. 2011-2013 arasında 10 bin insan cezaevlerine dolduruldu. Binlerce insan çatışmalarda hayatını kaybetti. Sonunda demokratik siyasetin içinde Kürt sorununa çözüm bulunacağı vaadi olarak Hükümet ve Sayın Öcalan tarafından yapılan deklarasyonlarla bir müzakere kapısı açıldı. Ortada bir sorun vardı ki müzakere ediliyordu, ortada bir çatışma vardı ki çatışmasızlığa gelmiştik. Ortada savaş vardı ki barıştan söz ediyorduk.”

“ASKERİ YOLLA ÇÖZÜLEMEYECEĞİNİ GENELKURMAY BAŞKANLARI İFADE ETTİ”
HDP’nin seçim kampanyası sırasında ne söylediyse onu söylemeye devam ettiğini dile getiren Kürkçü, ümit ve beklentilerinin 7 Haziran seçim sonuçlarının alınmasının hemen ardından yeniden müzakerelerin güç kazanması ve hızla çözüm yolunda ilerlemek olduğunu belirtti. Kürkçü, “AKP’nin bize armağan ettiği şey, çatışmaya geri dönüş oldu. Bugün süre giden savaşın ne Kürt sorununu askeri yolla çözmekle ilgisi var, ne de PKK saldırıları ile ilgisi var. Doğrusu PKK’yı yeniden savaşa davet eden, AKP Hükümetinin kendisidir. Askeri yolla da sorunun çözülmeyeceğini Genelkurmay başkanları bundan önce pek çok defa ifade ettiler. İlker Başbuğ bunların en sonuncusuydu. Ondan önceki bütün Genelkurmay başkanları ifade ettiler ki, ‘Kürt meselesinin ve süre giden çatışmanın çözümünün askeri bir yolu yoktur. Hareket geriletebilir, yıpratılabilir ama asla ve asla askeri bir yola bu sorun çözülemez’ diye ifade ettiler” açıklamasında bulundu.

HÜKÜMET KURMA TAVSİYESİ
“Savaş uçakları ile, özel harekat birlikleri ile, bu meselenin ister güvenlik boyutunun, ister özgürlük boyutunun halledilemeyeceği ortada” diyen Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki o zaman mantık şu soruyu sorar, ‘madem öyle, bu çatışma niye?’ Aslında bu sorunun cevabını bizim vermemize bile gerek kalmadan hükümetin, devlet bakanları Yalçın Akdoğan ve diğerleri verdiler. Dediler ki, ‘Aslında bütün mesele HDP’nin yüzde 10 barajını geçmiş olmasıdır, HDP’nin yüzde 10 barajını geçmek için gösterdiği siyasi etkinliktir. Halkların Demokratik Partisi’ni bu başarıyı kazandığına pişman edinceye kadar bu savaşı sürdüreceğiz.’ Söyledikleri bundan ibarettir. Halkların Demokratik Partisi yükselmeye devam edecektir. Bizim artık baraj diye bir sorunumuz yoktur. Halk arkamızda birleşmiştir. Yol yakınken tavsiyemiz, iki büyük partinin toplumun geniş kesimlerinin bir uzlaşmasını ifade edecek şekilde hükümet kurmaları.”

KÜRKÇÜ’DEN PKK’YA ÖNERİ
Çatışmasızlığa geri dönmenin şart olduğunu, çatışmalar ne kadar sürerse sürsün eninde sonunda gelinecek yerinde çözüm ve müzakere masası olduğunu söyleyen Kürkçü, “Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan’a bu şiddetle aralarına mesafe koymalarını tavsiye ediyoruz. Bu şiddetten ellerini çekmelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü bu çatışmaların daha çok alevlenmesine ve misillemelere yol açtıkça içinden çıkılmaz bir sarmala doğru ilerliyor. PKK’ya da önerimiz, bu çatışmasızlık koşullarını oluşturmak için Halkların Demokratik Partisi’nin önünü açacak siyasetler uygulamalarıdır. Çatışmasızlığa geri dönüş herkesin kazancıdır. Halkların Demokratik Partisi 7 Haziran’a göre rejim ne kadar bastırırsa bastırsın, ne kadar bir yalan fabrikası çalıştırılırsa çalıştırılsın halkın gönlünde Türkiye’nin önünü açacak biricik siyasi odak olarak ve giderek çoğalarak parlıyor. Herkes emin olabilir Halkların Demokratik Partisi barışın ve demokrasinin teminatı olacak şekilde çatışmaların son bulması, barış masasının kurulması için elinden gelen bütün insiyatifi gösterecektir” dedi.

“GARDİYANLAR HER GÜN ÖCALAN İLE GÖRÜŞÜYORLARDIR”
Kürkçü, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın “HDP heyeti Öcalan ile görüşemez” sözlerine karşılık şu değerlendirmeyi yaptı: “Cezaevindeki gardiyanlar hiç değilse her sabah yiyeceğini verirken Öcalan’la görüşüyorlardır diye tahmin ediyorum. Ama bizim görüşme dediğimiz şey bu mu? Bakanlar kendilerini gardiyan yerine koyup her gün isterlerse Öcalan’la görüşebilirler ama görüşmeden beklenilen fayda toplumun çatışan kesimlerinin birbirine bakmasıdır. Halkların Demokratik Partisi’nin temsil ettiği kesimlere Öcalan’ın görüşü, Öcalan’a bu kesimlerin görüşü aktarılmayacaksa aslında ortada bir çözüm görüşmesi yoktur. Ben Sayın Öcalan’ın da bu tek yanlı olarak HDP’yi dışlayan bir görüşme siyasetini, Kürt halkının sözcülerini süreçten dışlayan bir görüşme siyasetine hoşgörü göstereceğine hiç ihtimal vermem. HDP’nin Öcalan ile görüşmesi iradesi Öcalan’la birlikte Hükümetin kendisinden gelmişti. HDP gidip ‘Öcalan ile görüşelim, aracılık yapalım’ diye kendiliğinden başvurmamıştı. Çözüm mantığının kendisinden çıkan birşeydi. HDP’yi dışlayan her şey çözüm mantığını dışlıyor demektir. Yalçın Akdoğan’ın söylediği olsa olsa Öcalan’ın tutsak olduğunu doğrulamaktan ibarettir. Biz de Öcalan’ın tutsaklık koşullarının son bulmasını istemeye devam edeceğiz.”

“PARTİMİZE SEMPATİ DUYMAK, OTOBÜS YAKMA HAKKINI VERMİYOR”
Kürkçü, İzmir’de belediye otobüslerine yapılan molotoflu saldırılara ilişkin şunları söyledi: “İsterse dünyanın en kutsal amacıyla olsun, kamuya hizmet veren vasıtaların tahrip edilmesi muhalefet sorumluluğu ile bağdaşmaz. Ben bunları yaptıkları iddia edilen insanların partimizle illiyetini bilmiyorum. Partimize sempati duyan insanlar arasından da bu yapmış olabilir. Partimize sempati duymak, canı istediği zaman otobüs yakma hakkını kimseye vermiyor. Bu bağlantıyı saptarsak önce gençlerimizin, arkadaşlarımızın bunu hakikaten yapıp yapmadıklarını anlamak isteriz. Bizim fikirlerimizi kabul etmelerini isteriz. Bunların haklı olduğunu söylemek bizim için caiz değil.”

“KISAS HUKUKU MU GEÇERLİ?”
Otobüs yakma eylemlerinin ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kısa bir süreyle ağırlıklı olarak Kürt vatandaşların yaşadığı semtlere otobüs kaldırmamasını da değerlendiren Kürkçü, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin valilik ve emniyet baskısı altında aldığı bu kararların çok zalimane olduğunu söylemek isterim. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu konuda edilgen durumdaysa, valilik ve emniyetin basınçları altında hareket ediyorsa da bu kararı belediye veriyor. Belediyeyi herhangi bir semte otobüs işletmekten hiçbir gücün alıkoymaması gerekir. Halkın ulaşım ihtiyaçlarından yararlanmasının herhangi bir gerekçe ile önlemek intikamcılıktan ibarettir. Bir belediye otobüsünün yakılması iyi bir şey değildir. Üç-beş kişinin eyleminden ötürü binlerce kişinin cezalandırılması olabilir mi? Nerede yaşıyoruz? Kısas hukuku mu geçerli Türkiye’de? Aynı yola başvurulursa söyleyeceğimiz şey aynıdır; bunlar hukuk karşısında da seçmen karşısında da savunulamaz. Belediye kamu ulaşımını yasakladığı semtlerde halktan oy isteyecek, halk da onu seçecek mi? Emniyet ve valiliği de hiçbir işe yaramayan bu yöntemleri uygulayarak İzmir’i çatışma bölgesi haline getirebileceklerini söylemek istiyorum.

“VİDEOYU ÇEKEN, NE TÜRKİYE’DE TARAFTAR BULABİLİR, NE DE KORKAN BİR KÜRT BULABİLİR”
Yaşanan bu tablonun, Hakkari Yüksekova’da Özel Harekat Timi tarafından çekilen videodaki zihniyetin tablosu olduğunu savunan Kürkçü, “İzmir bu kadar batıya dönük bir şehir olmasaydı, eğer ellerinden gelseydi, İzmir’de bu kadar çok uygarlık normuna uymak zorunda olmasalardı belki de güvenlikçiler o mahallelere girip, insanları o şekilde yatırıp ‘devlet ne etti lan size?’ demek isterlerdi ama bunu burada yapamıyorlar. Bir inşaatta yakaladıkları işçilere yapabiliyorlar. Eğer bu yapılan bir güvenlik sorumlusunun çılgınlığı değilse, çatışmayı derinleştirmek için girişilmiş bir tahrik olduğunu da düşünebilirim. Empati kurun. Orada yere yatırılmış ve her türlü hakarete uğrayan işçilerin yakını, akrabası, hemşehrisi olarak düşünün ve bunun karşısında içinizde kabaran öfkenin sizi nereye taşıyacağını gözlerinize getirin. Ancak kasıtlı bir kışkırtma ile bunu yapmış olabilirsiniz. Eğer maksadınız o insanları aşağılamaksa aslında o insanlar 100 yıl boyunca böyle aşağılandıktan sonra 30 yıldır bastırılamayan bir isyanın içinde girdiler. O zaman ben düşünüyorum ki, bunu kendisi çekerek yayınlayan bir özel harekat polisi ne buna Türkiye’de taraftar bulabilir, ne de Kürtler arasında bundan korkan birisinin bulabilir. Ancak Kürtleri daha fazla çatışmaya tahrik amacı güdebilir. Eğer öyle değilse bile, tamamen kin gütme maksadıyla yapılmışsa da Türklere soralım. Bu tablo ile övünür mü Türkler? Türklük bu mudur? Eline silah geçiren insanların silahsız insanları yere yatırarak kendilerinin güçlü olduğunu bağırması mıdır? Bundan gurur duyacak tek bir Türk tanımıyorum. Davutoğlu’na çağrıda bulunmak istiyorum. Olayı incelettiğini söyledi. İncelettikten sonra ne olacağını bilmek istiyoruz. Yurttaşlara bu şekilde zulmeden görevlinin yargılanmasını sağlayacak mı, sağlamayacak mı? Eğer sağlamayacaksa bundan daha beterleri ile karşı karşıya geleceğimiz, çatışmanın bundan besleneceği de apaçık ortada” dedi.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER