Analiz/Röportaj/Dizi/Tefrika

Hukukçulara göre Trump'ın UCM'ye yaptırımları küresel adaletin geleceğini tehdit ediyor

Uluslararası hukukçulara göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) yönelik imzaladığı yaptırım kararnamesi, küresel adalet sistemine ve Mahkemenin geleceğine yönelik ciddi tehdit oluşturuyor

Hukukçulara göre Trump'ın UCM'ye yaptırımları küresel adaletin geleceğini tehdit ediyor
11-02-2025 11:42
LAHEY

Uluslararası hukukçular, terör örgütlerine uygulanan yaptırım modelinin bir küresel adalet mekanizması olan UCM'ye de uygulanmasının çelişki olduğunu ve bu durumun sadece Filistin soruşturmasını değil mahkemenin Ukrayna'dan Sudan'a kadar yürüttüğü tüm soruşturmaları tehlikeye attığını vurguluyor.

UCM nezdinde Filistinli mağdurları savunan avukatlardan Liverpool John Moores Üniversitesi Hukuk Profesörü Triestino Mariniello ile York Üniversitesi Osgoode Hall Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Heidi Matthews, Trump'ın UCM'ye yönelik yaptırım kararını ve olası sonuçlarını değerlendirdi.

"Mahkemeye yardım eden herkes yaptırımlara maruz kalabilir"

Mariniello, ABD'nin acil durum kararnamelerinin genellikle ciddi insan hakları ihlali yapan ve uluslararası uyuşturucu kaçakçılarına karşı kullanıldığına dikkati çekerek, "İlk çelişki burada ortaya çıkıyor. En ağır suçlarla mücadele eden ve mağdurlara adalet sağlamaktan başka alternatifi olmayan UCM'ye karşı yaptırım uygulanıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Kararnamenin geniş bir uygulama alanı olduğuna işaret eden Mariniello, "Sadece UCM personelini değil mahkemeye destek sağlayan herkesi kapsıyor. Bu destek finansal, materyal ya da teknolojik olabilir. Mahkemeye yardım eden herkes yaptırımlara maruz kalabilir. Mahkemeye yazılım sağlayan her şirket bu kategoriye girebilir. Bu durum mahkemenin normal işleyişini sürdürmesini ciddi şekilde etkileyecek, teknolojik desteğin önemi düşünüldüğünde soruşturmaların yürütülmesini bile zorlaştıracak." ifadelerini kullandı.

UCM üyesi ülkelerin yetersiz tepkisi...

Mariniello, UCM üyesi ülkelerin tepkisinin yetersiz kaldığını vurgulayarak, "Taraf Devletler Meclisi'nden, yani Roma Statüsü'nü onaylayan 125 ülkeden güçlü bir kınama gelmeli. Ancak bu kınamanın somut eylemlerle desteklenmesi gerekiyor." dedi.

UCM'ye destek veren 79 ülkenin ortak bildirisi hakkında konuşan Mariniello, "Bu iyi bir başlangıç ancak somut adımlarla desteklenmeli. 125 üye ülkeden sadece 79'unun imza atması şaşırtıcı. Çok diplomatik bir metin olmasına rağmen, Roma Statüsü'nü onaylayan bazı ülkelerin bunu bile imzalamaması problemli." ifadelerini kullandı.

Mariniello, Avrupa Birliği'nin elindeki araçlarla UCM'ye yönelik yaptırımların etkisini azaltabileceğine dikkati çekerek, "AB'nin blokaj düzenlemesi var. Bu düzenleme, AB yargı yetkisi içindeki bireylere ve kurumlara yönelik yaptırımların etkisini azaltabilir." dedi.

Mahkemenin bu baskılara teslim olmaması gerektiğini vurgulayan hukuk profesörü, şunları kaydetti:

"Eğer mahkeme bir şekilde bu baskılara teslim olursa, meşruiyeti ve güvenilirliği olmayan, herhangi bir adalet sağlayamayan bir mahkeme olarak kalacak. Bu yüzden bu soruşturma, mahkemenin meşruiyeti için son sınav niteliğinde."

Soruşturmanın genişletilmesi çağrısı...

Mariniello, UCM Savcılığı'nın soruşturmanın kapsamını genişletmesi gerektiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirlerinde yer almayan, geniş çapta belgelenmiş birçok uluslararası suç var. Öncelikle soykırım, Gazze'de zorla yerinden etme, Filistinli tutukluların durumu ve 7 Ekim öncesi Batı Şeria'daki suçlardan bahsediyorum. Her şeyin 7 Ekim'de başladığı yönündeki tehlikeli anlatıya son vermek gerekiyor."

Mariniello, mahkemenin savunmada kalmaması gerektiğini vurgulayarak, "Roma Statüsü'nün 70. maddesi kapsamında derhal soruşturma başlatılmalı. Bu, mahkeme personelini yargı yetkisini kullanmaktan alıkoymak için açık bir gözdağı verme girişimidir. Uluslararası adaleti önemseyen birinin beklentisi, Savcılık Ofisi'nin yaptırım kararnamesini imzalayan ABD'li üst düzey yetkililer, öncelikle Başkan Trump hakkında soruşturma başlattığını derhal açıklamasıdır." ifadelerini kullandı.

Profesör Mariniello, mahkemenin yapması gerekenleri üç maddede özetledi:

"Birincisi, üye devletlerin müdahalesini talep etmek. İkincisi, baskılara teslim olmayarak Filistin ve Afganistan'daki soruşturmaları bağımsız ve tarafsız şekilde sürdürmek. Üçüncüsü, mahkeme yetkililerini tehdit eden kişiler, öncelikle ABD Başkanı hakkında derhal soruşturma ve kovuşturma başlatmak."

"Savcı, Trump'ı adalete karşı suç işlemekle itham edebilir"

Dr. Heidi Matthews ise UCM'nin Trump'a karşı hukuki seçeneklerini değerlendirirken, "Savcı, Trump'ı adaletin yönetimine karşı suç işlemekle itham edebilir. Roma Statüsü'nün 70. maddesi, mahkemenin çalışmalarına yasa dışı müdahale eden herkese uygulanabilir yaptırımlar içeriyor." diye konuştu.

Matthews, "Eğer Başsavcı Kerim Han bu 'saldırgan' yaklaşımı benimserse, Trump bir sanık haline gelebilir ve UCM üyesi ülkelerin topraklarına seyahat etmesi durumunda tutuklanıp mahkemeye sevk edilebilir. Bu suçların cezası para cezası, hapis cezası veya bazı durumlarda her ikisi de olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

UCM üyesi ülkelerin elindeki hukuki seçeneklere değinen Matthews, şunları kaydetti:

"Üye devletler, kendi topraklarında veya vatandaşları tarafından işlendiğinde, Roma Statüsü'nün 70. maddesindeki suçları ulusal ceza yasalarına dahil etmekle yükümlü. Trump'ın yaptırımları muhtemelen uluslararası hukuka aykırı bir eylem teşkil ediyor. Bu nedenle üye devletler, ABD'yi UCM hukukuna uymaya zorlamak için bireysel veya toplu olarak karşı önlemler alabilir. Bu önlemler ABD'ye karşı kendi yaptırımlarını içerebilir veya devletler ABD ile mevcut anlaşmalar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemeyi tercih edebilir."

Matthews, mevcut yaptırımların Trump'ın ilk dönemindekilerden çok daha kapsamlı olduğuna dikkati çekerek, "Şimdiki yaptırımlar mahkemeyle işbirliği yapan herkesi kapsıyor. Bu yaptırımlar sadece Filistin soruşturmasını değil mahkemenin tüm davalarını yürütme kabiliyetini ciddi şekilde tehdit ediyor. Üye devletlerin de belirttiği gibi yaptırımlar mahkemenin saha ofislerinin kapanmasına neden olabilir ve hassas bilgilerin gizliliğini tehlikeye atarak mahkemeyle işbirliği yapanları tehlikeye sokabilir." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER