GASAM Başkanı Cemal Demir açılış konuşmasında Türkiye ve Güney Asya ilişkilerinin canlandırılmasına yönelik GASAM’ın 3 önerisini paylaştı. Demir, “Hindistan Hilafet Hareketi ve Türkiye-Güney Asya ilişkileri ülkemizin tarihi, kültürel ve siyasal gerçekleri temelinde ve küresel ölçekte büyük önem arz ediyor. İlişkileri ihya etmek için ilk olarak devlet, akademisyen ve STK ortaklığında çalışmalar yürütülmeli, ikinci olarak üniversitelerde Güney Asya odaklı kürsüler kurulmalıdır. Son olarak da iş dünyası bu bölgeye yatırımlarını gözden geçirmelidir. Bu 3 başlıkta stratejik planlar oluşturarak Türkiye ile Güney Asya ülkeleri arasında daha sağlıklı ve güvenilir işbirlikleri kurabilir” dedi.
BATI’NIN ODAĞINDAKİ “ARZULAR ÜLKESİ”
Hindistan’ın Müslüman tarihi üzerine kısa bir değerlendirme yaparak konuşmasına başlayan Dr. Zehra Taşkesenlioğlu, 350 yıl boyunca Müslümanlıkla yönetilen Hindistan’da, Portekizlilerin ve İngiltere’nin zengin kaynakları ele geçirme arzusuyla uyguladıkları zulümlere değindi. “Arzular ülkesi” olarak tanımlanan Hindistan’ın kendisinden daha büyük birkaç coğrafyayı doyurabilecek zenginliğinin Batı’nın iştahını kabarttığını söyleyen Taşkesenlioğlu, bu kaynakları sömürmek isteyen İngiltere’nin Doğu Hindistan şirketini kurarak ekonomi üzerinden bir hâkimiyet geliştirdiğini aktardı.
Başta Portekiz ardından İngiltere’nin hâkimiyeti altına girerek kimliğini kaybetmeye başlayan Hindistan’ın bir süre sonra kimlik arayışına girdiğini ifade eden Taşkesenlioğlu, sığınılan limanın Osmanlı hilafeti olduğunu belirtti. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yenilmek üzere olduğunu gören Hint Müslümanlarının, kendilerini yöneten İngilizlerden hilafete dokunulmayacağı sözü aldıklarını ancak İngilizlerin bu sözü tutmadıklarının farkına varınca Hindistan Hilafet Hareketi’ni kurduklarını dile getiren Taşkesenlioğlu, “Trablusgarp ve Balkan Harbinde Hintli Müslümanların yaptığını komşularımız yapmadılar. Tonlarca yardım malzemesi gönderdiler.
Zekâtın ve sadakanın Osmanlı’ya gönderilmesinin şart olduğuna dair fetvalar verdiler. Çünkü hilafet zor durumda. Müslümanların tek umudu olan Osmanlı, miadını doldurmaya başlayınca Hilafet Hareketi de miadını doldurdu” değerlendirmelerinde bulundu.
“GÜNEY ASYA ÜLKELERİ ABD’NİN STRATEJİK ORTAĞI OLMAK ÜZERE”
Türkiye ile Güney Asya ülkeleri arasındaki günümüz ilişkilerini değerlendirirken ABD’nin stratejilerine vurgu yapan Taşkesenlioğlu konuşmalarına şöyle devam etti: “ABD, Sovyet Rusya’yı bitirirken çevreleme stratejisi yaptı. Yani önce çevre ülkelerdeki etkinliğini sağladı. Şimdi de kendisine rakip olan ve bağımlı olduğu Çin ile o bölgede yeniden savaşmamak adına bölgenin tüm ülkeleriyle derin stratejik işbirlikleri geliştiriyor. Biz, Türkiye olarak bunun farkında olmalıyız. Ekonomik ilişkilerin yanında daha kapsamlı diplomatik ilişkilere girmemiz gerekiyor. Yoksa Asya Kaplanları, Amerika’nın stratejik ortağı hale gelecek.”
HİLAFETİN ÇÖKMESİ AFGANİSTAN’A GÖÇE SEBEP OLDU
Hindistan’da Türk ve Müslüman varlığının tarihsel süreçteki yerini anlatarak söze başlayan Zekai Kardaş, bölgede kurulan Türk devletlerinin hiçbir zaman emperyalist güç şeklinde egemenlik kurmadığını, kendilerininde bölgeye adapte olarak bölgenin ayrılmaz parçası haline geldiğini vurguladı. Kardaş, “Taç Mahal’den tutun da ismini Türkçe “ordu” kelimesinden alan Urdu dili ve bu dilin Türk asıllı ünlü şairi Mirza Esedullah Galip’e kadar Türkler ile bağlantılı değerler de bu bölgenin öz mirasıdır” dedi.
Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’nda girdiği çıkmazın Hint Müslümanları arasında infial oluşturduğunu söyleyen Kardaş, dönemin Urdu gazetelerinde Müslümanlar için her türlü yardımın yapılmasının farz olduğuna dair yazılar yayınlandığını paylaştı. 1924’te hilafetin kaldırılmasıyla Hindistan Hilafet Hareketi’nin de çöktüğünü söyleyen Kardaş, artık Hindistan’da dinlerini yaşayamayacaklarını düşünen yaklaşık 500 bin muhacirin Afganistan’a hicret hareketi başlattığını, iyi planlanmayan hareket neticesinde binlerce insanın kötü koşullarda yaşamak zorunda kaldığını ve binlercesinin dehayal kırıklıklarıyla ülkesine geri döndüğünü aktardı.
HİLAFET İÇİN HİNDULAR VE MÜSLÜMANLAR EL ELE
Hindistan’da dini bir ekolun temsilcisi Hasan El Nedvi’nin torunu Dr. Yunus El Nedvi, İngiliz sömürüsüne karşı Müslümanların ilmi ve siyasi hareketlerine değinerek en meşhurlarından biri olan İpek Mendil Hareketi üzerinde konuştu. Hilafetin riske girmesi nedeniyle ilk kez Hindistan’da farklı mesleklerden, farklı cemaatlerden insanların hatta Gandi önderliğindeki Hinduların bir araya geldiğini söyleyen Nedvi, burada hareketin en önemli savunucularından Muhammed Ali Cevher’den bahsetti. Cevher’in şehir şehir dolaşarak tebliğ yaptığını, etkili makaleler yazdığını söyleyen Nedvi, onun gibi insanların İngilizlere karşı adeta kalemleriyle savaş verdiğini ifade etti.
HİLAFET HAREKETİ’NİN YANSIMALARI
Hilafet hareketinin yansımaları üzerine konuşan Dr. Ömer Korkmaz ise hareketin 3 devlet ve 3 hareket ortaya çıkardığına dikkat çekti. Korkmaz, “Hareketin ateşlediği bağımsızlık fikrinden ortaya Hindistan, Pakistan ve Bangladeş devletleri çıktı. Ayrıca 3 hareket doğdu. Bunlardan biri 1927’de ulema tarafından kurulan Tebliğ Cemaati, diğeri 1928’de kurulan Müslüman Kardeşler Teşkilatı, üçüncüsü ise Cemaat-i İslâmi’dir” dedi. Bu hareketlerin başarısızlıklarla sonuçlandığını belirten Korkmaz, geçmişten ders almak için yapılacak tarihi okumanın gelecek için çok değerli olduğunu vurguladı.
Panel, moderatörün değerlendirmeleri ve soru cevap faslının ardından sona erdi.
dikGAZETE.com