CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer bu ülkede akademisyenler hapse giriyorsa, gazeteciler hapse giriyorsa, demokrasi mücadelesini veren, Türkiye mücadelesini veren her CHP’li hapse girmeye hazır olmalı” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Yüzbaşı Ersel Ezen’in hikayesini anlatarak, “10 Ağustos 2010, 6 yıl önce. Emniyet birimlerine e-postayla bir ihbar geliyor. İhbarın konusu şu; ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’yle bağlantılı çalışan bir çete fuhuş ve casusluk suçu işliyor.’ Casusluk bu arada çok revaçta olan suç. Önüne gelen casuslukla suçlanıyor. İdari soruşturma iki yıl sürüyor. İki yıl sonra 10 Mayıs 2012 tarihinde 9 ilde eş zamanlı operasyon yapılıyor. 9’u muvazzaf asker 26 kişi gözaltına alınıyor. Daha sonra operasyonlar genişliyor; 50’si muvazzaf 51 kişi gözaltına alınıyor. Dava açılana kadar gözaltına alınan şüpheli sayısı 357’ye ulaşıyor. Dava açılıncaya kadar çete var ve bu çete iki yıldan sonra savcı iddianamesini hazırlıyor. İddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ile ömür boyu hapis arasında değişik cezalar öngörülüyor. Tek delil var, dijital veriler. Her an, her gün, her zaman değiştirilebilecek ve oluşturulabilecek dijital veriler. Bu dijital veriler zaten delil niteliğinde değil ama olsun mahkeme benim elimde zaten ne talimat versem onu yapar. Buradan yola çıkarak havuz medyası bütün bunların tamamını sanki bir numaralı suçluymuş gibi, sanki mahkeme kararı çıkmış gibi çarşaf çarşaf yayınlıyorlar. Düşünmüyorlar, bunların aileleri var, çocukları var, daha dava devam ediyor. Hepsine izin veriyorlar ve bunlar yapılıyor. Bu davada yargılananlardan birisi Yüzbaşı Ersel Ezen. Onun suçu, suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve gizli belgeler bulundurmak. İstenen ceza 10 yıl. Ersel Ezen’e 10 yıl hapis cezası öngörüyor dönemin savcısı" diye konuştu.
"SEN ŞEHİT YAKINLARI İÇİN NASIL KURA ÇEKERSİN"
Ersel Ezen’in iki yıl Güneydoğu’da komando olarak görev yaptığını ve son üç yılda komanda yetiştirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Mahkemeye çıkarıldı 2013’te. Mahkemedeki savunmasını okuyorum; ’Ben hayatım boyunca TSK ve Jandarma Genel Komutanlığı haricinde hiçbir örgüte üye olmadım. Ulu Önder Mustafa Atatürk’ün de dediği gibi ‘Jandarma, yurt, ulus ve Cumhuriyete aşk ve sadakatle bağlı tevazu, fedakarlık ve feragat örneği veren bir kanun ordusudur.’ Ben de mensubu olmakla gurur duyduğum bu kanun ordusunun neferi olarak kanunsuz hiçbir işe bulaşmadım, elimdeki personeli de bulaştırmadım’ diyor. Bu savunma yapılırken AKP’li bakanlar ne diyorlardı, ‘Türkiye bağırsaklarını temizliyor.’ Kaçak sarayda oturan, ‘Ben o davaların savcısıyım’ diyordu. Bu baskılar oldu. Bu yüzbaşı görevinin başına döndü. Yıkılmadı, yılmadı, hayata direndi. Dijital delillerin tamamının sahte olduğu sonradan ortaya çıktı. Diyarbakır Hani’de teröristler karakolu bombaladılar. Kendisi çok ağır yaralandı. Ambulans uçakla Ankara’ya götürülmesi gerekiyordu. Tek bir isteği vardı, ’ambulans uçakla ben gideceğim ama benim eşim ve çocuğum da benimle beraber gelebilir mi?’ Hayır dediler gelemez. Bunlarda insaf, vicdan, ahlak yok. Bir kişi bütün hayatını bu ülkenin birliği bütünlüğü için harcıyor. Ambulans uçağa bir çocukla kadın binse ne olur? Bu yüzbaşı kendi cebinden parasını ödeyerek Ankara’ya getiriyor. Bu kişi casus, terörist diye suçlandı. Şimdi geçen gün Sayın Davutoğlu şehit çocuklarını, yakınlarını çağırıyor, ‘kurayla onlara iş vereceğim’ diyor. Biraz insanda utanma olur, ar haya olur. Sizin beyinlerinize kan gitmiyor mu, sen şehit yakınları için nasıl kura çekersin."
“23 NİSAN’I KUTLAYACAĞIZ”
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Şimdi 23 Nisan’ı kutlamayalım diye genelge gönderiyor. Hani bu Meclis gazi, kurucu Meclis’ti. İki sıfatı da siliyorlar. Öyle bir konuma geldi ki Meclis, hırsızların barındığı, yolsuzluk yapanların barındığı bir meclis haline geldi. 23 Nisan’ı kutlayacağız, çocuklarımız da kutlayacak, hep beraber kutlayacağız” dedi.
“SAYIN DAVUTOĞLU TÜRKİYE’Yİ TAM DEMOKRASİ İÇİN GEL BİRLİKTE HAZIRLAYALIM”
Geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu’nu kabul ettiğine ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın İnsan Hakları Raporu’nun yayınlandığına değinen Kılıçdaroğlu, “İki raporda bugüne kadar Türkiye’ye yönelik en sert ifadeleri içeriyor” dedi. Rapordan bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, “Türkiye bunu hak etmiyor, Cumhuriyet bunu hak etmiyor, insanlarımız bunu hak etmiyor, STK’lar bunu hak etmiyor, sendikalar bunu hak etmiyor. Demokrasi için mücadele ediyoruz ama sürekli geriye giden bir Türkiye var. Özgürlük için mücadele ediyoruz. Özgürlükleri kısıtlanan bir Türkiye ortamına Türkiye süratle sürükleniyor. Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım. Çok iyi niyetle zaman zaman vatandaşlarımız diyorlar, ‘El ele verseniz de beraber hareket etseniz de Türkiye için güzel şeyler yapsanız ne iyi olur.’ Bunu söyleyen vatandaşlarıma şunu söylüyorum, sizin bu dileğinizi yerine getirmek üzere Sayın Davutoğlu’na çok açık ve net çağrı yapıyorum. Sayın Davutoğlu, Türkiye’yi tam demokrasi için gel birlikte hazırlayalım. Yasaları birlikte yapalım, hatta siz yapın. Türkiye’yi bu ayıptan kurtaralım. Artık ulus üstü kuruluşlar, devletler bizi eleştirmesinler. ‘Türkiye’de demokrasi yoktur, medya özgürlüğü yoktur’ demesinler. Açık çek veriyorum Sayın Davutoğlu, yüreğin varsa, demokrasiyi savunuyorsan, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunuyorsan kapımız açık, gel sonuna kadar yapacağım” ifadelerini kullandı.
“KİM SÖZ VERDİYSE GİDİN PARAYI ONDAN ALIN’ DEMİŞLER”
Az önce bir haber geldiğini ve araştırdıklarını, doğru olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “3. köprü ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı demişti ki, ‘Bunlara ayrıca ikramiye ver.’ Patron da ‘Siz hiç merak etmeyin’ demişti. Aradan zaman geçti bir türlü ikramiye verilmiyor. İşçiler eylem yapmışlar. Vermeyiz diyorlar, ‘kim söz verdiyse gidin parayı ondan alın’ demişler. Çok basit, Erdoğan Bilal oğlana diyecek, o da ‘Anlamadım babacığım’ diyecek. Sen istiflediğin paradan götür o işçilere öde diyecek. İşçiler o parayı almazlar. O işçiler haram parayı reddederler” dedi.
“SEN VALİ DEĞİL MİSİN, DEĞİLSEN VALİLİK KOLTUĞUNDA NİYE OTURUYORSUN?”
Karaman’da yaşanan olaylar dolayısıyla en büyük üzüntüyü duyanların Karaman’da yaşayan vatandaşlar olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“O vatandaşlarıma seslenmek istiyorum, siz alnınız açık başınız dik olarak gezin. Karaman bu ülkenin gururudur. Ama bizim şikayetimiz Karamanlı çocuklara yapılan zulümdür. Her gün yeni bulgular ortaya çıkıyor. Bizim arkadaşlarımız valiyi ziyaret ettiklerinde ‘Vali Ensar’ın böyle bir yurdu yok. Benim bu yurtlardan haberim yok’ diyor. İsmail Saymaz isimli gazeteci çok önemli bir belgeyi kamuoyuna yansıttı. 2012 tarihli Ensar Vakfı valiliğe bir dilekçe veriyor, ‘Öğrenci hizmetleri için ihtiyaç duyulan malzemelerin satın alınmasında kullanılmak üzere bize para yardımı yapın’ diyor. İl Genel Meclisi görüşüyor bunu, kararı şöyle; Vakfın yurtlarında fakir fukara ailelerin çocuklarının barındırıldığı, öğrencilerden hiçbir ücret talep edilmediği gerekçesiyle Ensar Vakfı’na 25 bin TL para veriliyor. Şimdi ben İçişleri Bakanı ve o valiye soruyorum; sen vali değil misin, değilsen valilik koltuğunda niye oturuyorsun? Şimdi İçişleri Bakanı bir genelge çıkarmalı, ‘Bu tür yurtlara yardım için İl Genel Meclislerinde ne zaman, hangi yurt için ne kadar karar alınıyor?’ Bunu da merak ediyoruz. O ailelerin emanetine hangi yüzle, hangi ahlakla, hangi din imanla siz ihanet edersiniz? Bunun hesabını sormak zorundayız.”
“ÇIK MEYDANA ‘HODRİ MEYDAN BEN DE DOKUNULMAZLIĞIMI KALDIRIYORUM DE’”
Dokunulmazlıklarla ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, parti programındaki dokunulmazlıklar bölümünü okuyarak, “Erdemli ve temiz siyaset istiyoruz. Hırsızların TBMM’de yeri yoktur diyoruz. Bu kadar açık, bu kadar net. Kürsü dokunulmazlığına ‘evet’, milletvekili ister Meclis’te, grupta, ister Hakkari’de, Tekirdağ’da konuşabilir dokunulmazlığı vardır. İhanet, yolsuzluk, hırsızlık ne dokunulmazlığı. Bizim dokunulmazlık anlayışımızda bunların yeri yoktur. Bize teklif getirdiler; ‘Geçici madde koyalım. Dokunulmazlıkları kaldıralım.’ 3 öneri götürdük karşılığında dedik ki, ‘Anayasa’nın 83. maddesini yeniden yazalım.’ Buna ‘hayır’ dediler. Çünkü kirli olanların bize evet deme şansları yok. Geçici madde yapalım. Peki yapalım. Sadece Meclis’e gelen veya bakanlığa giden dosyalar değil, bu döneme ait soruşturma açılmamış olan dosyalar olabilir, onların dokunulmazlığı devam edecek. Asıl yolsuzluğu bakanlar yapıyor ya. Gel şu bakanların da dokunulmazlığını kaldıralım dedik. Bunlar olmaz dediler. Bütün vatandaşlarım gayet iyi bilsin. Ahmet Davutoğlu’nun dokunulmazlığı devam edecek, şimdi Ahmet Davutolğu’na sesleniyorum, sen yürekli, namuslu adamsan niye kendi dokunulmazlığını kaldırmıyorsun, sen milletvekili değil misin? Senin dokunulmazlığın niye devam etsin? Çık meydana ‘hodri meydan ben de dokunulmazlığımı kaldırıyorum de’” şeklinde konuştu.
“HER CHP’Lİ HAPSE GİRMEYE HAZIR OLMALI”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Binali Yıldırım, havuz medyasının kasasını yöneten adam. Milyon Ali’nin dokunulmazlığı aynen devam edecek. Muammer Güler’in de dokunulmazlığı aynen devam edecek. 10 seferde 10 milyon dolar rüşvet almıştı. Şimdi Ahmet Davutoğlu’na sesleniyorum, kul hakkı yiyenlerden hesap soracaksan gel kardeşim benim gibi alnın açık başın dik olsun. Sen gidip de Rıza Sarraf’ın önüne yatan adamı koruma. Sana yakışmıyor. 700 milyarlık saat vardı Zafer Çağlayan, 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldı. 52 milyon dolar rüşvet alan adamın önüne yatacak mısın yatmayacak mısın? Davutoğlu neden korkuyor? O da biliyor ki dokunulmazlığı kalkarsa terör örgütlerine yardım ve yataklıktan ötürü o da yargılanabilir. Davutoğlu da, ağabeyi de terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmışlardır. Başkalarına gelince dokunulmazlıkları kaldıralım, beyefendi siz? ’Benimki kalsın. Niye kalsın, ben hırsızların önüne yatıyorum benim görevim de bu’ diyor. Senin görevin başbakanlık yapmak. Her şeye rağmen kürsü dokunulmazlığı hariç tüm dokunulmazlığın kaldırılmasını istiyoruz. Eğer bu ülkede akademisyenler hapse giriyorsa, askerler hapse giriyorsa, genelkurmay başkanı hapse giriyorsa, gazeteciler hapse giriyorsa, demokrasi mücadelesini veren, Türkiye mücadelesini veren her CHP’li hapse girmeye hazır olmalı. Demokrasi mücadelesi kolay değildir. Her şeyin bedeli vardır. Ben oturacağım Meclis’te gazeteciler hapse girecek, gidip hapishanede ziyaret edeyim. Yetmez arkadaşlar. Bu mücadele kutsal bir mücadeledir, bu mücadele ekmek kavgasıdır ekmek. Türkiye bir darbe dönemi yaşıyor. Kenan Evren’den bunların ne farkı var? Kenan Evren döneminde bile yargı daha bağımsızdı. Bunların dönemine bakın bedel ödenmeden mücadele mi ediliyor? Korkumuz yok. Dokunulmazlıklara CHP evet diyor. Peki milyon Ali ne olacak? Egemen Bağış ne olacak?"
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Yüzbaşı Ersel Ezen’in hikayesini anlatarak, “10 Ağustos 2010, 6 yıl önce. Emniyet birimlerine e-postayla bir ihbar geliyor. İhbarın konusu şu; ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’yle bağlantılı çalışan bir çete fuhuş ve casusluk suçu işliyor.’ Casusluk bu arada çok revaçta olan suç. Önüne gelen casuslukla suçlanıyor. İdari soruşturma iki yıl sürüyor. İki yıl sonra 10 Mayıs 2012 tarihinde 9 ilde eş zamanlı operasyon yapılıyor. 9’u muvazzaf asker 26 kişi gözaltına alınıyor. Daha sonra operasyonlar genişliyor; 50’si muvazzaf 51 kişi gözaltına alınıyor. Dava açılana kadar gözaltına alınan şüpheli sayısı 357’ye ulaşıyor. Dava açılıncaya kadar çete var ve bu çete iki yıldan sonra savcı iddianamesini hazırlıyor. İddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ile ömür boyu hapis arasında değişik cezalar öngörülüyor. Tek delil var, dijital veriler. Her an, her gün, her zaman değiştirilebilecek ve oluşturulabilecek dijital veriler. Bu dijital veriler zaten delil niteliğinde değil ama olsun mahkeme benim elimde zaten ne talimat versem onu yapar. Buradan yola çıkarak havuz medyası bütün bunların tamamını sanki bir numaralı suçluymuş gibi, sanki mahkeme kararı çıkmış gibi çarşaf çarşaf yayınlıyorlar. Düşünmüyorlar, bunların aileleri var, çocukları var, daha dava devam ediyor. Hepsine izin veriyorlar ve bunlar yapılıyor. Bu davada yargılananlardan birisi Yüzbaşı Ersel Ezen. Onun suçu, suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve gizli belgeler bulundurmak. İstenen ceza 10 yıl. Ersel Ezen’e 10 yıl hapis cezası öngörüyor dönemin savcısı" diye konuştu.
"SEN ŞEHİT YAKINLARI İÇİN NASIL KURA ÇEKERSİN"
Ersel Ezen’in iki yıl Güneydoğu’da komando olarak görev yaptığını ve son üç yılda komanda yetiştirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Mahkemeye çıkarıldı 2013’te. Mahkemedeki savunmasını okuyorum; ’Ben hayatım boyunca TSK ve Jandarma Genel Komutanlığı haricinde hiçbir örgüte üye olmadım. Ulu Önder Mustafa Atatürk’ün de dediği gibi ‘Jandarma, yurt, ulus ve Cumhuriyete aşk ve sadakatle bağlı tevazu, fedakarlık ve feragat örneği veren bir kanun ordusudur.’ Ben de mensubu olmakla gurur duyduğum bu kanun ordusunun neferi olarak kanunsuz hiçbir işe bulaşmadım, elimdeki personeli de bulaştırmadım’ diyor. Bu savunma yapılırken AKP’li bakanlar ne diyorlardı, ‘Türkiye bağırsaklarını temizliyor.’ Kaçak sarayda oturan, ‘Ben o davaların savcısıyım’ diyordu. Bu baskılar oldu. Bu yüzbaşı görevinin başına döndü. Yıkılmadı, yılmadı, hayata direndi. Dijital delillerin tamamının sahte olduğu sonradan ortaya çıktı. Diyarbakır Hani’de teröristler karakolu bombaladılar. Kendisi çok ağır yaralandı. Ambulans uçakla Ankara’ya götürülmesi gerekiyordu. Tek bir isteği vardı, ’ambulans uçakla ben gideceğim ama benim eşim ve çocuğum da benimle beraber gelebilir mi?’ Hayır dediler gelemez. Bunlarda insaf, vicdan, ahlak yok. Bir kişi bütün hayatını bu ülkenin birliği bütünlüğü için harcıyor. Ambulans uçağa bir çocukla kadın binse ne olur? Bu yüzbaşı kendi cebinden parasını ödeyerek Ankara’ya getiriyor. Bu kişi casus, terörist diye suçlandı. Şimdi geçen gün Sayın Davutoğlu şehit çocuklarını, yakınlarını çağırıyor, ‘kurayla onlara iş vereceğim’ diyor. Biraz insanda utanma olur, ar haya olur. Sizin beyinlerinize kan gitmiyor mu, sen şehit yakınları için nasıl kura çekersin."
“23 NİSAN’I KUTLAYACAĞIZ”
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Şimdi 23 Nisan’ı kutlamayalım diye genelge gönderiyor. Hani bu Meclis gazi, kurucu Meclis’ti. İki sıfatı da siliyorlar. Öyle bir konuma geldi ki Meclis, hırsızların barındığı, yolsuzluk yapanların barındığı bir meclis haline geldi. 23 Nisan’ı kutlayacağız, çocuklarımız da kutlayacak, hep beraber kutlayacağız” dedi.
“SAYIN DAVUTOĞLU TÜRKİYE’Yİ TAM DEMOKRASİ İÇİN GEL BİRLİKTE HAZIRLAYALIM”
Geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu’nu kabul ettiğine ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın İnsan Hakları Raporu’nun yayınlandığına değinen Kılıçdaroğlu, “İki raporda bugüne kadar Türkiye’ye yönelik en sert ifadeleri içeriyor” dedi. Rapordan bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, “Türkiye bunu hak etmiyor, Cumhuriyet bunu hak etmiyor, insanlarımız bunu hak etmiyor, STK’lar bunu hak etmiyor, sendikalar bunu hak etmiyor. Demokrasi için mücadele ediyoruz ama sürekli geriye giden bir Türkiye var. Özgürlük için mücadele ediyoruz. Özgürlükleri kısıtlanan bir Türkiye ortamına Türkiye süratle sürükleniyor. Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım. Çok iyi niyetle zaman zaman vatandaşlarımız diyorlar, ‘El ele verseniz de beraber hareket etseniz de Türkiye için güzel şeyler yapsanız ne iyi olur.’ Bunu söyleyen vatandaşlarıma şunu söylüyorum, sizin bu dileğinizi yerine getirmek üzere Sayın Davutoğlu’na çok açık ve net çağrı yapıyorum. Sayın Davutoğlu, Türkiye’yi tam demokrasi için gel birlikte hazırlayalım. Yasaları birlikte yapalım, hatta siz yapın. Türkiye’yi bu ayıptan kurtaralım. Artık ulus üstü kuruluşlar, devletler bizi eleştirmesinler. ‘Türkiye’de demokrasi yoktur, medya özgürlüğü yoktur’ demesinler. Açık çek veriyorum Sayın Davutoğlu, yüreğin varsa, demokrasiyi savunuyorsan, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunuyorsan kapımız açık, gel sonuna kadar yapacağım” ifadelerini kullandı.
“KİM SÖZ VERDİYSE GİDİN PARAYI ONDAN ALIN’ DEMİŞLER”
Az önce bir haber geldiğini ve araştırdıklarını, doğru olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “3. köprü ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı demişti ki, ‘Bunlara ayrıca ikramiye ver.’ Patron da ‘Siz hiç merak etmeyin’ demişti. Aradan zaman geçti bir türlü ikramiye verilmiyor. İşçiler eylem yapmışlar. Vermeyiz diyorlar, ‘kim söz verdiyse gidin parayı ondan alın’ demişler. Çok basit, Erdoğan Bilal oğlana diyecek, o da ‘Anlamadım babacığım’ diyecek. Sen istiflediğin paradan götür o işçilere öde diyecek. İşçiler o parayı almazlar. O işçiler haram parayı reddederler” dedi.
“SEN VALİ DEĞİL MİSİN, DEĞİLSEN VALİLİK KOLTUĞUNDA NİYE OTURUYORSUN?”
Karaman’da yaşanan olaylar dolayısıyla en büyük üzüntüyü duyanların Karaman’da yaşayan vatandaşlar olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“O vatandaşlarıma seslenmek istiyorum, siz alnınız açık başınız dik olarak gezin. Karaman bu ülkenin gururudur. Ama bizim şikayetimiz Karamanlı çocuklara yapılan zulümdür. Her gün yeni bulgular ortaya çıkıyor. Bizim arkadaşlarımız valiyi ziyaret ettiklerinde ‘Vali Ensar’ın böyle bir yurdu yok. Benim bu yurtlardan haberim yok’ diyor. İsmail Saymaz isimli gazeteci çok önemli bir belgeyi kamuoyuna yansıttı. 2012 tarihli Ensar Vakfı valiliğe bir dilekçe veriyor, ‘Öğrenci hizmetleri için ihtiyaç duyulan malzemelerin satın alınmasında kullanılmak üzere bize para yardımı yapın’ diyor. İl Genel Meclisi görüşüyor bunu, kararı şöyle; Vakfın yurtlarında fakir fukara ailelerin çocuklarının barındırıldığı, öğrencilerden hiçbir ücret talep edilmediği gerekçesiyle Ensar Vakfı’na 25 bin TL para veriliyor. Şimdi ben İçişleri Bakanı ve o valiye soruyorum; sen vali değil misin, değilsen valilik koltuğunda niye oturuyorsun? Şimdi İçişleri Bakanı bir genelge çıkarmalı, ‘Bu tür yurtlara yardım için İl Genel Meclislerinde ne zaman, hangi yurt için ne kadar karar alınıyor?’ Bunu da merak ediyoruz. O ailelerin emanetine hangi yüzle, hangi ahlakla, hangi din imanla siz ihanet edersiniz? Bunun hesabını sormak zorundayız.”
“ÇIK MEYDANA ‘HODRİ MEYDAN BEN DE DOKUNULMAZLIĞIMI KALDIRIYORUM DE’”
Dokunulmazlıklarla ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, parti programındaki dokunulmazlıklar bölümünü okuyarak, “Erdemli ve temiz siyaset istiyoruz. Hırsızların TBMM’de yeri yoktur diyoruz. Bu kadar açık, bu kadar net. Kürsü dokunulmazlığına ‘evet’, milletvekili ister Meclis’te, grupta, ister Hakkari’de, Tekirdağ’da konuşabilir dokunulmazlığı vardır. İhanet, yolsuzluk, hırsızlık ne dokunulmazlığı. Bizim dokunulmazlık anlayışımızda bunların yeri yoktur. Bize teklif getirdiler; ‘Geçici madde koyalım. Dokunulmazlıkları kaldıralım.’ 3 öneri götürdük karşılığında dedik ki, ‘Anayasa’nın 83. maddesini yeniden yazalım.’ Buna ‘hayır’ dediler. Çünkü kirli olanların bize evet deme şansları yok. Geçici madde yapalım. Peki yapalım. Sadece Meclis’e gelen veya bakanlığa giden dosyalar değil, bu döneme ait soruşturma açılmamış olan dosyalar olabilir, onların dokunulmazlığı devam edecek. Asıl yolsuzluğu bakanlar yapıyor ya. Gel şu bakanların da dokunulmazlığını kaldıralım dedik. Bunlar olmaz dediler. Bütün vatandaşlarım gayet iyi bilsin. Ahmet Davutoğlu’nun dokunulmazlığı devam edecek, şimdi Ahmet Davutolğu’na sesleniyorum, sen yürekli, namuslu adamsan niye kendi dokunulmazlığını kaldırmıyorsun, sen milletvekili değil misin? Senin dokunulmazlığın niye devam etsin? Çık meydana ‘hodri meydan ben de dokunulmazlığımı kaldırıyorum de’” şeklinde konuştu.
“HER CHP’Lİ HAPSE GİRMEYE HAZIR OLMALI”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Binali Yıldırım, havuz medyasının kasasını yöneten adam. Milyon Ali’nin dokunulmazlığı aynen devam edecek. Muammer Güler’in de dokunulmazlığı aynen devam edecek. 10 seferde 10 milyon dolar rüşvet almıştı. Şimdi Ahmet Davutoğlu’na sesleniyorum, kul hakkı yiyenlerden hesap soracaksan gel kardeşim benim gibi alnın açık başın dik olsun. Sen gidip de Rıza Sarraf’ın önüne yatan adamı koruma. Sana yakışmıyor. 700 milyarlık saat vardı Zafer Çağlayan, 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldı. 52 milyon dolar rüşvet alan adamın önüne yatacak mısın yatmayacak mısın? Davutoğlu neden korkuyor? O da biliyor ki dokunulmazlığı kalkarsa terör örgütlerine yardım ve yataklıktan ötürü o da yargılanabilir. Davutoğlu da, ağabeyi de terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmışlardır. Başkalarına gelince dokunulmazlıkları kaldıralım, beyefendi siz? ’Benimki kalsın. Niye kalsın, ben hırsızların önüne yatıyorum benim görevim de bu’ diyor. Senin görevin başbakanlık yapmak. Her şeye rağmen kürsü dokunulmazlığı hariç tüm dokunulmazlığın kaldırılmasını istiyoruz. Eğer bu ülkede akademisyenler hapse giriyorsa, askerler hapse giriyorsa, genelkurmay başkanı hapse giriyorsa, gazeteciler hapse giriyorsa, demokrasi mücadelesini veren, Türkiye mücadelesini veren her CHP’li hapse girmeye hazır olmalı. Demokrasi mücadelesi kolay değildir. Her şeyin bedeli vardır. Ben oturacağım Meclis’te gazeteciler hapse girecek, gidip hapishanede ziyaret edeyim. Yetmez arkadaşlar. Bu mücadele kutsal bir mücadeledir, bu mücadele ekmek kavgasıdır ekmek. Türkiye bir darbe dönemi yaşıyor. Kenan Evren’den bunların ne farkı var? Kenan Evren döneminde bile yargı daha bağımsızdı. Bunların dönemine bakın bedel ödenmeden mücadele mi ediliyor? Korkumuz yok. Dokunulmazlıklara CHP evet diyor. Peki milyon Ali ne olacak? Egemen Bağış ne olacak?"
(İHA)