CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Her dört üniversite öğrencisinden birisi işsiz. Binlerce kişinin, milyonlarca kişinin işsiz olduğu bir ülkede işsizin olduğu bir evde huzur olmaz. Eğer bir evde bir kişi işsizse o evde huzur yoktur” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sivil toplum örgütü temsilcilerinin katılımıyla ATO Congresium’da düzenlenen toplantıda “Türkiye’nin Geleceği İçin Büyük Buluşma” çağrısı yaptı. Toplantı "AK Parti’nin yeni Türkiye’si" konulu videonun gösterimiyle başladı.
Kılıçdaroğlu toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “Sizden bir isteğim var beni dikkatle dinleyin. Bu bir siyasal partinin toplantısının çok daha ötesinde bir Türkiye buluşmasıdır. O nedenle burada bir siyasi partinin propagandasını değil, yani CHP’nin görüşlerini değil Türkiye’nin içine girdiği çıkmazdan Türkiye’yi hep beraber el ele nasıl çıkarabiliriz bunun toplantısı olacaktır bu toplantı. Önce bir soruyla başlayalım. Vatandaş siyaset kurumundan ne ister? Beklentisi nedir vatandaşın? İyi bir yönetim ister, ahlaklı bir yönetim ister, adalet ister, çocuğun iyi bir eğitim almasını ister, işsizlik ve yolsuzluk olmasın ister, istediklerinin tamamını iktidar vermek zorundadır. Ayrıca vatandaş kendisinden toplanan her kuruş verginin nereye harcandığının da hesabını ister. Demokrasinin çıkış noktası budur. Eğer ben vergi veriyorsam hizmet vereceksin. Ayrıca vatandaş yolsuzluk da istemez, saydam bir devlet ister. Hesap vermek onurlu bir görevdir ve siyaset kurumunun temel görevleri arasında hesap vermek vardır. Vatandaş şunu ister, hiç kimsenin etnik kimliği, inancı, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirilmesini istemez. Madem ki aynı coğrafyada yaşıyoruz, madem ki hep birlikte yaşayacağız, hepimiz eşit yurttaş olarak bu toplumda beraberce uygarca, kardeşçe yaşayacağız. Vatandaş bunu da istiyor” diye konuştu.
“BİR SİVİL DARBENİN ÖN HAZIRLIKLARI YAPILIYOR DEMEKTİR”
Konuşmasını iki ana eksende yapacağını belirten Kılıçdaroğlu, “Konuşmamın birinci bölümünde şu var; 14 yıldır Türkiye ne hale geldi. Bu tabloyu ortaya koyarken sadece bizim değil, dışarıdakiler bizi nasıl görüyor onu da önlerinize koyacağım. İkinci bölüm bu tablodan nasıl çıkacağız? 13 yıldır demokrasimiz kan kaybediyor. Anayasaya göre seçilip gelen kişi, ‘Ben anayasayı tanımıyorum. Anayasa bana uygun değildir’ diyorsa artık hepimiz şunu çok iyi bilmeliyiz ki bir sivil darbenin ön hazırlıkları yapılıyor demektir. Eğer ülkeyi yöneten kişi çıkıp, ‘hani şu yasama ve yargı organı var ya işte onlar benim için ayak bağıdır’ diyorsa anayasayı reddediyor, güçler ayrılığı ilkesini reddediyor, anayasayı askıya alıyorum demektir. Vatandaş ödediği her kuruş verginin siyasi otorite tarafından kendisine hesabının verilmesini ister. Eğer bir toplumda yolsuzluk yapmak, devlet malını çalmak, kul hakkı yapmak, bırakın kanunlara uymamayı eğer bu günah bile sayılmıyorsa geldiğimiz sürecin çok daha iyi değerlendirilmesi lazım” ifadelerini kullandı.
“KORKU DAĞLARI EGEMEN”
Yolsuzluk yapanların yukarılara tırmandığı bir ülkede ahlaki yozlaşmaya da dikkati çekmek istediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Vatandaş borç batağı içinde, öyle bir noktaya geldi ki Türkiye normal vatandaş haberleri açıp televizyondan izleyemez noktaya geldi. Sinirlerim bozuluyor diyor, haberleri izlemiyorum, gazeteleri okumuyorum diyor. Türkiye bu noktaya geldi. Yazar kasanın atıldığı tarihi düşünün 2002. Başbakanlığın önünde yazar kasa atıldı. İşsizlik vardı, esnaf perişandı, geçinemiyoruz diyordu. O dönemde bile işsizlik yüzde 8. Şimdi 2015 hani parlak bir Türkiye tablosu çiziyorlardı. İşsizlik yüzde 10.6. O dönemden çok daha yüksek bir işsizlik oranımız var. Her dört üniversite öğrencisinden birisi işsiz. Binlerce kişinin, milyonlarca kişinin işsiz olduğu bir ülkede işsizin olduğu bir evde huzur olmaz. Eğer bir evde bir kişi işsizse o evde huzur yoktur. Bu bizim sosyal yaramız. Ticaret kesimi nasıl? 6 milyondan fazla işsizimiz var. Ama devletin rakamlarına göre yılda 15 gün işiniz varsa, mevsimlik işçiyseniz sizi işsiz saymıyorlar. 2002 krizinin olduğu dönem karşılıksız çek tutarı 2 milyar 200 bin lira, 2015 karşılıksız çek tutarı 27 milyar 300 milyon lira. Ticaretin içinde bulunduğu açmazı düşünün. Senetlerde durum nedir? Protesto edilen senet 2002 ekonomik krizinin en yoğu yaşandığı dönem protesto edilen senet tutarı 800 milyon lira, 2015’te 10 milyar 100 milyon lira. Esnafın, tüccarın hangi baskılar altında olduğunu görüyorsunuz değil mi? Enselerinde boza pişiriyorlar, korkudan kimse sesini çıkaramıyor. Hadi onlar çıkaramıyor peki bu ticaret, sanayi odaları, bunların başındaki kişiler neden ağlamıyorlar, neden ‘ekonomi kötüye gidiyor’ diyemiyorlar. Rahmetli Ecevit’in döneminde söylüyorlardı. Neden? Çünkü demokrasi vardı, özgürlük vardı. Herkes düşüncesini özgürce dile getirirdi. Şimdi korkudan söyleyemiyorlar. Korku dağları egemen. Korkunun ölüme faydası yoktur. Öleceksek yiğitçe öleceğiz.”
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sivil toplum örgütü temsilcilerinin katılımıyla ATO Congresium’da düzenlenen toplantıda “Türkiye’nin Geleceği İçin Büyük Buluşma” çağrısı yaptı. Toplantı "AK Parti’nin yeni Türkiye’si" konulu videonun gösterimiyle başladı.
Kılıçdaroğlu toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “Sizden bir isteğim var beni dikkatle dinleyin. Bu bir siyasal partinin toplantısının çok daha ötesinde bir Türkiye buluşmasıdır. O nedenle burada bir siyasi partinin propagandasını değil, yani CHP’nin görüşlerini değil Türkiye’nin içine girdiği çıkmazdan Türkiye’yi hep beraber el ele nasıl çıkarabiliriz bunun toplantısı olacaktır bu toplantı. Önce bir soruyla başlayalım. Vatandaş siyaset kurumundan ne ister? Beklentisi nedir vatandaşın? İyi bir yönetim ister, ahlaklı bir yönetim ister, adalet ister, çocuğun iyi bir eğitim almasını ister, işsizlik ve yolsuzluk olmasın ister, istediklerinin tamamını iktidar vermek zorundadır. Ayrıca vatandaş kendisinden toplanan her kuruş verginin nereye harcandığının da hesabını ister. Demokrasinin çıkış noktası budur. Eğer ben vergi veriyorsam hizmet vereceksin. Ayrıca vatandaş yolsuzluk da istemez, saydam bir devlet ister. Hesap vermek onurlu bir görevdir ve siyaset kurumunun temel görevleri arasında hesap vermek vardır. Vatandaş şunu ister, hiç kimsenin etnik kimliği, inancı, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirilmesini istemez. Madem ki aynı coğrafyada yaşıyoruz, madem ki hep birlikte yaşayacağız, hepimiz eşit yurttaş olarak bu toplumda beraberce uygarca, kardeşçe yaşayacağız. Vatandaş bunu da istiyor” diye konuştu.
“BİR SİVİL DARBENİN ÖN HAZIRLIKLARI YAPILIYOR DEMEKTİR”
Konuşmasını iki ana eksende yapacağını belirten Kılıçdaroğlu, “Konuşmamın birinci bölümünde şu var; 14 yıldır Türkiye ne hale geldi. Bu tabloyu ortaya koyarken sadece bizim değil, dışarıdakiler bizi nasıl görüyor onu da önlerinize koyacağım. İkinci bölüm bu tablodan nasıl çıkacağız? 13 yıldır demokrasimiz kan kaybediyor. Anayasaya göre seçilip gelen kişi, ‘Ben anayasayı tanımıyorum. Anayasa bana uygun değildir’ diyorsa artık hepimiz şunu çok iyi bilmeliyiz ki bir sivil darbenin ön hazırlıkları yapılıyor demektir. Eğer ülkeyi yöneten kişi çıkıp, ‘hani şu yasama ve yargı organı var ya işte onlar benim için ayak bağıdır’ diyorsa anayasayı reddediyor, güçler ayrılığı ilkesini reddediyor, anayasayı askıya alıyorum demektir. Vatandaş ödediği her kuruş verginin siyasi otorite tarafından kendisine hesabının verilmesini ister. Eğer bir toplumda yolsuzluk yapmak, devlet malını çalmak, kul hakkı yapmak, bırakın kanunlara uymamayı eğer bu günah bile sayılmıyorsa geldiğimiz sürecin çok daha iyi değerlendirilmesi lazım” ifadelerini kullandı.
“KORKU DAĞLARI EGEMEN”
Yolsuzluk yapanların yukarılara tırmandığı bir ülkede ahlaki yozlaşmaya da dikkati çekmek istediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Vatandaş borç batağı içinde, öyle bir noktaya geldi ki Türkiye normal vatandaş haberleri açıp televizyondan izleyemez noktaya geldi. Sinirlerim bozuluyor diyor, haberleri izlemiyorum, gazeteleri okumuyorum diyor. Türkiye bu noktaya geldi. Yazar kasanın atıldığı tarihi düşünün 2002. Başbakanlığın önünde yazar kasa atıldı. İşsizlik vardı, esnaf perişandı, geçinemiyoruz diyordu. O dönemde bile işsizlik yüzde 8. Şimdi 2015 hani parlak bir Türkiye tablosu çiziyorlardı. İşsizlik yüzde 10.6. O dönemden çok daha yüksek bir işsizlik oranımız var. Her dört üniversite öğrencisinden birisi işsiz. Binlerce kişinin, milyonlarca kişinin işsiz olduğu bir ülkede işsizin olduğu bir evde huzur olmaz. Eğer bir evde bir kişi işsizse o evde huzur yoktur. Bu bizim sosyal yaramız. Ticaret kesimi nasıl? 6 milyondan fazla işsizimiz var. Ama devletin rakamlarına göre yılda 15 gün işiniz varsa, mevsimlik işçiyseniz sizi işsiz saymıyorlar. 2002 krizinin olduğu dönem karşılıksız çek tutarı 2 milyar 200 bin lira, 2015 karşılıksız çek tutarı 27 milyar 300 milyon lira. Ticaretin içinde bulunduğu açmazı düşünün. Senetlerde durum nedir? Protesto edilen senet 2002 ekonomik krizinin en yoğu yaşandığı dönem protesto edilen senet tutarı 800 milyon lira, 2015’te 10 milyar 100 milyon lira. Esnafın, tüccarın hangi baskılar altında olduğunu görüyorsunuz değil mi? Enselerinde boza pişiriyorlar, korkudan kimse sesini çıkaramıyor. Hadi onlar çıkaramıyor peki bu ticaret, sanayi odaları, bunların başındaki kişiler neden ağlamıyorlar, neden ‘ekonomi kötüye gidiyor’ diyemiyorlar. Rahmetli Ecevit’in döneminde söylüyorlardı. Neden? Çünkü demokrasi vardı, özgürlük vardı. Herkes düşüncesini özgürce dile getirirdi. Şimdi korkudan söyleyemiyorlar. Korku dağları egemen. Korkunun ölüme faydası yoktur. Öleceksek yiğitçe öleceğiz.”
(İHA)