Dermatoimmünoloji ve Alerji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nilgün Atakan, halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtikere çok sık rastlanıldığını belirterek, "Her 4 kişiden biri hayatının belli bir döneminde akut ürtiker atağı geçirirken, kronik ürtiker ise her 100 kişiden birinde görülüyor." dedi.
Dermatoimmünoloji ve Alerji Derneği tarafından Novartis iş birliğiyle 1 Ekim Dünya Ürtiker Günü vesilesiyle ürtiker hastalığına dikkat çekmek ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak amacıyla basın toplantısı düzenlendi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Prof. Dr. Atakan, toplantıda yaptığı konuşmada, halk arasında "kurdeşen" olarak bilinen ürtikerin toplumda sık görülen, kaşıntılı, kabarık ve ödemli plak şeklindeki lezyonlarla karakterize bir cilt hastalığı olduğunu söyledi.
Bu lezyonların en belirgin özelliğinin, çok kaşıntılı olmalarının yanı sıra 24 saatten daha az bir sürede kendiliğinden kaybolması olduğunu dile getiren Atakan, ürtikerin, akut ve kronik olarak iki farklı klinik tipinin bulunduğunu anlattı.
Atakan, ürtikerin 6 haftaya kadar devam ettiğini, 6 haftayı geçenlere kronik ürtiker, geçmeyenlere ise akut ürtiker adı verildiğini kaydederek, akut ürtikerin çocuklarda daha sık görüldüğünü ve sıklıkla enfeksiyon, ilaç, gıda ve gıda katkı maddeleri sebebiyle geliştiğini aktardı.
Akut ürtikerin çok sık görüldüğünü, her 4 kişiden birinin hayatının belli bir döneminde akut ürtiker atağı geçirdiğini vurgulayan Atakan, kronik ürtikerin ise her 100 kişiden birinde görüldüğünü, Türkiye'de 900 bin akut ürtiker hastası bulunduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Atakan, kronik ürtikerin ortalama süresinin 3-5 yıl olduğunu, ancak daha uzun sürelerde de görülebildiğini kaydederek, kronik ürtikerin yetişkinlerde daha sık görüldüğünü belirtti.
Kronik ürtikerin 20-40 yaş arasında genç erişkinlerde daha fazla görüldüğüne dikkati çeken Atakan, ürtiker hastalığının kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla rastlanıldığını söyledi.
- "Katkılı gıdalara ve sık kullanılan ilaçlara dikkat"
Atakan, ürtikerli hastaların yaklaşık yarısında anjioödem tablosunun gelişebildiğini belirterek, göz çevresinde ve dudaklarda ödem görülebildiğini, zaman zaman solunum güçlüğüne neden olabildiğini bildirdi.
Ürtikerli hastalarda en çok görülen durumun kaşıntı olduğunu dile getiren Atakan, bunun sırayla uykusuzluğa, enerji kaybına, sık doktor ve hastane ziyaretine, iş başarısında azalmaya, toplumdan uzaklaşmaya, sosyal izolasyona ve depresyona neden olduğunu vurguladı.
Atakan, akut ürtikere gıdaların, gıda katkı maddelerinin, enfeksiyonların ve ağrı kesiciler gibi sık kullanılanlar da dahil ilaçların neden olduğunu belirterek, yıllarca devam eden kronik ürtikerin nedeninin ise genelde bilinemediğini, fiziksel nedenlerin ve kronik enfeksiyonlarının kronik ürtikere neden olabildiğini bildirdi.
Prof. Dr. Atakan, "Ürtiker; sık gördüğümüz, kronikleştiğinde yıllarca devam edebilen, yaşam kalitesini belirgin olarak etkileyen ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir tablodur." diye konuştu.
- "Ürtikerin tedavisi mümkün"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Başak Yalçın ise kronik ürtikerin, kronik spontan ve kronik uyarılabilir olarak ikiye ayrıldığını söyledi.
Kronik spontan ürtikerde, belirli bir tetikleyici olmaksızın belirtiler ortaya çıktığını dile getiren Yalçın, kronik uyarılabilir ürtikerde ise deriyi çizme, basınç uygulama, soğuk ya da sıcak teması, güneş ışınlarına maruz kalma ve egzersiz gibi çeşitli fiziksel uyaranların hastalığı tetiklediğini bildirdi.
Yalçın, kronik spontan ürtikerde genellikle altta yatan bir neden bulunamadığını kaydederek, "Çeşitli ilaçlar, enfeksiyonlar, bazı hormon hastalıkları, stres ve besin katkı maddeleri gibi faktörler hastalığı ortaya çıkarabiliyor ya da alevlendirebiliyor. Bu faktörlerin tespit edilip müdahale edilmesi hastalığın yatışmasını kolaylaştırıyor." diye konuştu.
Hem akut hem de kronik ürtikerin tedavi edilebildiğini dile getiren Yalçın, şu bilgileri verdi:
"İlaç tedavisinde ilk basamak H1 antihistaminlerdir. Yeni kuşak antihistamin ilaçlar uyku hali, uyuşukluk, ağız kuruluğu gibi yan etkiler açısından eski kuşak antihistaminlerden çok daha güvenli olsa da bazı hastalarda sonuç alınamıyor. Böyle bir durumda tedavide kurdeşen aşısı olarak bilinen Omalizumab'ı öneriyoruz. 12 yaş ve üzeri hastalarda uygulanabilen bu tedavi hastaların yüzde 80'inden fazlasında etkili oluyor. Tedavi 6 ay süreyle uygulanmalı. İyileşme çoğunlukla ilk enjeksiyondan bir hafta sonra başlıyor ama bu süre 4-8 haftayı da bulabiliyor."
- "SGK, tedavide kullanılan tüm ilaçları karşılıyor"
Yalçın, her iki ürtikerin tedavisinde de başarı oranının yüzde 100 olduğunu belirterek, "Kronik ürtiker tedavisi uzun soluklu. Doğru tedavinin belirlenmesi ve düzenli doktor kontrolü çok önemli." ifadelerini kullandı.
Kronik ürtikerde gereksiz ilaç kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Yalçın, çok bilinen ağrı kesicilerin bile bu hastalığı tetiklediğini, hastalığı aniden alevlendiren enfeksiyonların da tedavi edilmesinin şart olduğunu bildirdi.
Ürtiker hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçların tamamının SGK tarafından karşılandığını dile getiren Yalçın, hastalığın genetik olmadığının bilindiğini söyledi.
- "Ürtiker hastaları çaresiz değil"
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Doğan Günaydın da özellikle kronik spontan ürtikerin hasta yaşam kalitesini belirgin şekilde olumsuz yönde etkilediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Hastalarda kaşıntı nedeniyle ortaya çıkan uyku düzensizliğinin yanı sıra, dikkat eksikliği, halsizlik, sosyal yaşam ve iş başarısında azalmayla birlikte anksiyete gelişebiliyor. Ürtiker hastaları çaresiz değildir. Ürtiker hastaları bilgi eksikliğinden doğan yanlış anlaşılmalardan dolayı iş yaşamlarında ve sosyal hayatlarında rahatsız edici bakışlara ve davranışlara maruz kalıyor. Hastalıkla ilgili ön yargıları yıkarak hastalarda ve toplumda bilinirliği artırmak hastalıkla mücadelede önemli bir basamak."
Günaydın, 1 Ekim Dünya Ürtiker Günü'nde farkındalığı artırmanın ve yeni nesil tedaviler konusunda hastaları bilgilendirmenin çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com