Politika

HDP’li danışmanın attığı tweet Başbakan’ın da gündemindeydi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın danışmanının attığı tweet’le ilgili, "Onların bahar cemreleri dediği bombalar 5 aylık bebeğin üzerine düşüyor" dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, 8. Büyükelçiler...

HDP’li danışmanın attığı tweet Başbakan’ın da gündemindeydi
14-01-2016 18:12
Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın danışmanının attığı tweet’le ilgili, "Onların bahar cemreleri dediği bombalar 5 aylık bebeğin üzerine düşüyor" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 8. Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçilerle Çankaya Köşkü’nde öğle yemeğinde biraraya geldi. Terörle mücadele konusundaki kararlılığa işaret eden Başbakan Davutoğlu, "Terörle mücadele dünyanın neresinde olursa olsun beraberinde daha az özgürlüğü getirmemelidir. Terörü yapan bir Suriye manşeili DEAŞ’lı diye düşünüp bütün Suriyeli mültecileri, mağdurları, mazlumları tehdit olarak görürsek, DEAŞ’ı yapan yüce dinimizi istismar edip grup olması sebebiyle bütün Müslümanları yerkürede potansiyel tehdit gibi görüp onları uçaklardan indirmeye kalkarsak işte o zaman tam da istediği tuzağa düşülmüş olur. Bizim teröre karşı verdiğimiz mücadeleden aldığımız bir sonuç var, teröristleri vatandaşlarımızdan ayırarak onların tuzaklarını bozabiliriz" ifadelerini kullandı.
Terörün demokrasinin kesildiği ortamda kendisine iyi gelen zehirli ve kirli havayı da soluyarak daha da palazlanacağını belirten Davutoğlu, Temmuz ayından itibaren aynı anda DEAŞ, DHKP-C ve PKK’nın Türkiye’ye saldırdığını hatırlattı. Davutoğlu, bu eli kanlı güruhun Türkiye’nin huzurun bozmak için yeni bir ihaleye yönlendiğini ifade etti. "Bu terör olaylarını mazur göstererek devleti katil ya da katliam yapan konumda gösterenlere sesleniyorum" diyen Davutoğlu, "İstanbul’da aziz dostlarımız Alman misafirlerimizi öldüren o terörist ile Diyarbakır Çınar’da 5 aylık bebeği ve annesini öldüren o adi, alçak saldırganın arasında ne fark vardır? Alman misafirimizin canı azizdir, Çınar’da kaybettiğimiz, fidan olarak dünyaya gelmiş olan o bebeğin canı da azizdir. Neden ses verilmez? Neden terör olayları karşısında hep beraber omuz omuza duramayız?" diye konuştu.
Davutoğlu, "Barikat, çukur, pusu her türlü alçaklıkla Cizre’de, Silopi’de vatandaşlarımızın canına, malına, huzuruna kastediyorlar. Teröre karşı verdiğimiz mücadelede her hukuk devletinin vereceği meşru bir mücadeledir. Güvenlik güçlerimiz de bu çetelere karşı canla, başla mücadele ediyor. Teröre, şiddete kategorik olarak karşı durması gereken akademik çevrelerden gelen bazıları bu haklı mücadeleyi kamuoyuna yanlış lansetmenin peşindeler" dedi.

"HEP 3 KONUDA ÇOK TUTARLI BİR ÇİZGİDE OLMAYA ÇALIŞTIM"
İfade özgürlüğü adı altında kimsenin terör örgütünü omuzlayamayacağını belirten Davutoğlu, "Bu haksızlıktır. Bir akademisyen olarak hep 3 konuda çok tutarlı bir çizgide olmaya çalıştım. Bir olgusal gerçekliklerden kopmamak lazım, iki kavramsal dünyaya iyi nüfuz etmek ve doğru kavramlar kullanmak lazım, üç ilkesel duruştan taviz vermemek lazım. Baktığımız da bugünlerde, bu bildiriye imza atan akademisyenlere sormak istiyorum, altına imza attıkları metni okusun, olgusal olarak acaba gerçekliği yansıtıyor mu? Yani, devlet katliam yapıyor, katliam durdurulsun derken, bütün o metinde terör örgütüne karşı imalı dahi olsa tek bir eleştiri yoksa, terör örgütünün yaptığı her şey neredeyse makul, devletin aldığı her tedbir yanlış diye bir uslüpla yaklaşılıyorsa burada olgusal bir objektiflikten bahsetmek mümkün mü?" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Olgusal olarak Türkiye gerçekliği içinde yaşıyor musunuz? Siz, acaba kendi üniversitelerinizde, rahat odalarınızda akademik çalışma yaparken ya da evlerinizde bulunurken bulunduğunuz semte silahlı bir terör örgütü sizin okula ulaşmanızı engelleyecek barikatlar yapsalardı, el yapımı bombalarla sizin hayatınızı her gün tehdit etselerdi, çukurlar kazsalardı, sizin hastaneye dahi gitmenizi engelleyecek şekilde Cizre’de olduğu gibi bir hastaneye 20 roket atılmış olsaydı, siz o ortamda yaşasaydınız acaba dönüp bize ’Biz size bu siyasi emaneti verdik, niye bizim can, mal özgürlüğümüzü sağlamıyorsunuz?’ diye sormaz mıydınız?"
"Şimdi bize dönüp ’devlet operasyonları durdursun’ diyenler aslında bir adım ötede şunu söylüyorlar; siz, çekilin oraya PKK egemen olsun" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, "Düşünün ki Cizre, Silopi’de, Sur’da devletin meşru güçleri oradan çekilse oralarda nasıl bir düzen olacak? Teklif edilen şey eğer buysa, ben de bir akademisyen olarak olgusal gerçekliğin bütününe vakıf bir vatandaş olarak da birinci devletin görevi kamu düzenini tesis etmek ve vatandaşların canını, malını emniyet altına almaktır" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Gelelim kavramsal düzene, metne bakıyorsunuz birbirinden kopuk ve siyaset bilimi açısından kesinlikle modern, çağdaş ilkelere uymayan kavramlar kullanılıyor. Diyor ki ’devlet Kürt siyasi iradesini tanımalı’. Kürt siyasi iradesi diye bir kavram, bu Kürt, Alevi, Sünni ne olmuş olursa olsun herhangi bir demokratik toplumda vatandaşlıkla birlikte oluşan meşru siyasi irade dışında kimliklere dayalı bir irade oluşursa buna demokrasi diyebilir miyiz? Kim Kürtler adına söz söyleme ve irade kullanma hakkına sahip? Yarın, Alevi vatandaşlarımız Alevi siyasi iradesi, Sünni vatandaşlarımız Sünni siyasi iradesi ve diğer toplum kesimleri kendi siyasi iradelerini tanımlamaya kalkarlarsa bunun adına demokrasi ve barış ortamı denebilir mi? Hangi çağdaş demokraside herhangi bir kimliğe atıfla siyasi irade tanımı yapılır?" diye sordu.
İlkesel duruş bağlamında da bu akademisyenlerin her birinin önce eleştiri kültürünü teşvik ederken, aynı zamanda da insan onuru ve hayatını da savunma sorumluluğu olduğuna işaret eden Davutoğlu, "İlkesel duruş bağlamında bizler eğer bu ülkenin demokratik meşruiyetini tartışmaya açarsak, bu ülkedeki en temel insan haklarını meşru yönetim dışındaki unsurlara sanki pazarlık konusu yapılacakmış gibi bir duruş sergilersek, bundan sonra demokratik hukuk devletinden bahsetmek mümkün olabilir mi? Bugün Irak ve Suriye niçin parçalara ayrıldı? Her bir etnik grup kendi siyasi iradesini tanımlamaya ve dikte etmeye kalktığı için bugün Irak ve Suriye parçalanıyor" şeklinde konuştu.

“TBMM DIŞINDA BU ÜLKEDE KİMSE, KİMLİK TEMELLİ ALTERNATİF SİYASİ İRADELERDEN BAHSEDEMEZ
Davutoğlu, vatandaşlık bağı dışında hiçbir kimlik temelli iradeden bahsedilemeyeceğini belirterek, "Bütün vatandaşlar eşittir, vatandaşlarımızın kullandığı dil azizdir, kültürel kimliği azizdir. Bütün vatandaşlarımız birbiriyle eşittir. TBMM, Türkiye’deki siyasi iradenin nihai merciidir ve kaynağıdır. TBMM dışında bu ülkede kimse, kimlik temelli alternatif siyasi iradelerden bahsedemez. Bunun çağdaşlıkla da siyaset bilimiyle ilgisi de ilgisi yoktur. Bunun bir tek mantıkla ilgisi vardır, stalinist zihniyet ve tek tipçi etnik dogmatizme dayalı bir anlayış" diye konuştu.
"Sabahki konuşmamdan bu yana bazı akademisyenlerin ’metnin çoğunu da görmeden, akademisyen arkadaşlarımıza güvendiğimiz için imza attık’ diyen çok sayıda akademisyen oldu" diyen Davutoğlu, "Şimdi o zaman bu akademisyenlere çağrıda bulunuyorum, lütfen kendinizi bir doktora jürisi yerine koyun eğer doktorsanız, bazıları okutman, yeni doktora yapanlar var, o metni alın, o metni siyaset bilimi, bu ülkenin gerçeklikleri açısından, demokratik, hukuk devleti açısından ama en önemlisi de aklınız ve vicdanınız açısından bir sınavdan geçirin. Kavramlara, kullanılan dile bakın. Bütün bunlara bakın, sonra acaba bu metni yazana siz bırakın çok sayıda profesörün imza attığı metin olmayı acaba siyaset bilimine giriş dersinden geçiş dersi verir miydiniz?Demokrasiye giriş dersinden geçiş belgesi verir miydiniz? Kamu düzeni, hukuk düzeni bağlamındaki bir dersten geçiş dersi verir miydiniz? Buna bakın. Sonra da hiç gocunmadan, nasıl biz siyasilerden eleştirildiğimiz zaman ola ki hatalarımız olduğunda fikir beyan etme erdemi bekliyorsunuz ben de bu akademisyenlerin hepsinden bu metni bir kere daha okumalarını, ısrarlıysalar ayrı bir platformda tartışılır" ifadelerini kullandı.
"Bu ülkenin vatandaşı olmak hesabiyle özeleştiriye davet ediyorum" diyen Davutoğlu, "Kendilerine dürüst, yanlış da olduğunu düşünüyorlarsa bu metni kabul etmediklerini deklara etmelerini bekliyorum. Bazen bu kadar siyasi enerjiyi nerden buluyorsunuz sorusu yöneltildiğinde bir insanı en güçlü kılan şey kendisiyle barışık olmasıdır. Ben, bir kısmını da tanıdığım akademisyenlerin bu metin üzerinden kendileriyle barışık olduğuna inanamam. Akademik birikimleriyle barışık olduklarına inanamam. Bir daha okusunlar" dedi.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bu lojman saldırısında çöken binalarda yaşayanların gözlerinin içine bakıp, bu ülkede PKK terörü yoktur, sizi de devlet öldürdü diyecek kadar olgusal gerçeklerden kopmuşlarsa diyecek bir şey bulamıyorum ama hepimizin özen göstermesi gereken, ben isterim ki PKK tarafından kandırılıp götürülen gençler olsun hepsini dağlarda, karanlık dehlizlerde değil de üniversite anfilerinde görsek. Her birinin fikirleriyle birbirleriyle mukabelede bulunduğu ortamda görsek. Eğer, o ortamda yaşamak istiyorsak Türkiye’nin hukuk düzenini koruyacağız. Ben buradayım, bütün güvenlik birimlerimiz burada yanlış birşey varsa hesabını vermeye hazırız, veririz de ama verdiğimiz bütün talimatlarda şu vardır sivil zaiyat olmamasına, vatandaşlarımızın zarar görmemesine özen gösterin. Etrafımızda kimlik iradeleri üzerinden parçalanan Suriye ve Irak’ı gördükten sonra Türkiye’yi de aynı anafora sokmak isteyen kim olursa olsun onlarla entellektüel tartışma yapmam. Gelecek nesillere değişik terör gruplarının, parça parça kendi siyasi iradelerini empoze ettiği bir ülke olmamak için son nefesime kadar mücadele ederim."

“ONLARIN BAHAR CEMRELERİ DEDİĞİ BOMBALAR 5 AYLIK BEBEĞİN ÜZERİNE DÜŞÜYOR”
Davutoğlu, "Sizlerden de büyükelçiler olarak dünyanın her yerinde başınız dik bir şekilde ’Biz, demokratik meşruiyete sahip bir ülkenin büyükelçileriyiz ve verdiğimiz mücadele sadece teröre karşı mücadeledir’ diyerek bu ülkenin verdiği mücadeleye sahip çıkmanızı istiyorum ve bunu da yapacağınızdan eminim. Orada yürüyen operasyonlar masum vatandaşlarımızın huzuru için yürütülüyor. Orada sivil halkın arasına karıpış izini kaybettirmek isteyen teröristler var, bir çocuk oyuncağının içine el yapımı bomba koyabilen. PKK adlı cinayet şebekesi en çok da bizim Kürt vatandaşlarımızın hayatına kastediyor, en çok onlara acı veriyor, gözyaşı döktürüyor" diye konuştu.
6-7 Ekim olaylarında ölen 42 vatandaşın hepsinin Kürt vatandaşı olduğunu anlatan Davutoğlu, "Şimdi bu akademisyenler çıkıp Kürt siyasi iradesi gibi sanki total bir irade varmış, en basit bir siyaset bilimi olarak bu sözü sarfedene totalist denir, totalitaryen denir. Kim temsil ediyor bu iradeyi, sanki böyle total bir irade varmış gibi" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Bugün bir partinin eş başkanının danışmanı diyor ki tweet’inde Çınar’da bahar cemreleri düştü diyor, düşen bombaları işaret ederek. Onların bahar cemreleri dediği bombalar 5 aylık bebeğin üzerine düşüyor. Diyarbakırlı, Çınarlı Kürt ailelerin üzerine düşüyor. Diyarbakır’da sabah çorbacıda çalışan garsonun üzerine düşüyor. İşte bu çerçevede verilen mücadelede sadece ve sadece demokrasi mücadelesidir" şeklinde konuştu.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER