ANKARA(AA) - Son peygamber Hazreti Muhammed'in doğum günü olan Mevlid Kandili, yarın idrak edilecek.
Sözlükte "doğum yeri ve zamanı" anlamına gelen mevlid, İslam kültüründe özellikle Hazreti Muhammed'in doğumunu, bu kapsamda yapılan törenleri ve yazılan eserleri ifade etmek için kullanılıyor.
Osmanlı, Memlük, Eyyubi ve Fatimi devletleri döneminde Hazreti Muhammed'in doğum gününün resmi törenlerle kutlanılmasının yanı sıra Türk ve Arap edebiyatında peygamber sevgisinin işlendiği eserler kaleme kalındı.
Özellikle İslam toplumlarının büyük bir kısmında yoğun ilgi gören Süleyman Çelebi'nin "Vesiletü'n Necat (Kurtuluş Vesilesi)" adlı mesnevisi, besteli veya kendine has bir şekilde irticalen mevlid merasimlerinde okundu.
"İslam tarihinde zengin bir şölen geleneği oluşturdu"Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halide Aslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kur'an-ı Kerim'de yer almayan Mevlid Kandili'nin Hazreti Muhammed'in doğum günü olarak Sünniler tarafından rebiülevvel ayının 12'nci, Şiiler'de ise 17'nci gününe denk gelen gecede kutlanıldığını belirtti.
Gerek Hazreti Muhammed'in sağlığında gerek dört halife dönemi ile Emevi ve Abbasi devirlerinde mevlidle ilgili uygulamaya rastlanmadığını vurgulayan Aslan, Mısır'da Şii Fatımi Devleti'nde Muiz-Lidinillah döneminden itibaren Hazreti Muhammed'in doğum yıl dönümünün resmi törenlerle kutlanıldığını hatırlattı.
Aslan, Hazreti Muhammed'in yanı sıra Hazreti Ali, Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ile o günkü halifenin mevlidlerinin de kutlandığına işaret ederek, "Aynı zamanda receb, şaban ve ramazan aylarındaki kandiller ile Ramazan ve Kurban bayramları gibi vesilelerle düzenlenen diğer bazı resmi kutlamaların da ilk örneklerinin yaşandığı bu dönem, İslam tarihinde zengin bir şölen geleneği oluşturmuştur." ifadesini kullandı.
"Osmanlı'da devlet ve askeri erkan kutlamalara katılırdı"Bu törenlerde önceden hazırlıkların yapılıp rebiülevvel ayının 12'nci gününde sabahtan başlamak üzere öğle vaktine kadar 300 tepsi helvanın, idareci ve diğer görevlilere dağıtıldığına değinen Aslan, Selahaddin-i Eyyubi'nin kayınbiraderi Erbil Atabegi Beğteğinli Muzafferüddin Kökböri döneminde, mevlidin büyük törenlerle yeniden kutlanılmaya başladığını aktardı.
Aslan, Osmanlı Devleti döneminde yapılan mevlid merasimlerine değinerek, şu bilgileri verdi:
"Osmanlı hükümdarı 3. Murad 1588'de merasimle mevlid kutlamalarını başlatmakla birlikte resmi olmasa da Osmanlı Devleti'nde kutlamaların bundan önceki dönemlerde de yapıldığı kayıtlardan anlaşılmaktadır. Sultan Ahmed Camisi'ndeki kutlamalarda padişah, sadrazam, şeyhülislam, vezirler, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, diğer mülki ve askeri erkanla ulema, resmi kıyafetleriyle hazır bulunurdu.
Balkanlar'ın fethiyle birlikte bu coğrafyada da mevlid törenleri yapılmaya başlanmış olmalıdır. Saraybosna'daki 1531 tarihli vakfiye kaydında mevlid için yılda 300 dirhem tahsisat ayrıldığı görülmekte, bölgedeki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsi vasiyetnamelerde de benzeri kayıtlara rastlanmaktadır. Mevlid kutlaması 1910'dan itibaren Osmanlı Devleti'nde resmi bayramlara dahil edildiyse de Cumhuriyet'in ilanından sonra kaldırılmıştır."
"Mübarek gecelere medeniyet tarihi açısından bakılması gerektiğini düşünenlerdenim"Aslan, bugün mevlid kutlamalarının Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika'dan Endonezya'ya İslam ülkelerinin bazılarında resmi, bazılarında gayri resmi olarak yaygın biçimde kutlandığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Türkiye'de yalnız ramazan ve kurban bayramları resmi bayram kabul edilmekle birlikte, Hazreti Peygamber'in doğum günü, uzun yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının ortaklaşa düzenlediği çok yönlü etkinliklerle kutlanmaktadır. Mübarek gecelerin dinde var olup olmadıkları, bidat olup olmadıkları tartışılagelen konular arasında yer almıştır. Bu gecelerin İslam'ın esaslarında yer almadığını bilmeli, bu gecelere özel ibadetler hasretmenin uygun olmadığının farkında olmalıyız. Ancak bir gerçek var ki bu konuya medeniyet tarihi açısından bakılması gerektiğini düşünenlerdenim."
Kültür tarihinde önemli bir yeri olan mübarek gecelerin, isminin bile hayata ışık katıp yolu aydınlattığı düşünüldüğü için "kandil" olarak adlandırıldığına işaret eden Aslan, "Bu gecelerin vesile edilerek insanların birbirinin halini hatırını sorması, iyi dileklerde bulunması, güzel ve unutulmuş gelenekler arasındadır. Genelde kandillerin, özelde Mevlid Kandili'nin bizlere kazandırdıkları yadsınamaz. Hazreti Peygamber'in sadece kimlik bilgilerini değil sahip ve örnek olduğu değerlerini içselleştirmemize muhtaç olduğumuz bu zamanlarda böylesi günler vesile olmaktadır ve olmalıdır. Bu kandilin, Hazreti Peygamberi sadece tanımamıza değil aynı zamanda onu sevmemize ve örnek almamıza vesile olduğu kanaatindeyim." değerlendirmesini yaptı.