Politika

"Halen 1932 tarihli dava var"

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Türkiye’de şuanda 1932 tarihli bir dava var. Sonra 1939 tarihinde açılmış bir dava var. Önümüzdeki dönemde bu davaları bitirmek üzere de özel bir düzenleme yapacağız" dedi.Adalet Bakanı Bozdağ, JW Marriott...

"Halen 1932 tarihli dava var"
14-01-2016 13:45
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Türkiye’de şuanda 1932 tarihli bir dava var. Sonra 1939 tarihinde açılmış bir dava var. Önümüzdeki dönemde bu davaları bitirmek üzere de özel bir düzenleme yapacağız" dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, JW Marriott Hotel’de düzenlenen 8. Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada Diyarbakır’da, İstanbul’da ve Türkiye’nin değişik yerlerinde meydana gelen terör saldırılarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi. Bozdağ, “Terör dünyanın her yerinde bir büyük felakettir. Dini, milliyeti, mezhebi, fikri, ideolojisi ne olursa olsun bu konuda uluslararası toplumun birlikte hareket etme birlikte mücadele etme dayanışma içinde olma mecburiyeti vardır. Bugün size zarar veren, yarın bize zarar verebilir. Maalesef uluslararası toplum terörle mücadele karşısında bir ortak dayanışma anlayışını bugüne kadar hayata geçirebilmiş değildir. Bazı terör örgütüne karşı ayrı bir uygulama, bazılarına karşı ayrı bir uygulama. Sonuçta terör örgütlerinin terör yapma gerekçeleri ne olursa olsun yaptıkları vahşet, canavarlar, insanlık suçu aynıdır. Sonuçları aynıdır. Bu nedenle uluslararası toplumun buna karışı birlikte mücadele etme zaruriyeti ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti terörle mücadelesini hukuk içinde ve hukuka uygun biçimde yürütme konusunda büyük bir gayret göstermektedir. Terörle mücadelesini hukuk devleti ilkelerine azami derece riayet ederek yapan dünyada tek ülke Türkiye’dir” diye konuştu.

“2016’NIN 20 TEMMUZ’U İTİBARİYLE İSTİNAFI FİİLEN HAYATA GEÇİRECEĞİMİZİ KAMUOYUYLA PAYLAŞTIK”
Adalet Bakanlığı olarak önümüzdeki dönem içerisinde yapacakları çalışmaların Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle ortaya konulduğunu kaydeden Bozdağ, şöyle konuştu:
“İstinaf bizim için son derece önemli. Hem idari hem de adli yargıda. 2016’nın 20 Temmuz’u itibariyle istinafı fiilen hayata geçireceğimizi kamuoyuyla paylaştık. Bunun bize faydası ne olacaktır. Geciken adaletin adalet olmadığı herkes tarafından ifade ediliyor. Bu adaletin yargılamanın gecikmesini önleyecek bir reformdur. Çünkü hukuk davalarının yüzde 89’u, ceza davalarının yüzde 91’i, idari davalarında yüzde 80’i istinafta kesinleşecek. Yargıtay’a ve Danıştay’a gelmeyecek ve istinaf mahkemeleri hukuka aykırı eksik yanlış gördükleri kararları bozup gönderme yerine işin esasına gidip bizzat doğru kararı kendisi verecek, işi orada bitirecek. Böylelikle uzayan yargılama uygulamaları Türkiye’de mümkün olduğu kadar azaltılacaktır.”

“TÜRKİYE’DE ŞUANDA 1932 TARİHLİ BİR TANE DAVA VAR”
“Türkiye’de şuanda 1932 tarihli bir tane dava var” diyen Bozdağ, “Sonra 1939 tarihinde açılmış bir dava var. Önümüzdeki dönemde bu davaları bitirmek üzere de özel bir düzenleme yapacağız. Bu davaları gerekirse bir yerde gerekirse belli bölgelerde toplayarak bu konuda özel bir yapı da oluşturarak onlara sadece bu davaları sonuçlandırma görevi vereceğiz. Böylelikle uzayan dava sürecinden de Türkiye’yi kurtarmış olacağız. Bununla ilgili önemli bir adımı attığımızı buradan ifade etmek isterim” dedi.
Yargıyla ilgili değişik haberlerin çıktığını ve basın sözcülüğünün çok önemli olduğunu ifade eden Bozdağ, medya iletişim bürolarının son derece önemli olduğunu anlattı. Bozdağ, “Yeni dönemde soruşturmanın gizliliğini ihlal etmemek, kişilerin lekelenmeme hakkına riayet etmek, masumiyet ilkesini korumak ve vatandaşlarımızın doğru haber edinme hakkına saygı duymak kaydıyla yargıda olan bazı konularla ilgili basının doğru bilgilendirilmesi maksadıyla basın sözcülükleri oluşturuldu. Ağır ceza mahkemelerimizin tamamında medya iletişim büroları oluşturuldu” şeklinde konuştu.
Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yeni dönemde yargı görevi yapanların okudukları hukuk fakülteleri, sınavı kazanma süreçleri, meslek öncesi eğitimleri ve meslek içi eğitimleri olmak üzere eğitim düzenini baştan aşağı düzenleyen, yeniden ele alan standardı Avrupa ve Amerika düzeyinde Türkiye’ye taşıyan bir adımı atacağız. Bu konudaki çalışmalarımız son noktaya geldi. Hakim ve savcılarımızın mesleğe hazırlanmalarında da yeni bir uygulama başlatacağız. Doğrudan hukuk fakültesi mezunlarının hakim ve savcı olma uygulamasına son verecek, avukatlar arasından tamamen hakim ve savcı alınması uygulanmasını başlatacağız. Hakim ve savcılarımızın Türkiye’nin her yerinde staj yapmasını, bir hakimin yanında bir hakimin, bir savcının yanında bir savcının staj yapmasına, bunların adeta iyi yetiştirilmesi için usta çırak ilişkisi kurulmasına imkan veren bir adımı da bu açıdan atmış olacağız.”

“KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KANUNU ADI ÜSTÜNDE KİŞİSEL VERİLERİ KORUYAN BİR KANUN”
Kişisel verilerin korunması kanunuyla ilgili bu konuda Türkiye içinde bazı eleştirilerin olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ, “Bakanlık insanları fişleyecek bir şey hazırladı diye. Kişisel verileri koruma kanunu adı üstünde kişisel verileri koruyan bir kanun. Fişleme kanunu değil, fişlemelere karşı tedbir kanunudur. Vatandaşın hukukunu koruma kanunudur. Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ana ilkeleri ortaya koyuyor. Buna herkes uyacak. Uymadığı zaman kişisel verileri koruma kurulu diye bir kurul oluşturuluyor. Bu kurul devreye girecek. Çok ağır para cezaları öngörülüyor, hapis cezaları öngörülüyor. Buna uymayanlar müeyyidelendirilmiş olacak” ifadelerini kullandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile ilgili de konuşan Bozdağ, “AİHM önünde bekleyen başvuru sayısı son 3 yılda yüzde 47 gibi ciddi bir oranda azalmıştır. Bu olumlu gelişmelere uyumlu olarak 2015 yılı içerisinde AİHM ‘de 7, Avrupa Konseyi’nin çeşitli birimlerinde 2 olmak üzere toplam 9 hakim görevlendirdik. 2011 sonu itibariyle AİHM’e yapılan derdest başvuru 15 bin 940 iken, bu sayı 2012 sonu itibariyle 16 bin 876’ya yükselmiş, 30 Kasım 2015 itibariyle de 8 bin 850’ye gerilemiştir. Ülkemiz derdest başvuru sayısı bakımından önceki yıllarda 2. ülkeyken yapılan çalışmalarla şuanda 3. sıraya gerilemiştir. Bu konuda Türkiye’nin karnesinin olumlu anlamda değiştiğini ve değişmeye devam edeceğini de ifade etmek isterim” açıklamasında bulundu.

“SALT GAZETECİLİK FAALİYETİ NEDENİYLE TÜRKİYE CEZAEVLERİNDE TUTUKLU, HÜKÜMLÜ GAZETECİ BULUNMAMAKTADIR”
Basın özgürlüğüyle ilgili Türkiye’ye ciddi eleştiriler yöneltildiğini söyleyen Bozdağ, “Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan gazetecilerin, basın mensuplarının hiçbirisi salt gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmış veya hüküm almış değildir. Bunlarla ilgili değişik suç isnatları var. İsnat edilen suçların niteliklerine baktığımız zaman silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 hükümlü, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkma suçundan 5 hükümlü, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan 1 hükümlü, terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan 1 hükümlü. Tüm bunların hepsi isnat edilen suçların basınla ilgili suçların olmadığını gösterdi. Bir karakolu geliyor tarıyor, mesleği gazeteci, polisimiz, askerimiz şehit oluyor. Bununla ilgili soruşturma Türkiye açmayacak mı? Büyükelçilerimize bu noktada kendilerine gelenler olduğu zaman isnat edilen suçları onlarla paylaşmalarını rica ediyorum. Sizin ülkenizde bu suçlar isnat edilen kişi gazeteci olursa himaye mi görüyor, yoksa bunlarla ilgili diğer vatandaşlar nasıl bir takibata tabi tutuluyorsa aynı usulü mi tabi tutuluyor. Salt gazetecilik faaliyeti nedeniyle Türkiye cezaevlerinde tutuklu hükümlü gazeteci bulunmamaktadır” dedi.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER