Gündem

Hakim ve savcılara FETÖ'den ilk iddianamede yeni deliller

Meslekten çıkarılan dönemin özel yetkili cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerinde görev yapan 25 şüpheli hakkındaki iddianamede, şüpheliler hakkında darbe girişiminin ardından yeni deliller elde edildiği belirtildi. - Anadolu Ajansı

Hakim ve savcılara FETÖ'den ilk iddianamede yeni deliller
07-04-2017 18:47

İSTANBUL

Fetullahçı Terör Örgütü ile (FETÖ) bağlantılı oldukları gerekçesiyle meslekten çıkarılan dönemin özel yetkili cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerinde görev yapan 25 şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan hazırlanan ilk iddianamede, şüphelilerle ilgili 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yeni deliller elde edildiği belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, şüphelilerin "silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve üye olmak, siyasi ve askeri casusluk, gizli kalması gereken devlet sırrını açıklama ve bu suça teşebbüs etme, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen ya da tamamen engellemeye teşebbüs etmek, suç uydurmak, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin zincirleme surette kaydedilmesi, suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme, zincirleme surette birden fazla kez resmi belgede sahtecilik ve zincirleme şekilde görevi kötüye kullanmak" suçlarından Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandıkları hatırlatıldı.

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrasında şüpheliler hakkında başlatılan soruşturmada yeni deliller elde edildiği belirtilen iddianamede, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülen "Selam Tevhid" dosyasındaki suç isnatları ve deliller irdelendi.

HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılan şüpheli eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Cihan Kansız'ın, Sakarya Cumhuriyet Savcılığına atanmasına ilişkin 16 Ocak 2014 tarihli karara, hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma yürütülen, meslekten çıkarılan ve "ByLock" kullanıcı listesinde bulunan HSYK üyesi Dr. Teoman Gökçe'nin muhalefet şerhinde bulunduğu belirtilen iddianamede, Kansız'ın, 12 Kasım 2013'te polisler ve özel güvenlik görevlilerince basın açıklaması yaptıkları sırada alıkonulan iki avukatın durumunu öğrenmek için adliyeye gelen müşteki avukatlar hakkında yasalara aykırı yakalama kararı çıkarttırdığı ve bu avukatlara kötü muamelede bulunulduğu anlatıldı.

Cihan Kansız ile eski savcılar Savaş Kırbaş, Zekeriya Öz, Hüseyin Kaplan, Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın, Mehmet Murat Dalkuş, Ercan Şafak ve Fikret Seçen, eski mahkeme başkanları Hasan Hüseyin Özese, Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu ve Köksal Şengün ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Mehmet Erdoğan hakkındaki dosyanın müfettişlerce incelendiği aktarılan iddianamede, bunlarla ilgili suçlamalar şöyle yer aldı:

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yok etmek ve TSK'yı tasfiye etmek maksadıyla planlanan, somut hiçbir delil olmaksızın sahte CD'ler, taraflı haberler, gizli tanık olarak dinlenilen teröristler ve vatan hainlerinin beyanları delil kabul edilerek açılan ve kamuoyunda 'Ergenekon', 'Balyoz' ve 'Poyrazköy' adıyla bilinen düzmece davalarda, sanıklara yasal haklarını vermemek, sahte belgeleri delil kabul etmek, mevcut olmayan delilleri ortaya çıkarmak, gerçek delilleri gizlemek ve failleri serbest bırakmak suretiyle bilerek ve isteyerek teröristlere ve vatan hainlerine yardım ettikleri, iftira attıkları, sahte deliller oluşturdukları, TSK mensuplarının tasfiye edilmesine yardımcı oldukları, görevlerini kötüye kullandıkları, ölüme sebebiyet verdikleri, masumiyet karinesini ihlal ve vatana ihanet ettikleri iddiası ile ilgili dosyanın müfettişte olduğu anlaşılmıştır."

Kansız'ın Twitter paylaşımları

Şüpheli Cihan Kansız'ın gizli tanık İ.Ç'nin ifadesini yazarlara, gazete muhabirlerine vererek veya verilmesine göz yumarak soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği belirtilen iddianamede, Kansız'ın "Odatv" soruşturması aşamasında, müşteki Coşkun Musluk ile ilgili suçlu izlenimi yaratmak adına gerçeğe aykırı bilgi ve evrak oluşturduğu kaydedildi. İddianamede, Kansız'ın, Coşkun Musluk'tan el konulan Abdullah Öcalan kitapları, Kürt gazeteci-yazar Günay Aslan'ın dosyayla ilgisi bulunmayan köşe yazılarını suç delili gibi gösterdiği ifade edildi.

İddianamede, Kansız'ın, Sakarya Cumhuriyet Savcısı iken 14 Temmuz 2015'te "Cihan Kansız @Cihanknsz53" isimli Twitter hesabından, "Eyyy günün muktedirleri, bugünkü konumu itibarıyla kendini güvende hissedenler, tarih önünde hesap vermek için sıranızı bekleyin..." şeklinde paylaşımda bulunduğu, 14 Temmuz 2015'te ise "Mehmet Karababa @asmkarababa" Twitter kullanıcısının "Biat yargısı inşa edilirken, bağımsız kalmaya karar verenler; elbette bunun bedelini ödemeyi de göze almıştı, boyun eğdirmeyeceksiniz." şeklindeki iletisini paylaştığı anlatıldı.

"Gizli tanık ifade tutanaklarını servis etti"

Şüpheli Kansız'ın, gizli tanık İ.Ç'nin, "Deniz Uygar" kod adıyla Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'e verdiği ifadeyi, gazeteci Adem Yavuz Arslan'a servis ettiği ve bu kişinin de ifadelere "Bi Ermeni Var" adlı kitabında yer vererek soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği kaydedilen iddianamede, Kansız'ın soruşturma savcısına sahte içerikli ve maksatlı bir yazı göndererek, Arslan'ın kovuşturulmasını önlediği belirtildi.

İddianamede, Kansız'ın, dosyalarda gizlilik kararı bulunmasına rağmen Malatya'daki Zirve Yayınevi davası kapsamında ifadesi alınan müşteki Abdullah Atılgan ile bazı şüpheli ya da gizli tanıkların ifadelerini servis ettiği İsmail Saymaz'ın bunlara kitabında yer verdiği anlatıldı.

Hanefi Avcı'nın şikayeti

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın, "Haliçte Yaşayan Simonlar" kitabının yayımlanmasının ardından polis ile özel yetkili yargı içindeki cemaat mensuplarının hukuka aykırı uydurma bahanelerle hakkında "Devrimci Karargah", "Odatv", "Ergenekon" ve benzeri iddialarla soruşturmalar açtıklarını belirterek, hukuka aykırı işlem yapan ve görevini kötüye kullananlar hakkında şikayette bulunduğu hatırlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Müşteki Hanefi Avcı'nın Eskişehir Emniyet Müdürlüğü görevinden Ankara'ya tayinle gitmesinin ardından İstanbul özel yetkili cumhuriyet savcısı olarak görev yapan Kadir Altınışık'ın talebiyle yer açısından yetkili olmamasına ve hukuken şartları oluşmamasına rağmen aynı yer hakimi olarak o dönem görev yapan Resul Çakır tarafından verilen kararla Eskişehir Emniyet Müdürlüğünde arama yapılmıştır. Aramada (FETÖ/PDY mensuplarınca konulduğu anlaşılan) 24 kaset bulunduğu yolunda tutanak düzenlenmiştir. Bunun ardından usulsüz yürütülen soruşturma sonucunda Avcı hakkında 'Devrimci Karargah terör örgütü ve mensuplarına bilerek yardım, soruşturmanın gizliliğini ihlal, ikametinde bulunan ruhsatlı silahlara rağmen 6136 sayılı Kanun'a muhalefet, yazdığı kitap içeriğiyle yargı görevini yapanı etkilemek, terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek ve kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek' suçlarından dava açılmıştır. Haksız ve hukuka aykırı olarak tutuklanan, tüm itiraz ve tahliye taleplerini hukuka aykırı reddedilen Avı hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Avcı, bu kitabı nedeniyle Odatv davasında da haksız ve hukuksuz yere sanık olmuştur."

TBMM "004" olayı

İddianamede, şüpheli Kansız hakkında Şükran Güldal Mumcu'nun avukatı Turgut Kazan'ın da şikayette bulunduğu aktarılarak, Odatv soruşturmasında hakkında teknik ve fiziki takip kararı alınan avukat Kazan ile ilgili 3 polisin düzenlediği takip tutanağına yer verildi.

İddianamede yer verilen takip tutanağına göre, Turgut Kazan, Altan Öymen ve Güldal Mumcu 2 Kasım 2011'de Beyoğlu'nda bir restoranda buluştu. Mumcu "TBMM 004" resmi plakalı aracıyla restorana gelirken, yemek siparişi verildiğinin görülmesi üzerine takip son buldu.

İddianamede, benzer mahiyetteki belgelerin imha edilmediği ve terör faaliyeti delili suç belgesi sayılarak soruşturma dosyasında 3 sene boyunca tutulduğu kaydedildi.

TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu'nun arkadaşlarıyla yemek yemesinin polisçe terör örgütü faaliyeti sayılarak fiziki takip ve tarassut çalışması yapıldığı vurgulanan iddianamede, söz konusu durumun "TBMM 004 de takibe takıldı", "TBMM 004 plakalı şahıs", "TBMM'nin 4 numarası Mumcu'ya Odatv takibi" başlıklarıyla basına yansıdığı hatırlatıldı.

"Odatv soruşturmasında Kansız'ın ByLock kullandığı tespit edildi"

Kansız hakkında "Odatv davası" ile ilgili soruşturma ve yargılama aşamasında delil niteliği bulunmayan telefon görüşmelerinin usulsüz delil kabul edildiği ve gösterildiği, gerçeğe aykırı bilgi ve belgelerin iddianame eklerine konulduğu, köşe yazılarının suç delili olarak gösterildiği, soruşturma ile ilgisi bulunamayan kişilerin özel hayatlarının ifşa edildiği, usulsüz olarak iletişimin tespiti, gözaltı, arama-el koyma, tutuklama kararları talep edildiği ve verildiği, delil bulunmamasına rağmen haksız olarak tutuklama kararları talep edildiği ve verildiği, lehe delil toplanmadığı, dürüst yargılama hakkının ihlal edildiği, delil bulunmamasına ve atılı suçların unsurları olmamasına rağmen haksız iddianame tanzim edildiği, bu iddianame uyarınca açılan davanın kabul edildiği ve tutukluluğun sürdürüldüğü, delillerin takdirinde açık keyfilik yapıldığı ve bu hususların FETÖ/PDY hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirildiği" iddialarına yönelik açılan soruşturmanın devam ettiğine dikkati çekilen iddianamede, soruşturma sırasında şüphelinin, üzerine abone kaydı bulunan telefonla 11 Ağustos 2014'ten itibaren "ByLock" programını kullanmaya başladığının tespit edildiği kaydedildi.

İddianamede, Cihan Kansız'ın Digitürk'e 2 abonelik kaydı bulunduğu ve bir aboneliğini 26 Ekim 2015, diğer aboneliğini 8 Ekim 2015'te FETÖ/PDY'nin medya yapılanması içerisinde yer alan STV grubu kanallarının Digitürk platformu yayınından çıkarılması gerekçesiyle iptal ettirdiği belirtildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 5 Ocak 2017'de şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Turhan Turunç'un da Kansız ve diğer şüpheliler ile ilgili şu ifadesine yer verildi:

"Bakırköy Adliyesi stajına başladıktan sonra sonradan Yargıtay üyesi olan stajyer Resul Çakır beni ziyarete geldi. Oturduğu ve stajyerlerin kaldığı Aksaray Horhor'daki evine davet etti. Bu evde namaz kılıp, sohbet ediyorduk. Evde Ali Akın ve Hüseyin Kulaç ile tanıştım. Sonradan Ali Akın'ın İstanbul'daki stajyer hakim-savcıların imamı olduğunu öğrendim. Bu eve Cihan Kansız ve Fikret Seçen de gelip gidiyordu."

Şüpheli Kansız'ın 3 Kasım 2015'te Atatürk Havalimanından yurt dışına çıkış kaydının bulunduğu ve yakalanamadığı, bu nedenle hakkındaki yakalama emrinin infaz edilemediğinden savunmasının alınamadığı belirtilen iddianamede, silahlı FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve benimseyerek yer alan şüphelinin, bütün halindeki ve süreklilik arz eden eylemleriyle bu örgütün üyesi olduğunun tespit edildiği vurgulandı.

Muhabir: Murat Kaya,Muhammed Enes Can

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER