Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, PYD ve YPG’nin Suriye’nin kuzeyindeki faaliyetlerine ilişkin, "Güney sınırımızda yeni bir Kandil’in oluşmasına asla izin vermeyeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin çeşitli ilçelerinden gelen vali yardımcıları ve kaymakamlarla "2. Mülki İdare Amirleri Toplantısı"nda bir araya geldi. Programda konuşan Erdoğan, Suriye krizinde birçok ülkenin sadece kendi bölgesel hesaplarını hayata geçirmenin çabası içinde olduğunu belirterek, sadece Suriye’nin komşusu olan Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerin bu sorunun can atıcı sonuçlarını hissettiğini vurguladı. "Diğerlerinin burada canı acımıyor, bizim canımız acıyor" diyen Erdoğan, "Mülteci akınının çok küçük bir bölümüne maruz kalan Avrupa ülkelerinin yaşadığı panik ortada. Nasıl bağırıp çağırdıkları ortada. Buna rağmen aynı ülkelerin özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu hala yeteri kadar anlayamadıklarını, anlamak istemediklerini görüyoruz. Üstelik Türkiye’nin sığınmacı akını yanında daha başka sıkıntıları da bulunuyor. Bölge üzerinde oynana oyunlar doğrudan Türkiye’yi etkileyen sonuçlara yol açıyor. İşte Rusya’nın durumu, bu ülke bölgeye DAİŞ’le mücadele altında gelmiş ama şuana kadar rejime karşı mücadele eden güçleri vurmak dışında bir iş yapmamıştır. Aynı şekilde PYD terör örgütü, DAİŞ’le mücadele maskesi altında işgal ettiği bölgelerdeki Kürt, Arap, Türkmen nüfusu baskıyla tahakküm altına almanın, sindirmenin tabi olmayanları da tehcir etmenin peşindedir" ifadelerini kullandı.
Rejimi desteklemek için çeşitli örgütlerin ve mezhep taassubuyla onları destekleyen kimi ülkelerin Suriye’de gerçekleştirdikleri insanlık dışı uygulamalarına dikkat çeken Erdoğan, "Aynı şekilde Esed rejiminin mücadelesi DAİŞ’le değil sadece muhalif gruplarladır. Dikkat edin, DAİŞ’in Suriye ve Irak’ın dışında en çok hedef aldığı, en çok eylem yaptığı ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye bu örgütle en ciddi mücadeleyi yürüten, bu sebeple en büyük bedelleri ödeyen ülkedir" dedi.
"SURİYE KONUSUNDA TÜRKİYE, NEFS-İ MÜDAFAA KONUMUNDA"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD’nin sınırlardaki faaliyetlerinin Türkiye için hayati sonuçlar doğurma potansiyeli taşıdığını vurgulayarak, "Biz bölücü terör örgütünün Suriye’deki kolunun izlediği politikayı, diğer ülkeler gibi uzaktan izleme lüksüne sahip değiliz. Topraklarımızın bütünlüğü, milletimizin birliği bakımından sınırlarımızın içinde sürdürdüğümüz mücadeleye bakışımız ne ise o sınırların Suriye tarafındaki gelişmeler konusundaki hassasiyetimiz de aynıdır. Çünkü bunlar birbirleriyle yakından ilişkilidir. Suriye konusunda Türkiye, nefs-i müdafaa konumundadır. Yani yaptığımız her şeyin, attığımız her adımın meşruiyeti vardır. Bu hassasiyeti anlayamayan veya saygı duymayan herkes öyle veya böyle bunun bedelini ödeyecektir" değerlendirmelerinde bulundu.
"TÜRKİYE CAN EVİNE YÖNELTİLEN SİLAHLAR KONUSUNDA GERİ ÇEKİLECEK BİR ÜLKE DEĞİL"
"Türkiye, can evine yöneltilen silahlar konusunda geri çekilecek veya teslim olacak bir ülke asla değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu milletin bekası söz konusu olduğunda neler yapabileceğini görmek isteyenler açsınlar tarih kitaplarını okusunlar. Orada bolca örnek göreceklerdir. Bugün angajman kurallarımız, ülkemize yönelik silahlı saldırılara karşılık vermekten ibaret olabilir ama yarın gerekirse aynı kurallar ülkemize yönelik her türlü tehdidi kapsayacak şekilde genişleyebilir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Buradan açık ve net olarak ifade etmek istiyorum, Güney sınırımızda yeni bir Kandil’in oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. PYD terör örgütünün Halep’in kuzeyinde attığı provokatif adımlara ve hayata geçirmeye çalıştığı emrivakilere asla müsaade etmeyeceğiz. Bölgede Türkiye’ye rağmen oldubittilerle fiili durumlar ortaya çıkartılmasına sessiz kalamayız, kalmayacağız. Suriye’de ülkemizin güvenliğini tehdit eden tüm terör yapılarına karşı gerekli adımları atmakta tereddüt göstermeyeceğiz. Bu konuda baskı yapılması gereken adres Türkiye değil rejim ve destekçileridir. Şayet bölgede gerilimin artmasının önüne geçilmek isteniyorsa terör örgütlerini ama tüm terör örgütlerini cesaretlendirecek adımlardan imtina edilmelidir."
"5 YILDIR DEVLET TERÖRÜ UYGULAYAN REJİME EN BÜYÜK DESTEĞİ VEREN ÜLKE RUSYA"
Erdoğan, bölgede 5 yıldır devlet terörü uygulayan rejime, hastaneleri bombalayarak misket bombaları ve balistik füzelerle sivil halkı katlederek en büyük desteği veren ülkenin Rusya olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Sadece son 10 günde 600 sivil hunharca katledilerek savaş suçu işleyen Rusya’ya karşı sesini çıkarmayan herkes bu suça ortak olmaktadır. Uluslararası toplumun Rusya ve rejim unsurlarının saldırılarına karşı sesini yükseltmesi şarttır. Bu dirayeti gösteremeyen hiç kimsenin Türkiye’nin sınırlarını, vatandaşlarını ve geleceğini korumak için yaptıkları ve yapacakları konusunda söz söyleme hakkı olamaz. Milletimiz müsterih olsun, bölgedeki kardeşlerimiz ümitlerini kaybetmesin. Türkiye tüm bu çalışmalarını, uluslararası toplumla meseleye hakkaniyetle yaklaşan dostlarıyla birlikte yürütmektedir, yürütecektir. Amacımız asla ülkemizi ve milletimizi altından kalkamayacağı bir yükün altına sürüklemek değildir. Tam tersine ülkemizin ve milletimizin yarın altından kalkamayacağı yüklerin altına girmemesi için bugünden üzerimize düşenlerin çabası içindeyiz. Bu çabalarımızın sınırlarını belirleyecek olan şuanda bu sorunun müsebbibi olanların ve onları destekleyenlerin tavırlarıdır. Biliyoruz ki bizim için beka meselesi olan onlar için sadece bir taktiktir hatta operasyonel bir tercihtir. Biz bekamızdan vazgeçemeyiz ama onlar tercihlerini kolaylıkla değiştirebilirler. Şayet bu yapılanların gerisinde Türkiye’nin sabrının sınırlarını denemek gibi bir niyet varsa o sınırların sonuna gelindiğini de bilmelidirler."
"BUGÜN YAVAŞ YAVAŞ BU TEKLİFE SICAK BAKMAYA BAŞLAYAN ÜLKELER OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ"
Suriye’nin kuzeyinde yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin yanı sıra başta Avrupa olmak üzere tüm bölgeyi yeni bir sığınmacı akınıyla karşı karşıya bıraktığına işaret eden Erdoğan, "Biliyorsunuz Türkiye uzun yıllardır Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturulmasını ve burada sığınmacılara hayatlarını sürdürebilecekleri yerleşim yerleri kurulmasını teklif ediyor, bu tezi savunuyor. Bugün yavaş yavaş bu teklifimize sıcak bakmaya başlayan ülkeler olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
Bu süreçte Türkiye’nin Suriye sınırlarına yakın bölgelerde çok sayıda insani yardım merkezi kurulması yardımcı olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Azez başta olmak üzere bugün PYD saldırıları altında olan yerlerde bu şekilde kurulmuş birçok insani yardım merkezi bulunuyor. Suriye’nin çatışmaların daha yoğun yerlerinden kaçan yüz binlerce insan yapılan yardımlarla bu mıntıkada hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Bölgenin en büyük şehri olan Halep’le ülkemizin bağlantısı da yine aynı hat üzerinden sağlanıyor. Rejimin ve onu destekleyen ülkelerin, Türkiye’nin bölgeyle irtibatını kesmek amacıyla güney sınırlarımız boyunca bir hat oluşturma çabaları milyonlarca insanın hayatını tehdit eden sonuçlar doğuracaktır. PYD’nin bu oyunda sadece bir piyon olduğu öylesine açık ki, bölgedeki Kürt halkı dahi bu örgüte destek vermemektedir. Bunun için PYD, Araplar ve Türkmenler’le birlikte Suriye Kürtleri’ne de zulmediyor."
"BUNLARI BİLMEZSİN’ DERDİ BANA"
Suriye Kürtlerine ilişkin geçmiş dönemde Esad ile aralarında geçen sohbeti paylaşan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu Suriye Kürtleri ki Suriye yönetimiyle o iyi günlerimizde ’Ya bunlara niye kimlik kartı vermiyorsun’ diye Esed’e, o zalime söylediğim zaman, ’Bunları bilmezsin’ derdi bana. Ne kimlik, ne pasaport, Suriye’de yaşayan vatandaşları vatandaşı olarak kabul etmezdi. Bakın şimdi nereden nereye geldiler. Nitekim bugün ülkemizdeki kamplarda ve şehirlerde yüzbinlerce Suriyeli Kürt kardeşimiz de hayatını sürdürme mücadelesi veriyor. Kobani’den bir haftada 200 bine yakın Kürt kardeşimizi Türkiye’ye alan kimdi? Biz mi aldık yoksa birileri mi aldı, soruyorum. Kim aldı? Biz aldık. Yediren, içiren, giydiren kimdi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Ama birileri bunu öyle lanse etmediler, farklı bir şekilde lanse ettiler, hala o şekilde lanse etmeye devam ediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, at denize balık bilmezse halık bilir. Biz bu şekilde yürüyoruz."
"PYD SAYICA AZ AMA İNSANLAR ÜZERİNDE TAHAKKÜM KURAN SAPKIN BİR ÖRGÜT"
"PKK’nın ülkemizde uygulamaya çalıştığı projeyi PYD Suriye’de yapıyor. Bu örgüt sayıca az ama silahları ve kıyıcıklarıyla bulundukları bölgedeki diğer insanlar üzerinde tahakküm kuran, gücünü baskı ve kandan alan sapkın bir örgüttür" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bu örgüte alan açmak amacıyla desteklenen veya göz yumulan son gelişmelerin bir ucu eninde sonunda Batı ülkelerine ulaşacaktır. Biz diğer kardeşlerimiz gibi bu olayların akabinde ülkemize sığınacak herkese elbette kucağımızı açarız ama kendilerine Batı ülkelerinde gelecek aramak için yola devam etmek isteyenlere de diyecek bir sözümüz olmaz. Mesele sadece para pul, finansman meselesi olmaktan çıkmıştır ki Avrupa Birliği (AB) bu konudaki sözünü dahi henüz tutamamıştır. Artık mesele bu milyonlarca insanın kendilerine güvenli bir gelecek için daha ne kadar sabredeceklerdir diye soruyorum" dedi.
"ARTIK DENİZİN BİTTİĞİ YERE GELİNMİŞTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD yanında Kızılay ve çeşitli gönüllü yardım kuruluşlarının bu süreçte bütün gayretleriyle çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Kilis gibi şehirlerimizde sığınmacı sayısı, şehrin kendi nüfusunu dahi geçmiş durumda. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Batı ülkelerinin ne kadar hoyrat, ne kadar insafsız, ne kadar vicdansız davranırlarsa davransınlar bu akını kontrol altında tutma şansları yoktur. Bunun için bir an önce Suriye’deki meselenin çözümü konusunda bir konsensüs sağlanmalıdır. Esasen çeşitli platformlarda bu konuda ideal değilse bile ümit verici bir takım gelişmeler yaşanmıştı ancak farklı hesaplarla bölgede askeri güç kullanımına girişen Rusya gibi ülkeler bu gelişmeleri adeta sabote ettiler. Daha çoğalan, sorunun çözümünde söz sahibi olan diğer bir takım ülkeler bu açık sabotaja rıza göstermek ve dolaylı destek vermek durumunda kalmışlardır. Artık denizin bittiği yere gelinmiştir. Ya bu mesele kısa sürede çözüm yoluna girecek ya da kar topu gibi büyüyen ve yakın uzak tanımadan tüm dünyayı etkisi altına alacak daha büyük sorunların kapısı açılacaktır. Biz tüm meselelere bu hassasiyetle yaklaşıyoruz. Biz Suriye halkının en kısa sürede barış, huzur ve güvenliğe kavuşmasını, kendi geleceğini kendi belirleme hakkına sahip olmasını istiyoruz. Bu yöndeki tüm çözümlere destek vermeye hazırız. Suriye bahanesiyle hayata geçirilmeye çalışılan diğer senaryoların başarı şansı olmadığı iyi bilinmelidir."
"SIRÇA KÖŞKÜNDE OTURAN HİÇ KİMSE BAŞKASININ CAMINA TAŞ ATMAMALI"
"Kendi sırça köşkünde oturan hiç kimse başkasının camına taş atmamalıdır" diyen Erdoğan, "Biz tüm meselelere bu hassasiyetle yaklaşıyoruz. Diğer ülkeleri de aynı hassasiyetle konumlarını yeniden değerlendirmeye davet ediyoruz. Biz macera peşinde değiliz, kimsenin de maceraya atılmasını arzu etmiyoruz. Türkiye, bölgesindeki tüm sorunlar karşısında dikkatli ve ilkeli bir politika izlerken gelecek hedeflerinden taviz vermeden yoluna da devam ediyor" ifadelerini kullandı.
(İHA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin çeşitli ilçelerinden gelen vali yardımcıları ve kaymakamlarla "2. Mülki İdare Amirleri Toplantısı"nda bir araya geldi. Programda konuşan Erdoğan, Suriye krizinde birçok ülkenin sadece kendi bölgesel hesaplarını hayata geçirmenin çabası içinde olduğunu belirterek, sadece Suriye’nin komşusu olan Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerin bu sorunun can atıcı sonuçlarını hissettiğini vurguladı. "Diğerlerinin burada canı acımıyor, bizim canımız acıyor" diyen Erdoğan, "Mülteci akınının çok küçük bir bölümüne maruz kalan Avrupa ülkelerinin yaşadığı panik ortada. Nasıl bağırıp çağırdıkları ortada. Buna rağmen aynı ülkelerin özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu hala yeteri kadar anlayamadıklarını, anlamak istemediklerini görüyoruz. Üstelik Türkiye’nin sığınmacı akını yanında daha başka sıkıntıları da bulunuyor. Bölge üzerinde oynana oyunlar doğrudan Türkiye’yi etkileyen sonuçlara yol açıyor. İşte Rusya’nın durumu, bu ülke bölgeye DAİŞ’le mücadele altında gelmiş ama şuana kadar rejime karşı mücadele eden güçleri vurmak dışında bir iş yapmamıştır. Aynı şekilde PYD terör örgütü, DAİŞ’le mücadele maskesi altında işgal ettiği bölgelerdeki Kürt, Arap, Türkmen nüfusu baskıyla tahakküm altına almanın, sindirmenin tabi olmayanları da tehcir etmenin peşindedir" ifadelerini kullandı.
Rejimi desteklemek için çeşitli örgütlerin ve mezhep taassubuyla onları destekleyen kimi ülkelerin Suriye’de gerçekleştirdikleri insanlık dışı uygulamalarına dikkat çeken Erdoğan, "Aynı şekilde Esed rejiminin mücadelesi DAİŞ’le değil sadece muhalif gruplarladır. Dikkat edin, DAİŞ’in Suriye ve Irak’ın dışında en çok hedef aldığı, en çok eylem yaptığı ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye bu örgütle en ciddi mücadeleyi yürüten, bu sebeple en büyük bedelleri ödeyen ülkedir" dedi.
"SURİYE KONUSUNDA TÜRKİYE, NEFS-İ MÜDAFAA KONUMUNDA"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD’nin sınırlardaki faaliyetlerinin Türkiye için hayati sonuçlar doğurma potansiyeli taşıdığını vurgulayarak, "Biz bölücü terör örgütünün Suriye’deki kolunun izlediği politikayı, diğer ülkeler gibi uzaktan izleme lüksüne sahip değiliz. Topraklarımızın bütünlüğü, milletimizin birliği bakımından sınırlarımızın içinde sürdürdüğümüz mücadeleye bakışımız ne ise o sınırların Suriye tarafındaki gelişmeler konusundaki hassasiyetimiz de aynıdır. Çünkü bunlar birbirleriyle yakından ilişkilidir. Suriye konusunda Türkiye, nefs-i müdafaa konumundadır. Yani yaptığımız her şeyin, attığımız her adımın meşruiyeti vardır. Bu hassasiyeti anlayamayan veya saygı duymayan herkes öyle veya böyle bunun bedelini ödeyecektir" değerlendirmelerinde bulundu.
"TÜRKİYE CAN EVİNE YÖNELTİLEN SİLAHLAR KONUSUNDA GERİ ÇEKİLECEK BİR ÜLKE DEĞİL"
"Türkiye, can evine yöneltilen silahlar konusunda geri çekilecek veya teslim olacak bir ülke asla değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu milletin bekası söz konusu olduğunda neler yapabileceğini görmek isteyenler açsınlar tarih kitaplarını okusunlar. Orada bolca örnek göreceklerdir. Bugün angajman kurallarımız, ülkemize yönelik silahlı saldırılara karşılık vermekten ibaret olabilir ama yarın gerekirse aynı kurallar ülkemize yönelik her türlü tehdidi kapsayacak şekilde genişleyebilir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Buradan açık ve net olarak ifade etmek istiyorum, Güney sınırımızda yeni bir Kandil’in oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. PYD terör örgütünün Halep’in kuzeyinde attığı provokatif adımlara ve hayata geçirmeye çalıştığı emrivakilere asla müsaade etmeyeceğiz. Bölgede Türkiye’ye rağmen oldubittilerle fiili durumlar ortaya çıkartılmasına sessiz kalamayız, kalmayacağız. Suriye’de ülkemizin güvenliğini tehdit eden tüm terör yapılarına karşı gerekli adımları atmakta tereddüt göstermeyeceğiz. Bu konuda baskı yapılması gereken adres Türkiye değil rejim ve destekçileridir. Şayet bölgede gerilimin artmasının önüne geçilmek isteniyorsa terör örgütlerini ama tüm terör örgütlerini cesaretlendirecek adımlardan imtina edilmelidir."
"5 YILDIR DEVLET TERÖRÜ UYGULAYAN REJİME EN BÜYÜK DESTEĞİ VEREN ÜLKE RUSYA"
Erdoğan, bölgede 5 yıldır devlet terörü uygulayan rejime, hastaneleri bombalayarak misket bombaları ve balistik füzelerle sivil halkı katlederek en büyük desteği veren ülkenin Rusya olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Sadece son 10 günde 600 sivil hunharca katledilerek savaş suçu işleyen Rusya’ya karşı sesini çıkarmayan herkes bu suça ortak olmaktadır. Uluslararası toplumun Rusya ve rejim unsurlarının saldırılarına karşı sesini yükseltmesi şarttır. Bu dirayeti gösteremeyen hiç kimsenin Türkiye’nin sınırlarını, vatandaşlarını ve geleceğini korumak için yaptıkları ve yapacakları konusunda söz söyleme hakkı olamaz. Milletimiz müsterih olsun, bölgedeki kardeşlerimiz ümitlerini kaybetmesin. Türkiye tüm bu çalışmalarını, uluslararası toplumla meseleye hakkaniyetle yaklaşan dostlarıyla birlikte yürütmektedir, yürütecektir. Amacımız asla ülkemizi ve milletimizi altından kalkamayacağı bir yükün altına sürüklemek değildir. Tam tersine ülkemizin ve milletimizin yarın altından kalkamayacağı yüklerin altına girmemesi için bugünden üzerimize düşenlerin çabası içindeyiz. Bu çabalarımızın sınırlarını belirleyecek olan şuanda bu sorunun müsebbibi olanların ve onları destekleyenlerin tavırlarıdır. Biliyoruz ki bizim için beka meselesi olan onlar için sadece bir taktiktir hatta operasyonel bir tercihtir. Biz bekamızdan vazgeçemeyiz ama onlar tercihlerini kolaylıkla değiştirebilirler. Şayet bu yapılanların gerisinde Türkiye’nin sabrının sınırlarını denemek gibi bir niyet varsa o sınırların sonuna gelindiğini de bilmelidirler."
"BUGÜN YAVAŞ YAVAŞ BU TEKLİFE SICAK BAKMAYA BAŞLAYAN ÜLKELER OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ"
Suriye’nin kuzeyinde yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin yanı sıra başta Avrupa olmak üzere tüm bölgeyi yeni bir sığınmacı akınıyla karşı karşıya bıraktığına işaret eden Erdoğan, "Biliyorsunuz Türkiye uzun yıllardır Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturulmasını ve burada sığınmacılara hayatlarını sürdürebilecekleri yerleşim yerleri kurulmasını teklif ediyor, bu tezi savunuyor. Bugün yavaş yavaş bu teklifimize sıcak bakmaya başlayan ülkeler olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
Bu süreçte Türkiye’nin Suriye sınırlarına yakın bölgelerde çok sayıda insani yardım merkezi kurulması yardımcı olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Azez başta olmak üzere bugün PYD saldırıları altında olan yerlerde bu şekilde kurulmuş birçok insani yardım merkezi bulunuyor. Suriye’nin çatışmaların daha yoğun yerlerinden kaçan yüz binlerce insan yapılan yardımlarla bu mıntıkada hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Bölgenin en büyük şehri olan Halep’le ülkemizin bağlantısı da yine aynı hat üzerinden sağlanıyor. Rejimin ve onu destekleyen ülkelerin, Türkiye’nin bölgeyle irtibatını kesmek amacıyla güney sınırlarımız boyunca bir hat oluşturma çabaları milyonlarca insanın hayatını tehdit eden sonuçlar doğuracaktır. PYD’nin bu oyunda sadece bir piyon olduğu öylesine açık ki, bölgedeki Kürt halkı dahi bu örgüte destek vermemektedir. Bunun için PYD, Araplar ve Türkmenler’le birlikte Suriye Kürtleri’ne de zulmediyor."
"BUNLARI BİLMEZSİN’ DERDİ BANA"
Suriye Kürtlerine ilişkin geçmiş dönemde Esad ile aralarında geçen sohbeti paylaşan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu Suriye Kürtleri ki Suriye yönetimiyle o iyi günlerimizde ’Ya bunlara niye kimlik kartı vermiyorsun’ diye Esed’e, o zalime söylediğim zaman, ’Bunları bilmezsin’ derdi bana. Ne kimlik, ne pasaport, Suriye’de yaşayan vatandaşları vatandaşı olarak kabul etmezdi. Bakın şimdi nereden nereye geldiler. Nitekim bugün ülkemizdeki kamplarda ve şehirlerde yüzbinlerce Suriyeli Kürt kardeşimiz de hayatını sürdürme mücadelesi veriyor. Kobani’den bir haftada 200 bine yakın Kürt kardeşimizi Türkiye’ye alan kimdi? Biz mi aldık yoksa birileri mi aldı, soruyorum. Kim aldı? Biz aldık. Yediren, içiren, giydiren kimdi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Ama birileri bunu öyle lanse etmediler, farklı bir şekilde lanse ettiler, hala o şekilde lanse etmeye devam ediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, at denize balık bilmezse halık bilir. Biz bu şekilde yürüyoruz."
"PYD SAYICA AZ AMA İNSANLAR ÜZERİNDE TAHAKKÜM KURAN SAPKIN BİR ÖRGÜT"
"PKK’nın ülkemizde uygulamaya çalıştığı projeyi PYD Suriye’de yapıyor. Bu örgüt sayıca az ama silahları ve kıyıcıklarıyla bulundukları bölgedeki diğer insanlar üzerinde tahakküm kuran, gücünü baskı ve kandan alan sapkın bir örgüttür" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bu örgüte alan açmak amacıyla desteklenen veya göz yumulan son gelişmelerin bir ucu eninde sonunda Batı ülkelerine ulaşacaktır. Biz diğer kardeşlerimiz gibi bu olayların akabinde ülkemize sığınacak herkese elbette kucağımızı açarız ama kendilerine Batı ülkelerinde gelecek aramak için yola devam etmek isteyenlere de diyecek bir sözümüz olmaz. Mesele sadece para pul, finansman meselesi olmaktan çıkmıştır ki Avrupa Birliği (AB) bu konudaki sözünü dahi henüz tutamamıştır. Artık mesele bu milyonlarca insanın kendilerine güvenli bir gelecek için daha ne kadar sabredeceklerdir diye soruyorum" dedi.
"ARTIK DENİZİN BİTTİĞİ YERE GELİNMİŞTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD yanında Kızılay ve çeşitli gönüllü yardım kuruluşlarının bu süreçte bütün gayretleriyle çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Kilis gibi şehirlerimizde sığınmacı sayısı, şehrin kendi nüfusunu dahi geçmiş durumda. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Batı ülkelerinin ne kadar hoyrat, ne kadar insafsız, ne kadar vicdansız davranırlarsa davransınlar bu akını kontrol altında tutma şansları yoktur. Bunun için bir an önce Suriye’deki meselenin çözümü konusunda bir konsensüs sağlanmalıdır. Esasen çeşitli platformlarda bu konuda ideal değilse bile ümit verici bir takım gelişmeler yaşanmıştı ancak farklı hesaplarla bölgede askeri güç kullanımına girişen Rusya gibi ülkeler bu gelişmeleri adeta sabote ettiler. Daha çoğalan, sorunun çözümünde söz sahibi olan diğer bir takım ülkeler bu açık sabotaja rıza göstermek ve dolaylı destek vermek durumunda kalmışlardır. Artık denizin bittiği yere gelinmiştir. Ya bu mesele kısa sürede çözüm yoluna girecek ya da kar topu gibi büyüyen ve yakın uzak tanımadan tüm dünyayı etkisi altına alacak daha büyük sorunların kapısı açılacaktır. Biz tüm meselelere bu hassasiyetle yaklaşıyoruz. Biz Suriye halkının en kısa sürede barış, huzur ve güvenliğe kavuşmasını, kendi geleceğini kendi belirleme hakkına sahip olmasını istiyoruz. Bu yöndeki tüm çözümlere destek vermeye hazırız. Suriye bahanesiyle hayata geçirilmeye çalışılan diğer senaryoların başarı şansı olmadığı iyi bilinmelidir."
"SIRÇA KÖŞKÜNDE OTURAN HİÇ KİMSE BAŞKASININ CAMINA TAŞ ATMAMALI"
"Kendi sırça köşkünde oturan hiç kimse başkasının camına taş atmamalıdır" diyen Erdoğan, "Biz tüm meselelere bu hassasiyetle yaklaşıyoruz. Diğer ülkeleri de aynı hassasiyetle konumlarını yeniden değerlendirmeye davet ediyoruz. Biz macera peşinde değiliz, kimsenin de maceraya atılmasını arzu etmiyoruz. Türkiye, bölgesindeki tüm sorunlar karşısında dikkatli ve ilkeli bir politika izlerken gelecek hedeflerinden taviz vermeden yoluna da devam ediyor" ifadelerini kullandı.
(İHA)