Hindistan'ın Uttar Pradeş eyaletinde 6 Aralık 1992'de milliyetçi Hinduların, 1528'de Babür Şah'ın komutanlarından Mir Baki tarafından inşa ettirilen Babri Camisi'ni yıkmalarının ve akabinde yaşanan şiddet olaylarında binlerce kişinin ölmesinin üzerinden 27 yıl geçti.
Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Uzmanı Dr. Hayati Ünlü, Babri Camisi'nin yıkılmasını, yıkım sonrası yaşanan şiddet eylemlerini ve Hindistan Yüksek Mahkemesinin 9 Kasım 2019'da aldığı kararla cami arazisini Hindulara vermesini, AA muhabirine değerlendirdi.
Babri Camisi'nin, Güney Asya bölgesinde uzun yıllar İslam'ın sancaktarlığını yapmış Babür devletinin kurucusu Babür Şah'tan ismini aldığı bilgisini paylaşan Ünlü, "Babri Camisi, İslam'ın Güney Asya'daki en büyük sembolüydü. Tabiri caizse, Güney Asya'nın Ayasofyası idi. Dolayısıyla İslam'ın Güney Asya topraklarındaki hakimiyetinin bittiğini ifade etmek için Babri Camisi'nden daha özel bir sembol bulunamazdı." ifadelerini kullandı.
Ünlü, İngilizlerin Hindistan'daki koloni yönetimlerini çekerken, bölgede asla bitmeyecek toplumsal bir bölünme bıraktıklarını ifade ederek, " (İngilizler) Müslümanlar ve Hinduları birbirine düşürdüler." dedi.
Caminin yıkılmasının uzun yıllar biriktirilen duygu ve öfke birikiminin bir sonucu olarak ortaya çıktığını vurgulayan Ünlü, "Hindu milliyetçileri Babri Camisi’ne karşı ilk eylemlerini 1949 yapmış olsalar da bu duygu ve planlama Hindu milliyetçiliğinin ana gemisi Ulusal Gönüllüler Organizasyonu'nun (RSS) kurulduğu 1920'lerden bu yana teşvik edilmekteydi. Hindu milliyetçiliğinin diğer lokomotif örgütü olan Dünya Hindu Konseyi (VHP), Babri Camisi'nin yıkılması için 1980'lerde büyük bir kampanya başlattı." diye konuştu.
"Babri Camisi olayları Hindistan başta olmak üzere çevre ülkeleri de etkiledi"Dönemin Hindistan Halk Partisi (BJP) lideri olan Lal Krishna Advani'nin Ram Tapınağı'nın inşası için ülke genelinde bir kampanya başlattığını anımsatan Ünlü, "RSS, VHP ve BJP, Babri Camisi üzerinden Hindu milliyetçilerini mobilize etmesinin akabinde aynı örgütler tarafından yönetilen öfkeli kitleler, 1992'de Babri Camisi'ni yasa dışı bir şekilde yıktı ve tüm ülke genelinde büyük bir kargaşa döneminin önü açıldı." dedi.
Ünlü, yaşanan olaylarda 2 bin kişinin hayatını kaybettiğini ve şiddet eylemlerinin çevre ülkelere de sıçradığını anlatarak, "Babri Camisi olayları tüm bölgeyi etkiledi. Başta Hindistan olmak üzere çevre ülkelerde de asla kapanmayacak derin yaralar ve toplumsal fay hatlarının ortaya çıkmasına neden oldu." ifadelerini kullandı.
Müslümanlar açısından olayın "tam bir travma etkisi doğurduğu" değerlendirmesinde bulunan Ünlü, "Hindistanlı Müslümanların tamamında konuyla ilgili hayal kırıklığını görebiliyorsunuz. İslam'ın bölgedeki sembolü olan Babri Camisi'nin yıkılmasına mı üzülsünler, kaybettikleri Müslümanların acılarını mı yaşasınlar, yoksa sokağa bile çıkmakta zorlandıkları anları unutmaya mı çalışsınlar?" diye konuştu.
"Müslümanlar toplumun ötekisi konumunda"Ünlü, mevcut BJP iktidarı döneminde ülkedeki Müslümanların "tarihsel öteki" pozisyonunda yer aldığını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Müslümanlara yönelik şiddet her gün sosyal medya üzerinden bizlere kadar ulaşıyor. Müslümanlara yönelik şiddetin kurumsal, ekonomik, psikolojik her türlü boyutunun söz konusu olduğu ifade edilebilir. Müslümanlar, toplumun fiziksel alanının dışına atılması gereken unsurları konumunda."
Müslümanların kendilerini ifade edememelerinin tüm Güney Asya üzerinde büyük bir İslamofobi dalgasının yayılmasına neden olduğunun altını çizen Hayati Ünlü, "Bugün Batı dışında İslam karşıtlığının en yüksek olduğu bölge Güney Asya." değerlendirmesinde bulundu.
"Mahkeme kararı, yine mahkemede kabul edilen suçu ödüllendirdi"Ünlü, Hindistan Yüksek Mahkemesi'nin 9 Kasım'da, tartışmalı arazinin Hindulara verilmesine ilişkin kararına atıfta bulunarak, "Geçen yıl, Yüksek Mahkeme Hakimleri'nden bazıları, Yüksek Mahkeme Başkanı'nı, siyasal açıdan önem arz eden davalara, belli hakimlerin atanması sebebiyle suçladı. O zamandan bu zamana mahkemeye siyasetin müdahalesi ve yargı bağımsızlığı tartışmaları kapanmadı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin baskı yaptığı bilinen bir gerçekti." şeklinde konuştu.
Mahkeme kararını etkileyecek Hindistan Arkeolojik Araştırmaları Kurumu tarafından yapılan tüm araştırmaların, Hinduların iddialarının tersi yönünde bir gerçeği ortaya koyduğuna işaret eden Ünlü, "Babürlülerin bir tapınak yıkımında bulunmadıkları dile getiriliyor. Hindu milliyetçilerinin 1949'da cami içerisine put yerleştirmesinin ve 1992'deki yıkımlarının bir suç olduğu kararlaştırılıyor. Sonuç olarak ise Ram Tapınağı'nın yeniden inşası kararlaştırılıyor. Yani kabul edilen suç, ödüllendirilmiş oluyor." ifadelerini kullandı.
"Her şey planlı bir gündem kapsamında ilerliyor"Ünlü, Modi ve Hindistan İçişleri Bakanı Amit Şah'ın seçim öncesinde vaat ettiği konuları planlı bir gündem kapsamında ilerlettiğine dikkati çekerek, "Hindutva (Hindu egemenliği) gündemi kapsamında önce Keşmir'in statüsü değiştirildi. Akabinde Babri Camisi kararı verildi. Şimdi sırada ise Assam'da gündeme gelen ancak tüm ülkede uygulamaya konulmak istenen Ulusal Vatandaşlık Kaydı Listesi düzenlemesi var. Ardından da Birleşik Medeni Kanun ve Din Değiştirme Karşıtı Yasa sırada bekliyor." bilgisini paylaştı.
Babri Camisi arazisi üzerinde inşa edilmesi planlanan Ram Tapınağı'nın 2025'e kadar bitirilmesinin hedeflendiğini ifade eden Ünlü, "Bu tarih RSS'nin kuruluşunun 100. yılına denk geliyor. Büyük bir kutlama organize ediliyor." diye konuştu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com