ANKARA
İki ülke Dışişleri Bakanlıkları, her yıl 1 Mart’ı "Türk-Afgan Dostluk Günü" olarak kutlamak üzere, 24 Aralık 2010'da İstanbul’da bir Mutabakat Zaptı imzalamışlardır.
Zamanın sınamalarını başarıyla atlamış bu ilişkinin değerini ve anlamını genç nesillere aktarmak, manevi ve tarihi bir sorumluluktur.
Bu noktada, Afganistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin dokusunu iyi anlayabilmek bakımından, tarihte kısa bir yolculuk yapmakta fayda görüyorum.
Afganistan’daki ilk Türklerin izleri, MÖ 2. yüzyılda Saka Türklerine (İskitler) uzanmaktadır.
Bunu, 5. yüzyılda imparatorluklarını kuran ve şimdi Belh, Tahar, Kabil, Gazne, Zabul ve Kandahar olarak adlandırılan bölgelere yayılan Ak Hunlar (Eftalitler) takip etmiştir.
Afganistan, 10, 11 ve 12. yüzyıllarda sırasıyla Gazneliler, Selçuklular ve Harzemşahlar döneminde Türkler için önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur.
Moğolların 13. yüzyıldaki istilasının ardından Türkler, 16. ve 17. yüzyıllarda bu coğrafyaya bu kez Babür Şah komutasında yerleşmeyi sürdürmüşlerdir.
Belh doğumlu Mevlana, dokuz yaşındayken ailesiyle beraber 13. yüzyılda Anadolu’ya göç etmiştir. Çağatay Türklerinden büyük şair Ali Şir Nevai, 15. yüzyılda Herat’ta doğup, büyümüş ve vefat etmiştir.
Türkler ve Afganlar arasındaki etkileşim 18. yüzyılda Afganistan’ın ilk kurucusu Ahmed Şah Durrani’nin Osmanlı Padişahı 3. Mustafa ile mektuplaşmasıyla ve 19. yüzyılın sonlarında Sultan Abdulhamid'in Afganistan'a diplomatik heyet göndermesiyle devam etmiştir.
Habibullah Han, Mahmud Terzi'nin tavsiyesi üzerine 20. yüzyılın başlarında Afganistan’a Türk danışmanlar davet etmiş; Afganistan’daki ilk devlet hastanesi 1913 yılında bu danışmanlarca kurulmuştur.
Anadolu'da 1910'ların sonlarında üniversitelerde öğretim gören Afgan öğrenciler, Kurtuluş Savaşı'na katılarak şehitlik mertebesine erişmiş; Afgan kadınları, ziynet eşyalarını Türkiye'nin bağımsızlık davasına bağışlayarak, çok anlamlı bir dayanışma sergilemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun önde gelen liderlerinden Cemal Paşa, 1920’de Kabil’e gelerek, bir yıl kalmış ve Afgan ordusunu eğitmiştir.
Gazi Mustafa Kemal, Türk Kurtuluş Savaşı devam ederken 1921’de Afganistan Kralı Emanullah Han’dan gelen askeri eğitim alanında yardım talebini geri çevirmemiş; 2. Dünya Savaşı'na kadar Afganistan'a doktor, subay ve öğretmenlerden oluşan pek çok heyet gelip gitmiştir.
Ankara Hükümeti, 1920 yılında ikinci yurt dışı temsilciliğini Bakü'den sonra Kabil'de açmıştır. Afgan asıllı Türk subay Abdurrahman Samadan, 1920’de Afganistan'a temsilci olarak atanmıştır.
Kabil'deki ilk diplomatik misyon olan Büyükelçiliğimizin yerleşkesi, Gazi Emanullah Han'ın Atatürk’e bir armağanıdır.
Afganistan, 1921’de "Ankara Hükümeti"ni tanıyarak, siyasi anlaşma imzalayan ilk ülke olmuştur. Atatürk, 10 Haziran 1921'de Ankara'daki Afganistan Büyükelçiliğinin açılışında Afgan bayrağını direğe bizzat çekmiştir.
Gazi Emanullah Han, Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması üzerine 10 Ekim 1922’de Dilkuşa Sarayı’nda verdiği resepsiyondaki "Türkler ve Afganlar kardeştir. Türklerin sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir." sözleriyle, bu kadim bağı tarihin sayfalarına not olarak düşmüştür.
Gazi Emanullah Han, 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan dolayı Atatürk'ü tebrik eden yegane yabancı devlet adamıdır.
Afganistan, 1923'te Sovyetler Birliği'nden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ikinci ülkedir.
Emanullah Han’ın Mayıs 1928’deki ziyareti, yabancı bir Devlet Başkanı’nın Türkiye’ye yaptığı ilk resmi ziyarettir. Türkiye, ilk Teknik İşbirliği Anlaşması’nı bu ziyarette Afganistan’la imzalamıştır.
Bu dönemde Atatürk’ün talimatıyla gelen Türk uzmanlar, Afganistan’da modern devlet kurumlarının inşasında kayda değer roller üstlenmişlerdir.
Dr. Kamil Rıfkı Urga, Kabil Tıp Fakültesi’nin temellerini atmıştır.
Afganistan’a o dönemde resmi görevle gelen Türklerin veya aile bireylerinin bir kısmı burada vefat etmiş olup, Kabil’de bir Türk mezarlığı bulunması, ilişkilerin özel niteliğini gösteren bir diğer anlamlı nişanedir.
Afgan-İran sınırının orta bölümü, 1934-35 yıllarında bir Türk komitesi tarafından çizilmiştir. Atatürk’ün vefatında bir haftalık yas ilan ederek, bayrağını yarıya indiren yegane ülke Afganistan’dır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye, Afganistan'da modern devlet yapılarının ve kamu kurumlarının tesisinde rol oynamaya ve 1960'lara kadar öğretmen, doktor, subay ve uzman göndermeye devam etmiştir.
Merhum Başbakan Adnan Menderes 26-30 Temmuz 1956 tarihleri arasında Kabil'i; Kral Zahir Şah 26 Ağustos-8 Eylül 1957 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmiştir.
Üçüncü Cumhurbaşkanımız Sayın Celal Bayar, 12-22 Eylül 1958 tarihleri arasında Kabil, Kandahar, Helmand, Kunduz ve Baglan’ı kapsayan 10 günlük devlet ziyaretinde bulunmuştur.
Son 19 yıldır NATO kapsamında Kabil için çerçeve ülke rolü üstlenmekte; asker konuşlandırmakta ve Afgan askerine ve polisine eğitim vermekteyiz.
Bugüne kadar 5 binden fazla Afgan askerine ve yaklaşık 10 bin polisine eğitim vermiş bulunuyoruz.
Türkiye, tarihinin en kapsamlı kalkınma yardımını 2002'den bu yana Afganistan’a yapmaktadır.
Ekseriyeti eğitim, altyapı ve sağlık alanında olmak üzere, tamamladığımız proje sayısı 1100’ü geçmiştir.
TİKA’nın yurt dışında birden fazla ofisle faaliyet gösterdiği yegane ülke Afganistan’dır.
Mezar-ı Şerif'in ardından ikinci Başkonsolosluğumuzu 2020 Haziran ayında Herat’ta açtık.
Üçüncü Başkonsolosluğumuzu 2021’de Kandahar’da açmak için hazırlıklarımızı sürdürmekteyiz.
Afganistan’da sekiz vilayete yayılan 21 okulda ve dört dershanede yaklaşık 7 bin öğrenciye Türkiye Maarif Vakfı aracılığıyla eğitim imkanı sağlamaktayız.
Türkiye bursları için en fazla başvuruyu, yılda yaklaşık 20 bin başvuruyla Afganistan’dan almakta; en çok bursu Afganlara tahsis etmekteyiz.
Son 20 yılda Türkiye burslarıyla yükseköğrenim gören 4 binden fazla Afgan genci, iki ülke arasında yeni dostluk köprüleri inşa etmektedir.
Kabil’de Türk-Afgan Kız Üniversitesi açmayı da planlamaktayız.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kabil Büyükelçisi sıfatıyla, gücünü iki milletin derin dostluk ve samimi kardeşlik bağlarından alan bu özel ilişkiyi ileriye taşıma yolunda hizmet etmekten gurur ve büyük mutluluk duyuyorum.
Son 40 yıldır çatışma ortamında bulunan Afganistan, tek bir ülkenin kapasitesini aşan büyük zorluklarla yüzleşmeye devam etmektedir.
Büyük acılar çeken Afgan halkı, geciken barışı ziyadesiyle hak etmektedir.
Toplumun tüm kesimlerinin endişe ve beklentilerini karşılayacak ve bölgesel desteğe sahip olacak kalıcı, adil ve onurlu bir barışın gelmesi en büyük temennimizdir.
Türkiye, Afgan kardeşlerimiz talep ettiği müddetçe onların yanında olmayı sürdürecektir.
(Oğuzhan Ertuğrul, Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi olarak görev yapmaktadır.)
"Görüş" başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com