Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ''Bilhassa İslam’ın yüce hakikatlerini güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürenler, hakikati sadece kendinde görenler, hedefine ulaşmak için her yolu mubah sayanlar, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ''Bilhassa İslam’ın yüce hakikatlerini güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürenler, hakikati sadece kendinde görenler, hedefine ulaşmak için her yolu mubah sayanlar, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim alanlar, bütün bunların vebalini, hesabını Allah’a verebilecekler mi?'' dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 'Ey asabiyetini insanlığının ve Müslümanlığının önünde tutanlar! Ey mezhepçilik, hizipçilik, etnik kimlik asabiyetiyle birbirine düşman olanlar! İman ettiğimiz Resulümüz; 'Müslüman, Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez' buyurmadı mı?' diye sordu.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle İstanbul Kongre Merkezi’nde bir program düzenledi. Programın açılış konuşmasını yapan ev sahibi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, öteden beri Kutlu Doğum Haftalarında bireysel ve sosyal hayatımız açısından önem arz eden temaları aziz milletimizin gündemine taşımaya, özelde toplumumuzu, genelde ise tüm insanlığı Hz. Peygamberin (s.a.v.) çağlar üstü örnekliğiyle, rahmet yüklü mesajlarıyla buluşturmak için gayret gösteriyoruz” dedi.
Mehmet Görmez, “Ben bugün konuşmamda küresel ölçekte ulusların, dinlerin, kültürlerin, medeniyetlerin arasında birlikte hayata ahlakı açısından yaşadığımız krizlerden söz etmeyeceğim. Ben bugün, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Rum, Ermeni vs. din mensupları arasındaki sorunlardan söz etmeyeceğim. Ben bugün, İslamofobyanın nasıl bir nefret ve düşmanlığa dönüştüğünü, Batı dünyasının çok kültürlülük iddiasını nasıl kaybettiğini uzun uzun anlatmayacağım. Ben bugün, İslam coğrafyasında yanan ateşi, mezhep çatışmalarını, İslam toplumlarının birlikte hayata ahlakı ve hukukunu neden kaybettiğini, bunların sebeplerini saymayacağım. Ben, bugün Peygamberimizin (s.a.v.) Ensar ve Muhaciri nasıl kardeşler topluluğu haline getirdiğini, Yahudiler ve gayr-i Müslimlerle Medine Vesikasını imzalayarak birlikte hayata ahlakı ve hukukunu nasıl oluşturduğunu ve sonra Müslümanların tarih boyunca bunu örnek alarak nasıl çok kültürlü medeniyetler inşa ettiğini, Hz. Ömer’in, Selahaddin-i Eyyübi’nin emannamelerini, Fatih Sultan Mehmed’in ahitnamesini uzun uzadıya bahsetmeyeceğim” diyerek sözlerine başladı.
Görmez, “Birlikte hayata ahlakının küresel ölçekte yeryüzünde egemen olması için her şeyden önce yaptığımız bir hatadan, işlediğimiz bir kusurdan dolayı kardeşimize karşı özür dilemesini bilmeliyiz. Affedici olan, özür dilemesini de bilir. Özür dilemenin Allah’a karşı yapılanının adı tövbedir. Allah’a tövbe etmesini bilen kardeşinden özür dilemesini de bilir. Özür dilemek, asla hakkı düşürmek değildir. Kalplerdeki kin ve nefret duygularını, hırs ve intikam arzularını parçalamak, atomu, atomaltı parçacıklara ayırmaktan daha fazla mı çaba gerektiriyor? Yüreklerde sevgi, muhabbet, şefkat üretmek, kocaman fabrikalar kurup silah üretmekten daha mı masraflı ve zahmetli?” ifadelerini kullandı.
'Kardeş topluluklar olabildik mi' diyen Mehmet Görmez, 'Bizler bugün, Peygamber Efendimize (s.a.v.) gerçekten kardeşler topluluğu olabildik mi? Ona layık bir ümmet olabildik mi? Bizler, içler acısı halimizle onun yüzüne nasıl bakacağız? Bunu hiç düşündük mü? Ve mezhebini, meşrebini, ırkını, ideolojisini rahmet dini İslam’ın önüne geçirme tuğyanına kapılan kardeşlerime şöyle seslenmek isterim; Ey asabiyetini insanlığının ve Müslümanlığının önünde tutanlar! Ey mezhepçilik, hizipçilik, etnik kimlik asabiyetiyle birbirine düşman olanlar! İman ettiğimiz Resulümüz; 'Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez (Müslim, Birr, 32)' buyurmadı mı?' diye sordu.
İslam alemine seslenerek mezhep çatışmalarına dikkat çeken Mehmet Görmez, “Hangi mezhep, meşrep ve anlayış bir masumun kanını akıtmayı, camileri bombalayıp, türbeleri, mezarları yakıp yıkmayı meşru görebilir? Ey alimler! Ey bilginler! Ey siyah sarıklılar! Ey beyaz sarıklılar! Ey yeşil sarıklılar! Nefsimi de katarak söylüyorum. Resul-i Ekrem (s.a.v.); 'Alimler, peygamberlerin varisleridir' buyurmamış mıydı? Sizler peygamberlerin mirasçısı değil miydiniz? Sizlerin görevi, ümmete rehberlik yapmak iken nasıl oldu da Müslümanlar arasındaki kavgada taraf oldunuz? Dökülen masum kanların vebalini, hesabını Allah’a verebilecek misiniz?” dedi.
Görmez, 'Bilhassa İslam’ın yüce hakikatlerini güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürenler, hakikati sadece kendinde görenler, hedefine ulaşmak için her yolu mubah sayanlar, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim alanlar, bütün bunların vebalini, hesabını Allah’a verebilecekler mi?' diyerek sözlerini tamamladı.
dikGAZETE..