Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, hayvanları için yılın farklı dönemlerinde yer değiştirmek durumunda kalan ve ömürleri sürülerin peşinde geçen göçer ailelerin ilkbahar mesaisi renkli ve yorucu geçiyor.
Yaz mevsimini serin olduğu için Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Erzurum, Van, Elazığ ve Muş yaylalarında geçiren besiciler, havaların soğumasıyla diğer illere göre daha ılık olan Şanlıurfa'ya geliyor.
Hayvancılığa uygun kentin farklı bölgelerinde kurdukları çadırlarda kış ve ilkbahar mevsimini geçiren göçerler, bu nedenle eğitimden sağlığa, teknolojiden sosyal hayata kadar pek çok imkandan mahrum bir yaşam sürmek zorunda kalıyor.
Yüzlerce hayvanın tüm bakımını yapan besiciler, doğayla iç içe geçen ömürlerini sürülerine adıyor.
Göçerler, yetiştirdikleri çok sayıda koyun ve keçiyle hayvancılık sektörüne önemli katkı sunuyor.
İlkbaharda havaların ısınmasıyla iş yoğunlukları artan besiciler, bu mevsimde koyunların meraya çıkarılması, sağım ve kırkımından, kuzuların beslenmesi ve sütün işlenmesine kadar hummalı bir çalışma yürütüyor.
Gece dahil sürekli merada olan çobanlar ise yemeklerini eşeklerin sırtındaki heybelerinde muhafaza ediyor.
Dinlenmek için durdukları zamanlarda çay demleyip yemek yiyen çobanlar, cep telefonlarını ise eşek sırtında taşıdıkları, küçük güneş panelleri sayesinde şarj ediyor.
Aşırı yağışlar konaklama süresini arttırdı
Bölgede yaşayan çok sayıda göçer aile, bu yıl yağışların bol olması ve meraların gelişmesi ile göç tarihlerini erteledi.
Nisan ayının sonlarında göç etmeyi planlayan aileler, günler süren yolculuğun ardından Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi sınırlarındaki Karacadağ bölgesine ulaşıyor.
Göçerlerden 72 yaşındaki Ali Arak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 11 çocuğu ve 50 torunu bulunduğunu ifade ederek, bunların neredeyse tamamının hayvancılıkla uğraştığını anlattı.
Mesleklerinin yorucu olduğuna dikkati çeken Arak, bu yıl yağışlar sayesinde meraların erken geliştiğini, böylece yem giderlerinin düştüğünü kaydetti.
Ali Arak, iş yoğunluklarının ilkbahar mevsiminde daha da arttığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Baharla birlikte sürüler tamamen meraya çıktı. Geceleri dahil çobanlarımız hep dışarıda. Gün aydınlanmadan işlerimiz başlıyor. Saat 09.00 gibi hayvanların sütünü sağıyoruz. Daha sonra kadınlar, bunu işleyip yoğurt ve peynire dönüştürüyor.
İkindi vaktine doğru kuzuları süt emmeleri için anneleriyle buluşturuyoruz. Çok yoğun tempoda çalışıyoruz ama hayvanlar doyduğu ve süt verimi arttığı için mutluyuz.
Bu işi seviyoruz, şikayet edecek halimiz yok. Kasım ayında buraya geldik. Benim yaşım 70'i geçti, bu seneki gibi yağmur görmedim.
Şimdi hava güzel, bahar geldi çok şükür. Ben koyunu çok seviyorum ama bu meslekten yoruldum.
Normalde bu günlerde göç etmemiz gerekiyor ama hava durumundan dolayı 15 gün sonra yola çıkacağız.
İlk olarak Karacadağ’a gideceğiz orada 20 gün kalacağız sonra Bingöl Karlıova’ya geçeceğiz. Çok zahmetli ve meşakkatli bir iş."
Çobanlar evin yüzünü göremiyor
Çoban Salih Yıldırım da ilkbaharla birlikte işlerinin yoğunlaştığını ifade ederek, gece gündüz merada bulunduklarını anlattı.
Yağmurlu gecelerde sıkıntı yaşadıklarına dikkati çeken Yıldırım, şunları dile getirdi:
"Bu yıl neredeyse her gece yağmur yağıyor ve bu bizi zorluyor. Gün doğmadan hayvanları otlatmaya kaldırıyoruz, öğleden önce süt sağımı gerçekleşiyor.
Öğlen sürüleri suya götürüyoruz, burada diğer çobanlarla toplanıp yemek yiyoruz. İkindi vakti kuzuları anneleriyle buluşturuyoruz. Saat 21.00'e kadar yayıyoruz, sonra da yatıyoruz.
Gece yarısı tekrar kalkıyoruz. Yaklaşık üç saat hayvanları otlatıyoruz. Sonra biraz dinlenip güneş doğmadan tekrar işe koyuluyoruz.
Bu sürekli böyle devam ediyor. Şimdilik buradayız ama nisan ayının sonlarında Karacadağ'a, oradan da Doğu Anadolu'daki yaylalara doğru yol alıyoruz."
Karacadağ Göçerler Derneği Başkanı Hamza Ağan da yağışlı ile bu yıl göçerlerin bereketli bir sezon geçirdiğine dikkati çekerek, tüm zorluklara rağmen yetiştirdikleri hayvanlar sayesinde ülkenin ekonomisine önemli katkı sunduklarını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com