Ankara
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ortaklığında gerçekleştirilen "Gıdanı Koru Kampanyası"nın tanıtımına video konferans yöntemiyle katıldı.
Bakan Pakdemirli, burada yaptığı konuşmada, Tarım Orman Şurası'nda alınan kararlardan birinin de gıda kayıp ve israfıyla mücadele olduğunu hatırlattı.
Bu amaçla FAO ile başlattıkları Gıdanı Koru Kampanyası'nın ülkenin gıda kayıp ve israfıyla mücadelesinde dünyaya örnek bir proje olduğunu vurgulayan Pakdemirli, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının gıda arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini söyledi.
Pakdemirli, dünyada önemli ölçüde açlık ve obezite sorunu olmasına rağmen bir yandan da üretilen gıdanın her yıl üçte birinin, yani 1,3 milyar tonunun kayıp ve israfa maruz kaldığına dikkati çekerek "Sağlıksız yeme alışkanlıkları, sağlığa ayırdıkları yılda 2 trilyon dolar ile hükümetlerin bütçeleri üzerinde büyük bir yük oluşturuyor. Bu kayıp, gelişmekte olan ülkelerde 310 milyar dolar, gelişmiş ülkelerde ise 680 milyar dolar değerinde karşımıza çıkıyor. İsraf edilen gıdayı üretmek için gerekli ekili alan Çin'in yüz ölçümü kadar yani 9,6 milyon kilometre karedir." diye konuştu.
Pakdemirli, FAO'nun son araştırmasına göre tarladan perakendeye gelinceye kadar gıda kaybının yüzde 14 olduğunu, satış ve tüketim aşamasında ise gıda israfının üçte bir olarak gerçekleştiğini dile getirdi.
Gıda kayıp ve israfının önlenmesi için "gıda okuryazarlığı" kavramını çok önemsediğini vurgulayan Pakdemirli, "İnanıyorum ki ülkemizdeki gıda okuryazarlığını daha çok yükseltebilirsek gıda kayıp ve israfının önüne büyük ölçüde geçmiş oluruz. Gıda okuryazarlığı alışkanlığını milletimize çocuk yaşlardan itibaren kazandırabilirsek gelecekte çok daha sağlam nesillerimiz olur." ifadelerini kullandı.
"Gıdanın son tüketim tarihi ile tavsiye edilen tüketim tarihi farklı"
Pakdemirli, gıdalarda son tüketim tarihi (STT) ile tavsiye edilen tüketim tarihi (TETT) arasındaki farka işaret ederek, şöyle konuştu:
"Son yaptırdığımız anket araştırmasına göre toplumun yüzde 65'i gıdaların STT ve TETT arasındaki farkı bilmiyor. TETT'si geçmiş ürünler insan sağlığı açısından bir sıkıntı teşkil etmiyor. Ürün gurubuna göre belli bir süre daha tüketilebileceği anlamına geliyor ama bunu bilmediğimizde sanki bu gıda artık kullanılamazmış gibi düşünerek direkt olarak çöpe atıyoruz ve de israfa sebep oluyoruz.
TETT, ürünün kalitesinin tazeliğini ölçüyor. STT ise hepimizin bildiği gibi ilgili gıdanın son kullanılabilme güvenilirliğini gösteren bir tarih. Bu iki kavramı farkındalık ve bilinç anlamında mutfaklarımıza ve alışverişlerimize uyguladığımızda gıda israfı konusunda önemli bir adım atacağımızı umuyorum."
Türkiye'de yaşanan gıda kayıp ve israfına da değinen Pakdemirli, "Günlük olarak 4,9 milyon ekmeğin israf edildiğini görüyoruz. Üretilen sebze ve meyvelerin yüzde 50'sinde kayıp yaşanıyor. Hizmet sektöründe işletme başına yılda 4,2 ton gıda, 2 bin litre içecek israfı gerçekleşiyor yani ülkemizde her yıl 18,8 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Bu da yaklaşık 625 bin çöp kamyonunun taşıdığı çöp miktarına denk geliyor. Dolayısıyla israf edilen gıdaların miktarını azaltmak için tüm gıda zinciri boyunca verimli çözümler üretmemiz gerekiyor" dedi.
Pakdemirli, Bakanlığının G20 Dönem Başkanlığı süresince FAO bünyesinde "Gıda Kaybı ve İsrafının Azaltılması ve Ölçülmesine İlişkin Teknik Platform"un kurulmasına öncülük ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Bakanlığımızca yürütülen Ekmeğini İsraf Etme Projesi ile de yıllık yaklaşık 2,5 milyar liralık tasarruf sağlamış olduk. Proje sayesinde günlük, yaklaşık bir milyon ekmeğin israf edilmesini önledik. Ekmek israfının önlenmesi kapsamında yürüttüğümüz kampanyayla ekmek israfında yüzde 18'lik azalma, böylelikle yıllık 300 milyon liralık tasarruf sağlamış olduk."
"Ekmek satış aşamasında israf ediliyor"
Gıdanı Koru Kampanyası için 1,5 yıldır FAO, kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle uzun süren çalışmalar yaptıklarını aktaran Pakdemirli, şunları söyledi:
"Bu çalışmalardan çıkan sonuçlara baktığımızda şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz: Türkiye çapında, gıda kayıp ve israfı en fazla yaş meyve ve sebzede görülüyor. Bunu hazır yemek ve ekmek takip ediyor. Meyve ve sebzelerde en fazla kayıp, hasat, depolama, işleme, nakliye ve satışta gerçekleşiyor. Hazır yemek sektöründe ise hastaneler, okul yemekhaneleri, oteller, lokantalar, kamu kurum yemekhaneleri gibi toplu tüketim yerlerinde yaşanıyor. Ekmek ise özellikle satış aşamasında israf ediliyor."
İlk defa Türkiye'de gıda kayıpları ve israfının önlenmesi, azaltılması ve yönetimine ilişkin bir Ulusal Strateji Belgesi ve bu stratejiyi hayata geçirecek Eylem Planı'nı hazırladıklarını ifade eden Pakdemirli, şu bilgileri verdi:
"Buna göre ilk amacımız, gıdada kayıp ve israfı önlemek. İkinci amacımız, mümkünse gıdayı kurtarmak ve yeniden dağıtmak. Üçüncü amacımız, insani tüketimi mümkün değilse hayvan yemi olarak kullanmak.
Son olarak da atık gıdanın geri dönüşümünün sağlanmasıdır. Bu amaçlara ulaşmak için de 100'e yakın eylem ve her eylemin gerçekleştirilmesinden sorumlu olan kurum ve kuruluşlar istişare edilerek belirlendi."
Pakdemirli, gıda kayıp ve israfını önlemede en önemli unsurun farkındalık olduğuna işaret ederek, "Bazen sadece gıdayı doğru koşullarda saklama, şekli mükemmel olmayan meyve ve sebzelere şans verme, akıllı alışveriş yapma, ısı kontrolünü doğru ayarlama, gıda bağışı konularında öğreneceğimiz şeylerle uygulaması basit ancak gıda israfının çözümünde olumlu etki yaratabiliriz. İşte bizler de sizlere sesimizi daha fazla duyurabilmek için, bu amaçları baz alarak bir kampanya tasarladık." dedi.
Kampanya için "Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık!" sloganının belirlendiğini vurgulayan Pakdemirli, kampanyanın web sitesinin ise "www.gidanikoru.com" olacağını bildirdi.
"Kampanyanın maskotu Cano"
Pakdemirli, kampanyanın "Cano" adında bir maskotu da olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Cano pelerinli bir kurtarıcı, dinamik bir arkadaşımız. Gıdalarımızın çöpe gitmemesi ve kayba uğramaması için bu kampanya boyunca bizlerle olacak. Restoranda karşımıza çıkacak, 'İhtiyacın kadar sipariş ver.' diyecek. Bazen marketlerde göreceğiz, 'Alışverişini evde planladın mı?' diye soracak. Okulda, iş yerinde, kışlada, hastanede, kampanyamızı ilgilendiren her yerde, bizimle bu kampanyayı sırtlıyor olacak. Yani kısacası israfla savaşımızın kahramanı Cano."
Gıda işletmeleri için de iyi uygulama rehberleri hazırladıklarına işaret eden Pakdemirli, "İşletmenizde gıda kaybını ve israfını nasıl azaltabileceğiniz, ölçebileceğiniz yönünde sizlere yol göstereceğiz." diye konuştu.
Pakdemirli, kampanyada bir de "Gıdanı Koru Mutfağı" olacağı bilgisini vererek, "Bu mutfakta videolar, içerikler, tarifler, etkinlikler sıkça sorulan sorular ve sürpriz alanlar var. Sırayla 'İhtiyacın Kadar Al' ve 'Geleceğini Çöpe Atma' diyeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Tek başımıza mücadele edemeyiz"
Gıda israfıyla mücadelenin bireyden başlayarak topluma yayılacağını vurgulayan Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Çünkü ülkemizde gıda kayıp ve israfını bir nebze yani yüzde 2 civarında gıdayı çöpe göndermekten vazgeçersek bunun anlamı 10 milyar lira demek yani 360 bin ailenin 1 yıllık asgari geçim rakamı. Bu oranı yüzde 5 yapmayı başarırsak 25 milyar lira demek. Bu da yine 900 bin ailenin 1 yıllık asgari geçim rakamına karşılık gelmektedir.
Bu kampanya, 83 milyon vatandaşımızın yani tüm milletimizin kampanyası. Bu işin asıl sahibi sizlersiniz, sorumluluk her birinizde. Gıda israfıyla Bakanlık olarak tek başımıza mücadele edemeyiz."
Pakdemirli, BM'nin, 29 Eylül'ü Gıda Kayıpları ve İsrafı ile Mücadelede Farkındalık Günü olarak ilan ettiğini anımsatarak, bu kapsamda koşulların el vermesi halinde 30 Eylül'de FAO'nun "Save Food" girişiminin bölge konferansına ev sahipliği yapacaklarını bildirdi.
"Kimsenin ürünü elinde kalmayacak"
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Pakdemirli, kampanyanın toplum tarafından benimsenmesinde sosyal medyadan faydalanacaklarını söyledi.
Pakdemirli, yeterli fiyatı bulamayan çiftçilerin ürünlerini çöpe dökmesinin hatırlatılması üzerine, "Doğru destek ve yönlendirmelerle en iyi planlamayı sağlamaya çalışıyoruz. Sözleşmeli üretim bu anlamda önem taşıyor. Sözleşmeli üretime geçilmesi için de Dijital Tarım Pazarı'nın lansmanını yaptık. Taleple arz buluşunca gıda israfı önlenecek. Daha iyi planlamayla kimsenin elinde ürün kalmayacak" dedi.
Pakdemirli, turizm sektöründeki açık büfe uygulamasına yönelik soru üzerine de bu alandaki israfın önlenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığının en önemli paydaşlarından birisi olduğunu söyledi. Otel, restoran ve kafelerde daha fazla israf olduğuna dikkati çeken Pakdemirli, "Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile birlikte çalışıyoruz. Açık büfelerin yeniden şekillenmesi konusunda bazı girişimlerin olacağına inanıyorum. Otel ve restoranlar da bu işin paydaşı olmalı. Burada da bir miktar iyileşme sağlayacağımızı düşünüyorum." dedi.
Türkiye'de kesinlikle gıda sıkıntısı olmadığını vurgulayan Pakdemirli, "Bilakis gıdada fazlamız var, hiçbir eksikliğimiz yok. Bundan sonrası için de herhangi bir problemimiz ufukta gözükmüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde yürüyen Sıfır Atık Projesi'nin bu projeyle ilişkisinin sorulması üzerine Pakdemirli, amaçlarının gıdayı atık haline getirmemek olduğunu ifade etti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com