İSTANBUL
Kültür Konseyi Derneği Başkanı Dr. Metin Eriş, Fethi Gemuhluoğlu'nun yaşamı boyunca savunduğu değerlere ilişkin, "Fethi ağabey, Anadolu çocuklarının zaman içerisinde manevi ve milli değerlerle mücehhez hale gelmelerini sağlardı. Onları sol ve sağ fraksiyonlardan, uca kaçmaktan koruyarak onların daha kamil, olgun ve bilgili olmalarını sağlamak için elinden geleni yapan bir ağabeyimiz, bir büyüğümüzdü." dedi.
Fethi Gemuhluoğlu'nun arkadaşlarından biri olan Eriş, Gemuhluoğlu ile hatıralarını ve usta yazarın 22 Kasım 1975'te irticalen yaptığı ve daha sonra kitap haline getirilen "Dostluk Üzerine" konuşmasının hikayesini anlattı.
Metin Eriş, 1960 Darbesi'nden sonraki neslin kültürel meselelerin hep içinde olduğuna işaret ederek, "Kültürle münasebetim, haşır neşir olmam, çok eski zaman dilimlerine dayanıyor.
Askerlik sırasında Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun asistanı Muammer Bey'le tanışmıştım. Onunla dostluğumuz Kafesoğlu hocayla tanışmama vesile oldu. Babamın umumiyetle Çarşıkapı'da bulunan dükkanı nedeniyle o muhitlerde ikamet etmemizi sağlıyordu.
Bir tarafta Beyazıt'a çıkıyorsunuz sahaflar var, oradan Sirkeci'ye inmeye başladığınızda Babıali var. Yani kitaplarla haşır neşirsiniz. Bu yapı içerisinde tabii benim kültürel faaliyetlerin dışında olmam mümkün değildi" dedi.
Prof. Dr. Kafesoğlu ile 1960'lı yıllarda Kültür Ocağı adı altında toplantılar yaptıklarını kaydeden Eriş, bu toplantılara Osman Turan, Mümtaz Turhan ve Necip Fazıl Kısakürek gibi önemli isimlerin katılarak konuşma yaptığını söyledi.
"Onu gördüğünüzde, önce bir güzel adam görüyorsunuz"
Eriş, Türk İslam dünyasının mütefekkir isimlerini bir araya getiren, kurucuları arasında yer aldığı Aydınlar Ocağı'nın 14 Mayıs 1970'te hayata geçtiğini aktararak, şu bilgileri verdi:
"Aydınlar Ocağı 1988'e kadar büyük hizmetler yaptı. Ben genel sekreterliğini yaptım. 1970 ile 1988 arasında sol ve sağ fraksiyonlarının çatışma içerisinde olduğu, insanların ne zaman, nerede vurulacağının belli olmadığı bir zaman diliminde çok güzel işler yaptı.
Bizim neslin şöyle bir şansı vardı, belki çok sayıda değil ama az sayıda da olsa kemalat vasıflarına sahip ağabeylerimiz, büyüklerimiz vardı. İbrahim Kafesoğlu bunlardan biridir. Aydınlar Ocağı'nın yıllarca başkanlığını yapan Süleyman Yalçın da bunlardandır.
Fethi ağabey ise Anadolu çocuklarının zaman içerisinde milli ve manevi değerlerle mücehhez hale gelmelerini sağlardı. Onları sol ve sağ fraksiyonlardan, uca kaçmaktan koruyarak onların daha kamil, olgun ve bilgili olmalarını sağlamak için elinden geleni yapan bir ağabeyimiz, bir büyüğümüzdü."
Tanıştıklarında Gemuhluoğlu'nun Spor ve Sergi Sarayı Müdürlüğü görevini yaptığını dile getiren Eriş, "Fethi ağabeyin Taksim'deki ofisine çıktık. Onu gördüğünüz vakit, önce bir güzel adam görüyorsunuz karşınızda.
Gözlerinizin içine bakan, hiç gözlerini kaçırmayan ve sizi adeta imtihan eden biriydi. Bu imtihanda da 'eğer bir hatan olursa sınıfta kalırsın' diyen bir ifadesi vardı. Sizi tedib eden, size acı verecek değil, yaklaştığında size dost olacak, sizinle haşır neşir olarak birtakım düşüncelerini alıp kendi yol güzergahında bunların nasıl tahakkuk edeceğini tespit etmeye çalışan bir ifadeyle karşılaşıyorsunuz.
Biraz topluca, yuvarlak yüzlü, gözlerinin içi gülen ama hemen arkasından sizi imtihana da tabi tutan bir ifade. 'Kimsin, nesin? Ne yapıyorsun? Niye oradasın? Nelerle meşgulsün?' gibi sorular sorardı.
O imtihanı geçmiş olacağım ki bana 'Cuma sabahları Fatih Camisi'nde Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbesinin hemen yakınında bizim dualarımız oluyor. Gelir misin?' dedi. O gelir misin, 'gel' demekti." dedi.
"Yol güzergahındaki taşları döşeyen insandı..."
Dr. Eriş, Gemuhluoğlu'nun yaşamında yer alan kişilerle kurduğu bağa işaret ederek, şu bilgileri paylaştı:
"Eskişehir'de bir konferansım vardı. Bana kitaplarını da yanına al dedi. Eskişehir'de dersimi yapıyorum müstahdemlerden biri kapıyı çaldı içeriye girdi. 'Efendim sizi Sanayi Bakanı arıyor.' dedi.
Sanayi Bakanı Mehmet Turgut Bey. Ben de dedim ki 'Eyvah, taşı gediğine koyduk. Galiba, bir hata yaptık ki bakandan fırça yiyeceğim'. Hemen gittim. Bir hanım, 'Yarın sabah Sanayi Bakanımız Mehmet Turgut Bey sizi Ankara'da bekliyor.' dedi. 'Hay hay, emir buyururlar.' dedim.
Ertesi gün Ankara'ya gittim. Mehmet Bey'le sohbet ederken 'Önce biraz kendini anlat.' dedi. Sonra hemen döndü, 'Senin kitapların varmış onları bana ver.' dedi. Ben şaşırdım tabii. Üç kitabımı da verdim. Şöyle bir tetkik etti.
Sekreterini aradı ve 'Metin Bey, Özel Kalem Müdürü olarak göreve başlıyor.' dedi. 'Efendim ben hayatımda hiç devlet memurluğu yapmadım. Böyle bir eğilimim yok.' dedim ancak 'Şu dakikalarda fevkalade sıkıntıdayım. Benim bir özel kalem müdürüne ihtiyacım var ve hemen göreve başlayınız.' diye karşılık verdi.
Bu yapı içinde hemen şunu tespit ettim. Mehmet Turgut Bey için de Fethi ağabey, Fethi ağabeydi. Yani Fethi Gemuhluoğlu Bey değildi. Yol güzergahındaki taşları döşeyen insandı Fethi ağabey."
Gemuhluoğlu'nun gönlünde hep akademisyen olma hayali yattığını vurgulayan Eriş, usta edebiyatçının gönül insanı olmasında madde ile manayı bütünleştiren, ikisini dengede tutan ve bunları istismar etmeyen bir yapıya sahip olduğunu aktardı.
"Dostluk Üzerine" konuşması onun ısrarı üzerine oldu
Eriş, Gemuhluoğlu'nun meşhur konuşması "Dostluk Üzerine"nin ortaya çıkışına da değinerek, da kendisinin ve Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yalçın'ın ısrarı olduğuna işaret ederek, o meşhur konuşmanın hikayesini şu sözlerle anlattı:
"Fethi ağabeye ben rica ettim. 'Benim okumam yazmam yok.' dedi. Arkasından 'Hele ben hiç yazmam' dedi. Halbuki Arapgir gazetesinde ve çeşitli dergilerde yazmıştı.
Birden bire görev benim üzerime yıkıldı. Süleyman Yalçın hocama, 'Siz ağırlığınızı koyarsanız sizi kırmayabilir.' dedim. Her telefon edişimde Fethi ağabeye 'Aydınlar Ocağı'nda ne zaman konuşma yapacaksınız' diye soruyordum.
Bir gün 'Dostluk üzerine konuşmak isterim. Ancak aklıma gelen herşeyi söylerim. Benden yazılı bir metin beklemeyin.' dedi. Harika bir konuşma yaptı. Gönül dostluğunun ne manaya geldiğini, Türk insanı için nasıl bir anlam ifade ettiğini anlattı."
Metin Eriş, Fethi Gemuhluoğlu'nun hitabetinin çok güçlü olduğuna dikkati çekerek, şunları aktardı:
"Müthiş bir hitabeti vardı. Çok güzel konuşurdu. Onun söylediklerini zincirleme bütünlüğü içinde düşünmek mecburiyetindeydiniz. Onun sadece bir cümlesine sahip çıkıp cümleyi yorumlamaya kalkarsanız altından kalkamayabilirdiniz.
Ondaki dostluğun manasını, ruh zenginliği içerisinde değerlendirmek mecburiyetindesiniz. O ifadedeki dost kelimesi, sadece karşılıklı bir arkadaşlık mahiyetinde değildi.
Gönül dostluğunun, gönül zenginliğinin ve fedakarlığın beraber gelebileceğini ama bu fedakarlıktaki temel unsurun önce İslam sonra Türklük olduğunu çok açık ve net olarak ifade ederdi."
Gemuhluoğlu'nu "20'nci yüzyılın Alpereni" olarak gördüğünü söyleyen Eriş, onun geleceği inşa edecek kişileri bulmaya çalışıp, onların yollarını açmak için çabalayan bir hayat sürdürdüğünün de altını çizdi.
Fethi Gemuhluoğlu, 1 Ocak 1922'de dünyaya geldiği İstanbul'da 5 Ekim 1977'de vefat etti.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com