SARAYBOSNA - EMRE BAŞTUĞ
Bosna Hersek'te 1992-1995 yıllarında yaşanan savaşın neden olduğu ve etkisi günümüze taşınan hüzünlü bir hikayeyi konu alan "Geçmişteki Sır" filmi, Saraybosna'daki çekimlerin ardından seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor.
Yerli ve yabancı oyuncuların birlikte rol aldığı filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlenen Raşit Görgülü, yakın zamanda vizyona girmesi planlanan filme dair açıklamada bulundu.
Görgülü, Bosna Hersek'e ilk kez savaşta tecavüze uğramış kadın ve çocukların hikayesi hakkında belgesel yapmak üzere geldiğini anlatarak, bu ilk belgesel filminin ardından yine savaşla bağlantılı yaşlı bir adamın hikayesini de belgesel film olarak çektiğini aktardı.
Belgesellerin, hikayeleri belirli bir yere kadar anlatma gücü olduğunu söyleyen Görgülü, "Burada yaşananları objektif bir şekilde nasıl tüm dünyaya duyurabiliriz, diye düşündüm. Böylece filmin hikayesini yazmaya karar verdim." diye konuştu.
Görgülü, filmin hikayesini yazarken daha önce çalıştığı, savaşta tecavüze uğramış bir çocuğun hikayesinden esinlendiğini belirterek, "Çok fazla bilinmiyor ama bazı çocuklar, savaşta Bosna Hersek'ten kaçırılıp Türkiye'de çocuğu olmayan ailelerin yanına yerleştirildi. Bizim hikayemiz de böyle başlıyor." ifadelerini kullandı.
Bosna Hersek'te yaşanan zulüm ve soykırımın, sadece Avrupa özelinde bir iç savaş olarak görüldüğünü ve bu şekilde anlatıldığını kaydeden Görgülü, dünya kamuoyunda algılananın aksine, Bosna Hersek'te sistematik bir soykırım yaşandığının altını çizdi.
Görgülü, yaşananların tekrarlanmaması ve Müslümanların bu tecrübeleri tekrar yaşamaması için gücü ölçüsünde bunları anlatmak istediğini söyleyerek, filmin İngilizce olmasının ana sebebinin ise hikayeyi tüm Avrupa'ya anlatmak olduğunu belirtti.
Dünyayı belli medya güçlerinin kontrol ettiğini ve güçler ne isterse halkın da onları öğrendiğini ileri süren Görgülü, "Irak'ta savaş oldu. Yanıbaşımızda Suriye'de bir savaş devam ediyor. Hepsi son buluyor, yıkılan köprüler, binalar tamir edilebiliyor. Peki ya kırılan insan kalpleri ve gönüller? Bu gerçek, üzerinden 20 yıl da geçse hikayemizde net şekilde gözüküyor. 20 yıl da geçse bunlar unutulmuyor. Bu yüzden, yaşananların tekrar etmemesi için kendimizce amacımız, dünyaya sesimizi duyurmak." şeklinde konuştu.
Görgülü, filmin ana karakterinin "Ali" isminde 20'li yaşlarda bir genç olduğunu ifade ederek, "Ali, çocuğu olmayan bir ailenin yanına yerleştiriliyor. Aile onu kendi çocuğu gibi yetiştiriyor. Çocuktan 20'li yaşlarına kadar gerçek saklanıyor. Geçirdiği genetik bir rahatsızlıktan dolayı ailesi bunu söylemek zorunda kalıyor ve karakterimiz bir anda kendisini Bosna Hersek'te buluyor." diye konuştu.
Çekimlerin büyük bölümünün Bosna Hersek'te gerçekleştiğini aktaran Görgülü, filmde Balkan ülkelerinden ve Türkiye'den çok kaliteli oyuncuların rol aldığını ifade etti.
Görgülü, filmin Saraybosna ve İstanbul'un yanı sıra Londra, Berlin ve Japonya'da da prömiyerinin yapılacağını açıklayarak, "Film, seyirci ile tahmini üç ay sonra festivallerde, altı ay sonra da vizyonda buluşacak. Filmin Avrupa'da on ülkede vizyona girmesini hedefliyoruz." dedi.
"Türkiye ve Bosna Hersek'i birleştiren çalışmalar"
Filmde Boşnak bir komutanı canlandıran oyuncu Haluk Piyes de "mağdurların sesi" olmayı, insanlara bir şeyler vermeyi ve hatırlatmayı sevdiğini söyledi.
Piyes, 1990'ların başında Almanya'da lise öğrencisiyken oraya mülteci olarak gelen Boşnakların acısını doğrudan hissedebildiklerini ve paylaştıklarını belirterek, "Elimizden duadan başka pek bir şey gelmiyordu o zaman açıkçası. Şimdi en azından bu duyarlılığı bir filmle gösterebilmek çok az bir şey ama biraz vicdanımızı rahatlatıyor. Gönül isterdi ki, biz de buraya gelelim çarpışalım, savaşalım." ifadelerini kullandı.
Bu tür projelerin, Türkiye ve Bosna Hersek'i birleştiren çalışmalar olduğunu vurgulayan Piyes, Türkiye'den gelen ekibin de bu hassasiyetleri taşıdığını söyledi.
Piyes, dünyadaki en büyük araç ve silahın medya olduğuna dikkati çekerek, "Bunu doktorun neşterine benzetirim. Neşter, doktorun elinde hayat kurtarır. Ama o neşteri katilin eline verdiğinizde facia olur. O neşteri biz kullanmadık. Bizim kullanma vaktimiz geldi. Böylece bizi hem daha iyi tanısınlar, hem de karanlıktan kurtulalım." diye konuştu.
İnsanların kafasını bulandıranın da medya olduğunu savunan Piyes, "Türkiye'de şu an sanki katliamlar yaşanıyormuş gibi bahsediyorlar. Hiç öyle bir şey yok. Biz Türkiye'nin temsilcisi olarak ne kadar açılırsak, ne kadar şeffaf, ne kadar aydın olduğumuzu gösterebileceğiz. Zaten dinimize, Sahabe-i Kiram'a baktığınız da onlar da aynı görevi yapmış. O zamanın halkla ilişkileri atın üstünde gidip anlatmakmış konuları. Bugün ise sinema, dizilerle anlatmamız gerekiyor. Ama içerik çok önemli. Ne verdiğimiz önemli. Neşter kimin elinde ona bakmak lazım." sözlerini kullandı.
dikGAZETE.com