Denizli
Fırında eşi ile çalışan Mahir Sağ, her akşam, vefat eden babaannesi Hanım Sağ'dan öğrendiği yöntemle hazırladığı doğal nohut mayası ile tam buğday unu, mısır unu, nohut unu ve kepeksiz unu karıştırarak hamur hazırlıyor.
Tarife kış aylarında, mayanın daha hamura etkili nüfuz etmesi için arpa unu da ilave ediliyor.
Sabah erken saatte fırını açan Mahir Sağ, hamurları taş fırına atmadan önce iyice kızarması için üzerine yoğurt suyunun da yer aldığı özel karışımı sürüyor. Taş fırında yazın 7-8, kışın 15 dakikada pişen ekmek, yalnızca fırında 180 gram olarak tüketiciye sunuluyor.
Bölgede yaşayanlar, çoğunlukla kahvaltıda ve yöreye özgü fırın kebabıyla Karahüyük ekmeğini tüketiyor.
Rodos Seferi rivayeti
Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgut Tok, AA muhabirine, bölgedeki Türk yerleşiminin Selçuklulara kadar dayandığını söyledi.
Ekmeğin geçmişten gelen yöresel bir lezzet olduğunu ifade eden Tok, "Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi'ne çıkarken ordunun ekmek ihtiyacını Karahüyük'ten karşıladığına dair belgeler olmasa da rivayetler bulunuyor. Geçmişte bu ekmek daha yaygın üretildiğini biliyoruz ancak şimdi yalnızca Mahir Sağ'ın fırınından bu ekmeği alabiliyorsunuz." dedi.
"Gurbetçiler özel ilgi gösteriyor"
Mahir Sağ, babaannesi Hanım Sağ'ın da 20 yıl kadar bu mesleği yaptığını ve pazarda sattığını ifade etti.
Bölgeye dışarıdan gelenlerin mutlaka ekmekten aldığını belirten SaÄŸ, "Bu ekmeÄŸi almak için Aydın, Ä°zmir’den gelenler var. Gurbetçiler özel ilgi gösteriyor, Avrupa’nın çeÅŸitli kentlerine alıp götürüyorlar." ifadelerini kullandı.
Yöreye gelen yabancıların da bu ekmeği tattığını anlatan Sağ, "Bu ekmeği tüketenler tadı ve kokusunun güzel ve sıra dışı olduğunu söylüyor. Kahvaltıda tereyağıyla tüketiliyor. Aslında bu ekmek kebapla yeniyor. Lavaş yerine bu ekmeğin yenilmesi daha sağlıklı." diye konuştu.
Çırak bulamadığını anlatan Sağ, şunları söyledi:
"Karahüyük ekmeği 6 asırdan da fazla bir gelenek. Aslında 1000 yıldır yapıldığı söyleniyor. Yetiştirecek eleman yok. Oğlumu hazırlamaya çalışıyorum. Henüz o seçim yapmış değil. İnşallah devam ettirecek. Çırak bulmazsak bu meslek bizimle birlikte ölüp gidecek. Elimden tutsalar bu mesleği öğrenseler iyi olur."
"Eskiden 18 fırın vardı"
Ekmek almaya gelen 70 yaşındaki Baki Güler, çocukluğundan bu yana ekmeği aldığını dile getirerek, "Eski ekmek bunlar. 18 tane fırın vardı bu köyde, yetiştiremiyorlardı. Şu an bir tane fırın kaldı." ifadelerini kullandı.
Yatağan Mahallesi'nde ikamet eden Osman Koçer de her cumartesi bu ekmeği almaya geldiğini dile getirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com