İSTANBUL - Gülsüm İncekaya
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Kişilerarası İletişim Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ulağlı, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron'un Avrupa Ordusu kurulması fikrini açıklamasının hemen ardından ülkede sokak olaylarının başladığını belirterek, ''Dünya siyasetini dizayn etmeye çalışan egemen ideolojilerin ki ben bunların başında ABD'nin geldiğini düşünüyorum, Fransa'daki eylemlerin de teşvik edilmesinde, kışkırtılmasında ciddi rol oynadığı kanaatindeyim.'' dedi.
Prof. Dr. Serhat Ulağlı, Fransa'da akaryakıt zammı gerekçesi ile "Sarı Yelekliler" adlı hareketin başlattığı eylemlerde Fransız polisi ile göstericiler arasında yaşanan şiddeti, olayların arka planını, Batılı ülkelerin tepkisizliğini, Gezi Parkı olaylarında canlı yayın yapan Batı ve Amerikan medyasının Fransa'daki olaylar karşısındaki sessizliğini, AA muhabirine değerlendirdi.
Dünyada egemen bir güç olduğunu ve bu gücün dünya siyasetini dizayn etmeye çalıştığını vurgulayan Ulağlı, ''Bu egemen güç bazı radikal tepkileri bastırmak için 'darbe' girişimlerinde bulunur. Bunlar sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve siber darbelerdir ve nihayetinde askeri darbelere kadar giden bir süreçtir. Dünyada bunları yöneten bir merkez vardır.'' dedi.
Türkiye'de de gezi olaylarıyla başlayan ve küresel gücün müdahale ettiği bir sürecin yaşandığını hatırlatan Ulağlı, şöyle konuştu:
''Fransa'da yaşanan olayları Türkiye'deki Gezi olaylarıyla da ilişkilendirmek istiyorum. Hatırlarsanız, seçilmiş bir hükümetin değiştirilmesi adına memnun olmayan bir grubun ve Batı'daki egemen güçlerin Türkiye'de kültürel, sosyal, siber saldırıları, ardından 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve en nihayetinde de ekonomik darbe girişiminde bulunduklarını biliyoruz. Belli ki Türkiye'de uygulanan siyasetin Batı'daki bir yansımasıdır. Daha doğrusu egemen ideolojiyi elinde tutan güçler Fransa'da benzer bir siyaset dizayn ediyor.''
Prof. Dr. Ulağlı, Fransız toplumunun tarihsel ve kültürel anlamda başkaldırıya yatkın bir toplum olduğunu, bunun tarihin belli dönemlerinde sık sık yaşandığını anlatarak, son gösterilerin görülmemiş düzeyde anarşik boyutta olduğunu kaydetti.
Fransa'daki olayların başlangıç nedeninin benzin fiyatlarına tepki olarak gösterilmesinin arkasında farklı nedenler olabileceğine işaret eden Ulağlı, ''Eğitim hayatımı geçirdiğim bir ülke olmasına binaen şunu çok net söyleyebilirim; Fransa, kişisel hak ve özgürlüklerin çok fazla olduğu bir ülke.
Ayrıca Fransa çok sayıda felsefi ve sosyoloji akımların çıktığı bir coğrafyadır dolayısıyla bu boyutuyla halk toplumsal bir direnişe, toplumsal başkaldırıya çok yatkındır. Ancak Fransa'da bu tür anarşik bir eylem görülmüş bir süreç değildir. Bu kez Fransa'da radikal bir başkaldırı söz konusu. Bu radikal başkaldırıyı hazırlayan unsurları daha dikkatle izlemek lazım.'' ifadelerini kullandı.
"Avrupa Ordusu ABD'ye başkaldırıdır"
Prof. Dr. Ulağlı, Fransa'daki olayların, ABD Başkanı Donald Trump ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un görüşmesinden hemen sonra başlamasının düşündürücü olduğuna dikkati çekti.
Şu anda Fransa'da ABD politikasına karşı bir başkaldırı olduğunu aktaran Ulağlı, şu değerlendirmede bulundu:
''NATO'ya ve özellikle ABD'ye karşı AB bünyesinde bir ordu oluşturmayı dillendirmesi, Fransa'nın ABD karşıtı bir politika izlediğinin göstergesidir. Dünya siyasetini dizayn etmeye çalışan egemen ideolojilerin ki ben bunların başında ABD'nin geldiğini düşünüyorum, Fransa'daki eylemlerin de teşvik edilmesinde, kışkırtılmasında ciddi rol oynadığı kanaatindeyim.
Petrol fiyatlarındaki değişiklikler tüm dünyaya yansıyor. Ancak akaryakıt zamları protestolarının Macron'un Trump ile görüşmesinden hemen sonra başlaması bu ihtimali düşündürüyor. Yani mesele sadece benzin zammı meselesi değil.
Amerikanizm ile Eurosantrizm düşüncelerini karşılaştırdığımız zaman İngiltere zaten Amerikanizme yakın bir politika izlemektedir. Fransa'da politik yapı daha çok Amerikan karşıtı bir eğilim içinde gelişti. Bu nedenle ABD'nin bu eylemlerde biraz Fransa'yı dizayn etmeye çalıştığını düşünüyorum."
"Eylemler Almanya'ya, İspanya'ya ve İtalya'ya da sıçrayabilir"
Prof. Dr. Ulağlı, Türkiye'de 'Gezi olaylarında' dünya basınına daha çok polis şiddeti yansırken Fransa'da eylemci şiddetinin ön plana çıkarılması konusunu medyanın olayı nasıl okuduğu ve nasıl aktardığı üzerinden değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Ulağlı, şöyle devam etti:
''Örneklemek gerekirse 1453 yılı ile ilgili bir haber yapılırken bir Türk taraftarı medya mensubu 'İstanbul'un fethi' şeklinde verirken Türk karşıtı bir basın mensubu tarafından aktarılırken 'Konstantinopolis'in düşüşü' olarak verir.
Öncelikle bu tutumu görmek gerekiyor. Gezi olaylarıyla Türkiye'de dizayn edilmek istenen senaryo ile Fransa'da dizayn edilen senaryo arasında bir geçiş farkıdır. Ben şuna inanıyorum; bu eylemler biraz daha devam edecek olursa çok kısa bir zamanda Almanya'ya, İspanya'ya ve İtalya'ya da sıçrayabilir.
Çünkü bu Avrupa'nın genelinde var olan bir siyasal duruş. Bu eylemelerin yansımaması adına medyanın bir suskunluk sarmalına gireceğini düşünüyorum.''
Ulağlı Amerika'daki alternatif medyanın henüz süreçleri izlediğini, yakında yoğun bir şekilde haberleri yayınlayacağını vurgulayarak, ''Olaya bir de Türkofobi yani Türk düşmanlığı bakış açısıyla bakmak gerekiyor.
Özellikle son dönemlerde siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda yapmış olduğu açılımlar doğal olarak Batı'da rahatsızlık oluşturmuştur ve bunlar dünyada Türk algısını negatif yönde değiştirme adına atılmış adımlardır.
Fransa'da zaman içinde medyanın tepkisini göstereceğine inanıyorum. Özellikle ABD'deki Trump karşıtı medyanın da bu olaya eğileceğini biliyoruz.'' değerlendirmesinde bulundu.
"Yangının kendi evlerine sıçramasından korkuyorlar"
Türkiye'deki olaylara sık sık müdahale niteliğindeki açıklamalarına rağmen ABD ve AB'nin Fransa'daki şiddet boyutlarına varan eylemlerde sessizliğini korumasına da değinen Serhat Ulağlı, şöyle konuştu:
''Bu sessizliklerinin nedeni, komşuda başlayan bu yangının kendi evlerine sıçramasından duydukları endişe. Bir de şunu unutmamak gerekiyor ki o da Fransa, Almanya'dan sonra Avrupa'nın ikinci en büyük ekonomisi. Ekonomik verilere bakıldığında Fransa dünyanın en güçlü dördüncü ülkesidir. Bu kadar güçlü algısı olan bir ülkenin içinde gelişen bütün olayların Avrupa'daki diğer siyasal eğilimlere yansıyacağını da herkes hesaba katıyordur.
Diğer önemli bir nokta Fransa'da Front National denilen aşırı sağ partinin bu olayları kışkırttığı yönünde bir haber üretilmeye başlandı. Bu bir ırkçı, milliyetçi görüş altında lanse edilerek algının özellikle İslamofobik, Fransa karşıtı, Avrupa karşıtı bir eylem olarak sunulmaya çalışılıyor. Bu nedenle medya üzerine düşen objektif habercilik anlayışında fazlası uzaklaşıyor. 2025 yılında Fransa'daki Müslüman nüfus ile Fransız nüfusu arasındaki fark kalmamış olacak çünkü Fransa'da çok hızlı bir İslamlaşma var.
Yükselen bir İslam var bunun nedeni ise göçmen nüfusunun hızla artması. Bu Fransa için büyük bir tehdit Avrupa için bir tehdit. Bu da doğal olarak o coğrafyalarda ırkçı söylemlerin artmasına neden oluyor.
Bu bir anlamda ırkçı gruplara da zemin hazırlıyor. İslamofobi, Fransa'da gittikçe yayılıyor ki biz bunun içine Türkofobi, Arabofobi, gibi birçok fobiyi de ekleyebiliriz. Fransa'da etnik yapıyı değiştirecek ciddi bir süreç başlıyor.
Çünkü tüm dünyada bir rahatsızlık söz konusu. Fransa dünyada en fazla sosyal hak ve özgürlüklerin olduğu ülke olarak bilinir. Ama biz şunu da görüyoruz. Ülkemizde olan bir terör olay karşısında olağanüstü hal ilan ettiğimizde tüm Avrupa'nın itiraz ettiğini görürken Fransa'da çok basit bir olay karşısında ülke kırmızı alarma geçecek kadar bu olayı büyütebilmekte. Medyanın tarafsızlığı ciddi anlamda tartışma konusu."
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com