Dünya

Fransa 2020'yi Kovid-19 krizi ve şiddetli protesto gösterileriyle geçirdi

Fransa'da emeklilik reformuna ve güvenlik yasa tasarısına karşı protesto gösterilerinin düzenlenmesiyle 2020'de sokaklar hayli hareketli geçti ve şiddet olayları yaşandı.

Fransa 2020'yi Kovid-19 krizi ve şiddetli protesto gösterileriyle geçirdi
28-12-2020 15:21
Paris

Fransa'da 2020 yılına yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yol açtığı kriz ile hükümet karşıtı protesto gösterileri damga vurdu.

Avrupa'da kitlesel gösterilerin başını çeken Fransa, yeni yıla emeklilik reformuna karşı yapılan grev ve gösterilerle girdi. 5 Aralık 2019'da başlayan ve 2 aydan fazla süren grev ve eylemler, günlük hayatı durma noktasına getirdi. Bu grev, tarihin en önemli grevi oldu ve 1995'tekinden daha uzun sürdü.

Paris yönetiminin, tepkilere rağmen emeklilik reformundan vazgeçmemesi, Fransızların öfkesinin giderek büyümesine neden oldu. Özellikle Paris'te yapılan eylemler, şiddet olaylarına sahne oldu.

Sarı yeleklilerin eylemleri 2. yılına girdi

Fransa'da akaryakıt zamlarına ve kötü ekonomik koşullara tepki olarak başlayan, zamanla Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimine karşı isyana ve öfkeye dönüşen sarı yeleklilerin eylemleri, 17 Kasım'da 2. yılına girdi.

Gösteriler, Fransa'nın en uzun süren protesto gösterileri halini aldı. Sarı yelekliler, bu yıl içerisinde Kovid-19 tedbirleri nedeniyle bir süre eylemlere ara vermek zorunda kalmıştı.

Hükümetin, sarı yeleklilerin taleplerine duyarsız kalması ve halkın sorunlarına kulak vermemesi nedeniyle eylemler, ülkede toplumsal çalkantılara neden oldu.

Güvenlik yasa tasarısı

Fransa'da güvenlik güçlerinin görüntülenmesini yasaklayan madde ile öne çıkan güvenlik yasa tasarısı hazırlandı ve Ulusal Meclis'te kabul edildi.

Ocak 2021'de Senato'nun onayına sunulacak tasarı, basın özgürlüğünü ve özel hayatın gizliliğini ihlal edebileceği, polis şiddetini artırabileceği gerekçesiyle eleştiriliyor.

Tasarıya karşı ülke genelinde birçok geniş çaplı gösteri düzenlendi.

Gerek sarı yeleklilerin ve emeklilik reformuna karşı yapılan eylemlerde, gerekse güvenlik yasa tasarısının protesto edildiği gösterilerde özellikle Paris sokakları, şiddeti görüntülerine damga vurdu.

Ülkede bu eylemlerde yaşanan "polis şiddeti" ise en çok tartışılan konulardan biri oldu. Gösterilerdeki polis şiddetinin bilançosu, ülkedeki güvenlik güçlerinin şiddete meyilli olduğunu ve orantısız güç kullandığını ortaya koyuyor.

Polis şiddetinin giderek daha da yaygınlaşması ve buna ilişkin sıklıkla görüntülerin ortaya çıkması, Fransızların polise olan güveninin azalmasına neden oluyor.

Salgının yol açtığı kriz

Fransa, Çin'de ortaya çıkan ve ilkbaharda hızla Avrupa'yı etkisin altına alan Kovid-19 salgını sürecini yönetme konusunda zorluk yaşadı.

Diğer birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi gibi Fransa'da da halka maske temin edememe ve sağlık sisteminin tıkanması, salgının kontrol altına alınmasını zorlaştırdı.

Avrupa'da ilk vakaların ve virüs kaynaklı ölümlerin Fransa'da görülmesine rağmen Paris yönetiminin salgına karşı yeteri kadar hazırlık yapmaması ülkede tartışmalar yaratmıştı.

İkinci dalgada da günlük Kovid-19 vakası sayısı 60 bini geçerek, "ülkede ve Avrupa'da bir günde en yüksek vaka sayısı" kaydedildi. Fransa, bu durum karşısında çeşitli önlemler aldı, buna rağmen Fransızlar, Macron yönetiminin salgın sürecini yönetemediğini düşünüyor.

Macron, yerel seçimleri kaybetti

Diğer taraftan 2020 yılı siyasi açıdan Macron için zor geçti. Macron'un kurucusu olduğu, iktidardaki Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM), Kovid-19 salgını gölgesinde mart ve haziranda düzenlenen yerel seçimlerde hezimete uğradı.

Macron, 2022'de düzenlenecek cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde büyük yara aldı.

Emmanuel Macron, ülkede siyasi olarak güçlenebilmek için yerel seçimlere önem veriyordu ancak LREM, seçimlerde hezimete uğradı.

Paris, Marsilya ve Lyon gibi büyük kentlerde LREM'nin adayları seçimi kaybetti. LREM, sadece 3 kentte belediye başkanı çıkarabildi.

LREM yerel seçimlerde aldığı yenilginin yanı sıra birçok milletvekilinin istifa etmesiyle Meclis'te de çoğunluğu kaybetti.

Bunun üzerine Macron, 2022'de yapılacak seçimlere yönelik siyaset uygulamaya başladı. Bunun için eski Başbakan Edouard Philippe ile yollarını ayırdı.

Macron'un popülaritesi, kendisinden yüksek olan ve ileride güçlü bir rakip teşkil etme potansiyeli olan Philippe'i devre dışı bırakmak istediği değerlendirilmişti.

Fransız Cumhurbaşkanı'nın birçok konuda görüş ayrılığı bulunan Philippe ile yollarını "daha çok söz dinleyen" bir başbakanı tercih etmek için ayırdığı belirtiliyordu.

Bu gelişme, ülkedeki sorunların çözümünde demokratik olan diyalog yolunu seçen Philippe ile yollarını ayıran Macron'un demokrasiyi değil daha "otoriter bir devlet yönetimi biçimini seçtiği" yorumlarını beraberinde getirdi.

Müslümanları hedef alan yasa tasarısı

2020'de ülkede tartışmalara neden olan konulardan biri, Paris yönetiminin hazırladığı "İslamcı ayrılıkçı" olarak bilinen yasa tasarısı oldu.

Tasarının adı da sonra "Cumhuriyet değerlerini güçlendiren prensipler" olarak değiştirildi.

Tasarı ile camilerin finansmanının daha sıkı şekilde denetlenmesi, Müslümanlar üzerindeki baskıyla Müslüman derneklerin kontrolünün artırılması, din görevlilerinin yurt dışından gelmesinin engellenmesi hedefleniyor.

Ülkede, ekimde "Samuel Paty" isimli öğretmenin öldürülmesinin ardından Müslümanlara ve İslami derneklere baskılar ve baskınlar arttı. Bu baskı ve baskınlar sonucu, Müslümanlara ait insani yardım derneği "Barakacity", Müslümanlara yönelik ayrımcılık ile çalışmalar yapan "Fransa İslamofobi ile Mücadele Kolektifi (CCIF)" kapatıldı ve Fransa'da tüzel kişiliği bulunmayan "Bozkurtlar" adlı hareket yasaklandı.

Bu yasa tasarısı ile hükümetin söz konusu dernekleri kapatma kararları, ülkede, Müslümanlar ile uluslararası insan hakları örgütleri ve insan hakları savunucularının tepkisine neden oldu.

Macron'un iç siyaset anlamındaki başarısızlığını örtmek ve cumhurbaşkanı seçimi için oy toplamak amacıyla aşırı sağın da etkisiyle bu adımları attığı değerlendiriliyor.

Bu tasarı, insanların temel özgürlüklerini kısıtladığı ve demokrasiye zarar verdiği gerekçesiyle de eleştiriliyor.

"Siyasal İslamcılık" ile mücadele adı altında ülkede barış içinde yaşamak isteyen Müslümanlar da zan altında bırakıldı. Ülkede, öğretmenin öldürülmesinden sonra İslam karşıtı saldırılarda da artış yaşandı, İslamofobi şiddete dönüştü.

Fransa'nın Albertville şehrindeki okullarında 10 yaşındaki 3'ü Türk, 1'i Mağrip kökenli 4 çocuk, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürlerle ilgili öğretmenlerine verdikleri cevaplar nedeniyle "terörist muamelesi" görerek, sabah erken saatlerde evleri polis tarafından basılarak karakolda 11 saat sorgulanmıştı.

4 çocuk, 5 Kasım Perşembe günü sabahın erken saatlerinde uzun namlulu silahların gölgesinde uyanmıştı. Dehşeti yaşayan çocuklar, polis tarafından ailelerinden kopartılıp tek başlarına karakola götürülmüştü.

Paris yönetiminin, İslam karşıtı tutumunu eleştiren Müslüman, Fransız akademisyen, siyasetçi ve insan hakları savunucuları da hedef tahtasına koyuldu.

Uygulanan politikalar nedeniyle insanların temel özgürlüklerinin kısıtlanması, "Fransa'yı uluslararası arenada zor duruma soktuğuna" yönelik yorumları da beraberinde getirdi.

Macron'un dış politikadaki manevraları sonuç vermedi

Macron'un iç siyasetinin yanı sıra dış politikada da başarısızlıklarla sonuçlanan manevraları oldu.

Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'e verdiği destek nedeniyle uluslararası toplumun tepkisini çeken Fransa, Libya'da ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını darbeci general ile koruma peşinde oldu. Ancak Hafter'in, Libya hükümeti karşısında bir dizi yenilgiye uğramasıyla Fransa, Libya'da Hafter vasıtasıyla elde etmek istediği kazanımları kaybetmiş oldu.

Macron, Libya'nın yanı sıra Lübnan'da da aktif rol üstlenmeye çalıştı.

Lübnan'a bu yıl 2 kez ziyaret düzenleyen Macron, ziyaretlerinde Lübnanlı siyasilere "vaat ve yaptırım tehdidinde" bulundu. Macron'un Lübnan'da hükümet kurulması için kurduğu baskılar da sonuçsuz kaldı.

Lübnan'daki siyasi liderlerin Macron'un "ültimatomuna" uymaması, Fransız liderin ülkede etkisinin olmadığına işaret etti.

Diğer taraftan terör örgütü üyelerini Elysee Sarayı'nda ağırlayan Macron'un askerlerinin, ABD ile Suriye'nin Haseke ve Deyrizor illerinde teröristlere eğitim verdiği biliniyor.

YPG/PKK'nın terör örgütü DEAŞ'la mücadeleye katkı sunduğunu savunarak adeta bir terör örgütünü diğerine tercih eden tavır sergileyen Macron'un kayırdığı terör örgütünün devlet kurma hayalleri, Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı'yla vurduğu darbelerle engellendi.

Fransa'nın Rusya ve Avrupa, ABD ile İran arasında oynamaya çalıştığı ara buluculuk rolü de başarısız oldu.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER