İSTANBUL
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin 19'u tutuklu 29 sanığın yargılandığı davanın gerekçeli kararında, sanıkların birçoğunun, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni uluslararası platformda zor duruma sokmayı, örgütü, örgüt üyelerini ve örgüt liderini sempatik göstermeyi, örgüt aleyhine yapılan soruşturmaları ve soruşturma yapanları itibarsızlaştırmayı" amaçladığı belirtildi.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, 19'u tutuklu 29 sanığın yargılandığı FETÖ'nün medya yapılanması davasının gerekçeli kararının yazımını tamamladı.
FETÖ'ye ilişkin genel bilgilere yer verilen gerekçeli kararda, örgütün medya organlarının önce dedikodu, yaygara, karalama ve parlatma yöntemleriyle hedefini toplumda itibarsızlaştırdıktan sonra, sahibi tespit edilemeyen imzasız mektup veya sosyal medya hesapları gibi kaynaklarla söylentiyi topluma duyurduğu ifade edildi.
Daha sonra bir hesap veya mektup kaynak gösterilerek örgütün amacı doğrultusunda, örgütün basın yayın organlarında haber yapıldığı aktarılan kararda, devam eden süreçte hedefle ilgili adli veya idari soruşturmalar başlatılıp hedefin etkisiz hale getirdiği kaydedildi.
Gerekçeli kararda, FETÖ/PDY'nin medya faaliyetleriyle farklı yöntemlerle hedef kitlenin düşünce yapısı üzerinde etki yaratarak manevi motivasyon sayesinde bağlılığı arttırmak, örgüte menfaat sağlamak, rakip olarak görülenleri bertaraf etmek, militan sayısını arttırmak ve hatta siyasi tercihleri yönlendirerek devlet yapısında amaç doğrultusunda öngördükleri müdahaleleri gerçekleştirebildiğine dikkat çekildi.
Medya faaliyetleri sayesinde örgüte büyük miktarlarda maddi desteğin sağlandığı anlatılan gerekçeli kararda, FETÖ'nün medya yapılanmasının siyasi partilerle ilgili taraflı yayınlar yapılarak hangi siyasi partiye oy verilmesi hususunda hedef kitlenin yönlendirildiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda, terör örgütünün 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde, basın ve yayın üzerinden mevcut hükümete karşı topyekun karalama kampanyası başlattığı, elindeki basın yayın araçlarını kullanarak 17-25 Aralık sonrasında hükümeti yıkmak üzere sistemli organize bir karalama kampanyası başlattığı, sosyal medya üzerinden her türlü hakaret, iftira ve yakıştırmayı yapmaktan geri durmadığı, hatta montaj ses kayıtları servis ederek hükümete karşı halkı isyana sevk ettiği ve hükümeti siyaseten yıpratıp yıkmaya çalıştığı vurgulandı.
Örgüt medyasının hukuka aykırı dinlemeler yoluyla elde edilen ses kayıtlarını amaca göre ekleme ve çıkarma yaparak yayınladığı ve AK Parti Hükümeti'nin DEAŞ terör örgütüne destek olduğu algısını oluşturmak amacıyla hem sosyal medyada hem yazılı ve görsel basında yalan yazı ve haberler yaptığı anlatıldı.
Atilla Taş
Sanıklarla ilgili genel değerlendirmelere de yer verilen gerekçeli kararda, sanıklardan Atilla Taş'ın HTS analiz raporlarından, Taş'ın diğer sanıklardan Said Sefa, Ahmet Memiş ve dava dışı başta Ekrem Dumanlı olmak üzere FETÖ/PDY irtibatı nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılan çok sayıda kişi ile irtibat halinde bulunduğu belirtildi.
Gerekçeli kararda, sanığın, örgüte aidiyeti nedeniyle kayyum atanan ve kapatılan kurumlar çevresinde düzenlenen protesto eylemlerinde yer alarak destek verdiği belirterek, Taş'a ait sosyal medya paylaşımlarında sanığın anılan örgütün fikir ve ideolojisine paralel olarak örgüte destek verdiği kaydedildi.
Sanık Atilla Taş'ın her aşamada örgütün yanında saf tutarak, örgüt mensuplarıyla irtibat içinde bulunup görüntü verse de silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerinin bulunması gerektiği vurgulanan gerekçeli kararda, sanığın, örgüt amacını benimsediği, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk edip, örgütle organik bağ kurduğuna dair kanıtların bu yönde kesin kanaat oluşturmak için yeterli olmadığı kaydedildi.
Kararda, örgüt üyeliği için aranan süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk unsurlarının da bir arada gerçekleşmediği, sanığın adı geçen örgütle geçmişe dayalı bir iltisakının ve örgütsel geçmişinin bulunmadığı anlatıldı.
"Örgütün ikiyüzlü yapısı"
FETÖ/PDY'nin devletin ve toplumun her kademesinde sızma şeklinde sinsice yapılanmış, görünen yüzünün yanı sıra görünmeyen, fark edilmeyen, arka planda altyapılar oluşturduğu belirtilen gerekçeli kararda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Amacı her kesimden, gerektiği taktirde karşıt fikirli kesimlerden de destek almak, örgütün tümüyle birden deşifre olmasını önlemek, deşifre olan kısmının da korunmasını sağlamak amacıyla gerektiğinde kendi muhalefetini yaratmış gerektiğinde ise farklı kesimler arasına ajan tabir edilebilecek kişileri sokmuştur. FETÖ ile mücadele eder gibi görünüp halen bu yapının menfaatleri için gayret gösterenlerin bulunduğu açıktır. Bu kapsamda örgüt, kendi bünyesinden görevlendirdiği bazı kişileri de kendi aleyhine olduğu kisvesi altında farklı siyasi fikirdeki insanları etkileyerek, yine kendi amaçlarının propagandasını yapmak, yeni bir tabir olarak ters algı yaratmak için görevlendirmiştir."
Sanık Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun da İleri ve Türksolu dergilerini çıkararak, Ulusal Parti'yi kurarak kendisine "sol görüşlü", "demokrat" ve "Atatürkçü" kisvesi kazandırdığına vurgu yapılan gerekçeli kararda, bu şekilde görünerek sol görüşlü kesim üzerinde etkili olmayı amaçladığı ve az da olsa destek ve taban bulduğu belirtildi.
Gerekçeli kararda, Çulhaoğlu'nun, esasen FETÖ'nün temel amaç ve fikirleri doğrultusunda hükümeti ve Cumhurbaşkanını halk nezdinde küçük düşürmeyi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni uluslararası platformda zor duruma sokmayı, örgütü, örgüt üyelerini ve örgüt liderini sempatik göstermeyi, örgüt aleyhine yapılan soruşturmaları ve soruşturma yapanları itibarsızlaştırmayı amaçladığı anlatıldı.
"AK Parti'yi DEAŞ'ı desteklemekle itham etti"
Sanık Murat Aksoy'un da kapatılan Bank Asya ile irtibatının 2010 yılında başladığı, Bayrampaşa şubesinde hesapları bulunduğu anlatılan gerekçeli kararda kredi kartı ödemesi gibi çok az işlem yaptığı ve 2013 yılı sonrasında hiç işlem yapmadığının tespit edildiği kaydedildi.
Sanığın el konulan dijital materyallerinin incelenmesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı herhangi bir bulguya rastlanılmadığı anlatılan gerekçeli kararda, "Sanık Murat Aksoy tarafından kullanıldığı anlaşılan 'murataksoy' kullanıcı adlı profil, rapor yazım tarihi itibarıyla kontrol edildiğinde, 25 Temmuz 2015 ve 26 Temmuz 2016 tarihleri arasında paylaştığı bütün paylaşımların silindiği tespit edilmiştir. Sanığın iddianamede belirtilen ve kendisine aidiyeti sanık tarafından kabul çok sayıda yazı ve tweet şeklindeki paylaşımlarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü övücü, hükümeti ve Cumhurbaşkanını çok sert bir dille eleştirir içerikler bulunduğu, sanığın anılan örgütün fikir ve ideolojisine paralel olarak örgüte destek verdiği görülmektedir." ifadelerine yer verildi.
Gerekçeli kararda, sanık Murat Aksoy'un telif karşılığı köşe yazarlığı yaptığı Millet gazetesi, Yeni Hayat gazetesi ve T24 isimli internet sitesinde ve "www.murat-aksoy.com" web sitesinde yazdığı yazılar ve paylaşımlarında, FETÖ/PDY'nin görsel medyası olan Can Erzincan TV'de katıldığı programlardaki söylemlerinde, örgütle mücadele kapsamında yapılan soruşturmaları itibarsızlaştırıp görev alan kamu görevlilerini suç işlemekle itham ettiği, örgütün insanlara hizmet etmekten başka bir gayesi olmayan bir yapı olarak haksızlığa uğradığını anlattığı ve terör örgütü olduğu ortaya çıkan yapının toplumsal meşruiyetinin geri kazandırılması yönünde algı faaliyetinde bulunduğu kaydedildi.
Aksoy'un AK Parti'yi DEAŞ terör örgütünü desteklemekle itham ettiği, yazı ve tweetleriyle örgütün amacı ve ideolojisi doğrultusunda örgütün propagandasını yaparak hedef kitle üzerinde hükümeti ve Cumhurbaşkanını itibarsızlaştırmaya yönelik faaliyetlerde bulunduğu anlatılan kararda, sanığın her aşamada örgütün yanında saf tuttuğu vurgulandı.
Kararda, örgüt üyeliği için aranan süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk unsurlarının sanık Murat Aksoy yönünden bir arada gerçekleşmediği, sanığın adı geçen örgütle geçmişe dayalı bir iltisakının ve örgütsel geçmişinin bulunmadığı belirtilerek, sanık Aksoy'un eyleminin örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu oluşturduğu kaydedildi.