Genel

FETÖ elebaşının talimatıyla başlayan MİT tırları süreci iddianamede

19 Ocak 2014'te Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin, olayı organize ettikleri belirtilen FETÖ'nün "sivil imamı" 11 kişi ile bir tuğgeneralin de aralarında bulunduğu 55 şüpheli hakkındaki iddianamenin detayları ortaya çıktı.

FETÖ elebaşının talimatıyla başlayan MİT tırları süreci iddianamede
27-07-2017 22:46

İSTANBUL (AA) - İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 19 Ocak 2014'te Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin, 11'i firari 55 şüpheli hakkında hazırlanan ve mahkemece kabul edilen bin 103 sayfalık iddianamede, FETÖ'nün yapısı ve stratejisi anlatıldı.

FETÖ/PDY'nin tabanında bulunan insanları istismar ederek maddi ve insan kaynağı oluşturduğu aktarılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"Bu şekilde meşruiyet devşiren, öğrenci seçme ekipleri ile topladığı gençleri, bünyesindeki ışık evleri, öğrenci yurtları, okul, dershane ve örgütün legal yapılanmasındaki sivil toplum kuruluşları marifetiyle özelleştirilmiş bir eğitim programına dayalı örgüt ideolojisi doğrultusunda yetiştirerek insan gücü elde ettiği, yurt, okul, dershane ve ışık evlerinde, beyin yıkama metotları ile sorgulamayan, düşünmeyen, mutlak itaati esas alan yapıya bağlı insan tipi yetiştirdiği, devlet modeline uygun bir paralel örgütlenme ile gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, maliye, askeriye, emniyet ve istihbarat birimleri olmak üzere devleti, tüm kılcal damarlarına sızmak suretiyle ele geçirme amaçlarına sahip olduğu, bu amaç doğrultusunda 1970'li yıllardan günümüze kadar örgütün, başka ülkelerin istihbarat birimlerinin güdümünde, uyguladığı tedbir yöntemleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birçok biriminde yapılandığı anlaşılmıştır.

Örgüt, bu hedefler doğrultusunda, başta askeri ve polis okullarına giriş sınavları olmak üzere, kamu, ÖSYM vb. sınavlarda soruları hukuka aykırı yollarla ele geçirip kendi mensuplarının sınavlarda başarılı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü içerisine, kamu kurumlarına ve etkin okullara girmesini sağlamanın yanında, ürettiği sahte belge ve delillerle, örgüt mensubu olmayan kişiler hakkında adli ve idari soruşturmaların açılmasını sağlayarak devlet kadrolarından tasfiye etme ve bu kadrolara kendi örgüt elemanlarını yerleştirme yöntemlerini amacına ulaşmak için kullanmıştır. Örgüt tarafından, insanlara ışık evlerinde güvende oldukları vurgulanarak sorumlu 'abiler' ile gerek eğitim, gerekse diğer her türlü ihtiyacının karşılanacağı teminatı verilmektedir. Ayrıca gençlere, burada olmakla en doğru kararı verdiği, 'Hizmetin' kanatları altına girmekle gelecek kaygılarının ortadan kalktığı, çünkü artık devlete veya özel sektöre yerleştirilerek kariyer ve iş imkanlarının sağlanacağı, şayet devlet içerisinde hizmet adına bulunmaktan ötürü başına bir şey gelirse ve meslekten atılırsa korkmaması gerektiği, zira hizmetin özel sektörde de yaygın iş imkanlarının bulunduğu ve asla mağdur edilmeyeceği anlatılmakta, dini boyutta, deyim yerinde ise İslam dinini tekeline alan bir anlayışla, günümüzde sözde 'cemaat' içerisinde olmayanların cennete girmesinin dahi zor olduğu vurgulanarak, FETÖ/PDY'nin insanlar için manevi/uhrevi açıdan da vazgeçilmez olduğu aşılanmaktadır.''

FETÖ/PDY'nin devlet içinde paralel yapılanma oluşturduğu, özellikle TSK, MİT, emniyet ve yargı yapılanmalarına ayrı bir önem vererek, gerek buraya yerleştirecekleri "öğrenci"leri gerekse bu kişilerin örgütsel yöneticiliğini yapacak olan "öğretmen"leri, "müdür yardımcıları"nı, "müdür"leri özel olarak seçtiği vurgulanan iddianamede, örgütsel bağlılığı en yüksek olan mensuplarını bu alana yönelterek "mahrem/hususi yapı" ve Türk Silahlı Kuvvetleri özelinde ise "birim yapılanması" adıyla oluşturdukları yapıda, tam bir istihbarat örgütü mantığıyla hareket ettiği anlatılarak, bu sayede örgüt mensuplarının deşifre olmamak amacıyla her türlü "tedbir"i uyguladığı, örgüt mensuplarından görevleri ve mesai arkadaşlarıyla ilgili her türlü bilgiyi topladıkları, böylelikle hem insanların fişlenmesine yönelik çok büyük bir veri bankası oluşturarak istemedikleri insanların sistemden/görev yaptığı kurumdan çıkarılması amacıyla çeşitli kumpaslar kurarak adli ve idari soruşturmalarla insanların hayatlarını kararttıkları, hem de devletin tüm işleyişinden haberdar oldukları, devletin tüm mahrem bilgilerine ulaştıkları belirtildi.

FETÖ elebaşısı Lawrence gibi

İddianamede, ABD'nin Pensilvanya Eyaleti'nde yaşayan silahlı terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in, tıpkı "Arabistanlı Lawrence" olarak bilinen ünlü casus Thomas Edward Lawrence veya Haşhaşiler olarak bilinen örgütün lideri Hasan Sabbah gibi ışık evlerinde özel eğitim vererek, mankurta dönüştürdüğü örgüt mensuplarına sözde "cenneti vadederek" istediği her türlü eylemi yaptırdığı kaydedilerek, uluslararası güç odaklarından aldığı destekle kendi ideolojisine uygun bir yönetim modeli oluşturarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kendisinin ve desteğini aldığı uluslararası güç odaklarının sözünden çıkmayan bir ülke haline dönüştürmeyi amaçladığına dikkat çekildi.

Özellikle 2010 yılında meydana gelen gelişmeler sonrasında uluslararası güç odaklarının Türkiye üzerinde kurguladığı planlarda maşa olarak kullandığı FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen’in talimatlarıyla örgütün mahrem ve birim yapılanmalarında bulunan örgüt mensuplarının bir istihbarat birimi mantığıyla devletin her türlü eylemlerini takip ederek örgüt liderine anbean aktardığı anlatılan iddianamede, ''Bu kapsamda, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Suriye Türkmenlerine yardım faaliyetinde bulunduğunu, Suriye sınırından çeşitli tarihlerde yardım tırlarının geçirildiğini, ilk olarak 2013 yılında, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan örgüt mensupları tarafından tespit edildiği, bu bilginin örgütün sözde Türkiye Kara Kuvvetleri imamına ulaştırıldığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine sözde Türkiye Kara Kuvvetleri imamı olan Hacı Murat Murat - Zafer'in (Kod), örgüt lideri Fetullah Gülen'in yanına giderek bu durumu bildirmiş, bu tarih itibarıyla Milli İstihbarat Teşkilatı'nın bölgedeki her türlü faaliyeti örgüt mensupları tarafından takip edilerek, örgüt yöneticilerine aktarmıştır.'' denildi.

"Tırların durdurulması kararı Diyarbakır'daki toplantıda alındı"

Bu süreçle eş zamanlı olarak örgütün "kalemşör"lerinden firari sanık Emrullah (Emre) Uslu'nun, 2013 Eylül ayı itibarıyla yazdığı köşe yazılarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "Milli İstihbarat Teşkilatı üzerinden terör örgütlerine yardım ettiği" yönünde yazılar kaleme alarak, hem uluslararası arenada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni zor duruma sokmayı hem de örgütün en önemli maddi ve insan kaynağı olarak kullandığı dersanelerin kapatılması sürecinde Türkiye'de kamuoyu oluşturarak hükümeti zor durumda bırakmayı amaçladığı bildirilen iddianamede, 17/25 Aralık darbe girişimi sürecine gelindiğinde ise örgütün sözde Türkiye Kara Kuvvetleri imamı olan Hacı Murat - Zafer'in (Kod), tekrar yanına gittiği örgüt elebaşı Fetullah Gülen'den "Bu şekilde kamyonlarla sınır dışına sevkiyat olursa bunların geçişine izin verilmemesi için her türlü çalışmanın yapılması ve kamyonlar durdurultuktan sonra yüklerinin boşalttırılarak görüntülerinin kayıt ettirilmesi, basının olay yerine çağrılarak görüntülerin çarşaf çarşaf yayınlanması'' talimatını aldığı belirtildi.

Örgüt yöneticilerinin bu talimatla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin askerlerini kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı operasyon hazırladıklarının altı çizilen iddianamede, bir gizli tanığın beyanlarına da yer verildi. Gizli tanık Bayram'ın beyanına göre, tırların durdurulması kararının alındığı Diyarbakır'daki toplantıya, Türkiye emniyet imamı olan "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in başkanlık ettiği kaydedildi.

İddianamede, gizli tanığın MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin şu beyanlarına da ver verildi:

''2013 yılı çözüm sürecinin devam ettiği dönemde, bu toplantının gündemine, MİT'in sınırın Suriye tarafına çok miktarda sevkiyat yaptığı konusu gelmiştir. Hatay'da MİT'in depo oluşturduğu, bu depodan Hatay MİT Bölge Başkanının dahi haberi olmadığı, bu depodan kamyonlara yüklenen malzemelerin Suriye'ye gönderildiği konuşulmuştur. Toplantıya başkanlık eden FETÖ/PDY terör örgütünün sözde Türkiye Kara Kuvvetleri imamı olan Hacı Murat-Zafer (Kod) 'konuyu FETÖ/PDY terör örgütü lideri F. Gülen'e soralım, bu konudaki talimatı ne olursa o şekilde hareket ederiz' dedi.

İlk toplantıda Gülen tarafından 'bu konu bizim gündemimiz değil' şeklinde bir cevap geldi. Bu konu daha sonra FETÖ/PDY terör örgütünün dershanelerinin kapatılması nedeni ile hükümete açtığı savaşla birlikte hükümetimize zarar vermek ve kamuoyunda algı oluşturulmak amacıyla manipülasyon yapılması kararı ile sonraki toplantıda FETÖ/PDY terör örgütünün sözde Türkiye Kara Kuvvetleri imamı olan Hacı Murat'a, Gülen'den 'Bu şekilde kamyonlarla sınır dışına sevkiyat olursa bunların geçişine izin verilmemesi için her türlü çalışmanın yapılması ve kamyonlar durdurulduktan sonra yüklerinin boşalttırılarak görüntülerinin kayıt ettirilmesi, basının olay yerine çağrılarak görüntülerin çarşaf çarşaf yayınlanması' talimatının geldiğini söyledi. Bu talimattan iki hafta kadar sonra Hatay ilinde ve Adana ilinde eş zamanlı olarak, MİT tırlarının durdurulmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı kara propaganda çalışmalarına başlayıp uluslararası mahkemelerde, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Hükümetini haksız bir şekilde yargılatarak itibarsızlaştırmak adına MİT tırlarına operasyon yapılarak Gülen'in talimatı yerine getirilmiştir.''

"Tırlar durdurulmadan gazeteciler çağrıldı"

İddianamede, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten tırın 1 Ocak 2014 tarihinde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde durdurulduğu, burada tırın içerisinden görüntü alınamayınca yeni bir operasyonla 19 Ocak 2014 tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten tırların Adana'nın Ceyhan ilçesinde durdurularak arandıkları anımsatıldı.

Şüphelilerin tırların durdurulmasından bir saat önce olay yerine çağırdıkları basın mensupları aracılığıyla olayı anbean canlı olarak tüm dünyaya duyurdukları anlatılan iddianamede, ''Tırların içerisinden görüntü alarak, tüm devlet yetkililerinin bu görüntülerin devlet sırrı kapsamında olduğunu açıklamalarına rağmen, bu görüntüleri 7 Haziran 2015 tarihli Milletvekili Genel Seçimlerinden bir hafta önce Kadri Enis Berberoğlu aracılığıyla Can Dündar'a vererek, 29 Mayıs 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınladıkları ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü lideri Fetullah Gülen'in talimatı doğrultusunda tüm şüphelilerin eylem ve fikir birliği içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni teröre destek veren ülke konumuna sokmaya çalıştıkları, devlet sırrını casusluk amacıyla temin ederek ifşa ettikleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasal düzenini hedef aldıkları tespit edilmiştir.'' ifadelerine yer verildi.

Muhabir: Muhammed Enes Can,Murat Paksoy,Mustafa Hatipoğlu

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER