Ä°STANBUL(AA) - Mehmet Akif Ersoy ve yakın tarih üzerine çalışmalar yapan AraÅŸtırmacı yazar Fahrettin Gün,, 27 Aralık 1936'da vefat eden Ersoy'un sürgünlerle dolu hayatını ve fikir adamı yönünü AA muhabirine anlattı.
Gün, Akif'in küçük yaÅŸlarında Kur'an-ı Kerim'i ezberlemeye baÅŸladığını belirterek, yükseköÄŸretim yıllarında kendi kendine çalışarak hafızlığı tamamladığını ifade etti.
Mehmet Akif Ersoy'un musiki eÄŸitimi ve öÄŸretimi için çok emek verdiÄŸini ifade eden yazar, ÅŸunları kaydetti:
"Müzik eÄŸitimine Neyzen Tevfik'ten ney dersleri alarak baÅŸladığını söyleyebiliriz. Israrla ders almayı sürdürmüÅŸ ve en zor eserleri çalabilecek bir duruma gelmiÅŸtir. O dönemin entelektüellerinin musiki bilgisini görünce ÅŸaşırmamak mümkün deÄŸil. Hele Akif gibi aruzun en baÅŸarılı mimarı olan bir ÅŸairin fevkalade derecede musikiye vakıf olduÄŸunu görmekteyiz."
"Hayatı ÅŸiire, ÅŸiiri hayata soktu"Gün, Akif'in yazı ve ÅŸiirlerinde üzerinde durduÄŸu temel konulardan birinin eÄŸitim olduÄŸunu ve Halkalı Baytar Mektebi, Çiftlik Makinist Mektebi, Ä°stanbul Darülfünunu ve Kahire Üniversitesinde edebiyat öÄŸretmenliÄŸi yaparak öÄŸrenciler yetiÅŸtirdiÄŸini söyledi.
Ä°stiklal Marşı ÅŸairi Mehmet Akif'in ortaokul yıllarında ÅŸiir yazmaya baÅŸladığına dikkati çeken yazar, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
"Akif'in ÅŸiire olan ünsiyeti, lise ve özellikle de yükseköÄŸretimin son iki yılında daha da artar. Pek çok ÅŸiir yazar. Bu ÅŸiirler kısmen önceki ÅŸairlerden etkilenme ve esinlenmenin bir eseridir. Bu ÅŸiirlerinin bir kısmı evleri yanarken yanmış, daha sonra ise bu ÅŸiirlerin hepsini kendisi imha etmiÅŸtir. Aradan geçen uzun süreçten sonra kendi sesini ve üslubunu bulmuÅŸ ve ÅŸiirleriyle dini, vatanı ve milleti için haykırmış, uyarmış, isyan etmiÅŸ, milletiyle beraber gözyaşı dökmüÅŸ bir ÅŸairdir Mehmet Akif. Nitekim onun için 'hayatı ÅŸiire, ÅŸiiri hayata sokmuÅŸ onun gibi bir baÅŸka ÅŸair gösteremezsiniz' ifadesi bütünüyle doÄŸrudur."
Gün, Mehmet Akif'in baÅŸmuharriri olduÄŸu SebilürreÅŸad mecmuasının yön ve istikamet vericisi olduÄŸu deÄŸerlendirmesinde bulunarak, "Mecmua onun denetiminde ve gözetiminde yayınlanmış, yazar kadrosunu o oluÅŸturmuÅŸtur. Bu baÄŸlamda onun hayatını Sırat-ı Müstakim-SebilürreÅŸad’dan önceki Akif ve sonraki Akif ÅŸeklinde iki safhaya ayırmak mümkündür. Çünkü SebilürreÅŸad mecmuasının Ä°ngiltere, Fransa, Rusya, Japonya, Çin, Hindistan, OrtadoÄŸu, Afrika ve Balkanlara gittiÄŸi düÅŸünülürse, Mehmet Akif'in bahsi geçen ülkelerdeki tanınırlığının da bir göstergesidir." ifadelerini kullandı.
"Birçok neden Akif'i Mısır'a gitmeye mecbur bırakmıştır"Akif'in vaazlarıyla da Milli Mücadele'nin halk tarafından destek görmesini saÄŸladığını vurgulayan Gün, "Mehmet Akif, 24 Nisan 1920'de Ankara'ya gidinceye kadar halk Milli Mücadele'ye inanmıyor ve hareketi 'Ä°ttihatçıların bir oyunu' olarak telakki ediyordu. Sonrasında Milli Mücadele hareketi gerçek zemine oturmuÅŸ ve halkın desteÄŸi saÄŸlanmıştır. O yüzden Mehmet Akif Milli Mücadele’nin manevi kahramanıdır." ifadelerini kullandı.
Gün, iki büyük konunun Mehmet Akif'in kafasını meÅŸgul ettiÄŸini vurgulayarak, "Biri Ä°slamiyet'tir, diÄŸeri milletidir. Bu iki mevzuyu düÅŸünmesinin sebebi, Ä°slamiyet'i çökmekten, gerilemekten kurtarmak, milleti selamet ve refaha kavuÅŸturmaktır. Hayatta bütün gayesi, hür, bağımsız, refaha ulaÅŸmış ve istikbalinden emin, aynı zamanda vicdanı geliÅŸmiÅŸ, ahlakı saÄŸlam, imanı bütün bir Türk milletidir." ÅŸeklinde konuÅŸtu.
"Babanzade Ahmed Naim Ä°slam Ahlakının Esasları" ve "Mehmed Akif-Tevfik Fikret Çatışması" gibi eserler kaleme alan ve Akif'in yakın dostu EÅŸref Edip Fergan'ın kitaplarını "Kara Kitap", "Mehmed Akif Hayatı Eserleri ve YetmiÅŸ Muharririn Yazıları", "Milli Mücadele Yılları" isimli eserlerle derleyen Gün, Milli Mücadele yıllarında cepheleri dolaÅŸan Akif'in, konuÅŸmalarıyla askerin manevi gücünü ve mücadele azmini kuvvetlendirdiÄŸini dile getirdi.
Gün, Mehmet Akif'in Ä°stiklal Marşı için verilen ödülü hayır kurumlarına bağışladığını hatırlatarak, ÅŸairin 1925'te Mısır'a gönüllü sürgününün nedenleri ise ÅŸöyle anlattı:
"Milli Mücadele'nin manevi mimarı olduÄŸu ve Ä°stiklal Marşı'nı yazdığı halde 2'nci dönem milletvekili yapılmadı. Emekli maaşını hak ettiÄŸi halde emekli maaşı baÄŸlanmadı. BaÅŸmuharrir olduÄŸu SebilürreÅŸad mecmuası sakıncalı görünerek 1925 yılında kapatıldı. Mecmuanın sahibi ve yazarı olan dostu EÅŸref Edib vatana ihanet suçundan tutuklanıp Ankara ve Åžark Ä°stiklal Mahkemelerinde yargılandı. PeÅŸine polis hafiyeleri takıldı. Daha birçok neden Akif'i Mısır'a gitmeye mecbur bırakmıştır. 1936'ya kadar Kahire'nin Hilvan kasabasında yaÅŸamıştır."
"Tabutu Beyazıt Camisi'nden Edirnekapı'ya kadar gençlerin omuzlarında götürüldü"Mehmet Akif'in 16 Haziran 1936'da Ä°stanbul'a döndüÄŸünü ve ÅžiÅŸli SaÄŸlık Yurdu ile AlemdaÄŸ Baltacı ÇiftliÄŸi'nde kaldığını ifade eden Gün, vefatından yaklaşık 2 ay önce BeyoÄŸlu'nda bulunan Mısır Apartmanı'na yerleÅŸtiÄŸini aktardı.
Mehmet Akif Ersoy'un son aylarında çok sayıda seveni tarafından ziyaret edildiÄŸini anımsatan Fahrettin Gün, sözlerini ÅŸöyle tamamladı:
"Hastalığında onu ve sevenlerini takip etmek dışında bir ilgi ve alaka göstermeyen resmi makamlar, cenazesinde de aynı ilgisizliÄŸi sürdürdü. 28 Aralık 1926'da birkaç kiÅŸi Ä°stiklal Marşı ÅŸairinin çıplak tabutunu Beyazıt Camisi'ne getirdi. Ancak vefatını haber alıp aÄŸlayarak koÅŸup gelen üniversiteli gençler tarafından onun tabutu Türk bayrağı ve Kabe örtüsüne sarıldı. Cenaze namazından sonra Edirnekapı'ya kadar tabutu gençlerin omuzlarında götürülen bu büyük dava adamı, mütefekkir ve ÅŸairin aziz naaşı kefeninin üzerine bayrak sarılarak ve Ä°stiklal Marşı eÅŸliÄŸinde kabrine yerleÅŸtirildi. Yine üniversite gençleri bir yıl sonra aralarında para toplayarak onu mezarını yaptırdı."
