Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beşar Esed’in Adalet Divanında yargılanması gerektiğini belirterek, "Kullanılan silah ne olursa olsun eğer sonucu ölümse benim için ha kimyasal olmuş ha konvansiyonel olmuş ne fark eder? Burada bu zalimi bizim Lahey Adalet Divanı’na sevk etmemiz gerekmez mi?" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Ankara, Mardin, Sivas, Burdur, Giresun, Yozgat, Konya, Erzincan, Batman, Kırşehir, Osmaniye, Zonguldak, İzmir, Şanlıurfa ve Mersin’den gelen muhtarlarla 23. Muhtarlar Toplantısı’nda bir araya geldi. Programda konuşan Erdoğan, hala Türkiye’nin ülkemizin içeride ve dışarıda verdiği mücadelenin anlamını tam olarak kavrayamayanların olduğunu üzüntüyle karşıladığını belirtti. Son dönemde yaşanılan gelişmelerin "basit bir terörle mücadele ve bölgesel kriz meselesi" olmadığını söyleyen Erdoğan, meselenin Türk milletinin bu coğrafyadaki varlığı bakımından bin yıldır süren bir mücadelenin son ve kritik aşaması olduğunu vurguladı. Erdoğan, aynı şekilde meselenin, 100 yıl önce başlatılan bir projenin yeniden canlandırılma girişimi, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından temelleri atılan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da nihai şekli verilen modern dünya düzeninin restorasyonu ve tahkimi çabası olduğunu belirtti.
"BİZ YAŞANAN SÜRECİN, OYNANAN OYUNLARIN FARKINDAYIZ"
"Suriye meselesini oradaki üç beş terör örgütünün savaşı, bir zalimin iktidarını sürdürme mücadelesi olarak görmek yanlıştır" diyen Erdoğan, "Irak’ta çeyrek asırdır süren kriz sadece mezhep çekişmesinden ibaret asla değildir. Mısır’da, Libya’da yaşananları, bu ülkelerin kendi tabii dinamiklerinin ürünü olarak kabul edemeyiz. Karadeniz’in kuzeyinde yaşananlar, Kafkasya’da alevlenen çatışmalar, Güney Asya’da, Afrika’da bitip tükenmek bilmeyen sancılar birbirinden bağımsız değildir. Biz yaşanan sürecin, oynanan oyunların farkındayız. İşte bunun için ’dünya 5’ten büyüktür’ diyorum, işte bunun için uluslararası kurumların hakkaniyet ölçüleri içinde yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.
"ADİL OLMAK HER DEVLETİN BANA GÖRE KALIŞ SEBEBİDİR"
Birlemiş Milletler’de 196 ülke olmasına karşın hepsinin kaderinin 5 ülkenin ağzında olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "O beş ülkeden bir tanesi ’hayır’ diyorsa siz oradan karar çıkartamazsınız. Böyle adalet olur mu? Bu beş tane daimi üye, hepsi de bunların Hristiyan, işlerinde bir tane Müslüman ülke yok. Böyle adalet olur mu? Hani dünyada inanç özgürlüğü? Her inancın temsil edildiği bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yok ki ortada. Olaya kıtalar olarak bakıyorsunuz; kıtalar olarak sadece Avrupa var, sadece Asya var, bir de Amerika var. Üç kıta. Diğerleri yok. Yani orada Budistler de temsil edilmiyor veya şunu diyebilirler, ’İşte Çin’in içinde belki vardır.’ Böyle de bir durum var. Böyle adil olmayan bir dünyadan biz nasıl bir karar bekleyeceğiz" diye konuştu.
"7 MİLYARLIK DÜNYA NÜFUSU BU ADALETSİZLİĞİ, HAKSIZLIĞI, ZULMÜ KALDIRAMAZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler’e yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü:
"İşte şu anda Suriye ile ilgili olaylarda bakıyorsunuz, tek başına Rusya ’hayır’ diyor, iş bitiyor veya Çin’le beraber ’hayır’ diyor, iş bitiyor. Adil olmak her devletin bana göre kalış sebebidir. Birinci Dünya Savaşı şartlarıyla bugünün şartları aynı değil, dolayısıyla Birleşmiş Milletler’in yeniden reforme edilmesi lazım. Bu yeniden dizayn edilmesinde 196 ülke de burada iki senede bir mi olur, nasıl olursa olsun bunlara belli aralıklarla görev gelmeli. 20 ülkeden mi oluşacak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi? Bunun daimisi, geçicisi olmaz, 20’si de daimi üye olmalı. 20’den aldığımız zaman demek ki burada iki yılda bir bu görev süresi değiştikçe kalkar 10 yılda bir böyle bir görev tekrar aynı ülkelere gelebilir veya 20 yılda bir gelebilir. Bunun planlamasını da ona göre yapmalıdırlar, ki ona göre bu işin dizayn edilmesi lazım ve her ülke hem kıtaları temsil etmeli hem inançları temsil etmeli. Şu anda dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var ama Müslümanların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bir tane temsilcisi yok. Nasıl adalet bu? Bunu söyledi diye Tayyip Erdoğan diktatör oluyor, bunu söyledi diye ’özgürlüklerin karşısında’ oluyor. Ben bunu her zaman söylemeye devam edeceğim, birileri söylemese de. Ülkemizdeki yazılı ve görsel medya şöyle der böyle der. Ne derse desin, hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. 7 milyarlık dünya nüfusu bu adaletsizliği, bu haksızlığı, bu zulmü, bu dengesizliği kaldıramaz."
"NE OLURSA OLSUN ÜLKE VE MİLLET OLARAK SAĞLAM DURMAK ZORUNDAYIZ"
Dünyanın yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik depremlerle sarsıldığına dikkat çeken Erdoğan, "Bunlar asıl deprem mi yoksa öncü sarsıntılar mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Ama ne olursa olsun biz ülke ve millet olarak sağlam durmak zorundayız. Mücadeleyi asla elden bırakmayacağız. Kendimizi mevcudu muhafazaya göre değil hedeflerimize ulaşmaya göre ayarlıyor ve yolumuza da devam ediyoruz. Türkiye olarak 2023 hedeflerimize ulaştığımızda emin olunuz çok şeyin değiştiğini göreceğiz" dedi.
Önümüzdeki hafta içinde İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi’nin İstanbul’da toplanacağına işaret eden Erdoğan, "Başkanlığımda devralacağız dönem başkanlığını ve 3 yıl süreyle İslam İşbirliği Teşkilatı’nda bizler, Türkiye olarak yönetimi elde bulunduracağız. Tabi İslam dünyasının atması gereken adımlar, yapmamız gerekenler, bütün bunları en güzel şekilde değerlendirerek çok daha farklı, çok daha inisiyatif kullanabilen bir yapı haline İslam İşbirliği Teşkilatı’nı getirelim arzusu içindeyiz" diye konuştu.
"BU ZALİMİ BİZİM LAHEY ADALET DİVANI’NA SEVK ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ? NEYSE BEDELİNİ ÖDESİN"
Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelere ilişkin bazı karşılaştırmalar yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Irak’ta çeyrek yüzyıldır milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan operasyonlar yapıldı. Bu operasyonların, özellikle son dönemdekilerin en önemli gerekçesi kimyasal silah iddialarıdır. Şimdi ben buradan soruyorum, kimyasal silahla ne kadar kişi öldü? Bunu ben uluslararası toplantılarda katılanlara söylüyorum. Ne biliyor musunuz? Bin 500, 2 bin, bilemediniz 5 bin. Yok böyle bir rakam. Soruyorum, peki konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı ne kadar? Şu ana kadar belirlenen Suriye’yi söylüyorum, 500 bin. Kimyasal silahla ölenlerin sayısını ben abartılı söylüyorum 5 bin ama konvasiyonel silahlarla ölenlerin sayısı, tank, top, uçaklardan atılan bombalar... 500 bin. Sonucu ölüm olan, kullanılan silah ne olursa olsun eğer sonucu ölümse benim için ha kimyasal olmuş ha konvansiyonel olmuş ne fark eder? Bu zalimi bizim Lahey Adalet Divanı’na sevk etmemiz gerekmez mi? Bunun oraya sevk edilmesi gerekir. Neyse bedelini ödesin. Bu adam, elini kolunu sallaya sallaya dünyada dolaşıyor, tabi gittiği yer sadece Rusya o ayrı mesele de ama bakıyorsun temsilcileri filan falan Birleşmiş Milletler’e kadar bile gelebiliyor, hala oralarda bunlar dinleniyor. Ya neyini dinliyorsunuz bunların, ortada bir vaka var. Şu anda Suriye gibi bir medeniyet ülkesi, bir tarih ülkesi yer ile yeksan olmuş ve bunlar hala rahatlıkla bakıyorsunuz dolaşabiliyor."
"TÜM TÜRKMENLER BİZİM ÖZ KARDEŞİMİZDİR"
Kimyasal silah iddiasıyla ilgili Irak’ı yerle bir etmek için yeterli görenlerin Suriye’de bilfiil bu silahlar kullanıldığı halde görmezden, duymazdan gelmeyi tercih ettiğini belirten Erdoğan, "Sonra yine Irak’ta DAİŞ terör örgütü, aynen mesela Thuzhurmatu nahiyesinde kimyasal silahlarla Türkmenlere saldırdı, çok sayıca soydaşımız bu saldırıda hayatını kaybetti. Hepsine de Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Türkiye olarak kendilerine her türlü insani desteği verdik, vermeye devam ediyoruz. Sünni ve Şii, tüm Türkmenler bizim öz kardeşimizdir. Hepsine de aynı şekilde sahip çıkıyor, aynı şekilde kucağımızı açıyoruz" şeklinde konuştu.
"AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ARASINDA TARAF ARANACAKSA BURADA EN ÖNEMLİ TARAF RUSYA’DIR, RUSYA"
"Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden çatışmalar, temenni ederim ki Azerbaycan’ın şu anda çatışmaların, bu silahların susturulmasına yönelik attığı adımlar Ermenistan tarafından da karşılığını bulsun ama bulmadığı takdirde, ki şu anda henüz bulmuş değil, bunun suçu, vebali Ermenistan’a aittir" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Güvenlik zirvesinden döndük Rusya, ’Türkiye taraf tutuyor’ diyor. Eğer Azerbaycan-Ermenistan arasında taraf aranacaksa burada en önemli taraf Rusya’dır, Rusya. Rusya taraf olmayı sever, Rusya, Ukrayna’da da taraf olmuştur, Gürcistan’da da taraf olmuştur, şimdi de Suriye’de taraf olmuştur. Bunları görmemiz lazım. Yani Suriye ile ilgili, ’Suriye beni çağırdı, onun için ben Suriye’ye gittim.’ Kimseyi aldatamazsın, sen her yere gitmeye mecbur değilsin. Orada insanlar öldürülüyor, sen orada zalimin yanında niye yer alıyorsun, mazlumun yanında yer al. Niye gidiyorsun, gitme? Bu kadar aramız iyiydi, samimiydik, bunları hep konuştuk seninle, benimle başka şeyler konuştun peki arkadan niçin bunları böyle yaptın? Dert başka. Dert, Akdeniz’de otorite kurmak. Deniz üssünü kurmuştu, bir de hava üssü oluşturmak suretiyle farklı bir yapıyı orada gündeme getirmek. Peki dünya kamuoyunda Türkmenlere yönelik kimyasal silah saldırısından dolayı herhangi bir kayda değer tepki duyanınız var mı? Türkmen dağlarını hangi uçaklar vuruyor? Rus uçakları vuruyor, rejim uçakları vuruyor. Çünkü maksat kimyasal değil, bu silahları kullananlarla mücadele hiç değil. Şu anda bölgeye müdahil olan tüm ülkeler Suriye ve Irak’ta kendi ajandalarını, kendi oyun planlarını hayata geçirmenin derdindeler. Ne Iraklılar ne Suriyelilerin yaşadığı insani dramlar bunların umrunda değil."
"ANA MUHALEFETİN BAŞINDAKİ ZAT İSE ONLARI ’BELA’ DİYE TARİF EDİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu noktada konumunun çok farklı olduğunu vurgulayarak, "Bizim bu insanlarla bin yıllık kardeşliğimiz, dostluğumuz, akrabalığımız var. Oralarda yaşanan her acı, bizim de yüreğimizi yakar, oralarda yanan her ateşin koru bize de değer, oralarda yakılan her ağıt, bizim de gözlerimizi yaşartır. Birbirimizle işte böylesine yakınız, böylesine iç içe geçmiş durumdayız. Tıpkı Balkanlar, Kafkaslar, tıpkı Kırım gibi oraları kendimizden ayrı göremeyiz, görmüyoruz. Bu bilinçle biz ülkemize gelen sığınmacılara ’misafirlerimiz’ diyoruz. Ana muhalefetin başındaki zat ise onları ’bela’ diye tarif ediyor. Aramızdaki fark işte bu. Kim hangi yoldan giderse gitsin, biz inancımızın, tarihimizin, kültürümüzün, ecdadımızın, ahlakımızın, vicdanımızın bize gösterdiği istikamette yürümeye devam edeceğiz" açıklamalarında bulundu.
Vatandaşların Perşembe akşamı idrak edilecek Regaip Kandili’ni de kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin birliğine, beraberliğine vesile olmasını diliyorum. İslam dünyasının, insanlığın barışına vesile olmasını diliyorum" dedi.
Konuşmanın ardından Erdoğan, 23. Muhtarlar Toplantısı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde öğle yemeği verdi.
(İHA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Ankara, Mardin, Sivas, Burdur, Giresun, Yozgat, Konya, Erzincan, Batman, Kırşehir, Osmaniye, Zonguldak, İzmir, Şanlıurfa ve Mersin’den gelen muhtarlarla 23. Muhtarlar Toplantısı’nda bir araya geldi. Programda konuşan Erdoğan, hala Türkiye’nin ülkemizin içeride ve dışarıda verdiği mücadelenin anlamını tam olarak kavrayamayanların olduğunu üzüntüyle karşıladığını belirtti. Son dönemde yaşanılan gelişmelerin "basit bir terörle mücadele ve bölgesel kriz meselesi" olmadığını söyleyen Erdoğan, meselenin Türk milletinin bu coğrafyadaki varlığı bakımından bin yıldır süren bir mücadelenin son ve kritik aşaması olduğunu vurguladı. Erdoğan, aynı şekilde meselenin, 100 yıl önce başlatılan bir projenin yeniden canlandırılma girişimi, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından temelleri atılan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da nihai şekli verilen modern dünya düzeninin restorasyonu ve tahkimi çabası olduğunu belirtti.
"BİZ YAŞANAN SÜRECİN, OYNANAN OYUNLARIN FARKINDAYIZ"
"Suriye meselesini oradaki üç beş terör örgütünün savaşı, bir zalimin iktidarını sürdürme mücadelesi olarak görmek yanlıştır" diyen Erdoğan, "Irak’ta çeyrek asırdır süren kriz sadece mezhep çekişmesinden ibaret asla değildir. Mısır’da, Libya’da yaşananları, bu ülkelerin kendi tabii dinamiklerinin ürünü olarak kabul edemeyiz. Karadeniz’in kuzeyinde yaşananlar, Kafkasya’da alevlenen çatışmalar, Güney Asya’da, Afrika’da bitip tükenmek bilmeyen sancılar birbirinden bağımsız değildir. Biz yaşanan sürecin, oynanan oyunların farkındayız. İşte bunun için ’dünya 5’ten büyüktür’ diyorum, işte bunun için uluslararası kurumların hakkaniyet ölçüleri içinde yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.
"ADİL OLMAK HER DEVLETİN BANA GÖRE KALIŞ SEBEBİDİR"
Birlemiş Milletler’de 196 ülke olmasına karşın hepsinin kaderinin 5 ülkenin ağzında olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "O beş ülkeden bir tanesi ’hayır’ diyorsa siz oradan karar çıkartamazsınız. Böyle adalet olur mu? Bu beş tane daimi üye, hepsi de bunların Hristiyan, işlerinde bir tane Müslüman ülke yok. Böyle adalet olur mu? Hani dünyada inanç özgürlüğü? Her inancın temsil edildiği bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yok ki ortada. Olaya kıtalar olarak bakıyorsunuz; kıtalar olarak sadece Avrupa var, sadece Asya var, bir de Amerika var. Üç kıta. Diğerleri yok. Yani orada Budistler de temsil edilmiyor veya şunu diyebilirler, ’İşte Çin’in içinde belki vardır.’ Böyle de bir durum var. Böyle adil olmayan bir dünyadan biz nasıl bir karar bekleyeceğiz" diye konuştu.
"7 MİLYARLIK DÜNYA NÜFUSU BU ADALETSİZLİĞİ, HAKSIZLIĞI, ZULMÜ KALDIRAMAZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler’e yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü:
"İşte şu anda Suriye ile ilgili olaylarda bakıyorsunuz, tek başına Rusya ’hayır’ diyor, iş bitiyor veya Çin’le beraber ’hayır’ diyor, iş bitiyor. Adil olmak her devletin bana göre kalış sebebidir. Birinci Dünya Savaşı şartlarıyla bugünün şartları aynı değil, dolayısıyla Birleşmiş Milletler’in yeniden reforme edilmesi lazım. Bu yeniden dizayn edilmesinde 196 ülke de burada iki senede bir mi olur, nasıl olursa olsun bunlara belli aralıklarla görev gelmeli. 20 ülkeden mi oluşacak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi? Bunun daimisi, geçicisi olmaz, 20’si de daimi üye olmalı. 20’den aldığımız zaman demek ki burada iki yılda bir bu görev süresi değiştikçe kalkar 10 yılda bir böyle bir görev tekrar aynı ülkelere gelebilir veya 20 yılda bir gelebilir. Bunun planlamasını da ona göre yapmalıdırlar, ki ona göre bu işin dizayn edilmesi lazım ve her ülke hem kıtaları temsil etmeli hem inançları temsil etmeli. Şu anda dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var ama Müslümanların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bir tane temsilcisi yok. Nasıl adalet bu? Bunu söyledi diye Tayyip Erdoğan diktatör oluyor, bunu söyledi diye ’özgürlüklerin karşısında’ oluyor. Ben bunu her zaman söylemeye devam edeceğim, birileri söylemese de. Ülkemizdeki yazılı ve görsel medya şöyle der böyle der. Ne derse desin, hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. 7 milyarlık dünya nüfusu bu adaletsizliği, bu haksızlığı, bu zulmü, bu dengesizliği kaldıramaz."
"NE OLURSA OLSUN ÜLKE VE MİLLET OLARAK SAĞLAM DURMAK ZORUNDAYIZ"
Dünyanın yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik depremlerle sarsıldığına dikkat çeken Erdoğan, "Bunlar asıl deprem mi yoksa öncü sarsıntılar mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Ama ne olursa olsun biz ülke ve millet olarak sağlam durmak zorundayız. Mücadeleyi asla elden bırakmayacağız. Kendimizi mevcudu muhafazaya göre değil hedeflerimize ulaşmaya göre ayarlıyor ve yolumuza da devam ediyoruz. Türkiye olarak 2023 hedeflerimize ulaştığımızda emin olunuz çok şeyin değiştiğini göreceğiz" dedi.
Önümüzdeki hafta içinde İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi’nin İstanbul’da toplanacağına işaret eden Erdoğan, "Başkanlığımda devralacağız dönem başkanlığını ve 3 yıl süreyle İslam İşbirliği Teşkilatı’nda bizler, Türkiye olarak yönetimi elde bulunduracağız. Tabi İslam dünyasının atması gereken adımlar, yapmamız gerekenler, bütün bunları en güzel şekilde değerlendirerek çok daha farklı, çok daha inisiyatif kullanabilen bir yapı haline İslam İşbirliği Teşkilatı’nı getirelim arzusu içindeyiz" diye konuştu.
"BU ZALİMİ BİZİM LAHEY ADALET DİVANI’NA SEVK ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ? NEYSE BEDELİNİ ÖDESİN"
Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelere ilişkin bazı karşılaştırmalar yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Irak’ta çeyrek yüzyıldır milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan operasyonlar yapıldı. Bu operasyonların, özellikle son dönemdekilerin en önemli gerekçesi kimyasal silah iddialarıdır. Şimdi ben buradan soruyorum, kimyasal silahla ne kadar kişi öldü? Bunu ben uluslararası toplantılarda katılanlara söylüyorum. Ne biliyor musunuz? Bin 500, 2 bin, bilemediniz 5 bin. Yok böyle bir rakam. Soruyorum, peki konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı ne kadar? Şu ana kadar belirlenen Suriye’yi söylüyorum, 500 bin. Kimyasal silahla ölenlerin sayısını ben abartılı söylüyorum 5 bin ama konvasiyonel silahlarla ölenlerin sayısı, tank, top, uçaklardan atılan bombalar... 500 bin. Sonucu ölüm olan, kullanılan silah ne olursa olsun eğer sonucu ölümse benim için ha kimyasal olmuş ha konvansiyonel olmuş ne fark eder? Bu zalimi bizim Lahey Adalet Divanı’na sevk etmemiz gerekmez mi? Bunun oraya sevk edilmesi gerekir. Neyse bedelini ödesin. Bu adam, elini kolunu sallaya sallaya dünyada dolaşıyor, tabi gittiği yer sadece Rusya o ayrı mesele de ama bakıyorsun temsilcileri filan falan Birleşmiş Milletler’e kadar bile gelebiliyor, hala oralarda bunlar dinleniyor. Ya neyini dinliyorsunuz bunların, ortada bir vaka var. Şu anda Suriye gibi bir medeniyet ülkesi, bir tarih ülkesi yer ile yeksan olmuş ve bunlar hala rahatlıkla bakıyorsunuz dolaşabiliyor."
"TÜM TÜRKMENLER BİZİM ÖZ KARDEŞİMİZDİR"
Kimyasal silah iddiasıyla ilgili Irak’ı yerle bir etmek için yeterli görenlerin Suriye’de bilfiil bu silahlar kullanıldığı halde görmezden, duymazdan gelmeyi tercih ettiğini belirten Erdoğan, "Sonra yine Irak’ta DAİŞ terör örgütü, aynen mesela Thuzhurmatu nahiyesinde kimyasal silahlarla Türkmenlere saldırdı, çok sayıca soydaşımız bu saldırıda hayatını kaybetti. Hepsine de Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Türkiye olarak kendilerine her türlü insani desteği verdik, vermeye devam ediyoruz. Sünni ve Şii, tüm Türkmenler bizim öz kardeşimizdir. Hepsine de aynı şekilde sahip çıkıyor, aynı şekilde kucağımızı açıyoruz" şeklinde konuştu.
"AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ARASINDA TARAF ARANACAKSA BURADA EN ÖNEMLİ TARAF RUSYA’DIR, RUSYA"
"Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden çatışmalar, temenni ederim ki Azerbaycan’ın şu anda çatışmaların, bu silahların susturulmasına yönelik attığı adımlar Ermenistan tarafından da karşılığını bulsun ama bulmadığı takdirde, ki şu anda henüz bulmuş değil, bunun suçu, vebali Ermenistan’a aittir" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Güvenlik zirvesinden döndük Rusya, ’Türkiye taraf tutuyor’ diyor. Eğer Azerbaycan-Ermenistan arasında taraf aranacaksa burada en önemli taraf Rusya’dır, Rusya. Rusya taraf olmayı sever, Rusya, Ukrayna’da da taraf olmuştur, Gürcistan’da da taraf olmuştur, şimdi de Suriye’de taraf olmuştur. Bunları görmemiz lazım. Yani Suriye ile ilgili, ’Suriye beni çağırdı, onun için ben Suriye’ye gittim.’ Kimseyi aldatamazsın, sen her yere gitmeye mecbur değilsin. Orada insanlar öldürülüyor, sen orada zalimin yanında niye yer alıyorsun, mazlumun yanında yer al. Niye gidiyorsun, gitme? Bu kadar aramız iyiydi, samimiydik, bunları hep konuştuk seninle, benimle başka şeyler konuştun peki arkadan niçin bunları böyle yaptın? Dert başka. Dert, Akdeniz’de otorite kurmak. Deniz üssünü kurmuştu, bir de hava üssü oluşturmak suretiyle farklı bir yapıyı orada gündeme getirmek. Peki dünya kamuoyunda Türkmenlere yönelik kimyasal silah saldırısından dolayı herhangi bir kayda değer tepki duyanınız var mı? Türkmen dağlarını hangi uçaklar vuruyor? Rus uçakları vuruyor, rejim uçakları vuruyor. Çünkü maksat kimyasal değil, bu silahları kullananlarla mücadele hiç değil. Şu anda bölgeye müdahil olan tüm ülkeler Suriye ve Irak’ta kendi ajandalarını, kendi oyun planlarını hayata geçirmenin derdindeler. Ne Iraklılar ne Suriyelilerin yaşadığı insani dramlar bunların umrunda değil."
"ANA MUHALEFETİN BAŞINDAKİ ZAT İSE ONLARI ’BELA’ DİYE TARİF EDİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu noktada konumunun çok farklı olduğunu vurgulayarak, "Bizim bu insanlarla bin yıllık kardeşliğimiz, dostluğumuz, akrabalığımız var. Oralarda yaşanan her acı, bizim de yüreğimizi yakar, oralarda yanan her ateşin koru bize de değer, oralarda yakılan her ağıt, bizim de gözlerimizi yaşartır. Birbirimizle işte böylesine yakınız, böylesine iç içe geçmiş durumdayız. Tıpkı Balkanlar, Kafkaslar, tıpkı Kırım gibi oraları kendimizden ayrı göremeyiz, görmüyoruz. Bu bilinçle biz ülkemize gelen sığınmacılara ’misafirlerimiz’ diyoruz. Ana muhalefetin başındaki zat ise onları ’bela’ diye tarif ediyor. Aramızdaki fark işte bu. Kim hangi yoldan giderse gitsin, biz inancımızın, tarihimizin, kültürümüzün, ecdadımızın, ahlakımızın, vicdanımızın bize gösterdiği istikamette yürümeye devam edeceğiz" açıklamalarında bulundu.
Vatandaşların Perşembe akşamı idrak edilecek Regaip Kandili’ni de kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin birliğine, beraberliğine vesile olmasını diliyorum. İslam dünyasının, insanlığın barışına vesile olmasını diliyorum" dedi.
Konuşmanın ardından Erdoğan, 23. Muhtarlar Toplantısı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde öğle yemeği verdi.
(İHA)