Son günlerde uluslararası ilişkiler ve Avrupa çalışmalarının ana gündem maddesi olan Brexit’in sonuçlarını değerlendiren Yakın Doğu Enstitüsü Müdür Yardımcısı Erhan Ayaz, sonucun anketler açısından değerlendirildiğinde süpriz olarak yorumlanabileceğini fakat dünyada artan popülizm ile birlikte süpriz bir sonuç olmadığını söyledi. Ayaz ayrıca, "Birleşik Krallık geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği referandum ile AB’den ayrılma kararı aldı, yani Brexit gerçekleşmiş oldu. Başbakan Cameron’un önceki genel seçimlerde artan aşırı milliyetçi oyları UKIP’e kaptırmamak ve Muhafazakar Parti içinde geleneksel olarak mevcut olan AB karşıtlığının partiye zarar vermemesi için aldığı Brexit referandum kararı Avrupa’daki dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip bir sonuç doğurdu.
Brexit tartışmaları sırasında gündeme daha sık gelmeye başlamış olsa da Avrupa kuşkuculuğu İngiliz milliyetçiliği için yeni bir durum değildir. Aksine İngiliz milliyetçiliğinin üzerinde durduğu konu AB kurumlarına devredilen egemenlik alanlarının korunmasıdır. Yani İngiliz milliyetçiliği AB karşıtlığından son 40 yılda çok fazla beslenmiştir. Tabi durumun tarihsel bağını da aslında İngiltere’nin en ünlü meydanına verilen isimden anlayabilmek mümkün. İngiltere’nin en ünlü meydanına İspanya’da yer alan bir burnun verilmesinin nedeni aslında tarihsel olarak Avrupa’ya karşı zaferin simgesi olmasıdır.
1805 yılında İspanyollara ve Fransızlara karşı kazanılan Trafalgar Deniz Muharebesi zaferi İngiliz deniz gücünün egemenliğini ve aynı zamanda Krallığın, Kıta Avrupası’na karşı olan üstünlüğünü simgeliyordu. Trafalgar Meydanı’nı her ziyaret ettğinizde aklınıza gelmesi gereken İngiliz milli şuurunun oluşumundaki Avrupa karşıtlığı olmalı. Bu yüzden Brexit aslında hiç yeni olmayan bir 'parametre' İngilizler için" şeklinde açıklamalarda bulundu.
"AB DAĞILIYOR DEMEK ŞU AN İÇİN MÜMKÜN DEĞİLDİR"
İngiltere ile AB’nin evliliği kuşkusuz aşk ve tutkuyla yapılmış bir evlilik değildi. Konjektürün getirdiği ortak iktisadi çıkarların çevresinde ilişki modeli oluşmuş bir 'şirket evliliği' idi" diyen Ayaz, "İngiltere-AB ilişkisinin tıkandığı en önemli konu karar alma sürecinin yıllar içinde artarak 'Brükselleşmesi' İngiltere’nin de ulusal egemenliğini AB kurumlarına devretmemek istemesidir. Margaret Thatcher’in bir AB Zirvesi dönüşü İngiliz Parlementosu’nda 30 Ekim 1990’da yaptığı ünlü “No, No, No! konuşması internette mevcut. Thatcher ünlü “No, No, No!” konuşmasında “Komisyon gücünü artırmak istiyor. Evet, seçimle işbaşı yapmamış bir kurumun İngiliz Parlamentosu üzerinde gücünü artırmasını istemiyorum” diyor.
Cameron tüm bu tarihin getirdiği birikim ve son yıllarda bu birikime ek olarak göç, mülteciler ve 2008 ekonomik krizinin getirdiği populizm içerisinde riskli bir strateji izledi ve sonucu İngiliz milliyetçilerinin de arzu etmeyeceği şekilde olabilir. Yani egemenlik devrinin korunması amacıyla yapılan referandum Birleşik Krallık’ın dağılmasına yol açabilir. Konunun AB tarafında gelirsek, Brexit sonrası AB günümüzdekinden farklı bir yapıya doğru evrilecek, bu kaçınılmaz bir durum. Geçtiğimiz yıllarda tartışılan çok vitesli bütünleşmiş AB fikri Almanya ve Fransa’nın liderliğinde gerçekleşecektir. Bu bağlamda daha kolay yönetilebilir bir AB ortaya çıkacaktır.
Genişleme perspektifi bir süre rafa kalkacak ve AB derinleşme ve bütünleşmeye önem verecektir. Kuşkusuz bu İngiltere olmadan daha kolay olacaktır. Birliğin yeni 3 büyüğü Almanya, Fransa ve İtalya’nın Brexit karşısında verdikleri ilk tepki de bu yönde. Kuşkusuz AB küresel siyasette güç olma hedefini yeniden gözden geçirecektir fakat bu demek değildir ki artık AB diye bir kurumsallaşmanın sonuna gelinsin.
Evet, AB eski cazibesini kaybetmiş durumdadır. Brexit bu cazibe kaybının yol açtığı siyasi ve ekonomik politikaların ve karar alma süreçlerinin yeniden gözden geçirilmesi-onarılması fırsatını da yaratabilir. AB daha esnek yapısıyla İngiltere olmadan da yaşayacaktır. Dünyayı kasıp kavuran populizme kapılıp AB dağılıyor demek şu an için mümkün değildir' ifadelerini kullandı.
dikGAZETE.com