Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz bu coğrafyanın insanı olarak emredildiği gibi birbirimizi kardeş görsek, emredildiği gibi Allah’ın ipine sımsıkı sarılsak inanın dışarıdan kimse gelip de bizim ağzımızın tadını bozamaz" dedi.
Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda 5’inci defa muhtarlarla bir araya gele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk olarak 27 Ocak’da 17 ilden gelen 409 muhtar ile bir araya geldiğini hatırlatarak, şunları ifade etti:
“17 Şubat’da 10 ilimizden gelen 381 muhtar kardeşimizle, daha sonra da 24 Şubat’da yine 10 ilimizden gelen 380 muhtar kardeşlerimizle birlikte olduk. 10 Mart’da 9 ilimizden gelen 424 muhtar kardeşimizi misafir ettik. Bugün de 10 ilimizden gelen 397 muhtar kardeşimizle, sizlerle birlikteyiz.
Bartın’dan, Giresun’dan, Gümüşhane’den, Kastamonu’dan, Nevşehir’den, Kayseri’den, Ordu’dan, Sinop’dan, Sivas’dan ve Zonguldak’dan gelen siz değerli muhtarlarımızı bir kez daha selamlıyorum. İnşallah bu şekilde ülkemizdeki 50 bin muhtarımızın tamamıyla hasbihal edecek, soframızı paylaşacağız.
Sizlerle bir araya geldiğimi bu bina cumhurbaşkanlığı külliyemizin sadece bir bölümünü oluşturuyor.
Ülkemizin büyüklüğüne, tarihine, şanına yakışır bir cumhurbaşkanlığı külliyesini Türkiye’ye kazandırdığımıza inanıyorum. Külliyemiz, sadece bu bina ve yanındaki iki çalışma bloğundan ibaret değil.
Şu anda hemen karşımızda, içinde konferans salonu ve sergi salonları da olan çeşitli birimlerin bulunduğu bina ile hemen yanında bir Cami inşa ediyoruz. İnşallah onları yakında hizmete açacağız.
Daha sonra onların alt tarafında iki bin kişilik çok amaçlı bir salon, yine içinde sergi salonları da olan, yemekli toplantıların yapılabileceği ve aynı anda tabi burada 450-500 kişi ile bu yemekli toplantıları yapabiliyoruz. Ama orada inşallah 2 bin kişilik yemekli toplantılarımızı yapabileceğiz. Hedefimiz, 50 bin muhtarımızla bir araya gelme sürecini devam ettirelim”.
“BU BİNALAR, BELLİ BİR GRUBUN İSTİFADE ETTİĞİ DEĞİL, HALKIMIN, MİLLETİMİN BİZZAT İSTİFADE ETTİĞİ BİNALAR OLACAK”
‘Gittiğim illerde vatandaşlarım, süratle ve hemen diyorlar. Randevu ile buraya gelmek istiyorlar’ diyen Erdoğan, şunları ifade etti:
“Bu bina tamamlandığında 2 bin kişilik rutlar halinde vatandaşlarımız ile orada olma imkanını elde edeceğiz. Ayrıca yine aynı bölgede Türkiye’nin en büyük kütüphanesini kuracağız. İçinde 5 milyon cilt eserin olacağı ve 24 saat kesintisiz faaliyet gösterecek bir kütüphaneyi Ankaramıza ve ülkemize kazandıracağız.
Gerek konferans salonu olsun, gerek Cami olsun, gerekse çok amaçlı bina olsun bunların hepsi de tüm milletimizin istifadesine açık, herkesin yaralanabileceği yerler olacaktır.
Hem Ankara’ya hem ülkemize bu imkanları bir an önce kavuşturmak için arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Yani bu binalar, belli bir grubun istifade ettiği değil, halkımın, milletimin bizzat istifade ettiği binalar olacak”.
“BU COĞRAFYANIN ÜLKELERİ OLARAK MAALESEF NİCE NEVRUZ’U, NİCE İLKBAHARI HÜZÜNLÜ YAŞADIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Cumartesi günü gerek Türkiye’de gerek geniş coğrafyamızda Nevruz’u çok büyük coşku ile idrak ettik. Bu vesile ile Nevruz’un, İlkbaharın ülkemize, milletimize, coğrafyamızda ki tüm kardeşlerimize barış, dayanışma, refah getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Baharın, özellikle de Suriye’de, Filistin’de, Irak’da, Afganistan’da, Yemen’de diğer tüm çatışma alanlarında barışa kapı aralaması en büyük temennimiz.
Bu coğrafyanın ülkeleri olarak maalesef nice Nevruz’u, nice ilkbaharı hüzünlü yaşadık. Acılar içinde idrak ettik. Birinci dünya savaşının ardından coğrafyamızda hiçbir baharı ağız tadıyla teneffüs edemedik.
Açıkça huzurlu baharları, suyun, havanın ve toprağın sıcaklığını ruhlara hissettiren o baharları bu coğrafyanın insanları olarak çok özledik. Rabbim’den bizi yeniden baharlara eriştirmesini, toprakla birlikte ruhlarımıza bir uyanışı, kalplerimizde yeniden bir dirilişi bizlere nasip etmesini yürekten niyaz ediyorum.
Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum; hiç kuşkusuz ülkemizde ya da bölgemizde yaşanan sorunların önemli bir kısmı bizim kendi içimizde ürettiğimiz sorunlardan ziyade, bize enjekte edilen, bize dayatılan sorunlardır. Yüz yıldır kendi ürettiğimiz sorunlarla değil, bizim için topraklarımız, ülkelerimiz için kurgulanan sorunlarla mücadele ediyor, bu sorunlar nedeniyle ağır bedeller ödüyoruz.
Bu coğrafyanın zenginliklerine göz dikenler, ne yazık ki bu coğrafyada istikrar istemiyorlar. Barış istemiyorlar, dayanışma istemiyorlar, bu coğrafya da ne kadar kan akarsa o kadar petrol elde edeceklerini, o kadar güç devşireceklerini egemen güçler çok iyi biliyor ve daha fazla kan akması içinde ellerinden geleni yapıyorlar.”
“ALLAH AŞKINA HİÇ AKLI YOK MU?”
Türkiye’nin ve coğrafyanın karşı karşıya olduğu sorunları sadece dış güçlere, sadece harici mihraklara bağlamak gibi bir kolaycılığın içine girmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz eğer bu coğrafyanın insanları olarak, birbirimize kenetlenebilsek inanın dışarıdan hiçbir güç gelip de bizim aramıza nifak sokamaz.
Biz bu coğrafyanın insanı olarak emredildiği gibi birbirimiz kardeş görsek, emredildiği gibi Allah’ın ipine sımsıkı sarılsak inanın dışarıdan kimse gelip de bizim ağzımızın tadını bozamaz. Onun için bu coğrafyanın tüm bireyleri, çok samimi bir şekilde ellerini kenetleyecek, başını da iki elinin arasına alacak ve başkalarını suçlamadan önce kendi nefsi muhasebesini yapmak suretiyle yoluna devam edecektir.
Sünnilerle, Şiilerin birbiri ile çatışması, dışarıdan birilerine fayda sağlıyor. Bize değil, kardeşlerim soruyorum; Sünnilerin aklı yok mu? Şiilerin aklı yok mu? bir takım terör örgütlerinin vahşice barbarca, insanlık dışı saldırıları o terör örgütlerine değil, onları kukla gibi oynatanlara büyük fayda sağlıyor.
Ama o terör örgütünün içerisinde yer alanların, o terör örgütüne sempati duyanların, kol kanat gerenlerin Allah aşkına hiç aklı yok mu?
Kuran-ı Kerim’de defalarca Rabbimiz bizi uyarıyor.
Hiç akletmez misiniz? Tefekkür, tezekkür etmez misiniz? İşte akledilmediği için tefekkür, tezekkül edilmediği için Şii ya da Sünni üzerine bombaları bağlayıp, bir camiye girip ibadet eden Müslümanları barbarca katledebiliyor.
İşte Yemen’de olanları duyuyorsunuz dimi? Akledilmediği için 350 bin insanın katili sırf mensubu olduğu mezhep nedeniyle hoş görülebiliyor. Katliamları, zulmü, vahşeti, barbarlığı maalesef destek görebiliyor.
Babası Hama Humus’da biliyorsunuz orada 30 bin insanı öldürdü, kendisi şimdi geldi 10-12 kat insanı Suriye’de öldürdü. Bakın genlerine işlemiş bunların. İnanın ne Sünni kazanıyor ne de Şii. İnanın ne Türk kazanıyor ne de Kürt, Arap kazanıyor. Her zaman kaybeden biz, Müslüman. Kazanan ise bizim kardeşlerimizi böyle birbiri ile çatıştıranlar oluyor. İşte onu akletmek durumundayız”.
(İHA)