Kimi doğuştan kimi de sonradan görme engelli olan eğitimlerini Bilkent, Boğaziçi gibi önemli üniversitelerde tamamlayan birçok doktor, avukat, sosyolog, psikolog, sporcu ve öğretmen azimleri sayesinde elde ettikleri kariyerleriyle diğer görme engellilere örnek oluyor.
Kimisi doğuştan bazısı ise sonradan görme engelli olan birçok kişi pes etmeyerek çalışma hayatında yer alıyor. Doktorluktan avukatlığa kadar farklı meslek dallarında hayatlarını kazanan görme engelliler, engelsiz bireylerin yapabildikleri birçok işin üstesinden gelmeyi başarıyor.
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezuniyetinin ardından yaklaşık 24 yıldır avukatlık yapan Olgun Yılmaz (49) da bu örneklerden biri. Mesleğine Konya'da başlayan ve bir süre sonra Ankara'ya yerleşen görme engelli Olgun Yılmaz, işini başarıyla yürütüyor.
Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, görme engellilerin, daha fazla görünür olmak her daim sokağa çıkmaya cesaretli olmaları gerektiğini vurgulayarak, "Engel daha çok dışarıdan size geliyor. Siz engellenmezseniz aslında engelli olmuyorsunuz. Biz bunu yaşıyoruz. Kaldırımlar, kılavuz izler olursa benim görme engelim sorun yaratmıyor. Telefonumda, bilgisayarımda ekran okuma programım varsa yine görme engelli olmuyorum. Aslında engelliyi toplum yaratıyor. Toplumun ön yargısı olmazsa siz yine engelli olmuyorsunuz. Çünkü toplum sizi baskılıyor. Bu dezavantajmış gibi, acizlik sembolüymüş gibi görülüyor. Engellilik buradan kaynaklanıyor aslında. Yoksa siz her şeyi herkes gibi yapabiliyorsunuz." diye konuştu.
Sosyal ilişkilerin görme engellilerin yaşama tutunması için hayati önemde olduğuna işaret eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Beyaz baston görme engellinin dünyaya açılan penceresidir. Baston, görme engellinin bir organı olmalı. Baston kullanmaktan utanmamalı. İlk adım buradan geçiyor. Görmediğinizden utanmamalısınız. Böyle olursa yaşanmaz zaten. Üstüne gittiğinizde de başarıyorsunuz. Teknolojiyle birçok engeli aşıyorsunuz. Ekran okuma programları kullanılmalı. Ailelere de çok büyük rol düşüyor. Toplumda kendini dışlanmış hissetmemeliler. Bu bir insan farklılığı, bir hastalık değildir. Toplumda yaşlılar, çocuklar nasıl o toplumun bir kesimini oluşturuyorsa görme engeliler de o toplumun bir kesimidir. Görme engellilerin de bu hissiyatı, bu bilinci taşıyarak hayatlarını sürdürmesi ve cesaretlerini yitirmemesi gerekir."
"Naz hakkım olmadığına niyaz hakkım olduğuna inanırım"
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünde santral görevlisi olarak çalışan Halil İbrahim Kayacan (55) , kişinin kendisiyle barışık olmasının önemine işaret etti. Evli ve üç çocuk sahibi doğuştan görme engelli Kayacan, günümüzde engellilerin daha iyi şartlara kavuştuğunu belirterek, şunları söyledi:
"Hiç şikayetçi olmadım. Naz hakkım olmadığına niyaz hakkım olduğuna inanırım. Görseydim başka türlü olacaktım belki. Tabii hayatın zor tarafları da var. Dünya rahat etme yeri değildir. Mücadele ediyoruz. Eskiden daha zordu. Ben köyde yaşadığım için 21 yaşında ilkokulu bitirebildim. Eskiden her şeye ulaşım zordu şimdi her şeye ulaşmak daha kolay. Bilgisayar açıp kitap okuyabiliyorum. İşe ulaşma konusunda da ciddi mesafe kat edildi. "
Yine aynı kurumda santral görevlisi olarak çalışan Metin Çubukçu (55) ise sonradan görme engelli olduğunu ifade ederek, "Doğuştan retina da sıkıntı vardı ancak 20'li yaşlarda görme yetimi tamamen kaybettim. Sonradan görme engelli olmak ilk yıllarda zorluk yaşattı ancak hep hayatın içinde kalmaya çalışarak bu durumun üstesinden geldim. Başarmak zorundasınız. Devletin imkanı çoğaldı ama engelli sayısı da artıyor. Bu sebeple görme engelli olanların kendileri de çabalarını arttırmalılar." ifadelerini kullandı.
"Görme engelli olmak farklılıktır"
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu olan, atletizmde yarı maraton koşup, dalgıçlıktan yamaç paraşütüne kadar birçok spor dalıyla ilgilenen Kenan Önalan da iş hayatını başarıyla sürdüren görme engellilerden biri.
Üçlü kararnameyle 2012 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müşavirliği görevine getirilen ilk görme engelli bürokrat olan ve halen aynı bakanlıkta sosyolog olarak görev yapan Önalan, 7 yaşında görme yetisini yitirdiğini ancak engelinden hiçbir zaman şikayet etmediğini söyledi.
"Görme engelli olmak farklılıktır. Farklılık da dünyaya renk katar." değerlendirmesinde bulunan Önalan, görme engelli olarak dünyaya renk kattığı için mutluluk duyduğunu ifade etti.
Önalan, görme engellilerin iş hayatında daha fazla aktif olması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bunu yapabilmek için de hem birey hem toplum hem de devlet olarak daha fazla çaba göstermeliyiz. Bu süreç hiçbir zaman bitmeyecek çünkü görme engelliler gelişecek, geliştikçe ihtiyaçları artacak, farklılaşacak. Mesela bir görme engelli işe girdiği zaman para kazanmaya başlıyor. Para kazandıkça ailesini geçindiriyor, kimisi evleniyor. Her bir aşamada farklı talep ve ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Birbirini takip eden süreçler yaşanıyor. Biz de diyoruz ki görme engelliler hayata katıldıkça çok daha başarılı, çok daha verimli olacaklardır."
"Hayatta hiçbir şey imkansız değil"
Ankara Batıkent Lisesi'nde 8 yıldır tarih öğretmenliği yapan doğuştan görme engelli Ceyhun Demir, öğretmenlik mesleğine duyduğu sevda ile engelini aşarak, öğrencilerine her zorluğun üstesinden gelebileceklerini gösteren bir ışık oluyor.
Ceyhun Demir, "tandem" olarak bilinen iki kişilik bisikletlerle spor yaptığını ve gezilere katıldığını, öğrencilerine de çok yönlü olmaları, sosyalleşmeleri, ruhsal ve bedensel gelişimleri için spor yapmaları tavsiyesinde bulunduğunu söyledi.
Öğrencilerine, isterler ve çalışırlarsa her türlü zorluğu aşabileceklerini gösterdiğini vurgulayan Demir, "Öğrencilerim beni görerek, engelli birinin de toplumda yer edinebileceğinin farkına varıyor. Ayrıca hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığını, azmetmeleri, çalışmaları gerektiğini anlıyor. Belki de hayata tutunmanın formülünü öğrendiler." ifadelerini kullandı.
"Hayallerinizin peşinden koşun"
Sağlık Bakanlığı Pursaklar Devlet Hastanesi Psikiyatri Bölümünde psikolog olarak görev yapan görme engelli Muharrem Mustafa Öcal da yaşadığı zorluklara rağmen engellerin nasıl aşılabileceğinin en güzel örneğini sergiliyor.
Genetik rahatsızlığı nedeniyle 12 yaşında görme yetisini kaybeden Öcal, lise yıllarında okuduğu bir kitaptan etkilenerek terapist olmaya karar verdi.
Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olan Öcal, 2015'te Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde psikolog olarak göreve başladı. Evinden işine tek başına giden, hastanedeki tüm koridorları zihnine kazıyan Öcal, kimsenin yardımı olmadan hayatına devam ederken kendisine başvuran hastalara "Hayallerinizin peşinden koşun" diyerek umut oldu.
15 Temmuz Kızılay Milli İrade metro istasyonunda def çalarak ekmek parası kazanmaya çalışan görme engelli Fikret Bektaş (50) da her şeye rağmen eve kapanmayı tercih etmeyenler arasında yer alıyor.
Milli Eğitim Bakanlığından santral görevlisi olarak emekli olduğunu ifade eden Bektaş, "Maalesef emekli maaşımız giderlerimiz için yeterli olmuyor. Bu nedenle çalışmam gerekiyor. Ben de belediyenin bize tahsis ettiği yerde def çalarak müzik yapıyorum. Emekli olunca hayattan da emekli olmuyorsunuz. Her şeye rağmen çabalamaya devam etmeniz gerekiyor." dedi.
"Sporla hayata tutunun"
Türkiye'ye paralimpik oyunlar tarihinde atletizmdeki ilk madalyasını kazandıran milli atlet Semih Deniz ise halk arasında "tavuk karası" olarak bilinen gece körlüğü nedeniyle görme engelli olduğunu ve hastalığının sürekli ilerlediğini söyledi.
2016 Rio Paralimpik Oyunları'nda, erkekler 1500 metrede bronz madalya kazanarak Türkiye'yi gururlandıran Deniz, engeline rağmen yaşama umudunu kaybetmediğini söyledi.
Deniz, ailesinin desteğiyle 2006'da atletizmle tanıştığını, sürekli çalışarak bu alanda önemli başarılara imza attığını ve Türkiye'yi en iyi şekilde temsil ettiğini belirtti.
Engellilere hayata tutunmaları için mücadeleyi bırakmamaları konusunda çağrıda bulunan Semih Deniz, "Mutlaka spor yapsınlar, eğer yapmıyorlarsa Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na çalışsınlar. Hayal etmeleri gerekiyor. Herhangi bir şey ile uğraşsınlar. Eğer uğraşmazlarsa o engelin içinde kalırlar ve maalesef karanlıkta boğulurlar. Hayata sakın küsmesinler ve mücadeleye devam etsinler." şeklinde konuştu.
Çankaya Belediyesi Görme Engelliler Spor Kulübü Başkanlığı görevini 2006'dan bu yana yürüten Yusuf Sayyıdan da görme engelilerin spor yaparak sosyalleşmesinin fırsatlarının ülke genelinde daha da arttırılması çağrısında bulunarak, "Görme engeliler spor yaparak hayata tutunabilirler. Semih Deniz bu konuda ülkemizdeki en iyi örneklerden birisidir. Görme engellilerin spor yapabileceği kulüplerin sayısının çoğalması önem arz ediyor." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com