Ä°stanbul
Henüz 2 günlükken solunum yetmezliği, nefes darlığı ve anne sütü alamama gibi sorunların geliştiği Yiğit Aslan, yapılan tetkikler sonucunda hipoplastik sol kalp sendromu ile mücadele ettiği anlaşıldı.
Tetkiklerin ardından zor bir hastalıkla karşı karşıya oldukları iletilen Polat ailesi, bebeklerini hayatta tutabilmek için büyük bir mücadeleye başladı.
Bu kapsamda Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hastanesi Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özgür Yıldırım ile ekibine emanet edilen minik Yiğit, ilk ameliyatını henüz 4 günlükken oldu.
Yapay damar yapılarak gerçekleştirilen başarılı operasyonla akciğerlere kan gönderimi sağlandı. Daha sonra göğüs kafesi kapatılmadan yoğun bakımda kalan Yiğit, düşük oksijenli olarak yaşamla mücadelesine devam etti.
6 aylık olduğunda ise ikinci ameliyatı gerçekleştirilen Yiğit Aslan'ın, son ameliyatı da geçen hafta başarıyla tamamlandı.
3 yılda, 3 büyük ve hayati ameliyat geçiren ve tüm zorluklara rağmen hayata tutunmayı başaran Yiğit Aslan, şimdilerde yaşıtları gibi hiçbir sorun yaşamadan rahatça koşup oynamanın sevincini yaşıyor.
"Bu çocuklar erken tanı ve müdahaleyle hayata tutunabiliyor"
Yiğit Aslan Polat'ın sağlık durumuna ilişkin, soruları yanıtlayan Doç. Dr. Özgür Yıldırım, "Hipoplastik sol kalp sendromu bir bebeğin başına gelebilecek en ağır kalp hastalıklarından biri. Eğer doğru zamanda tanı konulup, tedavi yapılmazsa çok ölümcül bir hastalık.
Tedavi edilmezse hastalar 1 ay içerisinde kaybediliyor maalesef. O yüzden hızlı tanı konulup, hemen tedavi edilmesi gerekiyor." diye konuştu.
Yıldırım, hastalığın kalbin sol tarafındaki yapıların doğumsal olarak az ya da hiç gelişmemesiyle karakterize bir durum olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
"Sağ kalp akciğere kanı pompalıyor, sol kalp ise vücuda kanı pompalıyor. Bu çocuklarda ise sol kalp doğuştan gelişmediği için dolaşım yetersizliği gelişiyor. Elimizdeki sadece sağ kalp kalıyor. Biz de sağ kalbin hem akciğere hem de vücuda kanı pompalamasını sağlayacak kompleks ameliyat serileri yapıyoruz. Bu çocuklar bu şekilde hayata tutunuyorlar."
"Hastalar tedaviyle normal hayata katılabiliyor"
Yiğit Aslan'a uygulanan ameliyat serisine ilişkin bilgi veren Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu ameliyatlar sonrasında ilk başta çocuk yaşıyor ve ikinci aşamada da dolaşımı bir miktar ayırıyoruz.
Çocuğun kandaki oksijen seviyesi yükseliyor. Üçüncü aşamada dolaşımı tamamen ayırıyoruz ve çocuğun kandaki oksijen seviyesi normale dönüyor.
Gelişimi daha da düzeliyor, bilişsel kabiliyetleri artıyor, diğer çocuklar gibi koşuyor, oynuyor ve okula gidiyor.
Tabii biz tamamen normal kalp yapısındaki bir çocuk gibi çok yüksek performans beklemiyoruz bu bebeklerden ama normal gelişimini sağlayıp, normal hayata katılabiliyorlar."
Hastalıkla mücadelede erken tanının önemine değinerek, anne karnındayken tanı konulamayan bebeklerin durumunun ciddiyetine vurgu yapan yıldırım, "Bu çocuklar eğer tanı almadıysa hastalık ilk baştan anlaşılamıyor ve taburcu ediliyor.
Evde çocuk kötüleşmeye başlıyor, hastaneye yetişen bebeğe müdahale edilebiliyor. Yetişemeyen bebekler de maalesef kaybediliyor.
O yüzden bu hastalıkta doğru zamanda tanı ve doğru yerde tedavi çok önemli." şeklinde konuştu.
"Bize, 'Ameliyathanede kalır, götürmeyin boş yere' dediler"
Anne Meryem Polat da çok zor süreci geride bıraktıklarını belirterek, doğum sonrasında yaşadıkları sıkıntıları anlattı.
Doğum sonrası yaşanan süreçle ilgili kendisine bilgi verilmediğini ifade eden Polat, yaşadıklarını şöyle aktardı:
"Eşime, çok zor bir hastalığı olduğunu, yaşama şansının olmadığını, hiçbir şekilde tedavisinin olmadığını söylediler.
Tabii eşim de yılmadı. Ne olursa olsun başka bir hastaneye götüreceğimizi söylemiş. Böylelikle bu hastaneyi bulduk.
Sonradan söylediler. Çok duygulandığım için risk olduğunu söylemediler. Hatta bize 'Ameliyathanede kalır, götürmeyin boş yere.' dediler.
Bu hastaneye getirdiler. Zaten 4. günde ameliyat oldu."
Doktorların kendilerine çok fazla umut olduklarını dile getiren Polat, kendileriyle aynı kaderi paylaşan ailelere de seslenerek, "Aileler yılmamalı, sabırla bekledik. Sonuna kadar gitsinler, her şeyin bir tedavisi var, bir umut var. Hamileyken keşke renkli ultrason çektirmeye gitseydim.
Doktorum bana 'Bu olmadan çocuğun kalp yönünden varsa sıkıntısını göremeyiz.' demişti. Tabii ki pişman oldum, keşke çektirseydim.
En azından tedavisi olan bir hastanede doğum yapardım." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com