ANKARA
Katar'ın Ankara Büyükelçisi Salim Mübarek Al Şafi, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Körfez krizine ilişkin yaptığı açıklamada, "Egemenliğimize, bağımsızlığımıza ve özgür kararımıza dokunan bir şey üzerinde diyaloğa giremeyiz. Uluslararası toplum ve dünya ülkelerini büyük çoğunluğu buna büyük ülkeler (ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya vb.) dahil, hepsi Katar devletine karşı BAE'nin hukuksuz sözde icraatını reddetmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş'ın bir gazetedeki değerlendirmesine ilişkin, Katar'ın Ankara Büyükelçisi Al Şafi de yazılı bir açıklama yaptı.
Büyükelçi Al Şafi açıklamasında, BAE'nin Körfez kriziyle ilgili iddiaları hakkında, "Katar ile olan krizde BAE'nin Katar haber ajansı web sitesini korsanlayarak nüfuz etmesi ve Katar Emiri'ne (Şeyh Temim bin Hamad Al Sani) atfedilen yalan açıklamalar yayınlamasındaki rolü artık herkesçe malumdur. FBI ve İngiliz Ulusal Suçlar Ajansı (NCE) gibi uluslararası kurumlarla yaptığımız iş birliği sonucunda teknik ve hukuki soruşturmalarımız bu hususu kesin bir şekilde teyit etmiştir. Halen bu suçla ilgili hukuksal işlemleri takip etmekteyiz." ifadesini kullandı.
BAE ve diğer ambargo ülkelerinin başlangıçtan beri her türlü dış arabuluculuğu reddettiğini bildiren Al Şafi, BAE ve müttefik ülkelerin Katar’a sunduğu 13 maddelik listesinin bir dayatma olduğunu, Katar’ın egemenliğini sona erdirme, kararına el koyma ve siyasi işgale tabi tutmanın amaçlandığını kaydetti.
Söz konusu listenin, büyük ülkeler tarafından akılcı ve mantıklı olmayan uygulanamaz bir liste olarak tanımlandığını belirten Al Şafi, açıklamasında şu ifadelere yerdi:
"Şüphesiz ki egemenliğimize, bağımsızlığımıza ve özgür kararımıza dokunan bir şey üzerinde diyaloğa giremeyiz. Uluslararası toplum ve dünya ülkelerini büyük çoğunluğu buna büyük ülkeler (ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya vb) dahil, hepsi Katar devletine karşı BAE'nin hukuksuz sözde icraatını reddetmiştir. Biz uluslararası toplumda sorumlu bir ülke olarak sakin ve rasyonel hareket ettik. Onların yaptığı gibi intikamcı olarak davranmadık. Katar Devleti ile sempatizanlık gösteren vatandaşlarını suçlamaya kalkıştılar. Bütün uluslararası hukuku ve en basit insan haklarını hiçe sayarak onlara hapis cezası ile mali cezalar getirdiler. Bizler ise onların vatandaşlarından bir tanesini bile kovmadık. Örneğin, Dubai'nin yüzde 40 ihtiyacını karşılayan ihraç ettiğimiz gazını durdursaydık Dubai derhal çökerdi."
"Katar terörizmle mücadelede kararlı"
Al Şafi, Katar Devleti’nin terör ve aşırılık yanlısı gruplarla ilişkisinin olduğu yönündeki iddialarla ilgili, BAE'nin, bir ülkenin terörle mücadele konusunda bağlılık gösterip göstermediğini söylemeye nitelikli ya da yetkili olmadığına işaret ederek, konuya ilişkin uluslararası toplumun yanı sıra uluslararası kurum ve örgütlerin bulunduğunu, Birleşmiş Milletler (BM) ve etkin kuruluşlarının bu kurumların başında geldiğini bildirdi.
Katar'ın, BM kararlarına dayanarak, BM tarafından tasnif edilen terörizm ve terör gruplarıyla mücadelede kararlı olduğunu anımsatan Büyükelçi Al Şafi, "Katar Devleti, terörizmle mücadeleyle ilgili bütün platformlarda siyasi, mali ve askeri olarak etkin bir üyedir. ABD’nin liderliğini yaptığı ve çok sayıda dünya ülkesini kapsayan DEAŞ ile mücadele uluslararası koalisyonunda da aynı durum geçerlidir. Katar Devleti terörizmle mücadele konusunda ABD’nin Orta doğuda en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapmaktadır. Üste yaklaşık 10 bin Amerikan askeri vardır. Bu ev sahipliği ikili ve çok taraflı iş birliği sayesinde son dönemlerde DEAŞ örgütü ile mücadelede büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Örgüt ise gerek Irak ve Suriye’de gerekse başka yerlerde kaybetmektedir." ifadesini kullandı.
Katar'daki Türk üssü
Al Şafi, Katar'ın başkenti Doha'daki Türk askeri üssüyle ilgili, söz konusu üssü kurduran anlaşmanın, toprakları üstünde tam egemenliğe sahip iki bağımsız ülke arasında yapıldığını belirtilerek, anlaşmanın herhangi bir üçüncü ülkenin ön onayına tabi olmadığını kaydetti.
Al Şafi, "Bu üssün kapatılması ve Türkiye ile savunma ilişkilerimizin kesilmesini talep etmek içişlerimize bariz müdahale, egemenlik haklarımıza tecavüz ve üzerimize vesayet farz etmektir. Bu da tüm uluslararası hukuk ve normlara aykırıdır. İronik ve aynı zamanda şaşırtıcı olan ise birkaç devletin askeri üssünü topraklarında bulunduran BAE'nin Doha’daki Türk askeri üssünün kapatılmasını ve Katar ile Türkiye arasındaki savunma ilişkilerini istemesidir. Şayet BEA ile müttefik ülkelerin düşmanca gizli niyetleri veya askeri müdahale planları yoksa." değerlendirmesini yaptı.
"Katar, taraflar arasında müzakere ve arabuluculuk kültürüne sahip"
Katar’ın Taliban, El-Kaide ve radikal gruplarla ilişkisi olduğu yönündeki iddialara da yanıt veren Ankara Büyükelçisi Al Şafi açıklamasında, "ABD’de meydana gelen 11 Eylül saldırılarıyla ilgili soruşturma komisyonun raporunda Katar ile değil, BAE Devleti ile El-Kaide Örgütü lideri Usama bin Ladin arasında bir ilişkinin varlığıyla ilgili endişelerine resmi bir şekilde değinmiştir. El-Kaide’ye bağlı ve ABD'ye saldıran teröristler arasında Katarlı değil, BAE vatandaşları vardı." ifadesini kullandı.
Al Şafi, Katar'ın dünyada meydana gelen her sorunda sürekli diyaloğu desteklediğini, çatışan taraflar arasında müzakere ve arabuluculuk kültürünün Katar'ın köklü kültürü ve yumuşak gücünün bir parçası olduğunu belirterek, şunları aktardı:
"Taliban konusunda ABD bizden yardım istemiştir. Biz de bunu memnuniyetle kabul ettik. BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf Utaybe'nin e-mail sızıntıları, BAE’nin Taliban için bir büro açma konusunda bizimle rekabete girdiğini ortaya koymuştur. Bu girişimde başarısız olunca Katar’ı terörizm ve radikalizm iddia ve yalanlarıyla suçlamaya başladı."
Katar ile Hamas arasındaki ilişki
Al Şafi, Katar ile Hamas arasındaki ilişkiye değinerek, "Filistin halkının toprakları işgal altındadır. Ayrıca abluka altında olup, sömürgeci bir güç tarafından temel hakları her gün ihlal edilmektedir. Amaç, yasadışı yerleşim birimlerinin artırılması ve barış sürecinin engellenmesidir. Filistin halkının yanında durmamız bir suç değildir." görüşünü paylaştı.
Hamas’ın asıl lider kadrosunun Filistin’in içinde olduğunu aktaran Al Şafi, "Geçmişte birçok ülke Filistin seçimlerine katılmaları ve seçimlere gerekli meşruiyetin kazandırılması amacıyla Hamas’ı ikna etmemiz hususunda yardım talebinde bulundu. Oyların çoğunluğunu alınca da onları terörizm ve aşırılıkla suçlamaya başladılar." ifadesini kullandı.
"Katar bölgede güven ve istikrar için her şeyi yapıyor"
Büyükelçi Al Şafi, BAE Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Gargaş'ın öne sürdüğü bölgede yaşayanlara Katar’ın milyonlar harcadığı iddiasının doğru olmadığını, Katar'ın bölgede güven ve istikrarın gerçekleşmesine yardımda bulunan ve halkların arzularına aykırı görülmeyen her şeyi yaptığını kaydetti.
Al Şafi, "Bizim ne başkalarının toprakları ve zenginliklerinde gözümüz var ne de onların işlerine karışmak istiyoruz. Bizim uluslararası kanunlara saygımız var. BAE’nin rolü ise BM ile uluslararası örgütlerin raporlarına göre bağlayıcı uluslararası kararları tekrar tekrar ihlal ederek maalesef birçok ülkede güvenlik ve istikrarın zayıflamasına katkıda bulunmaktadır." görüşünü paylaştı.
Katar ile İran arasındaki ilişkiler
Al Şafi açıklamasında, Gargaş'ın, "İran, Katar ile krizin ana sebebi değildir." ifadesini kullandığını ve gerçekte ise kriz patlak verdiğinde BAE, Arap ve Batı medyasında Katar aleyhine bir kampanya başlatılarak, krizin ana sebebinin Katar’ın İran ile olan ilişkisinin olduğunu kaydetti.
Katar’ın İran ile ilişki düzeyinin Körfez İşbirliği Konseyi'ndeki ülkelere göre en az düzey olduğunu bildiren Al Şafi, BAE’nin İran'la ilişkisinin en çok düzeyde olduğu ortaya çıkınca BAE'nin bu konudan sıyrılmaya başladığını aktardı.
Arap baharında Katar’ın rolü olduğu iddiaları
Katar’ın İslamcıları Arap devrimlerinin liderlik konumuna yerleştirdiği iddialarının çok anlamsız ve Arap halklarının rolünü küçümseyen bir iddia olduğuna değinen Al Şafi, şu ifadeleri kullandı:
"Bu husustaki asıl sorun bazı Arap ülkelerinin bu gibi halk devrimi dalgalarının kendilerine ulaşabilmesi korkusudur. Kendi rejimlerini düzeltme, halklarının arzularına cevap vermek ve halkın iradesiyle uyum sağlayan bir politika uygulamak yerine suçu Katar’a ve sözde siyasi İslam’a yüklemektedirler. Biz diyoruz ki bu ülkeler iyi bir şekilde ders almadıkça ve yıkıcı politikalarını bırakmadıkça, suçu Katar’a yükleyerek, El-Cezire’nin kapatılmasını isteyerek veya 'Terörizmle Mücadele' gibi parlak sloganlar kullanarak ve Batı'nın sevgisini kazanmak amacıyla aşırıcılık bahanesiyle ılımlılara saldırarak, onları halklardan korumaya artık yaramayacaktır. Körfez kriziyle ilgili ise umarız ki rüştlerine ererler ve inanıyoruz ki bu yolun sonunda müzakere ve diyalog masasına oturmak zorunda kalırlar."
Muhabir: Zuhal Demirci
dikGAZETE.com