Genel

Egemen Bağış: Erdoğan'ın bu ziyaretleri Türkiye'yi atağa geçirecek!

'Cumhurbaşkanımız Mayıs ayında Hindistan ile başlayıp sırasıyla Rusya, Kuveyt, Çin, ABD ve Brüksel'i yani 6 ülkeyi ziyaret ederek "diplomasi" ve "ekonomi" alanında önemli bir atak yapıyor. Bu ziyaretler sırasında milyar dolarlık anlaşmalar imzalanacak, başta Suriye, Irak ve

Egemen Bağış: Erdoğan'ın bu ziyaretleri Türkiye'yi atağa geçirecek!
02-05-2017 13:12

Mustafa Arıdoru

mustafa.aridoru@iha.com.tr

Türkiye’nin ilk Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakerecisi, aynı zamanda 22, 23 ve 24. Dönem AK Parti İstanbul Milletvekilliği yapan Egemen Bağış, Türkiye Gazetesi’nden Mustafa Arıdoru’ya önemli değerlendirmelerde bulundu.

Faal siyasi hayatında önemli görevler üstlenen Bağış, referandum sürecinde 20’yi aşkın şehirde resmi bir görevi olmadığı halde gönüllü olarak kampanya çalışmaları gerçekleştirdi.

İşte Egemen Bağış'ın sorularımıza cevapları…

Yeni dönemde nasıl bir Cumhurbaşkanı Erdoğan beklemeliyiz?

Erdoğan'ın bu ziyaretleri Türkiye'yi atağa geçirecek

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın referandum sonrası netleşen yurtdışı ziyaret programı bu konuda gereken sinyalleri veriyor aslında. Cumhurbaşkanımız Mayıs ayında Hindistan ile başlayıp sırasıyla Rusya, Kuveyt, Çin, ABD ve Brüksel'i yani 6 ülkeyi ziyaret ederek "diplomasi" ve "ekonomi" alanında önemli bir atak yapıyor. Bu ziyaretler sırasında milyar dolarlık anlaşmalar imzalanacak, başta Suriye, Irak ve terörle mücadele konuları ele alınacak.

ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı ilk yüz yüze görüşmesi ve NATO Zirvesi'nde de Avrupalı liderlerle referandumdan sonra ilk kez bir araya gelecek olması bu ziyaretleri daha da önemli hale getiriyor.
Özetle önümüzdeki süreçte küresel bir lider olarak dünyaya adalet getirmeye çalışırken, ülkesinin ekonomisini büyüten ve tüm vatandaşlarını kucaklayıp ulusal huzuru sağlayan bir Cumhurbaşkanı Erdoğan göreceğimizi söyleyebiliriz.

Avrupa'nın oradaki yurttaşlarımıza karşı takındığı taraflı ve sert tutumunu devam ettireceğini düşünüyor musunuz?

“Avrupa işbirliği yapmadıkça enerji kaynaklarına ulaşamaz”

Uzun süredir maalesef Avrupa’da bir siyasi akıl tutulması yaşanıyor. Avrupa’nın karşı karşıya olduğu sorunları aslında masaya yatırdığınız zaman çözümün Türkiye olduğunu çocuk bile görür. Bugün Avrupa’nın enerji krizi var. Dünyada Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının yüzde 70’i Türkiye’nin ya doğusunda ya kuzeyinde ya güneyinde. Yani Avrupa Türkiye ile işbirlği yapmadıkça o enerji kaynaklarına ulaşabilme şanşı yok. Bugün Avrupa’nın bir yaşlanma sorunu var. Bu yakın coğrafyadaki en genç ve en dinamik nüfus Türkiye’de. Aynı zamanda Avrupa’nın bugün önemli ticari ortaklarından birisi Türkiye. Böylesine önemli bir Türkiye’yi bu kadar izole etmeye kalmak , bu kadar kutuplaştırmak, bu kadar karşılarına almak Avrupa’nın çıkarlarına da aykırıdır. Bu ülkenin vatandaşları 1950’li yıllardan beri Avrupa’nın gelişimine, büyümesine katkıda bulunmuşlar. Biz Avrupa’nın gerçekten enerji kaynağıyız. Bizim insanımıza yanlış muamele yapmak onlara zarar verir. Kendi ayaklarına sıktıklarının eminim enin sonunda farkına varacaklardır ve bu tutumdan vazgeçeceklerdir.

AK Parti ve MHP ittifakı ile gidilen referandum sürecinde, 1 Kasım seçimleri ile kıyasladığımız zaman ortaya çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir tanesinde siyasi partilerin iktidar olma talebiyle vatandaştan oy beklentileri vardı diğerinde ise anayasada yapılacak değişikliklerle ilgili vatandaşa sorulan bir soru vardı. 16 Nisan’da halkın büyük çoğunluğunun evet diyerek neticelendirmesi sadece AK Parti ve MHP seçmeniyle kıyaslanmamalı. Çünkü orada bu referandumun ülkeye istikrar getireceğine inanan CHP ve HDP’lilerin de oyu vardı. FETÖ'süyle, PKK’sıyla, Avrupa'nın atları ve itleriyle karşımızdaki yedi düvele karşı bu sonuç tartışmasız bir zaferdir ve bu zaferle Türkiye kazanmıştır.

Referandum sonrası özellikle Milliyetçi Hareket Partisi'nden sandıkta gereken desteğin gelmediği konusunda medyada ve toplumda bir kanı oluştu. Diğer taraftan AK Parti'nin de bazı illerde kendi oypotansiyelinin altında kaldığını gördük. Bunun nedenleri sizce nelerdir?

Bunu il il, ilçe ilçe hatta mahalle mahalle değerlendirip acaba nerede iletişim hatası yapıldı sorusuna net cevaplar çıkarmamız gerektiğine inanıyorum. AK Parti’nin kurucularından bazıları, AK Parti’de çok üst düzey görevlerde bulunmuş bazı siyasiler bile referandum sürecinde çok fazla ön plana çıkmadılar. Onların acaba bu konuda hassasiyetleri nelerdi? Niye böyle bir yolu tercih ettiler? Tayyip Erdoğan gibi gerçekten bu toplumun büyük çoğunluğunun güvendiği bir lideri niye yalnız bıraktılar? Bunu iyi algılamamız lazım. Ve önümüzde hassas bir süreç var. Bu sürecin arkasında da 2019’da 3 tane seçim yapacağız. Bu seçimlere yönelik de atılması gereken adımları şimdiden planlamak ve ona yönelik süreci başlatmak gerektiğine inanıyorum.

‘Burada MHP’yi suçlamak ucuzculuktur’

Burada MHP’yi suçlamak ucuzculuktur diye düşünüyorum. MHP olmasaydı biz bu paketi halkın önüne götüremezdik. Sayın Bahçeli ve arkadaşları Meclis’te gerçekten dik durdular. 2002’den bu yana yapamadığımız bir şeyi yapabilmemizin önünü açtılar ve anayasa değişikliğiyle ilgili bir referandumu halka götürebildik.

Referandumda Doğu ve Güneydoğu'dan beklenin üzerinde bir evet çıkmasını nasıl yorumlamalıyız?

Doğu illerindeki evet oyları HDP ye karşı olan güvensizliklerin ve çukur siyasetinin iflas ettiğinin ispatıdır. Kürt kökenli vatandaşlarımız, devletimizin gücünü ve desteğini hissettikleri zaman devletlerinin yanında olduklarını göstermişlerdir. Özellikle atanan kayyumların çalışmaları ve Fetö Terör Örgütünün bölgedeki bürokratik yapıdan temizlenmesi, devletin oradaki vatandaşlarını kazanmasını sağlamıştır. PKK ve HDP’nin bölgedeki başıboşluklarının kontrol altına alınması, seçmen üzerinde uygulanan terör baskısının kaldırılması hususunda uygulanan yöntemlerin doğruluğunu göstermiştir. HDP’nin terör ve nefret tüccarlığını istismar eden kemik yapısını ayrı tuttuğumuzda Kürt kökenli vatandaşlarımızın çoğunun MHP’nin sürece desteğinden rahatsızlık duymadığını göstermiş, aksine 16 Nisan'da Türkiye yeniden bir, beraber ve bütün olmuştur.

CHP'nin referandum sonrası Meclis’ten çekilme çıkışını ve referandumun iptali için yaptığı girişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

CHP sandıktan umduğunu bulamayınca her zaman olduğu gibi gayri demokratik yöntemlere başvurarak vesayet vasıtasıyla halkın kararını terse çevirtmeye çalışıyor. CHP en iyi bildiğini yapıyor. Normal şartlarda en ufak bir sivil toplum örgütünün yöneticiliğine bile seçilemeyecek insanları getirip CHP’de üst düzey makamlara atamışlar.

Toplumun bir kesiminde, CHP'nin öncülüğünde “yeni gezi” adı altında bir sokak hareketi algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Sizce referandum karşıtı gezi benzeri bir girişim gerçekleşebilir mi?

Yeni bir gezi benzeri kalkışma sadece bu milleti bu kötü niyetlilere karşı daha da biler daha da kenetler. Bunlar başarılı olamaz. Bunu yapmaya kalkarlarsa karşı karşıya kalacakları vatandaş tepkisini herkesin iyi hesaba katması gerekir.

AGİT raporu çok tartışıldı, CHP'nin de AİHM'e gitme kararı malumunuz. Toplumun bir kesiminde uluslararası kuruluşların referanduma tesiri olabileceğini, sonuçları iptal ettirebileceği yönünde bir algı oluşturuluyor. Uluslararası hiç bir kuruluşun özellikle de seçimler üzerinde yaptırım gücü, kararlara müdahale etme yetkisi var mıdır?

‘…CHP bugüne kadar defalarca iktidar olabilirdi’

Hiçbir ulus başka bir ulusun demokrasisini, seçimlerini, milli iradesini sorgulama yetkisine sahip değildir. Hiçbir ulus da kendi kararını başka birine sorgulatmaz. Şimdi CHP; YSK’ya, Danıştaya, yurt dışındaki bir takım kurumlara da başvurabilir. Bu onun kendi kurumsal tercihidir. Milleti gözardı ederek mahkeme kapılarında harcadığı emeği, milleti anlamaya harcasaydı CHP bugüne kadar defalarca iktidar olabilirdi. Ama CHP yöneticilerinin genel merkezleri kadar iyi bildikleri bir adres varsa o da anayasa mahkemesi olmuştur. Her şeyi mahkemelere götürmekle siyaset yapamazsınız.

Avrupa Birliği Bakanlığı bu günlerde çok tartışılıyor. Sizce kaldırılmalı mı?

‘Reform ve iletişim bakanlığı olarak yeniden yapılandırılabilir’

Bence Türkiye için elzem bir kurumdur. Ama adı değiştirilebilir. Reform ve iletişim bakanlığı olarak yeniden yapılandırılabilir. Çünkü Avrupa birliği süreci olsa da olmasa da Türkiye’nin reforma ihtiyacı herzaman olacaktır. Avrupa Birliği’ne kızdık diye Avrupa Birliği Bakanlığı’nı kapamak, papaza kızıp oruç bozmaya benzer. Avrupa Birliği’ne kızabiliriz, AB adını kullanmayabiliriz ama Türkiye’de mutlaka bir reform bakanlığı olması lazım.

Referandum ekonomiyi nasıl etkiler?

Etki başladı bile. Referandumdan 3 gün önce Edirne'de açılan Eroğlu AVM'ye Yunanistan ve Bulgaristan'dan komşularımız otobüslerle alışverişe geliyorlar. Geçtiğimiz hafta Emaar AVM Istanbul'un, Mall of Antalya da, Akdeniz'in en büyük AVM'leri olarak hizmete girdi. İstikrarın anayasal güvence altına alınması bizi çok daha güçlü kılacak.
:

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER