Siyaset

Duygun Yarsuvat şampiyonluğun hikayesini yazdı

Galatasaray eski Başkanı Duygun Yarsuvat, 4. yıldızın kazanıldığı şampiyonluğun hikayesini kaleme aldı. Yarsuvat’ın 2014-2015 sezonun hikayesini anlatan yazısı AMK Gazetesi’nde yayımlandı. İşte geçtiğimiz günlerde Türkiye Futbol Federasyonu’na da adaylığı

Duygun Yarsuvat şampiyonluğun hikayesini yazdı
17-06-2015 15:07

Galatasaray eski Başkanı Duygun Yarsuvat, 4. yıldızın kazanıldığı şampiyonluğun hikayesini kaleme aldı.

Yarsuvat’ın 2014-2015 sezonun hikayesini anlatan yazısı AMK Gazetesi’nde yayımlandı. İşte geçtiğimiz günlerde Türkiye Futbol Federasyonu’na da adaylığını açıklayan Duygun Yarsuvat’ın şampiyonluğu anlattığı o yazısı:Değerli Galatasaraylılar… 20. şampiyonluğumuzun hikayesini sizler için kaleme almaya çalıştım. Elimden geldiğince zaferimizin öyküsünü hepinize anlattım.Ekim ayında bir gün evimde oturuyordum. Televizyonda Ünal Aysal’ın görevi bırakıp seçime gireceğini duydum. Aldırış etmedim. Akşam cemiyete gittim. Herkes bunu konuşuyordu. Kaçmak istediğini anladım. Ertesi gün Alp Yalman’ın aday olduğunu duydum ve listesini gördüm. Çok sinirlendim. Gecesinde telefon geldi. Galatasaray’dan bazı isimler benimle görüşmek istedi. Hemen gece gelmek istediler hatta kabul etmedim. Sabah büromda görüştük. Birçoğu dernekten arkadaşım. Bana fikirlerini anlattılar. Ben de telefona sarıldım.

SÜREN’İ ARADIM

Mehmet Cansun’u, Faruk Süren’i, Ali Dürüst’ü aradım. “Başkan olun, size destek veririm” dedim. Hepsi reddetti. “Kulübü bu adamlara bırakmayın. Ya da ben giriyorum” dedim. Atilla Donat ve Doğan Hasol ile de görüştüm. Bana “Deli misin Duygun? Kulüp bu vaziyetteyken seçime girilir mi? Zaten bir şey yapamazsın” diyenler oldu. Bu sözler beni daha çok ateşledi. “Galatasaray bizim” dedim ve başkanlığa aday oldum. Seçim kampanyama herkes yardım etti. Bir noktadan sonra kazanacağımı anladım.

BU ADAMLA BU İŞ OLMAZ

Başkan seçildikten sonra Florya’ya gittim. Bir baktım Cesare Prandelli bir kenarda oturuyor. Futbolcular öbür tarafta duruyor. 4 gruba bölünmüş bütün takım. Aralarında iletişim sıfır. Prandelli zaten hiç lisan bilmiyor. Tercüman ile derdini anlatmaya çalışıyor. Şampiyonlar Ligi’ndeki bütün hezimetin sorumlusu Prandelli’dir. İtalyan hocalar zaten hep böyle. Bir kez daha emin oldum. Hele şu son iki tanesini görünce iyice emin oldum. Tamamen savunma üzerine kurulu sistemleri var. Geriyi sağlam tutalım ileride ne olursa olsun. Ben gol yemezsem mutlaka kazanırım diyorlar. Ama bu sistem geçti. 1970 yılında değiliz.Doğan Koloğlu ile beraber zamanında maçları izlemeye giderdik. “İtalya çok kötü durumda, hiçbir şey yapamaz” yazardı sonra İtalya şampiyon olurdu. Ama Türkiye çok farklı. Burada futbol hücuma dayalıdır. Sen gol yiyebilirsin ama gol de atman lazım. Bırak maçlar 3-2 bitsin. İzleyenler keyif alsın. Arsenal deplasmanında Sneijder ön libero oynadı. Melo stoper oynadı. Bizi darmadağın ettiler. Daha ilk yarıda iş bitti. Devre arasında futbolcular isyan etti. “Biz bildiğimiz gibi oynayacağız” dediler. Nitekim ikinci yarıda çok daha iyiydik. Gol de attık ama yetmedi. Başakşehir maçı zaten ayrı bir rezillikti.

HAMZAOĞLU HAVAYI DEĞİŞTİRDİ

Hamza Hamzaoğlu göreve geldiği anda herkes gönülden çalışmaya başladı. Arkadaşlık arttı. Terim’in övdüğünü duyunca “Kurtulduk” diye düşünmüştüm.Prandelli gidince ilk maçımızı Antep’te oynadık. Takımın başında Taffarel vardı. 89. dakikada Burak harika bir gol attı. O gün resmen paçayı kurtardık.Daha sonra Hamza Hamzaoğlu göreve başladı. Geldiği anda takımın havası değişti. Herkes birbiriyle arkadaş oldu. Şakalaşmaya başladılar.Birbirleriyle dalga geçiyorlardı, kırılmıyorlardı. Gönülden çalışmaya başladı herkes. Hamza hoca biz onu aramadan önce babasını kaybetmiş. Bizimkiler de telefon etmişler. Tabi öncesinde Yıldırım Demirören ve Fatih Terim’den onay almışlar.

ENGİN’İ SEVERDİM

Terim bir söz söylemiş “Türkiye iyi bir teknik direktöre sahip olacak” demiş. Hamza hoca için bunu söylüyorsa kurtulduk diye düşündüm. Hamza hocayı en çok zorlayan şey kalabalık kadro oldu. 32 kişiyle antrenman yapmak çok zordu. Mecburen ocak ayında bazı oyuncular gönderildi. Engin Baytar’a kırıldım. Sevdiğim bir oyuncuydu. Bir klip çekmiş. Elinde paralar var onları sayıyor. Biz oynamasak da para alırız demek istiyor. Gitmem dedi, ihtilaf oldu. Bir sporcuyla girdiğim tek ihtilaf budur.

KASA BOMBOŞTU

Seçimi kazanmakla iş bitmiyor. Anlatılanlar her zaman gerçeği yansıtmıyor. İşin içine girince gerçekleri görüyorsunuz. Bir kuruş gelirimiz yoktu. Kasamız bomboştu. Bütün gelirlerimiz bankalardan temlik edilmişti. Para bulmak için bankalarla görüştük. Türkiye Futbol Federasyonu’ndan alacağımız aldık ve en zoru 125 kişiyi işten çıkardık.

GALATASARAY OBEZ ÇOCUKTU

Şiman, hantal, hiçbir şey yapmadan oturan bir çocuk gibiydi Galatasaray. Mali genel kurulda borçlanma yetkisi istedik. Verilmese kasım ve aralık ayı için hiç paramız yoktu. Günü kurtarmak için şurayı, burayı satmak isteyenler oldu. Satarsak camia bizi tefe koyar dedim. Kesinlikle duymak istemediğimi söyledim.

ANDERLECHT’TE KARAR VERDİM

Ben Anderlecht maçını Belçika’da değil Hollanda’da izledim. Çok kötü oynadık ve yenildik. Prandelli’nin Galatasaray’ı hiç anlamadığı “Avrupa değil lig önemli” gibi laflarından belliydi. Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak beni aradı. “Bu hocayla devam edemeyiz” dediler. Yardımcısı Silvia Berti bile kafasını kaşımaktan acı yetersiz biriydi.

TÜRK TELEKOM ARENA’DA CASUS MU VAR?

Hollanda’dan başkan yardımcım Dursun özbek’e telefon ettim. “Prandelli ile olmuyor. Sözleşmesini feshedin. Yönetim kurulunu son bir toplayın konuşup kararı alın” dedim. “Ama sakın bunu Arena’dan yapmayın” diye uyardım. Otelde görüşmelerini istedim. Arena’dan sanki casus vardı. Ne konuşsak ertesi gün aynen gazetelerde çıkıyordu. 

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER