CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çicek’e, Ergenekon davasında delil kabul edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı’’ belgesinde ıslak imzası bulunduğu iddia edilerek kumpas kurulduğuna ilişkin dava Çağlayan Adliyesi’nde başladı. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen olan davada, eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Cengiz Haluk İnce ve dönemin Jandarma Kriminal Daire Başkanı emekli albay Burhanettin Cihangiroğlu’in ve Adli Tıp Uzmanlarının bulunduğu 15’i tutuklu 18 sanık hakim karşısına çıktı. Şikayetçiler Dursun Çiçek ve Serdar Öztürk davada hazır bulunurken, Çiçek’in avukatlığını kızı İrem Çiçek üstlendi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada Başbuğ’u avukatı İlkay Sezer temsil etti.
"İlk 2 raporda kanaatimizi tamamen yansıttık"
Mahkemede iddianamenin okunmasının ardından, ıslak imzanın CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen ikisi orijinal ikisi fotokopi 4 raporda imzası olan Lokman Başer, ifade verdi. Sanık Başer, söz verilmeden savunmasına başlaması üzerine mahkeme başkanı, “Yavaş ol merdivenleri teker teker çıkacağız” dedi. Ardından sanığa da, “Sorguya neden sizden başladığımı biliyorsunuz değil mi?” dedi. Devamında Başer, “İlk 2 raporu fotokopilerinden düzenledim. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılık ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından gönderildi. Belge ilk geldiğinde Tuncay Çınar yanıma geldi ve Daire Başkanımız Çetin Seçkin’in bizi çağırdığını söyledi. Ardından Tuncay Çınar ve Şube Müdürü Hasan Karasu ile birlikte biz onlarla birlikte Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce beyin odasına gittik. Sonra bize Genelkurmay başsavcılığından belge geldi, rapor gecikmesin dedi. Onun dışında bize bir baskı olmadı. Daireye döndüğümde ise belge bana zimmetlendi. O tarihte belgenin kura çekilmesine dair bir tartışma olmadı. İlk 2 rapor da kanaatimizi tamamen yansıttık. Ancak asıl raporu orijinal olan 3’üncü ve 4’üncü rapor üzerinden yaptık. Bu 2 rapor içinde asıl raporu 4’üncü belge üzerinden yapıldı” dedi.
"Fotokopinin aslı ile aynı olduğu kanaatine vardık"
İfadesinin devamında fotokopi olarak kendisine zimmetlenen belgenin imza pikselli bir yapısı olduğunu belirten Başer, “Tuncay bey ile raporu ikimiz hazırladık. Belgeyi inceledik, fotokopi olduğunu gördük. Raporu Tuncay beyin odasına hazırladık Çetin beye sunduk. Aynı belgeyi 2009 tarihinde yeniden inceledik. Çünkü savcılık istedi. Aynı mahkemeden geldiği için tekrar incelemek zorundayız. Haluk beyin yan odasında toplantı oldu. O dönem doçentti. Yanında Tuncay, Çetin bey ve başkan yardımcıları vardı. Haluk İnce’nin odasında toplantıya çağrıldık. İmza fotokopi belge olduğu için bilgisayar ile taşınabileceğini düşünüyorduk. Bu yüzden Tuncay bey fotokopi belge için böyle bir belge olmaz" ifadelerini kullandı.
Üçüncü raporun belgenin aslının incelenmesiyle hazırlandığını ifade eden sanık Başer, "O sırada 3 günlük doğum iznimi kullanıyordum. Bu sırada kuruma uğramadım. İznimin son günü Kurum Başkan Yardımcısı Yüksel Aydın Yazıcı aradı. Cumartesi saat 10.00 gibi kurumda olmamı istedi. Yüksel bey belgenin aslının geldiğini söyledi, belgeyi aldım ve daireye gittim, çelik kasaya koydum. 19 Ekim 2009'da belgenin aslı üzerinden incelememizi yaptık. Fotokopi belgelerin aslı ile aynı olduğu kanaatine vardık. Şahsın eli ürünü olduğu kabulünün gerektiği sonucuna vardık. Kanaati raporlaştırdık" şeklinde konuştu.
Kendisine herhangi bir baskı ve telkin yapıldığını söyleyen Kendisine herhangi bir baskı ve telkin yapılmadığını ifade eden Başer, mahkeme başkanının firari Savcı Zekeriya Öz ile İstihbarat Daire Başkanlığı Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in belgenin gönderildiği dönemde Adli Tıp Kurumu'na geldikleri yönündeki sorusuna "Geldiklerini medyadan duydum. Herhangi bir kurum çalışanından bu konunda duyum almadım" diye yanıt verdi. Sanık Lokman Başer, "15 Temmuz darbe girişimine kalkışanları lanetliyorum" diyerek tahliyesini talep etti.
"Herhangi bir sahtecilik bulgusuna rastlamadım"
Tutuklu sanıklardan Adli Tıp Uzmanı İsmail Çakır ise belge ile Dursun Çiçek'in adına atılı imzayı incelediğini belirterek, "Herhangi bir sahtecilik bulgusuna rastlamadım. Dosyada mevcut mukayese imza örneklerini kendi arasında inceleme konusu imza ile inceledim. Uygunluk ve benzerlik tespit ettim. Bu tespitlerim doğrultusunda Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğunun kabulü gerektiği kanaatine vardım" ifadelerini kullandı. Bu kanaati oluştururken herhangi bir kişi, kurum, FETÖ/PDY veya başka bir örgütten etkilenmediğini söyleyen Çakır, "Örgüt adına herhangi bir işlem yapmadım. Hakkımdaki şikayet ve iddiaları kabul etmiyorum. Bilimsel çalıştığımın şahitlerinden biri de benden imza konusunda bilimsel mütalaa alan şikayetçi avukatı İlkay Sezer beydir" dedi.
"Slow müzik CD'leri alıyordum, bunların içinden biri FETÖ CD'si olabilir"
2000 yılında Adli Tıp Kurumu'na asistan olarak girdiğini ve 2004 yılında Adli Tıp uzmanı olduğunu söyleyen tutuklu sanıklardan Adli Tıp Uzmanı Gürol Berber ise, “Ses ve görüntü inceleme bölümünde görevliyim. İş yoğunluğu vardı. Hem ses ve görüntü inceleme hem de fizik ihtisas belge inceleme Dairesi'nden dosya almaya başladım. Ben genişletilmiş kuruldaydım. Belgenin geldiğini Lokman arkadaşımız söyledi. Belgenin önceki inceleme aşamalarını bilmiyorum. Dosyayı sırayla bize teslim etti. Herkes yazmış olduğu görüşü toplantıda devam ettirdi" diye konuştu. Sanık Berber’e mahkeme başkanının evinde FETÖ liderine ait şiir CD’nin bulunduğunu sorulması üzerine ise, “Slow müzik CD’leri alıyorum. Bunların içinden biri olabilir” dedi. Adli Tıp Kurumu’nda neden kaldı sorusuna ise Berber, “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ilk 3’e girdim. Kurumda kalmamın nedeni eşime aşık olmamdır” şeklinde konuştu.
Doğan Can Cesur