Karabük
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar, "Coğrafi işaretin, dünyada 200 milyar dolar, Avrupa'da da 55-60 milyar avro civarında bir pazarı mevcut. Ülkemizde, bulunduğu kültürel ve ekolojik sistem nedeniyle 2 bin 500'e yakın coğrafi işarete konu ürün olduğu düşünülmektedir." dedi.
Coğrafi işaret tescil belgesi alan "Safranbolu lokumu"nun uygun şekilde üretimini sağlamak amacıyla kamu yetkilileri ve uzmanların katılımıyla gerçekleştirilen denetim için ilçeye gelen Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 21 yıldır "coğrafi işaret" üzerine çalışma yürüttüğünü söyledi.
Coğrafi işaretlerin, Avrupa'daki ülkelerin 100-150 yıldır uyguladığı yöresel kalkınma sistemi olduğunu ve bu şekilde bir yörenin özel bir ürüne olan talebini koruma altına almanın ve bu sayede oluşacak ekonomik refahı bölgeye aktarmanın amaçlandığını anlatan Avşar, şöyle devam etti:
"Coğrafi işaretin dünyada 200 milyar dolar, Avrupa'da da 55-60 milyar avro civarında bir pazarı mevcut. Ülkemizde, bulunduğu kültürel ve ekolojik sistem nedeniyle 2 bin 500'e yakın coğrafi işarete konu ürün olduğu düşünülmektedir.
Avrupa'da Fransızlar şaraplarını ve peynirlerini, İspanyollar zeytinyağlarını, İtalyanlar et ürünleri ile peynirlerini bu sistem üzerinden korumakta ve pazarlamaktadırlar. Biz de 1995'te 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bu işe başladık ama ülkemizin bunun farkına varması veya bununla ilgili kanunları çıkarması 20 yıllık süreç aldı. Şimdi ülkemizde yöresel ürünlerin, ulusal ve uluslararası pazarda satışıyla ilgili coğrafi işaretleme çalışmaları yapılıyor."
"Artık dünyanın gündeminde"
Bir ürün veya hizmet, bulunduğu yöreden etkilenerek bir özellik kazanıyorsa ve bundan dolayı da ünü artıyorsa buna "coğrafi işarete konu ürün" denildiğini aktaran Avşar, "Antep baklavası, Antep fıstığı.' diyoruz, 'Siirt fıstığı', 'Kars kaşarı', 'Ezine peyniri', 'Giresun tombul fındığı' hep bunların önünde bir şehrin, ilçenin, bazen de bir ülkenin ismi, 'Brezilya kahvesi' gibi gelebilmekte.
Bu oldukça hızlı gelişen bir pazar, hem gelenek ve göreneklerin hem de endemik bitkilerin ve ürünlerin koruma altına alınmasıyla ilgili. Bunu Avrupa'dan sonra Amerika da yapmaya başladı. En son 'BRIC ülkeleri' dediğimiz Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin yapmaya başladı. Artık dünyanın gündeminde olan bir ticaret sistemi haline geldi." diye konuştu.
Avşar, tarihten gelen ekolojik ve kültürel benzerlikleri olan ülkeler bulunduğuna işaret ederek, "Her ne kadar siyasi sınırlarımız farklı da olsa coğrafi sınırlarımız benzer olduğu için coğrafi ürünlerin tescilinde mesela Yunanlılarla çok karşı karşıya geliyoruz. Çünkü zeytin veya üzüm iki tarafta da yetişiyor.
Bulgarların geçen yıllarda 'Kayseri pastırmasına' başvurduğunu öğrendik. Bu siyasi sınırların dışında kültürel sınır olduğu için sürekli uluslararası mahkemelere de konu olan durum. Neticede bir pazar var; Avrupa pazarı. Kim ürününü tescil ediyorsa onun dışında o ürünü kimse satamıyor." ifadelerini kullandı.
"Sistemin en önemli kısmı taklit ve tağşişi de engellemesi"
Türkiye'de bir veya birkaç ürünü uluslararası pazarlara çıkarmaya çalıştıklarını aktaran Avşar, bunun devlet politikası olması gerektiğini vurguladı.
Avşar, bazı ülkelerin bu konuya hassasiyetle yaklaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Çok büyük enstitüler kuruyorlar. Fransa'nın 'INAO' denilen 200-300'e yakın uzmanın çalıştığı kuruluşu var. Biz de Türk Patent ve Marka Kurumunda Coğrafi İşaretler Dairesi Başkanlığı kuruldu ama yeterli değil. Çünkü 2 bin 500 ürüne 10-15 uzmanla cevap vermeniz mümkün değil.
Bu sistemin en önemli kısmı da taklit ve tağşişi de engellemesi. Taklit ve tağşişi engelleyince piyasada benzerleri ortadan kalkıyor. Sadece o yörede bu işi gerçekten yapan kişiler nemalanmaya başlıyor. Bu çok önemli. Çin'den safran getirip 'Safranbolu lokumu' yapmak gibi bir şey olamaz.
Safranbolu lokumu yapılacaksa bu Safranbolu'da üretilen safradan yapılmak zorunda ve siz de bunu denetlemek zorundasınız. Böylece safran üretimi teşvik edilecektir, lokuma talep oldukça safrana talep olacaktır, safrana talep oldukça da bunun ekim ve dikim alanları artacaktır. Bunun gibi bir çabanın içindeyiz."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com