Bilim insanlarının ve çevre gönüllülerinin gözü atmosferdeki karbondioksit oranının izlendiği Hawai’deki Mauna Loa Gözlem İstasyonu’ndaydı. Yapılan ölçümler sonucu Mayıs ayı itibariyle atmosferdeki karbon seviyesinin 400 parts per million'ı (ppm) geri dönüşü olamayacak şekilde geçtiği açıklandı. Bu da şu anlama geliyor: Karbondioksit artışı küresel ortalama sıcaklıkların artmasına yol açacak.
Karbon kırılma noktasının ne olduğu ve bu seviyenin aşılması halinde neler yaşanacağı hakkında önemli açıklamalar yapan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve Enerji ve Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Doç. Dr. Sevil Acar, "Kritik eşik olan 400 ppm'i (1 milyon parçacıkta 400 karbondioksite tekabül ediyor) çok yakın bir zamanda aştık. Bu seviyeyi kalıcı olarak aştığımız için küresel ısınma hızlanabilir. Bunun etkileri sonucunda ise aşırı hava olayları, doğal felaketler, seller, kuraklıklar, kasırgalar, iklim değişikliğine bağlı deniz seviyelerinin artması, buzulların erimesiyle bağlantılı doğa olayları, toprağın zarar görmesi, biyoçeşitliliğin azalması ve bazı canlı türlerinin yok olması gibi küresel ısınmaya bağlı bozulmalara daha açık olacağız" dedi.
"2 DERECEN DAHA FAZLA ISINMAMASINI SAĞLAMAMIZ GEREKEN BİR DÜNYAMIZ VAR"
Karbon kırılma noktası aşımının neden geri döndürülemez olduğunu da belirten Doç. Dr. Sevil Acar, "Bu ısınma özellikle insan kaynaklı aktivitelerin atmosferde biriktirdiği sera gazları sonucunda oluşuyor. Yani biz istediğimiz zaman karbondioksit miktarının seviyesini düşüremeyiz. Endüstri devrimi öncesinde daha az olan bu ısınma, zamanla fosil yakıtların kullanımı ve sera gazlarının artmasıyla birlikte hızlandı. 2 santigrat derecen daha fazla ısınmamasını sağlamamız gereken bir dünyamız var. Eğer bunu aşarsak ayrı bir geri dönülemez nokta daha oluşacak. Dolayısıyla dünya bunu engellemenin yollarını arıyor" diye konuştu.
50’DEN FAZLA ÜLKE PARİS İKLİM ANLAŞMASI’NI ONAYLADI
"Aslında dünya uzun yıllardır bu konunun çözümleri tartışıyor. Geçtiğimiz yıl Paris'te 21. BM Taraflar Konferansı yapılmıştı. Burada 195 ülke Paris İklim Anlaşması üzerinde oybirliğine vardı" ifadelerini kullanan Doç. Dr. Acar, "Bu sene de Marakeş'te düzenlenecek bir taraflar konferansı var. Güzel olan gelişme ise Paris'te alınan kararların uygulamaya geçilebileceği bir noktaya geldik. Anlaşmanın hükümlerinden en önemlisi, dünyadaki sıcaklık artışının 2 derece ile sınırlandırılması konusunda uzlaşılmış olması. Sıcaklık artışına katkısı olan tüm ülkelerin el birliği ile birtakım önlemler alarak, ısınmayı durdurması veya yavaşlatması gibi bir kural çıkmıştı. Paris İklim Anlaşması'ndan önce de ülkeler iklim değişikliğine etki eden emisyonlarından feragat edeceklerine dair niyet beyanlarını bildirmişlerdi. Bu beyanları artık hayata geçirebilecek bir noktaya geldik. Geçtiğimiz Eylül ayı itibariyle toplam emisyonların yüzde 55'inden fazlasını salan en az 55 ülke bu anlaşmayı onayladı; bu da anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için önkoşuldu. Bu devletlerin içerisinde ABD, Çin, Hindistan vardı. Buna bir de Avrupa Birliği ülkeleri eklendi. Dolayısıyla 50'den fazla ülkenin bu anlaşmaya resmi olarak taraf olduğu bir noktaya geldik. Tahmin ediyoruz ki yakın zamanda Türkiye'nin de imza atacağı bir anlaşma olacak" şeklinde konuştu.
"ÖNLEM ALINDIĞI SÜRECE UMUTLU BİR DURUMDAN SÖZ EDEBİLİRİZ"
Küresel ısınmayı yavaşlatmak veya durdurmak için neler yapılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Doç. Dr. Acar, "Küresel ısınmaya sebep olan enerji yatırımlarından yani fosil yakıtlardan vazgeçilmelidir. Günümüzde yenilenebilir enerjiyle ilgili çok fazla fırsat ve seçenek var. Güneş ve rüzgâr enerjisi kurulum maliyetleri geçmişe göre oldukça düştü. Bu fırsatı tren henüz yakınlardayken yakalayıp değerlendirmek, hem Türkiye gibi gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkeler için bir seçenek olarak ortada duruyor. Bunlar yapıldığı sürece umutlu bir durumdan söz edebiliriz" şeklinde açıklamalarda bulundu.
Kaynak: IHA
dikGAZETE.com