Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi olarak 0 ile 18 yaş altı bireylere hizmet verdiklerini, yetişkinlerde görülen ruhsal problemlerin çocuklarda ve gençlerde de görülebildiğini belirten Çoban bunların bazılarının zekâ geriliği, depresyonlar, yeme bozuklukları, duygu durum bozuklukları, ruhsal problemler, şiddet ve davranım bozuklukları olduğunu ifade etti.
Çocuk ve Gençlerdeki Şiddet ve davranım bozukluğu konularında bilgi veren Çoban sözlerine şöyle devam etti: “Davranım bozukluğunun temel özelliği, o yaşı için uygun olduğu kabul edilmiş toplumsal kuralların sürekli olarak çiğnenmesidir. Sık sık başkalarına kabadayılık yapma, tehdit etme, kavga başlatma, zarar verecek sopa, taş, şişe gibi şeyleri silah olarak kullanma, insanlara ve hayvanlara acımasız davranışlar, gasp, hırsızlık, cinsel saldırı, yangın çıkarma, başkalarının malına isteyerek zarar verme, hırsızlık, aldatmak amaçlı yalan söyleme, evden ve okuldan kaçma, habersiz eve gelmemek bu hastalığın bulgularıdır. Eğer bu belirtilerin üç veya daha fazlası varsa, en az bir yıldır sürüyorsa o zaman çocuğa davranım bozukluğu tanısı konur. Üç yaş altında, bunların çoğunu yapabilme yeteneği olmadığından tanı konulmaz. Tabi ki bu bulgular birden ve şiddetle başlamaz. Belirtiler başkalarına zarar verici düzeye gelmeden hafif hafif başlamıştır. Ağır olgularda, öldürmeye kadar giden saldırgan davranışlar olabilir. On yaşına kadar hiç belirti yokken, sonradan başlamışsa o zaman ergenlik tipi davranım bozukluğundan söz edilir. Çocukluk döneminde başlayan davranım bozukluğu daha ağırdır. Çocukluk döneminde başlayan durumlarda genetik geçiş daha etkilidir ve aile içi şiddete sık rastlanır. Ailenin denetimsizliği, yanlış öğreti ve tutumlarını, basında çıkan haberlerin veriliş şekillerini ve etkilerini, dizilerde, filmlerde sunulan yanlış özdeşi modelleri ve hepsini normalleştirdiği şiddetin çocuk ve gençler üzerine olumsuz etki bulunmaktadır. Bunlar çok önemli etkenlerdir. Ama bu etkenlerle karşılaşan her çocuk ve genç benzer davranışı yansıtmamaktadır. Çünkü bu olayların bir de çocuk ve gencin sahip olduğu problemlerden kaynaklanan diğer bir yüzü vardır."
Aslında tek bir nedenden bahsetmek zor olduğunu vurgulayan Çoban açıklamasını devamında şu ifadeleri kullandı; "Birçok etken davranım bozukluğunun oluşmasında etkilidir.Bunlardan biri bazı nörobiyolojik etkenlerdir. Serotonin düzeylerinin artmış olması nedenler arasında düşünülmektedir. Ayrıca bazı fiziksel hastalıklar (sara, santral sinir sistemi harabiyeti gibi) nedenler arasında değerlendirilir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu da doğru zamanda, uygun tedavi edilmezse davranım bozukluğuna dönüşür. Bu nedenle de dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun erken tanısı ve tedavisi ayrıca önem taşımaktadır.
Ailesel özellikler: Bu çocukların anne-babalarında bazı sorunlar bulunabilir. Babanın ev içinde ilgisiz, uzak ya da aileyi terk etmiş olması sık görülür. Ya da babaların da benzer davranışları olduğu, alkol veya madde bağımlısı olduğu saptanabilir. Annelerde ise depresyon, somatik (bedensel) yakınmalar, kişilik bozuklukları bulunmaktadır. Anne-baba tarafından küçük yaşta terk edilmiş olmak gibi, geniş ailede yaşayıp, özellikle tek ya da büyük erkek çocuk olması nedeniyle tüm akrabalar tarafından aşırı şımartılmış, her isteği karşılanmış, sınır koyulmamış olması da sorundur. Kargaşa olan bir ailede büyüyen çocuklar, isteklerini ancak ısrarcı ve yıkıcı davranışlarla alabildikleri için bunu model alır ve engellenmeye dayanamazlar. Bazen de sosyo ekonomik olarak yetersiz olan çocuklar, isteklerini kolay ve kabul görmeyen yollardan gidermeye çalışırlar ve yaşadığı çevrede bu davranışlar sosyo kültürel olarak, bir anlamda onaylanıyor olabilir."
Cinsel ve fiziksel kötü kullanıma uzun süre maruz kalan çocukların kendileri de benzer davranışlar gösterdiklerini belirten Çoban açıklamasını şu şekilde bitirdi; "Hem saldırganlığı öğrenmiş ve kanıksamış olmaları nedeniyle, hem bunu kendini koruma yöntemi olarak benimseyip en ufak davranışa saldırgan yanıt vermeleri nedeniyle, hem de sözel olarak dile getiremedikleri çaresizliklerini saldırgan davranışlarla ortaya koymaları nedeniyle bu çocuklar davranım bozukluğu için risk altındadır. Tedavi zordur ve birkaç yöntemi birlikte uygulamak gerekir.Uzmanın yanı sıra aile, okul veya yaşadığı toplum da tedaviye katılmalıdır. Dürtülerini, öfkelerini kontrol etmeyi öğretmek, destekleyici psikoterapi vermek, duruma göre bunlara destek olan ilaçlar kullanmak, aileye kontrolü ve çocukla doğru ilişkiyi öğretmek, bu çocukları başarısızlar diye eğitim sisteminin dışına, sokağa atarak öfkelerini arttırmak yerine, sistemin içinde uygun eğitim vermek, kötü özdeşim yapacakları film, yazı vb. şeyleri denetlemek tedavinin parçalarıdır. Bunları yapabilirsek çocukları ve toplumun geleceğini doğru yönlendirebiliriz. Ama yapmazsak çocuk ve ergen suçlulardan, alkol ve madde bağımlısı çocuklardan, büyüdüklerinde sorunları iyice artmış, üretken olmayan, toplumun huzurunu bozan erişkinlere dönüşmelerine neden olabiliriz."
Bayram Keleş
Kaynak: IHA
dikGAZETE.com